Tevhid-i Tedrisat


Tevhid-i Tedrisat

Bugün, Cumhuriyetimizin ilk büyük devrimi Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Yasası‘nın 90. yılı.

Devrim yasalarını koruyan Anayasa’nın 174. maddesi ile güvence altında olsa bile, ortada Tevhid-i Tedrisat yasası kalmamıştır!

Yasanın günümüzdeki adı olan “Öğretim Birliği” söylemine bakarak,
öğretim hizmetlerinin tek bir çatı altında toplanması gibi algılanmamalıdır.
Burada kastedilen öğretimin ulusal nitelik ile tek disiplin, tek yetke (otorite) altında yürütülmesidir. Amaç tek tip insan yetiştirmek değil; ulusal nitelikli, çağdaş, laik
eğitim-öğretim sistemini yaratmaktır.

Yasaya adını veren “Tevhid” sözcüğü birleştirme anlamında değil,
“Tek” anlamındadır. “Tevhid” sözcüğü “vahid (tek)” kökünden türetilmiştir.

Yasanın ne anlama geldiğini anlayabilmek için, bu devrim öncesine,
1923 yılında ülkemizdeki eğitim kurumlarının durumuna bakmak gerekir.

Cumhuriyet ilan edildiğinde ilkokuldan üniversiteye tüm öğrenci sayısı nüfusun %3’ü idi. Okur-yazar oranı ise yalnızca yüzde 6 idi. Darülfünun’da 185’i, kız yalnızca 2088 öğrenci vardı. Ülkede 1011’i erkek (5362 öğrenci), 230’u kız (543 öğrenci) 1241 lise vardı. 5005 ortaokul öğrencisi, 1743’ü erkek, 783’ü kız 2526 öğretmen okulu öğrencisi kayıtlıydı. İlkokullarda ise 273.107’si erkek, 62.954’ü kız toplam 336.061 öğrenci vardı.

Tevhid-i Tedrisat yasası çıkarıldığı sırada tarikatlarca yönetilen, kimilerinde yalnızca
5-6 öğrenci bulunan 479 medrese ve bunların 1800 öğrencisi vardı. Her biri,
kendi tarikatı doğrultusunda çağdışı eğitim (!) veriyordu. Bunun dışında farklı
Hıristiyan mezheplerine bağlı ve farklı ülkelerce desteklenen misyoner okulları da vardı.

Birinci Dünya Paylaşım Savaşı başlarken ülkede ABD’ye ait 45 konsolosluk,
bunların denetiminde 17 dinsel misyon, bunların 200 şubesi ve 435 okulu vardı.
Yine bu yıllarda, Fransızların denetimindeki 94 okulda 22.425 öğrenci,
İngilizlere ait 2996 öğrencili 30 okul, Almanlara ait 1600 öğrencinin okuduğu 10 okul, İtalyanlara ait 4, Ruslara ait biri lise olmak üzere 3 okul vardı.

Bu dönemde Türklerin denetimindeki İdadi (Lise) sayısı ise yalnızca 23 idi.

Yabancıların denetimindeki okullar başlangıçta azınlık çocuklarını okutmak gibi bir amaçla kurulmuş olsa bile, daha iyi eğitim verdikleri gerekçesiyle giderek
Türk çocuklarını eğiten misyoner okullarına dönüştü. Bu okullarda okuyan
Türk öğrencilerinin okumakta olan tüm Türk öğrencilere oranı 1900 yılında %15 iken, 1910’da %60, 1920’de ise %75 idi.

  • Yani her 4 öğrencimizden 3’ü misyoner okullarında okuyordu.

Devlet okulları, medreseler, misyoner okulları ve daha adı, amacı bilinmeyen
sayısız “eğitim” kurumunun nasıl ve ne biçimde olduğu bilinmeyen bir eğitim sistemi vardı. Ortada tek bir millet değil, onlarca farklı millet var imiş gibi bir durumla
karşı karşıya idik.

Tevhid-i Tedrisat Yasası işte bu kabul edilemez tabloyu değiştirmek için çıkarıldı.

Cumhuriyet bu olumsuz tabloyu hızla değiştirdi. Değiştirdikçe de başta tarikat ve cemaatler olmak üzere yabancı destekli misyonerleri karşısında buldu. Her fırsatta
bu yeni, çağdaş ve ulusal eğitim sistemini bozup eskiye döndürmek için adımlar attılar.
Bu adımların kalkışmaya dönüştüğü dönemler de oldu.

Harf Devrimi, okuma-yazma kursları, Millet Mektepleri, 1933 Üniversite Reformu
hep bu devrimin büyük atılımları idi. En büyük atılım ise köy çocuklarını eğitmek için kurulan Köy Enstitüleri ile yapıldı. Ne yazık ki bu atlımın, büyük başarı kazanmasına karşın kısa sürede önü kesildi. Bu okullardan mezun olanlar damgalandı. Buralardan mezun olanlar arasından ozanlar, yazarlar sanatçılar çıkmasına karşın, bu insanlara yıllarca acı çektirildi.

Eğitim devriminin geri döndürülmesinin başlangıcı Köy Enstitülerinin kapatılmasıyla olmuştur (1954). Bu tarihten sonra imam okulları, tarikat okulları, misyoner okulları
hızla her tarafı kaplamış, parasız ve laik eğitimin yerini paralı dini eğitim almıştır.

  • Bugün ülkemizde F-tipinden Süleymancısına, Nakşisinden İsmail Ağa cemaatine, Amerikanından Fransızına her dilden, her dinden, her tarikattan eğitim vardır.

Bakanlığın adı “Milli Eğitim Bakanlığı” olsa bile eğitim sistemimizde olmayan tek nitelik “milli” liktir.

Tevhid-i Tedrisat Yasası‘nın Anayasa’nın 174. maddesinin koruması altında iken eğitim sistemimizin 90 yıl öncesine savrulması daha da acıdır.

Bugün Cemaat ile AKP iktidarı arasındaki büyük kavganın,
eğitim sistemimize kimin egemen olacağından çıkmış olması öğreticidir.

Lütfü KIRAYOĞLU

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir