Kutu Kutu Tırlar

Kutu Kutu Tırlar

portresi_gulen

Rifat Serdaroğlu

*Hz. Süleyman’a, hayvanlarla özellikle de kuşlarla konuşabilme yeteneği bahşedilmişti. Bir gün yaralı bir kuş ona gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler. Dervişi huzuruna getirten Hz. Süleyman sorar;
Bu kuş senden şikâyetçi, niye bu kuşun kanadını kırdın?
Derviş; Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacakken kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı incindi, der.
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa dönerek; Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun!
Kuş cevap vermiş;
Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allahtan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım!
Hz. Süleyman bu savunmayı beğenir ve kısasın yerine gelmesi için;
Kuş haklı, hemen bu dervişin kolunu kırın, diye emreder.
Kuş o anda;
Efendim, sakın böyle yapmayın, der. Niçin diye sorar Hz. Süleyman.
Kuş; Efendim, bunun kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar.
Siz en iyisi bunun üzerindeki derviş elbisesini çıkartın. Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.
*Adamın tek varlığı ve ailesinin geçim kaynağı 4 dönümlük üzüm bağıdır.
Adam mahsulünü titizlikle yetiştirir, kurttan-kuştan korur, satıp ailesinin nafakasını temin edermiş. Bir zaman sonra bağına bir ayı dadanır.
O kovalıyor, ayı ertesi gün yine geliyormuş. Canına tak diyen adam eline sopasını alıp, ayıyı kovalamaya başlamış. Ayı kaçıyor, adam kovalıyormuş. Saatlerce süren kovalamaca sonunda bir köyün yanından geçerken, bağ sahibinin asker arkadaşı olan biri seslenmiş;
Osman, senin köyle burası arası 3 saatlik yol. Yetmedi mi ayıyı bu kadar kovalamak?
Bağ sahibi; Bağa dadanan ayıyı, pekmez s.çıncaya kadar kovalayacaksın ki,
bir daha gelmesin…
-Muhafazakâr Demokrat Görünümlü AKP ile CIA korumasındaki Cemaat gizli-gizli buluşup beraberce ince işler çevirdiler. Cumhuriyetin damarlarını ellerindeki baltalar ile birer birer kestiler. Milli Ordumuza birlikte tuzak kurup, komuta heyetinin yarısını sahte deliller yaratarak zindana attılar. Siyasi rakiplerini kasetlerle saf dışı bıraktılar. Fakat o kadar yakınlaştılar ki, sonunda kendileri kasete düştüler. Şimdi birbirlerini yemeye başladılar.
Türk Milleti, bunların üzerlerine giydikleri “Ak Kumaştan yapılmış Demokrasi Elbisesine” aldanıp oy vermişti. Son yolsuzluk-hırsızlık olayları karşısında Başbakan Erdoğan’ın tutumu, elbisenin ne kadar çamurlu olduğunu gösterdi. Hedefleri “İslam Devleti” olan demokrasi düşmanı faşistlerin üzerindeki sahte demokrasi elbisesini beraberce sıyırıp bunların gerçek yüzlerini tüm
Türk Milletine göstereceğiz.
Göstereceğiz ki bir daha Türk Milleti bunlara aldanmasın…
Türk Milletinin mahremine girdiler. Ne eğitimin milliliği kaldı, ne de Cumhuriyetin lâikliği!
Ne Bağımsız-tarafsız yargı bıraktılar, ne de kuvvetler ayrılığı ilkesi bıraktılar.
Ne Devletin polisi kaldı, ne de güçlü Milli Ordu kaldı. Kutulardan milyonlarca Avro, TIR’lardan silah fışkırmaya başladı. Türkiye Cumhuriyetinin meşruiyeti, uluslararası platformlarda tartışılmaya başlandı.
Zücaciye dükkânına giren fil gibi, kırmadık yer bırakmadılar!
Şimdi bunları hesap verecekleri yere kadar kovalama zamanıdır. Türk Milleti olarak bu yapışık kardeşleri taa Yüce Divana kadar kovalayacağız.
Bu defa çok kararlıyız. Demedi demeyin…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir