Günlük arşivler: 14 Ağustos 2014

Mustafa Sönmez : Gül ile ekonomi kazanı da kaynıyor


Gül ile ekonomi kazanı da kaynıyor

Mustafa Sönmez
SÖZCÜ – 13 Ağustos 2014

Adamların işi bu, bunun için para alıyorlar; anında raporu yazdılar, 11 Ağustos’ta, hemen Köşk muzafferi RTE’nin, balkon konuşmasının ardından;
Siyasal riskler artıyor!…” Yazan; Fitch

Yani şu ünlü Kredi Derecelendirme Kuruluşu (KDK)

Ötekileri biliyorsunuz; Moody’s ve S&P

Moodys’den 8 Ağustos gecesine dek not haberi beklendi; kimi Bakanlar hop oturup
hop kalktı. AKP’li Kapusuz, “bu bir komplo” demeye vardırdı işi. Piyasalarda kimileri dünyanın işlemini yaptı, ama her ne hikmetse, beklenen olmadı, suya tirit açıklamalarla geçiştirdi Moody’s işi…

Ama öteki, Fitch, hiç durmadı açıkladı raporu…

Açıklamada, seçimin RTE tarafından kazanılmasının ardından risklerin hâlâ yüksek düzeyde olduğunu belirtti.

Denildi ki:

Erdoğan’ın gücünü artırmasına karşın siyasal tansiyon hâlâ yüksek… Türkiye’nin kredibilitesi ve tutarlılığı aynı not düzeyindeki ülkelerden zayıf”…

Buyrun buradan yakın…

Bu rapor ciddiye alınmaz mı?

Olanlar oldu, yabancılar Borsada satışa geçti, Borsa (AS : BİS) düştü,
Dolar yükseldi, bir dalgalanmadır gidiyor

AKP’de saflaşma…

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz elbette.

Fitch, siyasal riskten söz ediyorsa, var ki ediyor.

RTE’nin Köşk muradına ermesiyle bitmiyor ki işler; rahat uyku uyuyabilmesi için başkan olması gerekiyor Hazret’in.

Bunun için de arkasını kolluyor, Başbakan kim olacak, Kabine kimlerden oluşacak?

2015 seçimlerini alıp yolumuza devam edecek miyiz?

En büyük kabusu da yoldaşı Gül

Gül’ün AKP’nin başına geçmesi, Başbakanlığı alması ve kendisine mesafeli bir yürütme oluşturması, AKP’nin seçime Gül’ün inisiyatifinde, RTE’yi Köşk’e kapatmış olarak gitmesi.

Gül hamlesi ile RTE hamlesinin karşı karşıya geldiğini ve çatışmanın nedenlerini
dün yazmıştım; şimdi masanın altından birbirine tekme atanların yavaş yavaş tekmeleri açıktan görülmeye başlandı.

Gül’ün AKP kongresine katılmaması için kongre tarihini, O’nun Köşk’ten resmen ayrılacağı tarih olan 28 Ağustos’tan bir gün önceye koydurttu RTE.

Yani, sen kongreye katılma, dışarıda kal, benim işaret edeceğim zat AKP Başkanı ve Başbakan olsun…

Gül’ün yapacağı tek şey vardı; 27 Ağustos öncesi istifa etmek Köşk’ten ve partiye yazılıp kongreye katılmak.

Ama, yapmam dedi, şimdilik…

İstifa etmem, beni uzak tutmak isteyenler tutsun, bakalım ne yapacaklar…

Bu kadar pasif kalmakla geçiştirilecek şeyler değil bunlar tabii.

Gül ile, “Yeni AKP” senaryosu uzun zamandır yazılı.

Buna karşılık RTE’nin, Davutoğlu’nu kendi yerine oturtup Köşk’ten Türkiye’yi idare etme senaryosu da ilerliyor.

Ne olacak?

Kimse kolay çekilmez bu dalaştan ve sonu yeni parti doğurmaya gider mi, gider…

Kırılgan göstergeler

Bütün bunların olduğu yerde, “siyasal risk yok” denebilir mi, denemez.

Fitch de yazıyor raporuna, “Burada politik risk yüksek, kredibilite ve tutarlılık zayıf”…

Yabancılar açısından zaten kırılgan bir ekonomi Türkiye.

Pazartesi yazımda göstermiştim; Arjantin’i ayrı bir yere koyun, öbür yükselen ülkeleri, CDS’lerine, yani risk primlerine göre sıralayın, Türkiye 4’üncü sırada.

Ama onun üstündekilerden egemen güç Rusya’yı, 2. sıradaki, son tahlilde AB üyesi Portekiz’i ve BRICS (AS: Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) üyesi
G. Afrika’yı bir yana koyun, en riskli ülke Türkiye

Bir de verilerine bakın; enflasyon için % 5 hedefleniyor, sonra hedef revize ediliyor %7.6’ya ama varılan yerde enflasyon, % 9.3, hatta çift rakama 10’a doğru seyrediyor…

İşsizlik % 10’da kemikleşmiş.

Geçen temmuz ayında 1.9 TL olan Dolar, bütün faiz artırma önlemelerine karşın 2.2 TL’nin eşiğinde. Büyümenin omurgası sanayide çarklar tekliyor, hatta yerinde sayma başladı; yıllık sanayi üretimi artışı %1.8…

Bununla %4 büyüme hedefine nasıl ulaşılsın?

Ülkeye, uzun süredir yeni dış kaynak girmiyor, girenler, vurup kaçıyorlar;
aylık açıklar rezervlerden ve yastık altından kapatılmaya çalışılıyor…

Irak, Suriye, kuzeyde Ukrayna’da yaşananlar Türkiye’nin “jeopolitik risk”ini de yükseltmiş durumda. Bütün bunlar “sıcak para” yatırımcılarını kaçırtan etkenler.

TÜSİAD-AB…

Böyle bir kırılganlık artarken siyasal çekişmeden TÜSİAD, haliyle endişeli.

RTE’den bir zılgıt yemeyi göze alarak açıklamalarını yaptılar ve dediler ki;

Demokratikleşme ve kalkınmanın önünü kesme noktasına ulaşmış olan
ağır kutuplaşmanın bertaraf edilmesi gerekir
”… Bu uyarıda haksız sayılmazlar, çünkü balkon konuşmasında Hazret, yine aldı eline sopayı salladı Cemaatçilere… Böyle yaşam geçer mi?

TÜSİAD’ın kaygılarını bir kez de AB’ciler dile getirdi; Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy ile AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, tarafından yapılan ortak yazılı açıklamada RTE’ye seslendiler:

Yeni pozisyonunuzun gerektirdiği uzlaştırıcı rolü sürdüreceğinize ve
Türk toplumunun tüm topluluklarını, inançlarını, duyarlıklarını, düşüncelerini ve yaşam biçimlerini kapsamaya çalışacağınıza güveniyoruz
.”

Herkes malını bilmez mi, uyarıyorlar işte…

Yakın gelecekte Gül cephesi ile RTE cephesinin iyice zıtlaşacağı,
TÜSİAD’tan MÜSİAD’a, AKP içi kliklerden cemaatlere dek ve doğal olarak medya gruplarının, bu cepheleşmeye göre pozisyon alacağı bir döneme
 giriyoruz.

Yetmez-ama-evetçileri, bu kez Gül’cü olarak görmeye başladık bile…

Sabahattin Önkibar : İşte Tayyip’in Gül’e karşı çıkma nedeni?


İşte Tayyip’in Gül’e karşı çıkma nedeni?

 Sabahattin Önkibar
POLİTİKA GÜNLÜĞÜ – Aydınlık, 14 Ağustos 2014
sonkibar@gmail.com 

Tayyip Erdoğan da biliyor ki Abdullah Gül ile, AKP’ye yeni bir heyecan gelir
ama buna karşın ona son derece katı ve karşı!

Niçin mi?

Gül palazlandığı saat ipimi çeker diye düşünüyor…

Bu saptama doğrudur…

AKP kurulalı beri Erdoğan’ın gölgesinde kalan Abdullah Bey,
iktidarı yani gücü eline geçirdiği an Erdoğan hakkındaki dosyaları bile açtırır.

Tabii olay yalnızca psikolojik değil…

Abdullah Gül’ün Beykoz Konakları, Localar ve F tipi örgütle Erdoğan’ın aksine iyi ilişkileri sürüyor.

Keza İsrail ile olan bağları hâlâ sağlam.

Bir başka boyut çok bilinmez, Erdoğan-Gül ikilisinin ilişkisi sevgiye ve dava’ya değil, çıkara endeksliydi.

Yakından biliyorum; ikisi birbirini hiç sevmedi

Buradan hareketle danışman Vekil Yalçın Akdoğan gibi isimlerin Gül’ü hedef alan açıklamalarını aslında Tayyip Erdoğan’ın vur emri diye okumak gerekiyor.

FETHULLAH İLE APO’YA KUYRUK SALLAYAN CHP’LİLER!

Kılıçdaroğlu’na göre, bozguna tepki koymak hastalıklı yapı imiş!

Son seçim sonuçlarına itiraz eden vekillere bu suçlamayı yaptı.

Evet Kılıçdaroğlu’na göre, devleti kuran Atatürk’ün partisi CHP‘yi Fethullah’a kuyruk yapmak, PKK’ya ve Apo’ya cici görünmek, vatanını koruyan Beşar Esad’a mesafe koymak, ABD elçisiyle gizli görüşmeler yapmak hastalıklı yapı olmuyor ama seçimde ağır bir yenilgi alındığında sorgulama talep etmek öyle oluyor.

Açık yazacağım, Kılıçdaroğlu bu partinin başında olmaya devam ederse
CHP ya baraja takılır ya da bölünür
.

CHP’deki asıl hastalıklı anlayış ise bu partiyi tarihsel misyonundan çıkarıp
neo-liberalizme kuyruk yapmak, yani kimliksizleştirmektir.

Bu arada önümüzdeki seçimde listeye girmek adına genel başkana yalakalık için CHP’nin sorgulama talep eden onurlu vekillerine hücum eden kimi isimler bilmelidirler ki; gerçek ev sahibi, Fethullah’a ve Apo’ya kuyruk sallayan sizler değil, o yiğit isimlerdir…

FENER’İN TAYYİP’İ OLMA!

Aziz Yıldırım son üç yıldır AKP ve F tipi örgüt faşizmine karşı verdiği net mücadele ile kahramanımız oldu.

Ancak bu durum, onun her şeyine evet diyeceğimiz anlamına gelmiyor.

Son olarak Ersun Yanal’ın ipini niye çekti anlamış değiliz.

Hayır, Ersun’u hiç tanımam ve iyi bir Fenerbahçeli olarak kendi camiamızdan İsmail Kartal’ın gelmesine sevindik; lakin metot yanlış!

Diktatör ile mücadele geçmişine sahip olmak hiç kimseye diktatör gibi davranma imtiyazını vermez!

Açın bakın arşive, Aziz Bey’in her senesine bir teknik direktör düşüyor ki bu yanlıştır ve kurumlaşmayı sabote eder.

Maalesef Yıldırım, “Fener’in her şeyi benim” psikozunda ki böyle bir şey kabul edilemez!

Haddini bil Aziz Efendi, Fenerbahçe olmasa kim takardı seni!

BİLİŞİM SEKTÖRÜ F TİPİ ÖRGÜTE TESLİM

Aktaracaklarım devlet bilgisidir.

Buna göre bilişim sektörü F tipi örgütün kontrolü altında.

Dramatik olan, bu tablo ile beraber pek çok mahremiyetin dışarıya sızmasıdır.

Evet, Türkiye’nin istisnasız her türlü bilgi ve rakamı başka ellerdedir.

Üzücü olan husus, devlet erkini kullanan AKP’nin üzüm yemekten ziyade bağcının peşinde olması, yani örgütün üstüne hâlâ gerektiği gibi gitmemesi ve işgali bitirmemesidir.

Eğer dinlediklerim mübalağa değilse Kozmik Oda sırları bile servis edilmiştir.

Basit bir örnek, AKP devleti sanal medya’da aylardır Fuat Avni isimli malum servisçiyi arıyor ama bulamıyor ki bu durum F tipi örgütün bilişim sektöründeki üstünlük teyididir.

Casuslukta günümüzün realitesi bilişim ise failler bellidir ve gereği için acele edilmelidir…

Kıbrıslı Rumların Türklere Katliamı : Muratağa – Sandallar – Atlılar


Kıbrıslı Rumların Türklere Katliamı :

40 Yıl Sonra Muratağa – Sandallar – Atlılar Kırımı

Muratağa, Sandallar ve Atlılar

Dostlar,

Sayın Türker Ertürk‘ün unutturmayarak anımsattığı kırımın (katliamın) üzerinden 40 yıl geçti.. Biz de Kıbrıs’a yaptığımız birkaç ziyarette toplu şehit mezarlarını içimiz ağlayarak yerinde ziyaret etmiştik.

Kıbrıs Cumhuriyeti Devlet Başkanı Başpiskopos Makarios‘un Rum ordularının başkomutanı sıfatıyla verdiği sürekli buyruk (Standing order),
Rumların insanlık suçu kanıtı olarak bu köylerde mezarlıklarda tabelalara yazılı..

Makarios’un 1963’te verdiği “standing order” soykırım planının somut belgesidir..

  • “Türk askeri Ada’ya varana dek,
    Akdeniz sıcağında kurtaracağı tek bir canlı Türk bırakılmayacaktır!”

Bu katliamcı anlayış, AB temel hukuku (primary law) hiçe sayılarak AB’ye “tam üye” yapılmıştır. Yaklaşık 700 bin nüfuslu soykırım sabıkalısı bir “ülkecik” AB’de dönem başkanlığı bile yapabilmiştir!

Aynı AB, Türkiye’ye ise “Yunanistan ile sorunlarını çöz de gel..” deme ikiyüzlülüğünü de gösterebilmiştir. Bunun anlamı, “Ege’de ve Kıbrıs’ta hukuk dışı Yunan isteklerini kabul et..” demektir.

Daha açık anlatımıyla; bir iç deniz olan Ege, dünyada örneği görülmemiş biçimde, Yunanistan’ın “karasuları 12 mil olsun..” istemiyle bir Yunan gölüne dönüştürülsündür.

Türkiye’nin Ada’daki 200 bini aşkın Türk soydaşımızı Rum soykırımından korumak için Londra ve Zürih Antlaşmalarına dayalı Güvenceci (Garantör) Ülke nitemiyle (sıfatıyla) Ada’ya yaptığı meşru savunma amaçlı çıkarmayı işgal olarak gören AB, Türk Kolordusunun çekilmesini istemektedir.

Bu kolordu oraya, Yunanistan destekli ENOSİS (Ada’nın Yunanistan’a katılımı) darbesini (EOKA-B) engellemek için çıkarılmıştır. Yunanistan Londra ve Zürih Antlaşmalarını çiğneyen yandır ama, nedense Türkiye’ye Yunanistan ile sorunlarını çözmesi dayatılmaktadır!?

Ege Adalarının da Lozan Antlaşması gereği silahsızlandırılması gereklidir ama, Batı’nın antik Helen Uygarlığı hayranlığının şımarık çocuğu Yunanistan,
bu uluslararası hukuk kurallarını da çiğnemiştir.

Tüm bunlar ve daha başkaları apaçık ortada iken, Türkiye hala AB kapısında üyelik dilenmektedir. Bu durum ulusal gururumuzu incitmektedir. Gerçekte özellikle AKP iktidarlarının AB üyeliğini tam olarak istemediklerini ancak iç ve dış politikada malzeme olarak kullandıklarını dünya alem bilmektedir ve bu gerçeği / zaafı AB ustalıkla kullanmaktadır.. 2008’de Dışişleri Bakanı iken Ali Babacan’ın aşağıdaki girişimi,
ulusal onurumuzu zedelemiştir.

AB'ye_alinmayacagimizi_biliyoruz_ama_Ali_Babacan

Kıbrıslı Türkler, TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) eliyle kırımlara yıllarca kahramanca direnmiş ve yüzlerce şehit vermişlerdir. Türkiye de 1974 çıkartmalarında 600’e yakın Mehmetçiği şehit vermiş ve 3 yıla yakın ağır ABD ambargosuna uğramıştır.

Aradan 30 yıl geçmiş olmasına karşın Batı emperyalizmi KKTC’yi tanımamaktadır!?
Oysa oradaki Türk halkı, BM hukuku bağlamında meşru haklarını kullanarak ayrı bir devlet olmayı seçmişlerdir (kendi yazgısını belirleme – “self determination” hakkı).

Kıbrıs’ta “2 bölgeli ve 2 devletli yapı” mutlaka korunmalıdır.

Bu uğurda çoook kan dökülmüş, yüzlerce vatan evladı şehit verilmiştir. AKP hükümetinin iktidarda kalma uğruna Batı’ya her türlü ödünü verdiğini / vereceğini bize son 12 yıl iyice öğretti. Kıbrıs’lı Türk soydaşlarla birlikte bu oyunlara birlikte direnmeliyiz.
Son çözümlemede KKTC halkı Türkiye’ye katılma kararı verebilir..
1939 Hatay plebisiti gibi..

Tüm Kıbrıs şehit ve gazilerimizi minnet ve şükranla anıyor; katliamcı Rum yönetimini lanetle kınıyoruz.. Bu soykırıma çanak tutan, göz yuman ikiyüzlü Batı emperyalizmini de!

Sevgi ve saygıyla.
14.8.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

 

Naci BEŞTEPE : ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 13 Ağustos 2014


ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 13 Ağustos 2014

portresi_kucuk

 

Türk Vatandaşı
Naci BEŞTEPE

 

 

ADAM

RTE’nin seçim sloganı “Milletin adamı”

Bu adamın milleti olmayalım da…

TÜRK

RTE, ilk kez “Türküm” dedi.

Köprü geçişindeydi…

TÜRKİYELİ

Seçimi kazanır kazanmaz “Türkiyeli” dedi.

Köprüyü geçmişti…

HIRSIZLAR

AKP Aydın mitinginde 20 cüzdan çalındı.

“Hırsızlar yönetime geliyor” diye heveslenmişlerdir.

SİMİT

RTE seçim kampanyasında halka simit dağıttı.

Ziyafet yandaşlara…

YASAK

Kardak kahramanı Ali Türkşen’in orduevlerine girişi üç yıl yasaklandı.

Ege’de Yunanistan adalara el koyarken ortalıkta görülmesi iyi olmazdı…

ERMENİ

RTE, “Çok affedersin, Ermeni bile dediler”

Ne kibar adam.

Şerefsiz, alçak, yaaa, bee, ulan bile demez…

DAMAT

Damat Gümüşdağ, Kulüpler Birliği Başkanı oldu.

Kızla evlenme, kozla evlen…

VATAN

CHP’li Bodrum Belediyesi, Gündoğandaki “ÖNCE VATAN” yazısını kaldırdı.

O yazı Y-CHP’ye uymaz…

HARAM

Samsun Müftüsü Öztürk; “Kadınlı erkekli horon haramdır.”

Esas haram, senin gibi yobazlara devletin ödediği maaştır…

CIK..

Cemil Çiçek, “RTE’ye herkes Cumhurbaşkanım demelidir.”

Benden cık…