Madencinin karası kömürdendir…

Madencinin karası kömürdendir…

Veli Bayrak
BirGün Gazetesi BirGün Pazar
http://birgun.net/haber/madencinin-karasi-komurdendir-14520.html

Şimdi ne çok konuşur birileri. Birileri ne çok söz söyler. Kimi başsağlığı diler kimi taziyede bulunur. Kimi mevlüt okutur kimi bela okutur! Doluya da konuşan olur boşa da. Şiir yazar kimileri, kimileri roman yazar. Kameraya çeker kimileri adına belgesel der. Kimi köşe yazsı yazar adına makale der. Kimi röportaj yapar kimi söyleşi. Bakan gider bir gün, bir gün Başbakan gider. Muhalefet, meslek odaları, sendikalar gider. Konuşma yapar kimileri, kimileri nutuk atar. Ama hiçbiri, evet hiçbiri yerin 2 km altından ceseti çıkan gencecik Cemal Yıldız’ın o kısacık yaşam öyküsünü anlatmaya yetmez. Evet hiçbiri ölümü iliklerinde hisseden bir madencinin kurtarıldıktan sonra hemşireye “Çizmelerimi çıkartayım mı sedye kirlenmesin” demesini anlatamaz.

Oysa bu işler konuşmakla çözülmüyordu! Zira öyle olsa 4 yıl önce Şili’de bir Maden Ocağından 69 gün sonra çıkartılan 33 işçi için “Maden kazası bizde olsa 3 günde kurtarırdık.” diyen dönemin Çalışma Bakanı Ömer Dinçer’i Soma’ya gönderirler “Hadi bakalım nasıl kurtarıyorsan kurtar” derlerdi! Kaldı ki aynı Bakan 17 Mayıs 2010 tarihinde de Zonguldak Karadon’da göçük altından çıkarılan 28 madencinin cesetlerini ailelerine teslim ederken de buna benzer bir şeyler söylemiş ve sanki ölen işçilerin yanındaymış gibi “Güzel öldüler! Hepsi defnedildi huzur içindeler” demişti!

Lakin geçen bunca zaman içerisinde hiçbir şey değişmemişti. Manisa Soma’da belki de dünyanın en büyük maden facialarından biri yaşanmış ama sözüm ona işin uzmanı profesörler, bilim adamları, gazeteciler ve ilgili siyasiler birbirlerinden ilginç açıklamalar yaparak adeta ölümleri normalleştirmişlerdi. Örneğin konuyla ilgili sorulan bir soruya İTÜ Maden Fakültesi’nden Prof. Dr. Orhan Kural “Karbonmonoksit tatlı bir ölümdür” derken ikinci gün Soma’ya giden Erdoğan bu tür faciaların 1800’lü yıllarda yaşandığından örnekler vererek günümüze adeta 200 yıl geriden bakmayı tercih etmişti!

Kaldı ki aynı Başbakan daha bir kaç yıl önce yine bir griuzu faciasında “Ölümler bu işin doğasında var” diyerek yaşananları “Kader” diye açıklamıştı! Oysa “Kader” değil de “Bu işin sorumluları mutlak cezasını çekecek, peşini bırakmayacağız” türünden açıklamalar yapsaydı belki bu ölümler olmayacaktı. Meclis Genel Kurulunda daha bir ay önce muhalefet partilerinin verdiği önergeye sırt çevirmeseler belki de bu facia daha başından önlenecekti.

Ama bu ülkede işler özellikle de son yıllarda böyle yürümüyordu. Her şey rant ve her şey oy kaygısı kokuyordu. Örneğin Ramazan’da Somali’ye Sertap’ı, Nihat’ı, Ajda’yı alıp fersah fersah reklam yapanlar yine aynı ya da bir başka sanatçılarla Soma’ya gidemiyordu. Bu kez Başbakan yanında Müşavirini götürüyor o da göstericiyi dövüyordu. Zira Soma’da reklam yoktu zira Soma’da katliam vardı. Soma’da acı vardı.

Oysa siz, evet siz nerden bilecektiniz acının ne demek olduğunu. Siz hiç köy meydanında toplanıp askerler tarafından coplanmış mıydınız örneğin? Sizin hiç 13 yaşında Ceylan adında bir kızınız olmuş muydu? Vurulmuş muydu havan mermisiyle? Şehitler ölmez vatan bölünmez diyordunuz ya hani? Sizin 19 yaşında bir oğlunuz şehit düşmüş müydü hiç? Siz hiç şehit ailesi olmuş muydunuz? Bölünmez dediğiniz vatanda aileleriniz bölünmüş müydü hiç? Köyünüz yakılıp yıkılmış mıydı? Vurmuş muydunuz kendinizi göç yollarına?

Siz hiç köy meydanında toplanıp askerler tarafından coplanmış mıydınız? Diliniz yasaklanmış mıydı hiç? Peki ya sizin Sivas Madımak misali kızınız yakılmış mıydı? Siz hiç korumanız olmadan halkın arasına girmiş miydiniz? Tütün içmiş miydiniz yağmura karşı, bir çiçeği koparmadan dalından öpmüş müydünüz?

Zaman için ilaç derlerdi. Oysa ilaç bir yarayı iyileştirmek içindi.
Bir sızıyı gidermek, bir acıyı dindirmek içindi. Geçmiş faciaların, geçmiş katliamların, Yeni Çeltek grizu faciasının, Zonguldak Karadon katliamının acısı sarılmış mıydı peki? Siz nerden bilecektiniz acıyı? Acıyı bilen maden faciasında yakınını kaybeden birini azarlar mıydı? Tokatlar, tekmeler miydi? Sizin sevgiyi, hoş görüyü, kardeşliği, özgürlüğü, barışı kucaklayacak bir yüreğiniz olmuş muydu? Sahi olmuş muydu?

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir