PİSLİĞİ TEMİZLEMEK

PİSLİĞİ TEMİZLEMEK

Suay Karaman

5 Şubat 2014 tarihi, laiklik ilkesinin anayasada yer almasının 77. yıldönümüydü. Bu anlamlı günü, anlamsız kılan ülkemizin bugün getirildiği durum başta olmak üzere, devlet yöneticilerinin yayınladıkları mesajlardı. Abdullah Gül mesajında; “Laiklik ilkesi, 5 Şubat 1937’de Anayasa’ya girmiş ve Cumhuriyet’in değiştirilemez bir niteliği olarak daha sonraki anayasalarda da yerini almıştır. Türkiye, modernleşme ve çağdaş dünyayla bütünleşme gayretlerinin en önemli unsurlarından biri olan laikliği, bir yönetim ilkesi olarak benimsemiş ve yerleştirmiştir.” vurgusunda bulunmuştur.

Laiklik ilkesiyle sorunu olan Abdullah Gül, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde inanmadığı bir mesaj yayınlayarak, yine her zamanki gibi ikiyüzlülük yapmaktadır. 15 Aralık 2005’te İngiliz The Guardian Gazetesi’nde yayınlanan röportajında, “Cumhuriyet döneminin artık sonu geldi.” diyen Abdullah Gül için, Washington Post gazetesi; “Abdullah Gül, ABD’ye laiklerden daha yakın.” diye yazmıştı. Laiklik ilkesine aykırı olan siyasal İslam’ın simgesi türban için, eşinin kendi ülkesini Avrupa’ya şikayet etmesi de unutulmamıştır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yayınladığı mesajda; “Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa’da da ifade edildiği gibi, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir; bu ilkelerin her birinin, toplumun daha huzurlu, daha müreffeh ve barış, hoşgörü içinde yaşamasını temin etmek için elzemdir. Bu temel ilkeler ayrıştırıcı, ötekileştirici, dışlayıcı bir şekilde değil, bilakis birleştirici, bütünleştirici şekilde yorumlanmalı; toplumsal barışımıza, toplumsal istikrarımıza güç katacak şekilde uygulanmalıdır.” değerlendirmesinde bulunmuştur.

17 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından söylemlerini değiştirmeye başlayan başbakan, 1996 yılında yaptığı konuşmasını unutmuştur:

“Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor, diye!.. Yahu bu millet istedikten sonra laiklik tabii elden gidecek!.. Sonra nedir bu laiklik Allah aşkına?.. Bu ne menem şey?.. Çıkıyor İçişleri Bakanı, ‘Devlet dine karışır’ diyor. Eeee.. gerisini niye söylemiyorsun?.. Din devlete karışır demiyorsun!..” “Hem laik ve Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın ya laik. İkisi bir arada olunca ters mıknatıslanma yapar. Mümkün değil, ikisi bir arada olamaz.” “Ben Müslümanım, diyenin tekrar yanıma gelip bir de aynı zamanda laikim, demesi mümkün değil. Niye? Çünkü Müslüman’ın yaratıcısı Allah kesin hâkimiyet sahibidir. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ lafı koskoca bir yalan!.. Egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır.”

Samimiyetsiz, güvensiz, yolsuzluk ve rüşvete bulaşmış yöneticilerle ülkemizin hiçbir yere varamayacağı, yaşanan olaylarla kanıtlanmıştır. Başbakan mesajında, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu ifade etmiştir. Anayasa Mahkemesi kararıyla “laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu” kanıtlanan bu siyasi iktidarın başının devletimizin laik olduğuna vurgu yapması komiktir. Özellikle AKP iktidarı ile laikliğe karşı hemen hemen her gün yeni bir olay ortaya çıkmaktadır. Laikliği yok etmek isteyenlerin, yaklaşan seçim sürecindeki yüzsüzlükleri tüm açıklığıyla görülmektedir.

AKP iktidarı ile demokratik hukuk devleti ortadan kaldırılmıştır. Demokrasiyi yalnızca kendilerinin her istediğini yapmak olarak algılayan bu siyasal iktidar, hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla sivil darbe yapmaktadır. Dün Ergenekon, Balyoz gibi davalara kendini savcı tayin eden başbakan, bugün haksızlık olduğunu söylemektedir. Hukuk devletinde olmaması gereken hukuksuzluklarla, sahte kanıtlarla, gizli tanıklarla yurtsever insanlara zulüm yapanlar, bugün hukuk devletinden söz etmektedirler. Kendilerine ve çocuklarına sıçrayan yolsuzlukları ortadan kaldırmak için, anayasaya aykırı yasalar çıkartanların hukuk devletinden söz etmesi, komikliğin de ötesinde şarlatanlıktır. Ama çırpınışları fayda etmeyecek, yargılanmaktan kurtulamayacaklardır.

Yine AKP iktidarı ile sosyal devlet tarihe karışmıştır. Devlet kuruluşlarının hemen hemen tamamı satılmış, kalanların da pazarlığı yapılmaktadır. Sağlık, eğitim, sosyal güvenlik paralı duruma getirilerek, parası olanların yararlanabileceği bir sisteme geçilmiştir. Parası olmayanların yaşamaya da haklarının olmadığı bu sistemde, Van’ın Gürpınar İlçesi’ne bağlı Yalınca Köyü’nün Çalık Mezrası’nda üç yaşındaki Muharrem Taş hastalandı ve yolların kapalı olması nedeniyle hastaneye götürülemedi. Yapılan yardım çağrıları da sonuçsuz kalınca, küçük Muharrem yaşamını yitirdi. Yaşam hakkı elinden alınan Muharrem’in çuvala konulan cansız bedeni ise, babasının sırtında 16 km taşınarak mezradan köye götürüldü.

Hükümetin övünerek aldığı ambulans helikopterler neredeydi, 17 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun pisliklerini mi taşıyordu? Dünyanın en büyük 17. ekonomisi olduğunu iddia edenlerin, geçtiğimiz 24 Aralık 2013’te Konya’nın Ereğli ilçesinde kırk günlük Ayaz bebeğin soğuktan donarak ölmesi karşısında söyleyecek sözleri yoktur. Torbada para taşıyan babaların çocuklarını ve şimdi torbada üç yaşındaki çocuğunun cesedini taşıyan babayı gördük. Bu mudur sosyal devlet, bu mudur 17. büyük ekonomi, bu mudur güçlü Türkiye? Vatandaşlarına zulüm yapan, kadınların öldürülmesine sessiz kalan, çocukların yaşamını söndüren devletin yöneticileri, hangi yüzle oy isteminde bulunacaklardır? Oy uğruna Suriye’den gelenlere her türlü yardımı yapanlar, kendi vatandaşlarıyla ilgilenmemektedirler.

Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu söylemek olanaksızdır. Siyasi iktidar yaptığı sivil darbeyle, devlet düzenini bozmuştur. Ülkemizi tüm bu pisliklerden temizlemek, “durmak yok, yolsuzluğa devam” ilkesini benimseyen yöneticilerden kurtarmak için, yurtsever güçlerin bir araya gelmesi zorunluluktur. Yurtsever güçlerin yapılan tüm yolsuzluklara ve ortaçağ karanlığına dur demeleri gerekmektedir. Vakit geç olmadan, güzel ülkemiz solmadan, vefalı ve cefakar insanlarımızı yitirmeden bu pisliği el birliğiyle temizlemeliyiz… 10.2.14

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir