“Şeriat ülkesinde kadın olmak”… Yaşamadan anlayamazdım.

Dostlar,

Sayın Figen Yanık’ın, 2.5.2010 günlü Sabah’ta yayımlanan çok önemli / etkileyici
ve umarız ibret vererek öğretici içerikte olacağını düşündüğümüz
bir söyleşiyi paylaşmak istiyoruz:

  • “Şeriat ülkesinde kadın olmak”... Yaşamadan anlayamazdım.

Sayın Zekiye Yüksel S. Arabistan / Riyad’da 3,5 yıl öğretmenlik yaptı.. Gözlemleri ve deneyimleri çok sarsıcı.. Kensidisiyle bir gazete söyleşisini sunmak isteriz. 29.6.12’de aynı adla bir söyleşisi de olmuştu Ulusal Eğitim Derneği’nde, duyurusunu sitemizden yapmıştık (http://ahmetsaltik.net/2013/06/29/15320/)

Dostlarımız Sn. Duran Aydoğmuş ile Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan‘a
duyarlı anımsatmaları ve paylaşımları için teşekkür ederiz..

Sayın Zekiye Yüksel yaşadıklarını kitaplaştırdı da sağolsun..
(Cumhuriyet kitapları, 2010)

ŞERİAT ÜLKESİNDE KADIN OLMAK

Zekiye Yüksel, 2002-2006 arasında Riyad Uluslararası Türk Okulu’nda Türkçe -Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği görevinde bulundu. Bu kitabında Suudi Arabistan’da kadın ve öğretmen olarak yaşadıklarını anlatıyor. Kitap, Yüksel’in görevi sırasında tuttuğu günlüklerden oluşuyor; yazarın, şeriatla yönetilen bir ülkede tek başına bir kadının bir hiç olduğu gerçeğiyle yüz yüze gelmesini
ve öğrencileri için şeriat ülkesine nasıl katlandığını gözler önüne seriyor.

Zekiye Yüksel bu kitabıyla, şeriat gerçeğini ülkemiz kadınlarıyla paylaşma
ve kadını yok sayan ideolojiyi kadına kurtuluş olarak sunmaya çalışanlara dikkat çekmeyi amaçlıyor. Cumhuriyet değerlerini, elde edilen hakları yitirmemek için, en başta kadınların mücadele etmesi gerektiğinin altını çiziyor. (http://www.idefix.com/kitap/seriat-ulkesinde-kadin-olmak-zekiye-yuksel/tanim.asp?sid=AC0676N6R8CE7O05UY8R)

Yarın, aydın Türk kadınlarının bir direniş eylemi var Ankara Güven Park’ta..
Saat 14:00’te toplanacak ve TBMM’ye yürüyecekler..

İstanbul ve İzmir’de de.. Duyurusunu sitemizden verdik..
(http://ahmetsaltik.net/2013/11/15/kadinlar-baskaldiriyor-hem-de-kadinli-erkekli/)

Kadınlı – erkekli olalım.. Destek verelim onlara..

TÜRKİYE LAİK KALACAK; KALMALI!

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 15.11.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

“Şeriat ülkesinde kadın olmak”… 

Yaşamadan anlayamazdım.


Röportaj; Figen Yanık, 2.5.2010 Sabah
 
Riyad’da bir Türk okulunda üç buçuk yıl öğretmenlik yapan Zekiye Yüksel, siyah çarşaf giymek ya da bakkala bile yalnız gidememek şartlarına öğrencileri için katlandığını söylüyor. Suudi Arabistan günlüklerini yayımlamaya karar veren Yüksel, 

  • “Önceleri şaka gibi geliyordu, sonraları çok koydu, çünkü bir gölgeden farkım kalmamıştı,” diyor.

 

Evim modern hapishane gibiydi

Çocukluğu ve gençliği Torosların eteğinde, uçsuz bucaksız Akdeniz’e açılan Demre’nin sokaklarında, portakal ağaçlarının arasında geçen birinin bu özgür iklimden vazgeçmesi mümkün mü? Akdeniz’in ruhu, sıcak bir yürek ve özgürlük tutkusu daha o yaşlarda yerleşir içine. Dergilerde yayımlanan şiirlerini Barış Koyduk Adını adlı bir kitapta toplar. Eşini genç yaşta kaybedince, oğlu Barış’a ve öğrencilerine tutunur. Antalya ve İstanbul’daki çeşitli okullarda Türkçe ve Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yapar. 1992’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı yurtdışında görevlendirme sınavını kazanır, ama tam görevlendirilmek için 10 yıl bekler. Sonra da bir Avrupa ülkesinde öğretmenlik yapmayı hayal ederken, Suudi Arabistan’a gönderileceğini öğrenir. Zekiye Yüksel, 2002-2006 arasındaki öğretmenlik anılarını Şeriat Ülkesinde Kadın Olmak –
Bir Öğretmenin Suudi Arabistan Günlükleri 
adı altında yayına hazırladı.
2006’da emekli olan Yüksel, artık yaşamını Demre ve Çandarlı’daki bahçesi çiçeklerle,
içi kitaplarla dolu iki evinde geçiriyor.


– Riyad’a gitmeden önce Suudi Arabistan’daki yaşamla ilgili hiç araştırma yapmadınız mı? Yazdıklarınıza bakılırsa, sanki hiç beklemediğiniz
bir gerçeklikle karşılaşmış gibisiniz… 


– Gitmeden bir ay öncesine kadar Suudi Arabistan’da Türk okulu olduğunu bile bilmiyordum. Avrupa ülkelerindeki vatandaşlarımızın ve öğrencilerimizin kültürel bağlarının korunması, güçlendirilmesi ve Türk dilinin öğretilmesi, Türk kültürünün tanıtılması amacıyla 1992’de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açılan yurt dışında görevlendirilmek sınavını kazandım. 10 yıl, Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde görevlendirilmeyi beklerken bir eylül sabahı bana Suudi Arabistan’a gönderileceğim söylendi. Doğal olarak tepkim oldu, ‘Hayır,’ dedim. Korktum, ürktüm, Suudi Arabistan yönetiminin kadına bakışını, kadınların kıstırılmışlığını elbette biliyordum. Dış işlerinde görevli şube müdürü; okulu, okulun yapısını anlattı, kız öğrencilerimizin kadın öğretmene ihtiyacı olduğunu söyledi. Zorlanırsam, geri dönebileceğimi öğrenince bir yıllığına gittim. Öğrencilerim için üç buçuk yıl kaldım, ama beş yıllık görev sürem dolmadan döndüm.

– Yalnız bir kadın olarak zorlanacağınızı düşünüp, sizi hiç uyaran olmadı mı?

– Gitmemek konusunda uyaran çok oldu. 


– Suudi Arabistan’da yabancı kadınların çarşaf giyme zorunluluğu olmadığını, sadece siyah örtü takmalarının yeterli olduğunu biliyorduk. Sizin yazdıklarınıza bakılırsa, Arap kadınlarına uygulanan şeriat kuralları, yabancı kadınlar için de geçerli. 

– Suudi Arabistan’da yabancı kadın da olsanız abaye dedikleri modern çarşafı giymek zorundasınız, evinizin önündeki çöp kutusuna çöpünüzü bırakmak için bile. Suudi Arabistan’da dini kurallar yaşamın temel ölçütü. Erkekle kadının bağları kopartılmış, eğitim ana okulundan üniversiteye kadar ayrı veriliyor. Din eğitiminden geçmiş kadın ya da erkeğin muhalif tavır içinde olması kolay mı sanıyorsunuz? Her şey dinin gereği olarak öğretiliyor, muhalif olmak İslam dinine karşı olmak demektir. Duvarlarla çevrili binalarda, pencereleri açıp dışarıyı seyredemezsiniz, pencereler duvarlara açılır. Balkonun yasak olduğu bir ülke düşünebilir misiniz? Suudi kadınına uygulanan koşullar neyse yabancı kadınlara uygulan da o, ancak yabancı kadınlar için daha güvencesiz bir yer. Erkeklerin bir Suudi kadınını kaçırması kolay olmazken, yabancı kadını kaçırması çok kolay. Suudiler her şeyi yapabilme özgürlüğüne sahip hissediyor kendini. Ayrıca sokakta başınıza bir şey gelirse kadın suçlu. Şeriata göre tek başına sokakta ne işiniz var? İffetinizi koruyamadığınız için suçlusunuz. 


– Günlük hayatın içinde erkeklerden bağımsız şekilde kadınları görmek zor anlaşılan… Ya iş çalışmaya gelince? 

– Kimliği bile olmayan Suudi kadını,
* siyasi hayata katılamaz,
* hâlâ oy kullanamaz,
* kocasından izinsiz yurtdışına çıkamaz; elinde izin belgesi olması lazım.
* Otomobil kullanamaz.
* Kadın kendi işlerini yönetemez.
* Marketlerde, büyük iş merkezlerinde kadın çalışamaz, büyük alışveriş merkezlerinin sadece kadınların alışveriş yaptıkları yerlerde çalışabilir.

Ancak kadınlar gününde görevli kadınları görmek mümkün, yani erkeğin olmadığı yerlerde çalışabiliyor kadınlar. Sağlık ve eğitim kurumlarının -sağlıkta kadınlar bölümünde ve kız okullarında dışında çalışacaksa hemcinsleriyle yani harem tipi çalışmaya izin veriliyor. O nedenle iş tercihleri sınırlı. Mihr denilen başlık parası da okumuş kızlar için daha yüksek. 

– Ya gençlerin durumu… 

– Karşı cinsten iki genç bir kafede oturursa, hemen mutavvalar yani doğruyu uygulamak ve yanlışı yasaklamak komitesi üyesi, kısaca din (ya da ahlak) polisi gelir, her iki genci farklı arabalarla din polis bürosuna götürür. Sorgudan sonra gençlerin babaları,
ahlaksız davranmayacaklarına dair bir belge imzalarsa gençler kurtulur. Fakat kız babası mutavvaların zihniyetinde ise ya tutuklanmasına izin verir ya da baba kızını evde ömür boyu tecrit odasına kapatır. Çünkü göz, dil, nefis zinası gerçekleşmiştir.


– Klasik bir soru belki ama madem bu kadar zorlandınız,
neden üç buçuk yıl katlandınız? 
– Penceresizliğe, balkonsuzluğa karşı çıkamayan bir halkın ülkesinde yalnız ve kadın öğretmen olarak çalışmak nasıl kolay olabilirdi ki? Orada kaldığım sürece ben de kendime bin kez bu soruyu sordum. Orada her zaman kapı aralığında durmak gibiydi benimkisi, içimden ‘Dönmeliyim,’ diyordum, öğrencilerim ‘Biraz daha kalın,’ diyordu. Öğrencilerimin bana çok gereksinmeleri olduğunu düşününce yaşamımdaki tüm olumsuzlukları öteliyordum. Tek sözcükle katlanış nedenim ‘öğrencilerimdi’. Sanatın olmadığı bir ülkede yaşayan öğrencilerim için okul nasıl bir çölde vaha ise abartmıyorum ben de onların oksijeniydim.

– En çok nerede sıkıntı yaşadınız? 

– En büyük sıkıntımı Riyad Hava alanı’na girince yaşıyordum.
Polis pasaportuma el koyarak beni hücre gibi bir odaya atıyordu,
‘Erkeksiz dışarı çıkamazsın,’ diye. Okul şoförü ya da okuldan görevli
bir erkek, resmi işlemler yaptırarak beni çıkartıyor, evime götürüyordu. Türkiye’den her dönüşüm boğuyordu beni, Riyad Havaalanı’na indiğim andan başlayarak kalbim sıkışıyor, gerildikçe geriliyordum.


– Zorunlu olarak bile olsa ‘modern çarşaf’ giymek ilk günlerden başlayarak
sizi nasıl etkiledi? 
– Kimliksizleştiğimi hissettim, artık Türkiye Cumhuriyeti’nin değil
Suudi Arabistan’ın insanıydım, bir gölgeden farkım yoktu. Önceleri şaka gibi geliyordu, sonradan gittikçe koydu. Yazın yakan, kışın üşüten abaye bedenimi kısıtlıyordu. Ayağıma dolaşan, yürümemi engelleyen bu abaye beni kendime yabancılaştırıyor, hiçlik duygusuna kapılmama neden oluyordu. Abayenin içine ne giydiğinizin önemi yoktu.
Ayrıca el bileklerinize ve ayak topuklarınıza kadar örten bu giysi erkeklerden de korumuyordu ne yazık ki…

– Evlerin çevresindeki yüksek duvarlara niye ihtiyaç duyuluyor? 

– Abaye kadar beni baskılayan, yasakların simgesi duvarlar oldu.
Teraslar bile duvarlarla çevrilidir, oradan sokağı, şehri göremezsiniz, yalnızca gökyüzünü seyredebilirsiniz doyasıya. Her şeyin tek tanığı gökyüzüdür.

– Sokağa çıkarken, markete gitmek için bile yanınızda bir erkek olması gerekiyormuş. Size kim eşlik ediyordu? 

– Mutavvalar, başım örtülü ve modern çarşaflı olmama rağmen en temel gereksinimlerimi bakkaldan almak için tek başıma gitmem gereken kısacık yolda bile beni korumaktan uzaktı. Çünkü onlara göre kadının sokakta tek başına işi yoktu. Biz kadın öğretmenleri gereksinmelerimizi karşılamak için evli olan okulumuzun şoförü alışverişe götürüyordu. Evli arkadaşlarla ya da velilerle dışarı çıkabiliyordum.

– Tek başınıza ya da bir kadın arkadaşınızla kafeye ya da lokantaya gitmeyi
özlediniz mi? 

– Son yılımda bir velimizin yardımıyla iki kadın arkadaş bir Türk taksiciyle anlaştık, onunla ayda bir alışveriş merkezine ve bir Türk lokantasına gidiyorduk. Hücre biçiminde odalar dar koridorlara açılıyor, her odanın koridora açılan kısmı perdeyle kapatılıyor, mağazalardaki giysi deneme kabini gibi, ama küçücük odada görkemli masa ve dekorlar, bol ışık yani modern bir hücre. Perdelerin kapanmasına dayanamayıp, açıyorduk.
Bizim gibi yabancılarınki de açıktı, ama Araplarınki hep kapalıydı. Garsonlar, perdenin aralığından mönüyü ve yemekleri uzatıyorlardı.

  • Peçeli bir kadının yemek yemesine birçok yerde tanık oldum.
    Bir eliyle peçesini aralıyor, diğer eliyle yemeğe çalışıyor.
    O halleri canımı yakıyordu.
Şeriat ülkesinde kadın olmayı yaşamadan anlayamazdım
 
– Bu üç buçuk yılda yaşadıklarınız sizde nasıl izler bıraktı? 

– Bu durum bir kadın olarak beni aşağılıyor, erkeklere karşı güvenimi sarsıp savunmasız bırakıyor, onurumu zedeliyor, hiçlik duygusuna kapılmama neden oluyordu. Suudi Arabistan yalnız çalışmaya gelen kadın için hapishane, her anlamda eza-cefa yeriydi. Pencerelerden nefret ediyordum. Sandalyenin üzerine çıkıp buzlu camlı pencereyi azıcık aralayıp demir parmaklıkların ardından gökyüzünü seyretmenin bende nasıl bir duygu yaratacağını anlayabilir misiniz? Hemen yanı başımızdaki, arkamızdaki, önümüzdeki, sağımızdaki, solumuzdaki komşuları görmek ne mümkün! Duvarlar yükseliyordu aramızda.

– Anlattıklarınızdan modern bir hapishane ortamında yaşadığınız sonucu çıkıyor. İlk günlerde alışmak için ne çözümler aradınız? 
– İlk zamanlar okulun çevresinde her gün yarım saatlik yürüyüş yapmayı göze aldık, bu isteğimizi kısa zamanda bırakmak zorunda kaldık.
Okul müdürü kadın kaçırma olaylarının yoğun yaşandığını söyleyip, okulun çevresinde yürümememiz konusunda uyardı bizi. Okulun bahçesinde
volta atmak düştü bize de… Akşamları okula gidip, bahçesinde yürüyüş yapıyorduk. Evimi ‘modern hapishanem’ diye nitelendiriyordum.
Dış kapısının anahtarını ancak iki dakikalık uzaklıktaki okula giderken kullanabiliyordum. Kitaplar da olmasa bir hiçtim sanki…
O nedenle bütün yaşantımızın öznesi okuldu.

– Bu katı kurallar çocuklar için de geçerli miydi? 

Evet, çocuklar sokakta oynayamıyor.
Zaten kız çocuklarının sokakta oynaması mümkün değil.

 

“Şeriat ülkesinde kadın olmak”… Yaşamadan anlayamazdım.” hakkında 2 yorum

  1. D. Ali Ercan

    Şeriata karşı mücadele ancak ve ancak Kur’anı çok iyi bilmekle mümkündür. Yobazların dayatmalarına karşı çaresiz saf halkı ancak elinizde Kur’anla ikna edebilir, yanınıza çekebilirsiniz.. Kur’anı bilmeden Laiklik, çağdaşlık mücadelesi verilemez. Koskoca köşe yazarları bile (örn. A.Sirmen) akılları sıra AKP yi eleştirirken “dini simgeleri Meclise sokuyorlar” diye yakınıyorlar…Ve böylece Türbanın dini simge olduğunu iddia edenleri bir anlamda tasdik ediyorlar. æ

    Cevapla
  2. Rıza GÜNER

    “Kur’an’a göre karar vermeye çalışmayın!.. Kur’an’a göre karar vermeye kalkarsanız; Allah’la yarışa girersiniz… Allah sizinle yarışmayacağı, size cevap da vermeyeceği için kendinizi galip sanır dinden çıkarsınız!..” (Hz. Ali)

    Evet… Sayın Ali Ercan, Şeriat’a karşı Kur’an’la mücadele edeceğinizi sanmış ve Cumhuriyet’in Alevi düşmanı yazarı Ali Sirmen’e sitem etmişsiniz… Başörtülü kızlara karşı hem kamusal alan savunması yaptığınızı, hem başörtüsünün dini simge saydığınızı unutmuşsunuz..

    Kur’an öğrenerek Şeriat’la mücadele edeceğinizi sanmanız; aynı zamanda Atatürkçülüğün iflas ettiğini kabul etmenizdir…

    Sözde cahil halk, CUMHURİYET’İN YETİŞTİRDİĞİ YÜZ BİNLERCE DİN ADAMINA DEĞİL DE; sizin çat pat öğrendiğiniz Kur’an’dan etkilenecekmiş.

    Halk niye cahil olsun!.. Siz niye kendinizi aydın sanıyorsunuz ki…

    10 Kasım 1938’de ölen Atatürk’e bağlı olmakla aydın olunmayacağını öğrenmeden ne Şeriatla mücadele edebilirsiniz, ne Engizisyonla…

    Cevapla

Rıza GÜNER için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir