Abdüllatif Şener (eski başbakan yardımcısı ve maliye bakanı) ile söyleşi


Abdüllatif Şener (eski başbakan yardımcısı ve maliye bakanı):

From: Sent: Friday, November 01, 2013 4:06 PM
To: Hikmet Subject: A. Sener in konusmasi
(Sili Ozerdim via yahoogroups.com)

Abdüllatif Şener (eski başbakan yardımcısı ve maliye bakanı):</p>
<p>“Onunla ilk kavgamız özelleştirme ile bağlantılıydı. Ben Başbakan Yardımcısı olurken bütün bakanlardan peşin istifa dilekçesi almıştı. Ben de vermiştim. Daha sonra iki bakanı o dilekçelerle<br />
görevden aldı. Dilekçem çantasındayken bile beni görevden alacak gücü yoktu…”<br />
İslamcı aydınların durumu nedir bugün?<br />
“Bunların çıkar ilişkileri önemlidir. AKP menfaat dağıtıp hoşlanmadıklarını cezalandırdığı için, İslamcı aydın geçinenlerin hepsi daha fazla çıkar elde etmek için ilkelerini bir tarafa bırakmış durumda. Gençliğin bunlara itibar etmemesi gerekir.”<br />
İktidarın dış politikası?<br />
“Şu anda doğrudan doğruya İsrail’in yapmak istediklerini yapıyorlar.İsrail’in genişleme alanına hizmet eden bir dış politika eksenine oturmuş durumdalar. Başlangıçtaki çizgilerini<br />
koruyamadılar. Milli Görüş gömleğini çıkarmış olmak da bu anlama geliyor zaten. Ben İslamcı bir bakış açısına sahibim. Bunlar yoldan sapmış bir güruh. AKP dünya kapitalist sisteminin yerli işbirlikçiliğini üstlenmiş, İsrail’in çıkarlarına hizmet eden bir partidir.”<br />
* * *<br />
Başlangıçta sizin de bulunduğunuz AKP iktidarı geçmişten bu yana nasıl bir değişim gösterdi?<br />
“Başladığı gibi gidiyor! Başlangıcında biz de olduğumuz için bazı günahlarına ortak olduk, bazılarına direndik. Ortak olduğumuz günahlar için gece gündüz tövbe istiğfar etmemiz gerekir.<br />
Aklımıza geldikçe de tövbe ediyoruz o dönemle ilgili.<br />
Başladığı andan itibaren bu iktidarın siyaseti şudur: Birincisi, uluslararası güçlerin arzuları doğrultusunda İslam dünyasını perişan etmek. İlk anından itibaren bu vardır AKP’nin tarihinde. Irak tezkeresi budur. Başbakan bu tezkerenin Meclis’ten çıkması için<br />
korkunç çaba harcadı. Buna oy vermeyenleri hain noktasına getirmişti.”<br />
Tezkere çıkmadı!<br />
“Bugün olsa hiçbir AKP milletvekili gıkını çıkaramaz ve herkes oy verir. İkincisi, Suriye politikası. Bu, Suriye’yi parçalama işidir. Büyük İsrail’e zemin hazırlayan sürecin ismidir. Bu sürecin sonunda İsrail mesafe alacaktır ve Başbakan bunun bir numaralı<br />
savunucusudur. Çok ilginçtir, Erdoğan ‘Ey Batılılar, ey NATO neredesiniz, niye vurmuyorsunuz burayı’ diye bağırıyor. Bir Müslüman ülkeyi gayrimüslimlerin vurması için çağrı yapıyor… Ve halen de bunun çizgisinin İslami bir çizgi olduğuna inanıyor bazıları!”<br />
Ya parasal olaylar?<br />
“Paraya pula çok düşkün bir iktidar. Böyle bir iktidar yapısının daha önce geldiğini zannetmiyorum. İşin içinde, Bakanlar Kurulu’nda olduğum için biliyorum. Pek çok şeyi de konuşmam gerekmez. Türkiye’de halkın malı korkunç bir şekilde yağmalanmıştır ve bu yağma devam etmektedir. Özelleştirmelerin her biri bir yolsuzluk hikayesidir. Mevcut iktidar yapısını İslami saymak, İslam’a leke<br />
vurmaktır. Aksi takdirde ‘İslam yolsuzluktan, hırsızlıktan ibaretmiş’ diye kayıt düşülür tarihe. Bir gün ‘Bu Müslümanlar ne kadar aç gözlüydü, korkunç bir yağma yapıp gittiler’ diye yazılır. Çünkü bu olup bitenler günün birinde hep ortaya dökülecek.<br />
Siyasetçi-işadamı işbirliği ile devlet kesesinden gayrimeşru yağma<br />
yapılarak zenginleştiler… Sadece siyasetçiler ve işadamları değil, İslamcı aydınlar bile!..”<br />
* * *<br />
Bu konuda nelere tanık oldunuz?<br />
“Bir ABD Başkanının belgesiz ve kayıtsız 5-10 bin dolar bile harcama yetkisi olduğunu zannetmiyorum. Bu ülkenin Başbakanı ise hiçbir kayda, hiçbir belgeye geçmeyen örtülü ödenekten senede yarım katrilyon para harcıyor. Bu 500 trilyon demektir.<br />
İstediği yere harcıyor. Belge melge yok. ‘Bu para usulüne uygun harcanmıştır’ diye bir tutanak düzenler, altına imza atar. Varsa harcama evrakları, onlar yırtılır ve çöpe atılır. Sadece o tutanak kalır kayıtlarda, başka hiçbir şey yok!<br />
Şimdi soruyorum, Hazreti Peygamber’in böyle bir yetkisi veya<br />
harcama biçimi var mıydı? Hazreti Ebubekir’in, Ömer’in Osman’ın,<br />
Ali’nin böyle bir harcama prensibi var mıydı?<br />
Bu miktar, daha önceki harcamaların yüz bin katı fazla harcamadır.<br />
Ben Erbakan Hoca döneminde Maliye Bakanı idim, biliyorum rakamları. Bu rakamları da biliyorum çünkü hükümette idik, Bakanlar Kurulunda idik. Başbakan Yardımcısı olarak ekonomik işlerde trafiği gören bendim.”<br />
Başka ne gibi yolsuzluklar var?<br />
“Artık hükümetin üzerinde ne medya denetimi var, ne de kamuoyu denetimi. Nasıl olsa hiçbir şey ortaya çıkmıyor diye yağma yapılıyor. Cumhuriyet dönemi boyunca bu kadar büyük yağma olmadı.<br />
Herkesin cebindeki paranın üçte birini iktidar kullanıyor. Başbakan ve bakanların harcadığı paralar, herkesin yıllık gelirinin yüzde 30’u kadardır.<br />
Eleştirilemeyen, vatandaşın baskısını üzerinde hissetmeyen siyasal iktidarlar ve güç sahipleri, giderek azgınlaşır… Ve şu anda azgınlaşmış bir iktidar partisi vardır.<br />
Bunların para pul işleri çürük olduğu için, uluslararası tehditlere de açık hale geliyor ülkenin başındaki insan!<br />
Wikileaks belgelerinde ortaya çıktı… Küresel güçler ona diyor ki ‘İsviçre’de tam sekiz adet banka hesabın var. Biz senin saçının telini bile biliyoruz. Uyumlu ol ve görevlerini yerine getir. Yoksa itibarın 10 dakikada paçavraya döner.‘”<br />
* * *<br />
Suriye ve Davutoğlu konusunda ne diyeceksiniz?<br />
“Davutoğlu tam bir fiyasko ve yüz<br />
karasıdır. Birleşmiş Milletler’e gidip ‘300 milyon dolar harcadık, desteğinizi bekleriz’ diyebildi! Amaç Esad’ı devirmek değil, Suriye’yi parçalamaktır.<br />
Suriye’de kimdir bu muhalif dediğiniz adamlar? Parayla tutulmuş, oradan buradan giden adamlar. Yüzde 80’i zaten Suriyeli değil ve çoluk çocuk katliamı yapıyorlar. Nerede ipsiz sapsız, yağmacı eşkıya varsa muhaliflerin içinde. Muhalefet ilk günden beri elinde<br />
silahlarla çıkmıştır ortaya. Hangi devlet elinde silahla ortalığı tarayan insanların varlığına izin verebilir. Devletin birinci görevi onu yok etmektir. Kimin ülkesinde olsa aynı şeyi yapar.<br />
Türkiye, NATO ile birlikte aylarca Libya’yı vurdu ve 60 bin insan hayatını kaybetti. Başbakan Meclis’e tezkere gönderdi ve geçti.<br />
İktidarda Tayyip Erdoğan değil de örneğin Bülent Ecevit olsaydı, Libya bombardımanları aylar önce bittiği halde Cuma namazından sonra<br />
Türkiye’nin bütün camilerinde iktidara ve başbakana yönelik protestolar devam ediyor olurdu. Asıl isyan edilmesi, demokratik eylemlerin yapılması gereken ortam bugünkü ortam.<br />
Bu ülkede Müslümanların duyarlığını öldüren bir siyasi iktidar ve Başbakan var.”

Abdüllatif Şener (eski başbakan yardımcısı ve maliye bakanı):

O’nunla ilk kavgamız özelleştirme ile bağlantılıydı. Ben Başbakan Yardımcısı olurken bütün bakanlardan peşin istifa dilekçesi almıştı. Ben de vermiştim. Daha sonra iki bakanı o dilekçelerle görevden aldı. Dilekçem çantasındayken bile beni görevden alacak gücü yoktu…”

  • İslamcı aydınların durumu nedir bugün?

“Bunların çıkar ilişkileri önemlidir. AKP menfaat dağıtıp hoşlanmadıklarını cezalandırdığı için, İslamcı aydın geçinenlerin hepsi daha çok çıkar elde etmek için ilkelerini bir tarafa bırakmış durumda. Gençliğin bunlara itibar etmemesi gerekir.”

  • İktidarın dış politikası?

“Şu anda doğrudan doğruya İsrail’in yapmak istediklerini yapıyorlar. İsrail’in genişleme alanına hizmet eden bir dış politika eksenine oturmuş durumdalar. Başlangıçtaki çizgilerini koruyamadılar. Milli Görüş gömleğini çıkarmış olmak da bu anlama geliyor zaten. Ben İslamcı bir bakış açısına sahibim. Bunlar yoldan sapmış bir güruh.

  • AKP dünya kapitalist sisteminin yerli işbirlikçiliğini üstlenmiş,
    İsrail’in çıkarlarına hizmet eden bir partidir.”

* * *
Soru : Başlangıçta sizin de bulunduğunuz AKP iktidarı geçmişten bu yana nasıl bir değişim gösterdi?

“Başladığı gibi gidiyor! Başlangıcında biz de olduğumuz için bazı günahlarına ortak olduk, bazılarına direndik. Ortak olduğumuz günahlar için gece gündüz tövbe istiğfar etmemiz gerekir.

Aklımıza geldikçe de tövbe ediyoruz o dönemle ilgili.
Başladığı andan itibaren bu iktidarın siyaseti şudur:

Birincisi, uluslararası güçlerin arzuları doğrultusunda İslam dünyasını perişan etmek.
İlk anından itibaren bu vardır AKP’nin tarihinde. Irak tezkeresi budur.
Başbakan bu tezkerenin Meclis’ten çıkması için korkunç çaba harcadı.
Buna oy vermeyenleri hain noktasına getirmişti.”
Tezkere çıkmadı!

“Bugün olsa hiçbir AKP milletvekili gıkını çıkaramaz ve herkes oy verir.

İkincisi, Suriye politikası. Bu, Suriye’yi parçalama işidir. Büyük İsrail’e zemin hazırlayan sürecin ismidir. Bu sürecin sonunda İsrail mesafe alacaktır ve Başbakan bunun bir numaralı savunucusudur. Çok ilginçtir, Erdoğan,

  • ‘Ey Batılılar, ey NATO neredesiniz, niye vurmuyorsunuz burayı’’
    diye bağırıyor.
  • Bir Müslüman ülkeyi gayrimüslimlerin vurması için çağrı yapıyor…
  • Ve halen de bunun çizgisinin İslami bir çizgi olduğuna inanıyor bazıları!”

Soru :  Ya parasal olaylar?

“Paraya pula çok düşkün bir iktidar. Böyle bir iktidar yapısının daha önce geldiğini zannetmiyorum. İşin içinde, Bakanlar Kurulu’nda olduğum için biliyorum. Pek çok şeyi de konuşmam gerekmez. Türkiye’de halkın malı korkunç bir şekilde yağmalanmıştır ve bu yağma devam etmektedir. Özelleştirmelerin her biri bir yolsuzluk hikayesidir. Mevcut iktidar yapısını İslami saymak, İslam’a leke vurmaktır. Aksi takdirde ‘İslam yolsuzluktan, hırsızlıktan ibaretmiş’ diye kayıt düşülür tarihe.

Bir gün ‘Bu Müslümanlar ne kadar aç gözlüydü, korkunç bir yağma yapıp gittiler’ diye yazılır. Çünkü bu olup bitenler günün birinde hep ortaya dökülecek.

  • Siyasetçi-işadamı işbirliği ile devlet kesesinden gayrimeşru yağma yapılarak zenginleştiler…

Sadece siyasetçiler ve işadamları değil, İslamcı aydınlar bile!..”

* * *

Soru : Bu konuda nelere tanık oldunuz?

“Bir ABD Başkanının belgesiz ve kayıtsız 5-10 bin dolar bile harcama yetkisi olduğunu zannetmiyorum. Bu ülkenin Başbakanı ise hiçbir kayda, hiçbir belgeye geçmeyen
örtülü ödenekten senede yarım katrilyon para harcıyor. Bu 500 trilyon demektir.
İstediği yere harcıyor. Belge melge yok. ‘Bu para usulüne uygun harcanmıştır’ diye bir tutanak düzenler, altına imza atar. Varsa harcama evrakları, onlar yırtılır ve çöpe atılır. Sadece o tutanak kalır kayıtlarda, başka hiçbir şey yok!

Şimdi soruyorum, Hazreti Peygamber’in böyle bir yetkisi veya
harcama biçimi var mıydı? Hazreti Ebubekir’in, Ömer’in Osman’ın,
Ali’nin böyle bir harcama prensibi var mıydı?

Bu miktar, daha önceki harcamaların yüz bin katı fazla harcamadır.

Ben Erbakan Hoca döneminde Maliye Bakanı idim, biliyorum rakamları.
Bu rakamları da biliyorum çünkü hükümette idik, Bakanlar Kurulunda idik.
Başbakan Yardımcısı olarak ekonomik işlerde trafiği gören bendim.”

Soru : Başka ne gibi yolsuzluklar var?

“Artık hükümetin üzerinde ne medya denetimi var, ne de kamuoyu denetimi.

Nasıl olsa hiçbir şey ortaya çıkmıyor diye yağma yapılıyor.
Cumhuriyet dönemi boyunca bu kadar büyük yağma olmadı.

Herkesin cebindeki paranın üçte birini iktidar kullanıyor. Başbakan ve bakanların harcadığı paralar, herkesin yıllık gelirinin %30’u kadardır.
Eleştirilemeyen, vatandaşın baskısını üzerinde hissetmeyen siyasal iktidarlar ve güç sahipleri, giderek azgınlaşır… Ve şu anda azgınlaşmış bir iktidar partisi vardır.
Bunların para pul işleri çürük olduğu için, uluslararası tehditlere de açık hale geliyor ülkenin başındaki insan!

Wikileaks belgelerinde ortaya çıktı…

Küresel güçler O’na diyor ki :

  • ‘İsviçre’de tam sekiz adet banka hesabın var. Biz senin saçının telini bile biliyoruz. Uyumlu ol ve görevlerini yerine getir. Yoksa itibarın
    10 dakikada paçavraya döner.‘”

* * *

Soru : Suriye ve Davutoğlu konusunda ne diyeceksiniz?

Davutoğlu tam bir fiyasko ve yüz karasıdır.

Birleşmiş Milletler’e gidip ‘300 milyon dolar harcadık, desteğinizi bekleriz’ diyebildi!

Amaç Esad’ı devirmek değil, Suriye’yi parçalamaktır.

Suriye’de kimdir bu muhalif dediğiniz adamlar?

Parayla tutulmuş, oradan buradan giden adamlar. %80’i zaten Suriyeli değil ve
çoluk çocuk katliamı yapıyorlar. Nerede ipsiz sapsız, yağmacı eşkıya varsa muhaliflerin içinde. Muhalefet ilk günden beri elinde silahlarla çıkmıştır ortaya. Hangi devlet,
elinde silahla ortalığı tarayan insanların varlığına izin verebilir. Devletin birinci görevi
onu yok etmektir. Kimin ülkesinde olsa aynı şeyi yapar.

Türkiye, NATO ile birlikte aylarca Libya’yı vurdu ve 60 bin insan hayatını kaybetti.

Başbakan Meclis’e tezkere gönderdi ve geçti.

İktidarda Tayyip Erdoğan değil de örneğin Bülent Ecevit olsaydı,
Libya bombardımanları aylar önce bittiği halde Cuma namazından sonra
Türkiye’nin bütün camilerinde iktidara ve başbakana yönelik protestolar devam ediyor olurdu. Asıl isyan edilmesi, demokratik eylemlerin yapılması gereken ortam bugünkü ortam.

Bu ülkede Müslümanların duyarlığını öldüren bir siyasi iktidar
ve Başbakan var.

Abdüllatif Şener (eski başbakan yardımcısı ve maliye bakanı) ile söyleşi” hakkında 2 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir