Özelleştirmeden Vazgeçin!

Dostlar,

Size arşivimizden bir yazı sunmak istiyoruz..
17 Aralık 2013’te patlak veren gelmiş geçmiş belki de en büyük Devlet soygunlarından birinde, ülkemizin milyarlarca Dolar tutan servetinin birkaç namussuz tarafından
hiç edildiği izlendi. Görünen o ki, şebekenin içinde bakanlar hatta Başbakan da var..

Bu yolsuzlukların temel zemini ise adına “özelleştirme” denen talan sürecidir.
Mümtaz hoca bu sürecin engellenmesi için çok anlamlı savaşımlar verdi.
Kimilerini 10-15 yıl erteletmiş oldu.

Türk yargı tarihinde ilk kez, Anayasa Mahkemesi’nin “Yürütmeyi Durdurma” kararı vermesini sağladı. Dava dilekçesi hukuksal olarak öylesine güçlü idi ki,
Anayasa Mahkemesi tersini yapamadı.

Bir de KİGEM’i (Kamu İşletmelerini Geliştirme Merkezi) kurdu
(sonra Vakfa dönüştürüldü), kamu kurumlarının da iyi işletildiğinde kar edebileceğini gösterme çabası sergilendi..

AKP hükümeti 14 .11.2002’den bu yana 10 yıl 3 aydır iktidarda. Doğrudan
Maliye Bakanı Mr. Mehmet Simsek, artık satacak kamu malı kalmadığını itiraf etti. Mümtaz hocayı dinleyen olmadı. Geldiğimiz yeri görüyoruz.. Bir başka ağır ve tehlikeli ekonomik bunalımın pençesinde Türkiye. Üstelik salt ekonomik bunalım da değil.. Ahlaksal, politik, yönetsel hatta stratejik bir bunalım..

Mümtaz hocamıza tüm yaptıkları için şükran borçluyuz. O’nun bilgece önerilerini dinlemeyenler ülkemize onarımı olanaksız zarar vermeyi sürdürüyorlar ne acı ki..

Söz konusu yazı aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
10 Şubat 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net 

================================================

Vazgeçin !

IM000751.JPG

 

MÜMTAZ SOYSAL
Cumhuriyet – 21/11/2003

 

 

BU ÇAĞRI Türkiye’nin bütün partilerinedir.
En başta da, şimdiki iktidar partisine.
Evet, özelleştirme sevdasından vazgeçmek gerekiyor. Bu yüzden devletin ve halkın gördüğü zarar, artık katlanılmaz ölçülere vardı. Kaybedilen zamana ve boşa giden emeklere yazık. Hukuka verilen zarar da cabası.
Bu gidiş mutlaka durdurulmalıdır.
Son olarak, Ankara 8. İdare Mahkemesi, Tekel’in iki ayrı şirket durumuna sokulan
içki birimini ihaleye çıkarma işlemine ilişkin olarak yürütmeyi durdurma kararı verdi.
Oysa ihale yürütülmüş ve blok halinde satışta alıcı belirlenmiştir.

Şimdi ne olacak?

Bölge mahkemesine başvuru, ihaleyi sudan ucuz bedelle kazanan şirketin tepkisi,
işçilerin bitmeyen bekleyişleri, üretimin aksaması, boşa geçen günler.
Sonra, mahkeme kararı üzerine, Özelleştirme İdaresi’nde Petkim’le birlikte Tekel’in satışıyla da uğraşan Başkan Yardımcısı’nın görevinden uzaklaştırılması.
Bu kargaşa ne ilk, ne de son olacağa benziyor. Ama son olmalı.

  • Özelleştirme sevdasının bu ülke ekonomisine zerre kadar yararı görülmedi.

Rakamlar, özelleştirme yoluyla Hazine’ye girmesi gereken paranın,
neredeyse lirası lirasına, özelleştirme için yapılan ödemelere gittiğini ortaya koyuyor:

Özelleştirme İdaresi’nin iç harcamaları, uzman, danışman ve ilan giderleri, satılanların devrinden önce borçların ödenmesi, başlamış yatırımların tamamlanması, işçi tazminatları…

Üstelik, Et ve Balık Kurumu ile Süt Endüstrisi Kurumu’nun yok pahasına satışıyla
Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu’da hayvancılığın ölmesi, otlakların boşalması. Orüs işletmeleri satılınca orman ürünlerini değerlendirmenin ve orman köylüsüne iş bulmanın sona ermesi.
Büyük kentlere akan göçler…

Cumhuriyetin dev kuruluşları olan Etibank ve Sümerbank’ın darmadağın edilişi, binlerce işsiz, halk yığınları için gitgide pahalılaşan temel ürünler, açıkgözlerce kapışılan ve
betonla doldurulan arsalar.

Deniz Nakliyatı AŞ gibi uzak limanlara düzenli yük seferlerini sağlayan bir kamu kuruluşunun ve Petrol Ofisi gibi muazzam bir dağıtım şebekesinin elden çıkarılışı, ödenmeyip ertelenen taksitler.

Sıra, Tekel’le başlayarak Petkim, Tüpraş, Türk Telekom, Milli Piyango ve Türk Hava Yolları‘na, büyük gelir getiren kuruluşlara gelmiştir. Daha da iyi yönetmek,
yeni yatırımlarla daha çok gelir sağlamak mümkün değilmiş gibi.

Özelleştirmenin on beş yıllık geçmişi bilindiğine ve geleceğini tahmin zor olmadığına göre, başka yanlışlara, büyük zararlara yol açmamak ve bu sevdadan vazgeçmek aklın gereği değil midir?

Yoksa, akıllar da mı satılmıştır?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir