Günlük arşivler: 6 Temmuz 2014

Osmanlı Hanedanı soy ağacı ve 36. Kuşaktaki Şaşırtıcı Genetik Durum!


Osmanlı Hanedanı soy ağacı ve 36. Kuşaktaki Şaşırtıcı Genetik Durum!

Osman Gazi
(12581326)
Orhan Gazi
(12811360)
I. Murat
(13261389)
Yıldırım Bayezid
(13601403)
I. Mehmet
(13891421)
II. Murat
(14041451)
Fatih Sultan Mehmet
(14321481)
II. Bayezid
(14471512)
Yavuz Sultan Selim
(14701520)
Kanuni Sultan Süleyman
(14941566)
II. Selim
(15241574)
III. Murat
(15461595)
III. Mehmet
(15661604)
I. Ahmet
(15901617)
I. Mustafa
(15921639)
Genç Osman
(16041622)
IV. Murat
(16121640)
I. İbrahim
(16151648)
IV. Mehmet
(16421693)
II. Süleyman
(16421691)
II. Ahmet
(16431695)
II. Mustafa
(16641703)
III. Ahmet
(16731736)
I. Mahmut
(16961754)
III. Osman
(16991757)
III. Mustafa
(17171774)
I. Abdülhamit
(17251789)
III. Selim
(17611808)
IV. Mustafa
(17791808)
II. Mahmut
(17851839)
Abdülmecit
(18231861)
Abdülaziz
(18301876)
V. Murat
(18401904)
II. Abdülhamit
(18421918)
V. Mehmet
(18441918)
VI. Mehmet
Son Padişah
(18611926)
II. Abdülmecit
Son Halife
(18681944)

Dostlar,

Osmanlı Beyliğini 1299’da kuran Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi’nin 3 eşi de
Bizanslı Rum’dur.

Asporçe, Teodora ve Horafira..

3. Padişahtan başlayarak tüm Osmanlı Hanedanı’nın ilk anneleri bu çok genç
(14-15 yaşlarında) 3 Rum kızıdır.

Sonrasında tüm Osmanlı Padişahlarının eşleri yabancıdır.

3. Padişahta ½’ye inen (melezlenen) Türkmen Kayı Boyu genleri,
34 kuşak sonra 36. Padişahta (1/2)34 = 5,8-e11’e (100 milyarda 6!) inmektedir.

Böylelikle, Oğuzların Kayı Boyu kökenli Türkmen halk ile Osmanlı Hanedanı arasında hiçbir soybağı kalmamıştır!

O yüzden Mustafa Kemal Paşa Türk Milleti ile Osmanoğullarını kesin olarak ayırmaktadır. Atatürk’ün,

“Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye ahalisine / halkına ‘Türk milleti’ denir.”

tanımının tümüyle bilimsel temelli olduğu böylelikle bir kez daha görülmektedir.

Bizi “Biz” yapan etnik bağlarımızdan çok; ortak tarihsel – kültürel – sosyal – coğrafik – politik dokumuz ve “birlikte yaşama” kararlılığımızdır.

Türk Millleti – Ulusu ulusumuz; etnik – biyolojik – ırkçı olmayıp;
tarihsel ve sosyo-politik bir gerçekliktir. Ulus devletin temeli de bu olgudur.

Mıustafa Kemal Paşa, Saltanatın kaldırılması ile ilgili yasa önerisinin BMM’de Komisyona gönderilmesi ve görüşmelerin engelleme amaçlı uzaması üzerine,
31 Ekim – 1 Kasım 1922 gecesinin sabaha doğru ilerleyen saatlerinde
Komisyon toplantısına giderek şu tarihsel sözleri söyler :

  • “Efendiler, egemenlik ve saltanat, hiç kimse tarafından, hiç kimseye,
    bilim gereğidir diye, görüşmeyle, tartışmayla verilemez. Egemenlik, saltanat, güçle, erkle, zorla alınır. Osmanoğulları zorla Türk ulusunun egemenlik ve saltanatına 
    el koymuşlardı. Şimdi de Türk ulusu, bu saldırganlara artık yeter diyerek, ayaklanarak, egemenlik ve saltanatını doğrudan kendi eline almış bulunuyor. Burada toplananlar, Meclis ve herkes doğal görürse, kanımca uygun olur. Yoksa gerçek yine yolu yordamıyla anlatılacaktır. Ama belki birtakım kafalar kesilecektir. ”
    (Söylev, syf. 495)

Son olarak Osmanlı hayranı neo-Osmanlılara :

  • “Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri yaşanan ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır. Bu sonucu Türk gençliğine emanet ediyorum. Türk ulusunun yüzyıllar boyunca uğradığı sonu gelmez yıkımlardan kurtulması, içinden çıkabilmek için büyük özveriler gerektiren pis bataklıklara bir daha düşmemesi için gelecek kuşaklara dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek uyarılarda bulunmak…(Söylev, syf. 495)

Sevgi ve saygıyla
6.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

TEMA Vakfı Kurucu Onur Başkanı Hayrettin Karaca BM “Orman Kahramanı“ ödülü aldı


TEMA Vakfı Kurucu Onur Başkanı Hayrettin Karaca
BM “Orman Kahramanı“ ödülü aldı!

TEMA Vakfının Kurucu Onur Başkanı Sayın Hayrettin Karaca

Birleşmiş Milletler tarafından “Orman Kahramanı “ ödülüne layık bulundu.

Birleşmiş Milletler Orman Forumu Sekretaryası tarafından ilk kez 2012’de verilmeye başlanan Orman Kahramanları Ödülü küresel ölçekte ormanların sürdürülebilirliğini sağlamak ve ormanları korumak için çalışmalar yürüten bireylere veriliyor.
Toprak Dede’miz de TEMA ile yaptığı ve yapmakta olduğu çalışmalar nedeni ile Birleşmiş Milletler tarafından “Orman Kahramanı” olarak ilan ediliyor.

Hayrettin Karaca, ödülünü, İstanbul’da 197 ülkenin katılımıyla yapılmakta olan
Birleşmiş Milletler 10. Orman Forumu kapsamında düzenlenen törende aldı
(10 Nisan 2013’te).

Toprak / Erozyon / YAPRAK Dede’mizi kutluyor, O’nunla gurur duyuyoruz.
(AÜ Ziraat Fak. den sevgili arkadaşımız Prof. Ruhsar Yanmaz‘a teşekkürlerimizle..
Epey gecikmeyle de olsa bu haberi paylaşmak istredik.. AS)


Sevgi ve saygı ile.
6.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

20 Görselle 06 Temmuz 2014 Türkiye Gündemi – Günceli


20 Görselle 06 Temmuz 2014 Türkiye Gündemi – Günceli

Dostlar,

20 görselle 06 Temmuz 2014 Türkiye gündemini – güncelini paylaşmak istiyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
6.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

Slide8Slide7Slide20Slide19Slide18Slide17Slide16Slide15Slide14Slide13Slide12Slide11Slide10Slide9Slide6Slide5Slide4Slide3Slide2Slide1












 

BİR İHTİMAL DAHA VAR!


BİR İHTİMAL DAHA VAR!

İşçi Partisi, Aydınlık ve Ulusal Kanal çevresinin Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan, İhsanoğlu ve Demirtaş’ın dışında Cumhuriyetçi, laik ve demokrat güçlerin tercih edebileceği bir üçüncü aday çıkarmak için son dakikaya kadar mücadele ettiği biliniyor. Bu bağlamda CHP içinden bazı milletvekillerinin de desteğiyle Emine Ülker Tarhan’ın adaylığı gerçekleştirilmeye çalışıldı, ama aday olmak için gerekli olan 20 milletvekilinin desteği sağlanamadığından bu girişim başarısızlıkla sonuçlandı. Dolayısıyla Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı yarışı bir “BOP eş başkanı”, bir “Osmanlı hayranı İslamcı” ve bir “bölücünün” arasında olacak ne yazık ki…

Peki, Cumhuriyetçi, laik, demokrat güçler ne yapacak? Her şey bitti mi artık?

Örneğin Cumhuriyetçi güçler de 4 Temmuz akşamı Can Ataklı’nın Ulusal Kanal ekranlarından yaptığı gibi, isim vermeden, ama diğer bütün seçeneklerin olmazlığını vurgulayarak sonunda Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy vereceğini mi ilan etmeli?

Cumhuriyetçi güçlerin kendilerine dayatılan Ekmeleddin İhsanoğlu seçeneği karşısında Can Ataklı gibi boyun eğmek dışında başka bir seçenekleri yok mu gerçekten?

Bu soruya bir yanıt vermeden önce, bir an için seçime Cumhuriyetçi güçlerin de bir adayla katıldığını varsayalım. Örneğin bir an için, Emine Ülker Tarhan’ın aday olması için gerekli olan 20 milletvekilinin imzasının elde edildiğini ve Tarhan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimine 4. aday olarak katılma hakkını elde ettiğini düşünelim.

Peki, o zaman ne olacaktı?

10 Ağustos günü, sandık başına gidecek ve Emine Ülker Tarhan için oy kullanacaktık. Amaç, Emine Ülke Tarhan’ın Ekmeleddin İhsanoğlu’ndan daha fazla oy alarak ikinci tura kalmasını sağlamak ve böylece ikinci tur oylamada Erdoğan’a karşı Cumhuriyetçi oyların toplanacağı bir direniş cephesi yaratabilmekti. Emine Ülker Tarhan’ın adaylığının tartışıldığı günlerde, Erdoğan’ı durdurabilmenin tek formülü olarak, özelikle
Doğu Perinçek tarafından savunulan görüş bu değil miydi?

Bugün artık kesinleşti ki Cumhurbaşkanlığı seçimi sadece üç adayın katılımı ile yapılacak ve ne yazık ki bu stratejinin uygulanması mümkün değildir. Ama her şey yine de bitmiş değil.

Eğer Emin Ülker Tarhan seçime aday olarak katılsaydı, sandığa gidip onun birinci turda en çok oy alan iki adaydan biri olması için oy kullanacak olanlar, bence bugün de hâlâ bir şeyler yapabilirler. 10 Ağustos günü, yine sandığa gider ve BOŞ OY kullanırlar! Kısacası biz Cumhuriyetçi, laik demokrat güçlerin Cumhurbaşkanlığı seçiminde adayımız “BOŞ OY” olur!

Mesela bu şekilde davranılacak bir seçimde birinci tur sonunda şöyle bir sonuç ortaya çıkarsa bu nasıl yorumlanmalıdır?

ERDOĞAN: % 45

İHSANOĞLU: %22

DEMİRTAŞ: %7

BOŞ OY: %26

Bu durumda yasal olarak ikinci tur oylamaya Erdoğan ve İhsanoğlu katılma hakkını elde ederler. Ama birinci tur öncesinde Cumhuriyetçi, laik ve demokrat güçlerin birinci tur oylamada sandığa gidip BOŞ OY kullanacaklarının propagandası iyi yapılırsa,
şu açık bir şekilde görülecektir ki, yasal sonuç ne olursa olsun bu, toplumsal gerçeği yansıtmamaktadır.

Böyle bir davranış tarzının iki sakıncası vardır: 

Birincisi, açıktır ki hukuksal sonuç almak olanaklı olmayacaktır.
Yani en nihayetinde ikinci tur oylama yine Erdoğan ile İhsanoğlu arasında olacaktır.

İkincisi de bu biçimde BOŞ OY kullanmak amacıyla sandığa gidip bir anlamda gövde
gösterisi yapılsa bile, bu davranış en sonunda bu düzmece seçime, bu danışıklı dövüşe bir tür hukuksal geçerlilik, bir meşruiyet kazandıracaktır.

Ne var ki bu olumsuzlukların yanında elde edilecek bir kazanım vardır ki,
bence ilk iki sakıncayı dengeler.

Eğer Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turunda BOŞ OY’ların sayısı en azından sıralamada ilk iki arasında yer alırsa, başka bir anlatımla BOŞ OY’lar Ekmeleddin İhsanoğlu’na verilecek oylardan daha çok olursa,  o zaman bu ülkede Cumhuriyetçi, laik, demokrat güçlerin hâlâ var olduğu; bu tür düzmece seçimlerle, dayatmalarla Cumhuriyeti tasfiye etme girişimlerine kimsenin meşruiyet kazandıramayacağı bütün dünyaya gösterilmiş olur.

Böyle bir seçenek Can Ataklı gibi, en sonunda boyun eğip “ne yapalım başka yapacak bir şey yok ki?” demeye getirerek üstü kapalı bir şekilde Ekmeleddin İhsanoğlu için destek vereceğini açıklamaktan çok daha onurlu ve çok daha işlevseldir.

Bu önerdiğim seçeneğin daha radikal olanı, hiç sandığa gitmemek ve seçime katılım oranını en azından yüzde 70 altına düşürmektir. Bu ikinci seçeneğin daha az göze batıcı ve ses getirici olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle, eğer kitlesel olarak yapılabilirse ve sonunda boş oylar en azından % 20’ler düzeyine çıkarılabilirse,
sandığa gidip BOŞ OY kullanmanın da aslında Cumhuriyetçi, laik, demokrat güçlerin sesini duyurması için etkin bir yol olduğu açıktır.

Ayrıca böyle bir seçenek, Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında gündeme gelecek CHP Olağanüstü Kurultay’ında Cumhuriyeti güçlerin elini güçlendirecek, Kılıçdaroğlu ve ekibinin tasfiyesini daha da kolaylaştıracaktır.

Kısacası, her şey bitmiş değil. Mücadele son dakikaya kadar sürmelidir. Hele ki sözkonusu olan Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi mücadelesi ise umutsuzluğa kapılmak, teslim olmak asla düşünülmemelidir.

Ne güzel diyordu Nazım:

Mesele esir düşmekte değil,
Teslim olmamakta tüm mesele…

SERDAR ANT
5.7.2014

Erdoğan’ın CV’si

 


Erdoğan’ın CV’si

Başbakan Erdoğan‘ın herkesi şaşırtarak cumhurbaşkanlığı için aday gösterdiği Tayyip Erdoğan‘ın cv’si (AS: CV Latince “Curriculum Vitae” sözcüklerini kısaltması olup özgeçmiş – biyografi anlamına gelmektedir) işe başarılarla dolu:

– Kendisinden önceki dönemde yılda ortalama ancak %4.8 büyüyebilen Türkiye’yi,
12 yıllık iktidarı boyunca ortalama 4.9 hızla büyüyen bir ülke haline getirerek
ekonomik anlamda çağ atlattı.
Bu atılımla birlikte Türkiye, ekonomik büyüklük sıralamasında dünyada 17. sıradan
17. sıraya yükseldi.

Aynı dönemde sırasıyla iphone 3, 4 ve 5 çıktı, teknoloji çok ilerledi.
Önceki iktidarlarda teknoloji bu kadar ilerlememişti…

– Etkili dış politikası sayesinde Türk vatandaşlarının Irak, Mısır, Libya, Tunus ve Suriye’den çıkarılmasını sağlayarak bu az gelişmiş ülkeler nedeniyle çekilen
gurbet acısının önüne geçti. Aileleri kavuşturdu…

– Türkiye’yi uzun yıllardır meşgul eden Kürt sorununun çözümünü konusunda
önemli mesafeler kat eden Erdoğan; onun yerine Suriye, mülteciler, Irak, IŞİD gibi
yeni sorunlar kazandırarak bu alandaki monotonluğa son verdi.

– Bugüne dek 7 kez batılı liderler karşısında bacak bacak üstüne attı…

– Olimpiyatların Tokyo’ya kazandırılmasının yanı sıra, ilk kez bir Türk takımının
UEFA kupasını kendi iktidarından 2 yıl önce almasını sağlayarak dünyanın
sportmen liderleri arasına adını yazdırdı.

Başbakanlığı sürecinde ülkemizde top koşturan kimi ünlü futbolcular ise şöyle :

Alex de souza, Didier Drogba, Ricardo Quaresma, Pierre van Hooijdonk,
Wesley Sneijder, Stephen Appiah…

– Erdoğan, 2013’te yayınlanan “Ben Diktatör Olsam Yapamayacağınız
100 Şey”
 adlı 
eseriyle de Sait Faik Öykü Ödülünü kazandı…

– Devlet yönetimine saydamlık ve katılım kazandırdı. Ekibinin Suriye sorununa ilişkin çözümleri bir biçimde banda kaydedilerek vatandaşla paylaşıldı…

– Twitter’ı ve Youtube’u yasaklatarak vatandaşlarda bilişim kültürünün gelişmesi yönünde önemli çalışmalara imza attı.

Ayrıca Ak troller adlı dünyanın ilk maaşlı twitter kullanıcıları kendisi döneminde yetiştirildi…

– B sınıfı sürücü ehliyetiyle metro dahil her türlü ulaşım aracını büyük bir ustalıkla kullanabilen ilk başbakan oldu…

– 3 çocuk ve 1 Bilal babası olup “one minute” düzeyinde İngilice bilmektedir…

From: Ilhan Gunalp 

Kandil geceleri gerçekten var mı??


Kandil geceleri gerçekten var mı??

Prof. Dr. Köksal BAYRAKTAR‘ın görsel anlatımı..

Lütfen izleyin.. Yaklaşık 6 dakika..

Sorgulanacak şeyler var. Uygarca yaklaşım gerekiyor.

Hurafelerden kurtulmamız gerekiyor..

Ltfen tıklar mısınız??

Fecebook sitemizde de paylaştık..

https://www.facebook.com/photo.php?v=4474939367033&set=vb.1696437361&type=2&theater

Veya

https://www.facebook.com/photo.php?v=4474939367033

Sevgi ve saygı ile.
6.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

 

 

Yeni seri IHDI – Uluslararası İnsansal Gelişim İndeksine göre TÜRKİYE’NİN GELİŞMİŞLİK DERECESİ


TÜRKİYE’NİN GELİŞMİŞLİK DERECESİ
Dünyanın dörtte üçünden iyi durumdayız..
Yeni seri IHDI – Uluslararası İnsansal Gelişim İndeksine göre

Dostlar,

Sn. Ercan, BM Kalkınma Programı’nın (UNDP) yeni seri
IHDI (International Human Development Index) verilerini paylaşıyor.

Bu yeni seriye göre Türkiye 92. sıradan 67. sıraya yöntemsel olarak “fırlatılmış” oluyor.
Veri setlerini zaman zaman güncelleyerek daha yetenekli – daha usta ölçücü kılmaya çalışmak saygıdeğer bir matematiksel çabadır.

Ancak gerek ulusal gerekse uluslararası veri tabanlarında (data base) bu karışmanın (müdahale, intervention) sakıncalı yanları da var..
Bunların başında “karşılaştırma olanağını yitirme” geliyor..

Daha somut söylemek gerekirse, Türkiye 2003’ten bu yana (3 Kasım 2002 seçimleri ile) AKP yönetiminde ve HDI sıralaması bakımından gerçek (reel) bir ilerleme sağlayamadı
bu 11-12 yılda. Şimdi ise RTE – AKP, hiç çekinmeden Türkiye’yi 90’lardan alarak 67. sıralara yükselttiklerini (!) söyleyebilecekler. Sokaktaki insan başta olmak üzere pek çok “aydın” (cık!?) bile bu masalı yutabilecek.

Nitekim IMF borçları ve MB rezervleri bakımından genel kamuoyunu yanıltıcı
gerçek dışı politik söylemler propaganda amaçlı sürdürülüyor.
Gerçi sokaktaki insan gerçek yaşam düzeyine bakaıyor olmalı ama ??

Gelir dağılımı verilerinde de böylesi bir yöntem değişikliği yapılarak uzun yılların serilerine dayalı irdeleme olanağı yşne AKP yönetimince elden çıkarıldı..
İstatisiksel yöntembilim (metodoloji) açısından bu tür sıçramalı değişiklikler üzerinde epey kafa yormak gerekecek. Eşanlı olarak, önceki serilerle güncellenen yöntemlere dayalı veri setleinn karşılaştırılmasını olanaksız olmaktan çıkaracak yeni yazılımlara gereksinim giderek artıyor..

Yöntem tartışmaları bir yana; bu listede Türkiye’den önce gelen ülkeler arasında
kimler yok ki… İnsanın içi acıyor..

Öye yandan Dünyanın en büyük 17. ekonomisi olma savlarının ne çok aldatıcı olduğunu görüyoruz.. 80+ milyon nüfuslu ülkede (Dünya nüfusunun %1,1’i!)
Dünya ortalaması olan 10,500 $ kişi / yıl (pc / pa) gelir üzerinden 17. olmanın
hemen hemen hiçbir uluslararası makroekonomik anlamı yoktur.

Derhal bu GSMH (GNP) rakamını nüfusa bölmek ve 10 bin 400 $ dolayında
pc / pa (per capita / per annum) ortalama rakamla yüzleşmek gerekir.
Bu rakamın dünya sıralaması ise 59 – 60’tır ve basit aritmetik ortalamaların
(simple mean, average) tüm yanıltıcılıklarına – temsil hünersizliklerne karşın,
yeni seri IHDI sıralamasına yakın düştüğümüz gözlenebilir.

Gelir dağılımı adaletsizliğinde dünyada başlarda oluşumuz bir başka acı olgudur ve
bu sitede Gini katsayıları, Lorenz eğrisi irdelemeleri üzerinden yazılmış birkaç makale rahatlıkla çağrılabilir. (Yaklaşık 4500 yazı şu tarihlerde sitemizde arşivlidir..)

Son yılların alanyazınında (literatüründe) sağlık için “süregelen en büyük tehdit” olarak YOKSULLUK tanımlanmaktadır (Beaglhole&Bonita 2004, vd.).
Daha doğrusu YoksullaşTIRma.. Ne yazık ki, küreselleşen emperyalizm
dünya gelir dağılımını sürekli daha da adaletsizleştiriyor ve büyük bir hızla
Dolar milyardeleri üretmeye devam ediyor.
Türkiye ise bu son süreçteki hızıyla, maşallah, dünyada en önlerde!…

Sevgi ve saygı ile.
6.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=====================================

portresi

 

 

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

 

 

Değerli arkadaşlar,

Bir süre önce “Türkiye Dünya’nın neresinde?” başlıklı bir iletiyi sizlerle paylaşmıştım  Bu iletideki Tabloda değişik alanlarda Türkiye’nin Dünya sıralaması veriliyor. Kimi arkadaşlar, bu biçimde ülkelerarası sıralamanın mantıklı ve adil olmadığını, nüfusu 2-3 milyonluk ülkelerle nüfusu 70-80 milyon olan ülkelerin
aynı sıralamaya sokulamayacağını, örneğin UNDP (AS : BM Kalkınma Programı) tarafından yayınlanan İnsanisal gelişmişlik (HDI) sıralamasında Türkiye’nin
240 Ülke arasında 90. sırada 
gösterilmesinin bir anlam taşımadığını,
haksızlık olduğunu vs. söylüyorlar.

***

Değerli arkadaşlar,

Bu itirazlarda haklılık payı var; aslına bakılırsa Birleşmiş Milletlerdeki oylamalarda da
bu bakımdan büyük haksızlık oluyor. Örneğin 2 milyonluk Slovenya’nın da 1 oyu var, nüfusu 200 milyon olan Brezilya’nın da 1 oyu var BM kararlarında. Ülkelerarası kıyaslamada, herhalde en doğrusu Dünyayı nüfusa göre 100 basamağa bölmek ve ülkenin sıralamada bu basamaklardan hangisine karşılık geldiğine bakmak olurdu… Herhangi bir konudaki sıralamada ülkenin ve önündeki ülkelerin nüfuslarının toplamının Dünya nüfusuna orantısından o ülkenin 100’lük basamak içindeki yeri belirlenmiş olur..

Sevindirici bir yenilik: Son HDI listesi birçok ayrıntı üzerindeki düzeltmelerle değişmiş durumdadır.. En son UNDP tarafından yayınlanan (inequality adjusted) IHDI sıralamasında Türkiye 23 sıra birden atlayarak, 90. sıradan 67. sıraya yükselmiş (!) görünüyor.. 1. sırada 0,96 puvanla Norveç var. Türkiye’nin puvanı 0,56.
(AS : Tam puan 1)

Bu 67 ülkenin toplam nüfusu (1,8 milyar), Dünya nüfusunun (7,2 milyar) % 25’i olduğuna göre, Türkiye 100 basamaklı İnsansal Gelişmişlik sıralamasında 25. basamakta bulunuyor demektir.. Çok bir şey değişmiyor; çünkü 240 ülke arasında
67. sırada bulunmak da yaklaşık ilk 1/4 içinde bulunmakla eşdeğer zaten.

Sevgilerimle.. æ

IHDI sıralamasında Ülkeler ve nüfusları(milyon)

  1.  Norway  5,1
  2.  Australia  23,5
  3.  Sweden  9,7
  4.  Netherlands 16,9
  5.  Germany 80,7
  6.  New Zealand  4,5
  7.  Ireland  4,6
  8.  Switzerland  8,2
  9.  Iceland  0,3
  10.  Japan  127,1
  11.  Denmark  5,6
  12.  Slovenia 2,1
  13.  Finland  5,5
  14.  Austria  8,5
  15.  Canada  35,4
  16.  Czech R  10,5
  17.  Belgium  19,4
  18.  United States 318,3
  19.  Luxembourg  0,5
  20.  France  65,9
  21.  United Kingdom  64,1
  22.  Spain  46,6
  23.  Israel  8,2
  24.  Slovakia  5,4
  25.  Malta  0,4
  26.  Italy 60,8
  27.  Estonia  1,3
  28.  Hungary  9,9
  29.  Greece  11,1
  30.  South Korea  48,9
  31.  Cyprus  0,9
  32.  Poland  38,5
  33.  Montenegro  0,6
  34.  Portugal  10,5
  35.  Lithuania  2,9
  36.  Belarus  9,5
  37.  Russia 146,0
  38.  Latvia  2,0
  39.  Bulgaria  7,2
  40.  Serbia  7,1
  41.  Romania 19,9
  42.  Croatia  4,3
  43.  Ukraine  42,8
  44.  Mexico 119,7
  45.  Chile  17,1
  46.  Uruguay  3,3
  47.  Argentina  42,7
  48.  Kazakhstan  17,2
  49.  Bosnia  3,8
  50.  Azerbaijan  9,5
  51.  Armenia  3,0
  52.  Albania  2,8
  53.  Trinidad  1,3
  54.  Mauritius  1,3
  55.  Georgia  4,5
  56.  Macedonia  2,1
  57.  Sri Lanka  21,5
  58.  Costa Rica  4,7
  59.  Mexico  119,7
  60.  Jamaica  2,7
  61.  Panama  3,4
  62.  Moldova  3,6
  63.  Lebanon  5,0
  64.  Jordan  6,6
  65.  Mongolia  2,9
  66.  Peru  30,8
  67. Turkey  77,0