Yeni Bir Yıla Girerken Ekonomi

Dostlar,

Mülkiye‘nin efsane İktisat hocalarından, eski DPT Müsteşarı Sn. Prof. Dr.
Bilsay Kuruç
hocamız, aydın sorumluluğunu emekli olmasına karşın sürdürüyor..

Önceki yıl 2 tane Planlama Sempozyumu düzenlediler Sayın Prof. Dr. Korkut Boratav ile birlikte..

Bunlardan birinde biz de SBF’de Sağlık Sektörü Planlaması‘nı sunmuştuk :

  • “Sağlık, Sosyal Güvenlik, İstihdam ve Eğitim Bağlamında Bunaltan
    Dış Güdümlü Planlama (!?)”
    başlıklı sözel sunu ile (30 dk.). 5.12.12.
    (21. Yüzyıl İçin Planlama Sempozyumu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi)

Bilsay hoca, yılların ustalığıyla ekonomik durumu irdelemekte..
Kulak vermekte ve öğütlerini dinlemekte saymakla bitmez yarar var..
Özellikle AKP kadrolarının..

Ülkeye verdikleri zarar hesaba kitaba gelmiyor..

Yolsuzluklarla götürülen on milyarlarca dolat ulusal servet bir yana;
bir de sakız gibi yapışıp bırakıp gitmedikleri için son 3 haftada yaşanan
%10’u aşan enflasyon..

Ulusal Gelirin 1/10’u eritildi! Kişi başına 10 bin doları zorlukla aşan yıllık gelirin
1000 (bin!) doları bu 3 haftada eritildi..

  • Hepimiz en az %10 yoksullaştırıldık..
  • Halkın cebindeki her 10 TL’den 1’i bu süreçte eritildi.

Merkez Bankası’nın elektrik mühendisi başkanının 2013 sonu Dolar kuru beklentisi
1,92 TL idi ama en az % 10 fazlası gerçekleşti..
Başkan, istifa denen bir erdemli kurumu neden anımsamaz??

  • Olup biten (süren!) kokuşmanın maddi ve manevi (ahlaki – etik – moral) faturası göründüğünden çooook ağır..

Yoksul halk yığınları iliklerine dek yaşayacaklar.. veeee bunun elbette bir karşılığı olacak..

  • 30 Mart 2014 yerel seçimleri ilk hesaplaşma fırsatıdır..
    Yeter ki seçimler Hİ-LE-SİZ yapılabilsin..
    Bu konu yaşamsaldır..

Sevgi ve saygı ile.
09 Ocak 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Yeni Bir Yıla Girerken Ekonomi

portresi

Prof. Dr. Bilsay KURUÇ

 

 

2013’ den 2014’de geçerken Türkiye ekonomisi ve siyaseti tarihi bir dönemece gelmiştir. bu dünya kapitalizmini de beş yıl önce girdiği ağır krizden çıkamadığı ve
dünya ekonomisinde kördüğümlerin çoğaldığı zamana rastlamıştır.
Türkiye ekonomisinin bugün geldiği nokta, 1980’de girdiği ve ayrılmadığı yılın son aşaması oluyor. Bugünkü tarih yarı sanayileşmişliğe demir atmış bir ekonomi tablosudur. Dünya imalat sanayiinde ancak %1’lik bir payı vardı, orada durmaktadır ve geleceğin tasarımlarında ve ürünlerinde hiçbir ciddi iddiası yoktur.

  • Türkiye ekonomisinde yeni yatırım yapılmamaktadır..

El değiştiren mülkler ve kuruluşlar yatırım sayılmaktadır. Yatırım yapamayan ekonomide ulusal tasarruf oranı %12 düşmüştür ki, bu oran Çin’de %45’in üzerindedir.

  • Tasarruf edemeyen veya etmeyen bir ekonomi dış açığı büyüyen
    ve bunu küçültemeyen (küçültmeyen) bir ekonomi demektir.
  • Türkiye dış açık (cari açık) oranında dünya birincisidir!
    Yani dünyadan gelen (ve dünya dönen) kaynak akışı sayesinde varlığını sürdüren
    bir noktada bulunmaktadır.

Ekonominin son 33 yılda girdiği bu yolun siyasal denetimi, birkaç aşamadan geçmiştir.

1. Askeri yönetim aşaması,
2. Koalisyonlar aşaması ve
3. Son 12 yılın özel tek parti aşaması.

Ekonomik model, aldığı mesafeye ve mantığına en uygun siyasal modeli son aşamada bulmuştur. Bu aşamada, ekonominin lokomotifi gitgide daha çok yaratılması kaçınılmaz olan rantlarla ve bunların çekimine akan dış sermaye ile işlemektedir.

Bu lokomotifin motoru gayrimenkul, inşaat ve hizmet sektörleridir.

2013’ün sonlarındaki büyük skandallarla motor, yağı yakmıştır!

Bugün, dünya kapitalizmine bağlılığı 30+ (küsur) yıldır kabul etmiş olan Türkiye kapitalizmi, kendi siyasal iktidarının kendi içinden çöküşü sorunu ile karşı karşıyadır.
Bu tabloda yatan siyasal sorunun tartışmasına burada girmiyoruz.

  • Büyük skandalların ekonomide yaratacağı ilk ve daha sonraki zincirleme etkiler
    2014 Türkiye’sini şekillendirecektir. İlk doğrudan etki döviz kurları ile başlamıştır. Dünyaya bu derecede açık bir ekonomide döviz kurları üzerinde şok niteliğindeki etkiler tüm maliyetlere yansıyacaktır. Bu hem kısa sürede, hem de artçı depremlerle olur. Zaten sağlam bir dengeye sahip olmayan devlet bütçesi, yeni yükleri halka ve şirketlere yeni zamlarla yansıtacak uygulamalarla yürütülecektir.

Şirketler, değişen döviz kurlarından başlayarak zararı yazacaklar, bunları bilançolarına
ve yeni yükselen maliyetlerine yansıtacaklardır. Devletle iş yapanlar ki, bunların sayısı bütçenin toplamını etkileyecek kadar artmıştır, yeni yüksek maliyetlerini devlete yansıtırlar. Bunların toplamı, hiçbir yansıtma şansı bulunmayan halkın ücret ve maaşlarına yansıyacak.

  • Kısacası, geçim sıkıntısını ve işsizliği geçen yıllara göre biraz fazla artacaktır.

Skandallar zinciri motorun yağını yakarken, yani, inşaat ve hizmetlerden başlayarak durgunlaşmaya ve yeni işsizliğe yol açarken, birçokları bütün bunları Merkez Bankası’nın önleyebileceğini düşünebilirler. Ancak, Merkez Bankası’nın bunları önlemesi olanaksızdır. Çünkü kullanılabileceği araçlar böyle bir tablo karşısında sınırlıdır. Dövizin gitgide pahalılaşmasını önleyebilmek için elindeki dövizi piyasaya sürmesi, kendi rezervlerini gitgide eritir ve içte ve dışta bütün çevreler bunu bilir. Dışta, buradaki skandalların yaratacağı güvensizlik, Türkiye’ye gelecek sermayenin pahalılaşmasına, yani,
içte yaratacağı maliyet etkileşimi daha da yüksek olmasına yol açar.

Merkez Bankası’nın kendi silahı olan faizi yükseltmesi de aynı maliyet etkisini yaratacaktır. Kaldı ki, zincirleme maliyet-fiyat etkileriyle yükselecek enflasyon devlet ve şirketler kanalından geçerek, halkın geliri ve yaşamına bir değil birkaç kez yansıyacaktır. Birkaç tur atacaktır.

En ağır senaryo;

Skandalların yarattığı güvensizlik ve bunlarla iç içe gelişecek çeşitli beklentilerle,
Türkiye ekonomisine muhtaç bulunduğu sermaye girişlerinin azalması,
özel kesimin göbek bağı haline gelen dış kredilerin çevrilmemesi durumunda
ortaya çıkar. Böyle bir senaryo ağır durgunluk ve yüksek enflasyon demektir.

Özetle              : 2013’ten 2014’e geçerken karşılaşılan ekonomi tablosu herhangi bir
“yol kazası” değil, 30+ (küsur yerine) yıldır insan yitiğinin (zayiatının) gitgide ağırlaşması ile yürütülen, ama cilalanan ve yaratılan bir ekonominin vardığı son durak tablosudur.
Bu noktayı doğru kavramak ve değerlendirebilmek gerekir.

Dünya kapitalizminde, biricik sorunun “Acaba ABD Dolar basmayı aynı tempoda sürdürecek mi, etmeyecek mi?” sorusu durumuna gelmesiyle oluşan kördüğüm,
2014’te bizim için de önemli olacaktır. Niçin önemli olacağı, Türkiye ekonomisinin
bugün vardığı son duraktaki tablosu hepimizin doğru kavramasına bağlıdır.
“Hepimiz” için de en başta merakımızı çekenler böyle bir kavrayışa sahip oldukları yolunda bugüne dek kayda değer işaret vermemiş olan siyasal temsilcilerimizdir.

Ancak, ekonomide ve siyasette şu an için pek umut vermeyen fotoğraflara karşın,
2013’te, Mayıs ve Haziran’da başlayan halk katındaki kavrayış, uyanış ve hakarete
2014’te ülkeyi yeni ve umutlu düzeylere getireceğini beklemek gerçeğini,
öbür yüzünü de beklemek olacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir