Sürdürülebilirliğin tıkandığı yerde, ya faşizm, ya da…


Sürdürülebilirliğin tıkandığı yerde, ya faşizm, ya da…

Bulent_Esinoglu_portresi


Bülent ESİNOĞLU

bulentesinoglu@gmail.com, 27.3.14

 

Aklımın yettiğince, ekonomi, yönetim, üretim ve siyaseti izlerim.

İzleyenlerin de değerlendirmelerini okurum.

Ülkemizin, hiç bu denli büyük bir karmaşa yaşadığına şahit olmadım.

Yaşanan karmaşa yalnızca siyasette değil. Yönetimde, yargıda, sosyal yaşamda, hatta dinsel yaşamda da, velhasıl her yerde.

Yaşamın aynası olan medyaya bakarsanız, bir düşünürün ifade ettiği gibi,
sanki ekranlardan lağım akıyor.

Karamsar olmak için birçok neden var.

Kime hizmet ettiğini dahi bilmeyen, tetikçi ve militanları bir yana bırakırsak,
en iyimser aydında bile kaygı görüyorsunuz.

O kadar çok yalan, yönlendirme, şantaj, provokasyon, tertip ve çıkar çatışması ile karşı karşıyayız ki; doğru olanı ayırt etme yeteneğimizi, yitiririz diye endişe ediyorum.

Güven ortamı darmadağın oldu

Öyle bir görüntü var ki, bu ülkeyi kim yönetiyor, belli değilmiş gibi…

Bu girişi, uluslararası sermayeye ortak, onlarla birlikte ülkemizi,
sözde piyasa ekonomisi ile yönetenler için yaptım.

Kendileri adına, ülkeyi yönetsin diye, tayin ettikleri iktidar ve muhalefetin
nasıl da ülkeyi karmaşaya soktuğunu, en iyi onlar bilir.

Bu gidişatın sürdürülebilirliği kalmadı!

Daha kestirme ifade etmek gerekirse,
Türk burjuvazisi için işlerin eskisi gibi işlemeyeceği açıktır.
Eskilerin ifadesiyle, varlığını sürdürme veya sürdürememe noktasındadır.

Yaşadıklarımıza, egemen sermayenin gözü ile bakarak değerlendirirsek;
bir yol ayırımında oldukları, yaşadığımız krizden bellidir.

Halkımız da bir yol ayırımındadır.

Kapitalizmde sermaye birikimi modeli, yeni bir birikim biçimine geçişte,
sancılar yaşar.

Kapitalizmin kurallarının işlediği yerde,
egemen sermaye krizi fırsata çevirirse varlığını devam ettirir.

Böyle durumlarda, işçi sınıfı ve çalışanlardan gelen baskıları bertaraf eder,
hem ücretleri düşürür, hem de yeni bir sermaye birikimi modeline geçer.

Bunun her ikisini, eşzamanlı yerine getirebilmesi için, kriz döneminden
önceki döneme göre, daha baskıcı yönetimler uygulaması gerekir.

Bugün içinde yaşadığımız ülkemizin, yönetilemez duruma gelmiş olması,
Türk burjuvazisinin,
yeni bir sermaye birikimi modeline geçememiş olmasından kaynaklanmaktadır.

Uluslararası tekellerin bayisi olmanın ötesine geçemeyen, üretmeyen, dolayısıyla teknoloji üretemeyen, bir başka ifadeyle, kendini kapitalizmin gerekleri içinde, yenileyemeyen sermaye, imha edilecek sermaye kategorisindedir.

Eğer siz hala, su değirmeninden ununuzu elde ediyorsanız, sermaye birikim modeliniz taş değirmense, modern un fabrikası ile boy ölçüşüp,
sermaye birikimi yapamazsınız.

Dışarıdan, sıcak para olarak, gelen sermayeyle, su değirmeni dönmez.

Modern un fabrikası, su değirmenli sermayeyi imha eder.

Zaten kapitalizmin ekonomik literatüründe, sıkça gördüğümüz,
yıkıcı yaratıcılık” ya da yeni sermayenin eski sermayeyi imha etmesi işine, kapitalizmin kriz dönemlerinde karşılaşırız.

Eğer bu denli sıcak para akımına karşın son on yılda beş yüz milyar $
[ AS: 1985-2013 net birikimli sıcak para girişi yakl. 135 milyar $ (http://kibritcioglu.com/iktisat/blog/?p=3649); ayrıca AKP, 221 milyar $ olan
toplam borcun
2 katı kadar daha borçlandı ] olarak siz hala su değirmeninden, elektrikli un fabrikasına geçememişseniz, yani sizin burjuvaziniz, gereken teknolojiyi üretecek düzeni kurmamışsa (kendilerinin ifadesiyle; orta gelir tuzağı) sürdürülebilirlik yok demektir.

Türk burjuvazisinin sermayesi, su değirmeni örneğinde olduğu gibidir.
İmha edilecek sermaye kategorisindedir.

Egemen sermayenin ücretleri azaltarak da, alabileceği bir yol artık yoktur.
Tek çıkışı sermaye faşizmidir.

Eğer çalışanların, halkın örgütlü gücü varsa bu faşizme, devrimle cevap verir.

Yoksa…

Sürdürülebilirliğin tıkandığı yerde, ya faşizm, ya da…” hakkında bir yorum

  1. Ahmet SALTIK Yazar

    Dostlar;

    Sn. Esinoğlu sağolsunlar bizi yanıtladılr ve biz de kendilerine yazdık..
    Aşağıda..

    ********************
    Ahmet Bey,
    Borçla ilgili rakam tamam.
    Ama 135 milyar dolar, doğrudan proje yatırımlarını ifade ediyor sanırım.
    135’i ona bölerseniz, senede 1,5 milyar dolar çıkar ki, bunun sözü bile olmaz.
    Sevgiler. 27.3.14
    Bülent ESİNOĞLU

    ******************

    Hayır, Bülent bey,
    Toplam giren para bu (resmen…)
    Arıca 135’i 10’a bölünce 1,5 değil 13,5 çıkıyor ve bu makul bir rakam…
    Yılda ortalama 13,5 milyar dolar resmi girişli sıcak para..

    Sevgi ve saygı ile.
    27 Mart 2014, Ankara
    Dr. Ahmet Saltık
    http://www.ahmetsaltik.net

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir