Günlük arşivler: 23 Ekim 2013

29 Ekim’de Tünel’den Dolmabahçe’ye Yürüyoruz!


29 Ekim’de Tünel’den Dolmabahçe’ye Yürüyoruz!

logo

logo

 

 

 

 

 

TGB_logosu

68'liler_Birligi_logosu

 

 

 

 

 

 

 

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), Türkiye Gençlik Birliği (TGB), Eğitim-İş
ve 68’liler Birliği Vakfı düzenledikleri ortak basın toplantısıyla 29 Ekim 2013
Cumhuriyet Bayramı’nda (90. Yıl!) Beyoğlu Tünel Meydanı’ndan Dolmabahçe Sarayı’na yürüyeceklerini açıkladı.

İstanbul Barosu konferans salonunda düzenlenen toplantıda;

Yeniden tam bağımsız, laik, demokratik ve devrimci Cumhuriyeti kurmak için
çıktığımız yolculuğa 29 Ekim 2013 Salı günü saat 14:.00’da Tünel’den baylayarak, İstiklal Caddesi, Taksim, Dolmabahçe rotasıyla devam edeceğiz.

Taksim’de Atatürk’ü, Cumhuriyet Anıtı’nı ve 1909’da gerici 31 Mart ayaklanmasının bastırıldığı, geçtiğimiz Haziran’da hukuksuzluğa direnişin simgesi durumuna gelen
Gezi Parkı‘nı, şehitlerimizi selamlayacağız. Oradan İstanbul’un 6 Ekim 1923’te
düşman işgalinden kurtarılışının adresi olan ve Ata’mızın yaşama gözlerini yumduğu
Dolmabahçe’ye gideceğiz. İstiklal’e, İstiklal Caddesi’nden and içerecek yürüyeceğiz.

And olsun ki, İstiklal’e yürüyeceğiz.” dendi.

http://www.add.org.tr/index.php/component/k2/item/111-29-ekim-de-tuenel-den-dolmabahce-ye-yuerueyoruz

ADD’den ÖĞRENCİ BURS BAĞIŞLARI HAKKINDA KAMUOYUNA DUYURU

logo
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ’nden 
“ÖĞRENCİ BURS BAĞIŞLARI” 
HAKKINDA KAMUOYUNA DUYURU

 

Çağdaş Cumhuriyetin gelecek kadrolarını yetiştirmek ve bu gençlerin laik Cumhuriyet aleyhine faaliyette bulunan bir kısım art niyetli kişi ve kuruluşların tuzağına düşmeden kazanılması amacıyla başlatılan “ADD Burs Bağışlarınızı Bekliyor” başlıklı duyurumuz Atatürkçü Düşünceye gönül vermiş halkımızca büyük bir ilgiyle karşılanmış, yalnızca öğrencilere burs için yapılan bağışlar, beklentilerimizin
çok üzerinde rakamlara ulaşmıştır.

İlk kez bu yıl başlatılan uygulamanın kesintisiz süreceğini, bu yıl yapılan bağışlarla
burs gönüllülerinin işinin bitmediğini ve gençlerimize sahip çıkma düşüncesinin – eyleminin daha da yayılması gerektiğini özellikle vurgulamak istiyoruz.

Ayrıca toplanan bağışlarla öğrencilere burs sağlanması etkinliğinin yalnızca
Genel Merkez bünyesinde olmayıp, şubelerimizce de burs verilmekte olduğunun bilinmesini, şubelerimizin bulunduğu yerlerdeki üniversite ve yüksek okullara
kayıt yaptıracak öğrencilerimizin bu şubelere başvurmaları gerektiğini
özellikle belirtmeliyiz.

Atatürkçü Düşünce Derneği Burs Yönetmeliğine göre toplanmakta olan
Burs Komisyonumuz, burs verilecek öğrencileri saptamak üzere
yoğun bir çaba içindedir.

Cumhuriyetimize çağdaş gençler yetiştirmek, yüzleri Batı’ya ve aydınlığa dönük kuşaklara olanak sağlamak için başlayan, çığ gibi büyüyen ve büyümeyi sürdürecek olan burs bağışlarına katkı veren, barışçı ve bağışçı, saygın ve soylu Atatürkçülere
teşekkür eder, saygılar sunarız.

Atatürkçü Düşünce Derneği
Genel Merkezi

Burs bağışı için bağlantı telefonu: 0533 259 78 79
Vakıflar Bankası Ankara – Maltepe Şubesi
Hesap No IBAN: TR 1200 0150 0158 0072 8771 2934

Emin Çölaşan : Necdet Bey’e bir mektup daha

Necdet Bey’e bir mektup daha

Emin Çölaşan
emincolasan@sozcum.com
http://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/emin-colasan/necdet-beye-bir-mektup-daha-393488/, 23.10.13

Necdet Bey’e bir mektup daha

 

Sayın ve çok değerli Necdet Bey, size yine iyi dileklerimi ve saygılarımı sunuyorum. Önceki gün Genelkurmay Başkanı kimliği ile yaptığınız o yazılı açıklamayı okudum, sizin adınıza biraz daha düşünmek ve üzülmek zorunda kaldım.
Bizim gibi sıradan vatandaşları böyle sık sık düşündürmeyi -bilerek veya bilmeyerek- doğrusu başarıyorsunuz.

Sayın Necdet Bey, çok yıprandığınızın, bu süreçte büyük yaralar aldığınızın
herhalde farkındasınız ki, kendinizi savunmak amacıyla böyle yazılı açıklamalar yapmak zorunda kalıyorsunuz.

Ama Cumhuriyet tarihinde bir ilk’i başardığınızı da herkesin kabul etmesi gerekir.
Türkiye’nin yandaş-yalaka medyası ilk kez bir Genelkurmay Başkanına,
zat-ı alinize (yüce kişiliğinize) övgüler düzüyor!

Kürtçü, şeriatçı, Fethullahçı, liboş, satılık medyanın tamamı size yağdırılan övgülerle dolu! Bu nasıl oluyor, hayret etmemek mümkün değil!

Sayın ve çok Muhterem Necdet Bey, aşağıda siyah harflerle yazılan bölümleri
aynen sizin açıklamanızdan aldım ve tırnak içinde yazıyorum. Hemen altındaki
beyaz harfli bölümler ise size yanıtlarım ve eleştirilerimden oluşacaktır.
Sizin gibi yüce bir kişiliği yine rahatsız etmiş olmaktan dolayı çok üzgünüm ama
ne yapayım!

* * *

Balyoz kararı sonrasında tahliye edilen arkadaşlarımın çoğunun Kara Kuvvetleri
Komutanlığı mensubu olduğu ifade edilerek TSK içinde ayrımcılık yapma,
nifak sokma ve huzur bozmaya yönelik girişimleri kınıyorum.”

Boşuna kınamayın. Son Balyoz kararlarıyla asıl balyoz Deniz Kuvvetleri’nin
başına indirildi. Protesto istifaları birbiri ardına sürüp gidiyor.
Donanma Komutanı, Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı ve öteki amiraller bastı istifayı. Yoksa Deniz Kuvvetleri size bağlı değil mi? Bunun nedenlerini araştırma zahmetine acaba hiç katlandınız mı?

“Verilen yargı kararlarının ihtisas sahipleri tarafından tartışılmasının, sonuçlarının yürütme ve yasama organları tarafından değerlendirilmesinin ve vicdani muhasebesinin yüce milletimiz tarafından yapılmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum.”
Emriniz altındaki yüzlerce komutan düzmece delillerle tutuklanmış, ağır hapis cezalarına çarptırılmış ve siz hâlâ başkalarından ve millettin vicdanından medet umuyorsunuz. Bu olanlarda sizin hiç mi sorumluluğunuz yok Allah aşkına?
Hiç mi rahatsızlık duymuyorsunuz?

* * *

“Son zamanlarda sık sık ‘Neden konuşmuyor’ sorusu ile karşılaşıyorum.
Genelkurmay Başkanı devlet sorumluluğu bulunan, görev ve yetkileri yasalarla belirlenmiş, TSK’nın komutanı ve bir kamu görevlisidir.”

Devlet sorumluluğu herhalde sadece sizde var! Acaba Türk Ordusu’nu tasfiye edenlerde de var mı? Kamu görevlisi olduğunuz doğrudur da Necdet Bey,
siz sıradan bir memur değilsiniz. Zat-ı alinizden hiç kimse darbe yapmanızı
falan beklemiyor. Ordumuzun içine düşürüldüğü duruma bir bakmanız isteniyor.
Sizde galiba bazı şeyleri yanlış algılama durumu var.

“Bir kamu görevlisinin konuşacağı konuyu, yeri, zamanı ve muhataplarını doğru analiz etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle mümkün oldukça konuşmamaya ve gündemde olmamaya gayret sarf ediyorum.”

Aman konuşmayın, aman hükümetinizi rahatsız etmeyin!.. Aman silah arkadaşlarınızın durumunu gündeme getirmeyin, çatlak ses çıkarmayın! Bırakın hükümet istediğini yapsın, Türk Ordusu’yla istediği gibi oynasın, ordumuzun komutanlarını eline geçirdiği yargının kararıyla içeri tıktırsın ama siz köşenizde sessiz kalmayı sürdürün.

  • Aferin size Necdet Bey! Genelkurmay Başkanı dediğiniz işte böyle olmalı.

“Ancak bireysel olarak düşüncelerimi ilgililerle serbestçe paylaştığımın da bilinmesinde yarar görmekteyim”

Kimdir o ilgililer Beyefendi, Tayyip mi, öteki hükümet yetkilileri mi? Makamınızda kabul ettiğiniz Yargıtay Başkanı mı? Onlarla hangi düşüncelerinizi paylaştınız, ne istediniz? Bize bazı kimselerle paylaştığınız değerli düşünceleriz değil, kamuoyu önünde özgürce söylemeniz gereken sözler gerek. Nedir bu suskunluk, amacınız nedir?

* * *

“Mensuplarımızla ilgili yürütülen bütün soruşturma ve davalarla yakından ilgilendiğimi, günlük olarak bilgilendiğimi bilginize sunmak istiyorum. Tutuklu personelimizin ve onların değerli aile bireylerinin acısını ve üzüntüsünü ailemle birlikte hep yüreğimizde hissediyoruz.”

Olmadı Necdet Bey, yine olmadı. İlgilenmek ve günlük olarak bilgilenmek yetmez!
Onların acısını yüreğinizde hissetmek de hafif kalır.

Yüzlerce personeliniz ve emekli komutanlarınız düzmece belgelerle hapishanelerde sürünüyor.

Bugüne kadar onlar ve aileleri için ne yaptınız? Son hapis kararları sonrasında bir tek komutanın eşini veya çocuğunu arayıp üzüntünüzü -eğer üzüldüyseniz- bildirdiniz mi? Belki diyeceksiniz ki “Ekim 2011’de Hasdal hapishanesine gidip onları ziyaret etmiştim.” O günden bu yana köprülerin altından çok sular aktı Necdet Bey, çok şeyler değişti… Üstelik o gün onlara “Hiç merak etmeyin, sakin olun. Sizi kurtaramazsam bu görevden çekip giderim.” demiştiniz. Ne oldu, nasıl oldu da gitmediniz!

“Yüce milletimizin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve onun fedakar mensuplarına karşı daha duyarlı olunmasını rica ediyorum.”
Emredersiniz ama burada da yanılgıya düşüyorsunuz Beyefendi. Bu olaylarda eleştirilen TSK değil, zatı-ı aliniz ve komuta kademenizdir.
Burada duyarlı olması gereken sizsiniz.

Makamınızda oturmuşsunuz, süregelen şu adaletsizlik konusunda ağzınızı bıçak açmıyor. Alt kademeniz, geçmişte önlerinde esas duruşta beklediğiniz komutanlarınız bir gece sabaha karşı apar topar polis baskınlarıyla içeri tıkılmış, sonra hapis cezaları almış ve siz suskun bir biçimde, olanları izlemekle yetiniyorsunuz. Sizi elbette eleştirecekler, hakkınızda kötü sözler söyleyecekler. Bu olay sizin başınıza gelseydi
ne yapardınız? Genelkurmay’ı duyarsızlık ve ilgisizlikle suçlamaz mıydınız?

* * *

Çok Sayın ve Muhterem Necdet Bey, bu mektubumda size açıkça söylüyorum. Siz “İktidarın adamı” olmakla eleştiriliyorsunuz. Bunda haksızlık var mı? Bu nedenle mi suskun kalıyorsunuz?

Unutmayın, her suskunluğunuz karşımıza Tayyip iktidarına bilerek veya bilmeyerek verdiğiniz destek olarak çıkmaktadır.

Artık çok geniş bir kesim “Tayyip’in en büyük şansı Necdet Bey’dir, iyi ki o
varmış” diyor.
Zat-ı aliniz Cumhuriyet Ordusu’nun geleneklerini yıkmak için mi uğraş veriyorsunuz?

  • Laik Cumhuriyet rejimi elden gidiyor,
  • Cumhuriyet’in temel ilkeleri bu iktidar tarafından yok ediliyor.
  • Eğitim, şeriat eğitimine dönüşüyor.
  • Atatürk ders kitaplarından çıkarılıyor.
  • Ulusal bayramlarımızın Türk Milleti tarafından kutlanması bile yasaklandı!

Balyoz’u, hapishanelerde süründürülen silah arkadaşlarınızı falan da bırakalım bir yana, bu gibi durumlara tepki veren Cumhuriyet Ordusu da sayenizde elden gitmek üzere.
Bu olanları herhalde görmüyorsunuz.

İktidarın asker-ordu düşmanı yandaş-yalaka medyası size o övgüleri
boş yere düzmüyor!

Bütün bunlar olurken siz neredesiniz Beyefendi?

Nedir bu suskunluk, nedir bu tepkisizlik, duyarsızlık?

Yoksa siz Lüksemburg Genelkurmay Başkanı mısınız!

Unutmayın, bugün varsınız ama yarın yoksunuz…
Hiç değilse oraya sizden sonra geleceklere böyle örnek olmayın.

Sizi eleştiriyor, suçluyorlarmış!

Ne yapmalarını bekliyordunuz Beyefendi, çok Sayın ve Muhterem Necdet Bey!

Saygılarımla!

Prof.Dr. Nusret H.Fişek’i Anma

Dostlar,

Üstad Fişek‘e ve bu toplantıya emek verenlere şükranla..

Prof. Fişek’in de Cumhuriyet Devrimi’nin bir ürünü olduğunu asla unutmadan!

Sevgi ve saygı ile.
23.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
Nusret Fişek’in 1971’den bu yana öğrencisi

www.ahmetsaltik.net

=========================================

Prof.Dr. Nusret H.Fişek’i Anma

portresi
Halk Sağlığı Önderi

Prof. Dr. Nusret H. Fişek’i
Ölümünün 23. ve
Doğumunun 99. Yıldönümünde
Saygıyla Anıyoruz.
Türk Tabipleri Birliği
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı
Nükleer Tehlikeye Karşı Barış ve Çevre için Sağlıkçılar Derneği (NÜSED)
Sevda Cenap And Müzik Vakfı
Çankaya Belediyesi

Prof.Dr. Nusret Fişek Etkinlikleri

3 Kasım 20133 KASIM 2013

15:00 Panel: Sağlık Sorunlarında Günceller
Kolaylaştırıcı: Prof. Dr. Levent Akın
(Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı)
Ulusal Düzeyde Bulaşıcı Hastalık Sorunlarından Örnekler
Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak
(Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı)

Türkiye’de Kanser Gerçeği
Prof. Dr. Tezer Kutluk
(Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Onkoloji Bilim Dalı)

16:00 Düşünce Ortamı: Yüksek Sesle Söyle
Kolaylaştırıcı: Prof. Dr. A. Gürhan Fişek
Konuşmacılar: Prof. Dr. Erendiz Atasü
Doç. Dr. Tuğrul Katoğlu
Bülent Tanık
Ercan Bölükbaşı

17:15 Ödül Töreni
Prof. Dr. Nusret Fişek Halk Sağlığı Hizmet Ödülü
Çocuğun İnsan Hakları Ödülü
13 Ressama “Çocuk Dostu Belgesi” Verilmesi

17:30 Kokteyl ve “Her Şey Çocuklar İçin” Karma Resim
Sergisi’nin Gezilmesi

18: 00 Barış Dinletisi
Günay Tuskaya (Piyano Resitali)

3 Kasım 2013 Pazar
Yer: Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi
Kennedy Cad. No: 4 Kavaklıdere / Ankara

================================

Üstad Fişek‘e ve bu toplantıya emek verenlere şükranla..

Prof. Fişek’in de Cumhuriyet Devrimi’nin bir ürünü olduğunu asla unutmadan!

Sevgi ve saygı ile.
23.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
Nusret Fişek’in 1971’den bu yana öğrencisi
www.ahmetsaltik.net

90. YILINDA CUMURİYETİ YENİDEN ANLAMAK

 
90. YILINDA CUMURİYETİ YENİDEN ANLAMAK SİMPOZYUMU

Cumhuriyet90 afis (1)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kolay gele arkadaşlar!

AYDINLANMA IŞIĞI SÖNMEYECEK!

Sevgi ve saygı ile.
23.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Fakir BAYKURT.. Ölümünün 14. Yılında Anma

Fakir BAYKURT..

Ölümünün 14. Yılında Anma

FAKİRT BAYKURT _ 14 YILI 2016.jpg

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sevgi ve saygı ile.
23.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Kâbe’ye tepeden bakmak!

Dostlar,

Aşağıdaki ileti Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan‘dan..

Sevgi ve saygı ile.
23.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=====================================

Prof. Dr. D. Ali Ercan

Portresi_gulumseyen

Değerli arkadaşlar,

Mekke’de Kâbe ve Kâbe’nin hemen dibinde Kâbe’ye tepeden bakan
120 katlı Abraj-el-Beyt‘i (evin burçları) görüntüleyen bir fotoğraf var aşağıda.  

Mekke’yi ve Kâbe’yi korumak amacıyla 1780’de inşa edilmiş olan Osmanlı Ecyad Kalesi ve Kale içindeki Osmanlı camisi 2002’de yıktırıldı..
 
Ecyad Kal’ası

Ve Kalenin yerine  600 m yüksekliğindeki bu Dev Otel inşa edildi.
Dünyanın en yüksek saat Kulesi halindeki bu 7 kuleli Otel kompleksinde  ~ 15 bin kişi konaklayabiliyor. 15 milyar dolara (CERN fiyatına!) mal olan Binanın Tepesinde
30 ton ağırlığında hilal biçiminde bir ay* bulunuyor.

Hilalin altında “Allah” yazısı ve onun da altında 46 m X 46 m boyutunda
Dünyanın en büyük saati yer alıyor (made in Germany)

Değerli arkadaşlar,
Bu genel bilgileri sizlerle paylaşıyorum, ama çok kutsal sayılan Kâbe’yi
tepeden aşağıya doğru bakıp seyretmek nasıl bir anlayıştır, onu bilemiyorum…

Sevgilerimle. æ

Otel inşaat halinde iken…
Otelin Kâbe’den görünüşü
File:Abraj-al-Bait-Towers.JPG
*Allah kelimesi İslam öncesinde de Arap lisanında vardı. Örneğin, Muhammedin babasının adı Abd-Allah tır; yani Allah’ın kulu anlamında. Araplar İslamdan önce Ay Tanrısına tapınıyorlar ve Kabeyi ziyaret ediyorlardı. Müslümanların hala Kameri takvimini-
ay takvimini- kullanmaları da bu geleneğin devamıdır.
 

Balbay’ın hapse girmesine neden olan yazı


Balbay’ın hapse girmesine neden olan yazı

Mustafa Balbay’ın ricasını kabul edip bu iletiyi bütün dostlarımıza yolluyoruz.
Umarız bu rica sizler için de geçerli olur.

Mustafa BALBAY’ın kaleminden… 

Balbay_hapiste

KORKTUNUZ !!

CUMHURİYET’TEN korktunuz!..
Kurtuluş Savaşı’ndan korktunuz…
Kurtuluş Savaşını kazandıran Kuvayi Milliye ruhundan korktunuz…
Türk Bayrağı’ndan korktunuz…
İstiklal Marşı’ndan korktunuz…
Bandırma Vapuru’ndan korktunuz…
Samsun’dan korktunuz…
1919’dan korktunuz…
19’Mayıstan korktunuz…
Erzurum Kongresi’nden korktunuz…
Sivas Kongresi’nden korktunuz…
Kadın ve Erkeğin eşit olmasından korktunuz…
Devrim şehidi Kubilay’dan korktunuz…
Türkçe Kuran-ı Kerim’den korktunuz…
GERÇEK İslamiyet’ten korktunuz…
İslam dinini öğrenmekten korktunuz… .
Gerçek İslamı anlamaktan korktunuz…
Türkçe ezandan korktunuz… .
NUTUK’tan korktunuz…
Laik, çağdaş ve özgür TÜRK KADININDAN korktunuz…
Sormaktan korktunuz…
Sorgulamaktan korktunuz…
Hesap sormaktan korktunuz…
Hakkınızı aramaktan korktunuz…
GÖRMEKTEN korktunuz…
DUYMAKTAN korktunuz…
KONUŞMAKTAN korktunuz…
23 Nisan’dan korktunuz…
30 Ağustos’tan korktunuz…
29 Ekim’den korktunuz…
Bağımsız ve şerefli TÜRK YARGISINDAN korktunuz…
ANAYASA MAHKEMESİ’NDEN korktunuz…
Yargıtay’dan korktunuz…
Danıştay’dan korktunuz…
Cumhuriyetçilikten korktunuz…
Milliyetçilikten korktunuz… .
ULUS devlet olmaktan korktunuz…
ÜNİTER devlet yapısından korktunuz…
Halkçılıktan korktunuz…
Devletçilikten korktunuz…
LAİKLİKTEN korktunuz…
İnkılapçılıktan korktunuz…
CUMHURİYET Gazetesi’nden korktunuz…
MİLLİYET’TEN, HÜRRİYET’TEN, SÖZCÜ’DEN, AKŞAM’DAN, KANAL D’ den, STAR TV’den, ULUSAL KANAL’dan, Kanal B’den, Avrasya Televizyonundan (ART) korktunuz…
Anıtkabir’den korktunuz…
Gazilerden korktunuz…
Şehitlerden korktunuz…
Hukuk devletinden korktunuz…
İstiklal Madalyası’ndan korktunuz…
NECİP HABLEMİTOĞLU’NDAN korktunuz…
UĞUR MUMCU’DAN korktunuz…
Ahmet Taner Kışlalı’dan korktunuz…
Milli Egemenlik’ten korktunuz…
Tam bağımsızlıktan korktunuz…
Atatürkçü Düşünce‘den korktunuz…
Atatürkçü Düşünce Derneği’nden korktunuz…
Türk Silahlı Kuvvetlerinden korktunuz…
10 KASIMDAN korktunuz…
Şerefli savcılardan korktunuz…
“Şu Çılgın Türkler”den korktunuz…
CHP’den, DSP’den, MHP’den, Kamer Genç’ten korktunuz…                       

1 MAYIS’TAN korktunuz…
Hakkını arayan İŞÇİDEN korktunuz…
Hesap soran ÇİFTÇİDEN korktunuz…
Yılbaşı kutlamasından korktunuz…
1881’den korktunuz…
Zübeyde Hanım’dan korktunuz…
Emin Çölaşan’dan korktunuz…
Bekir Coşkun’dan korktunuz…
Şehit çocuğunun gözyaşından, Gazimin kopan kolundan korktunuz…
Çağdaş ve dinamik TÜRK GENÇLERİNDEN korktunuz…
Alevilerden korktunuz…
Oktay EKŞİ’den, Yılmaz ÖZDİL’den,Uğur Dündar’dan korktunuz… Hayrettin Karaca ve Muazzez İlmiye Çığ’dan korktunuz…
YARSAV’dan, BAROlardan korktunuz…

Doğrulardan, gerçeklerden korktunuz…
Monşerlerden korktunuz… .
ÖZGÜR İRADEDEN korktunuz…
14 Nisan’dan korktunuz…
İLHAN Selçuk’tan korktunuz…
Engellilerden korktunuz…
CUMHURİYET mitinglerinde güneş altında saatlerce dimdik duran
80 yaşındaki analardan korktunuz…
Necati Doğru’dan korktunuz…
Şapka ve Kıyafet Devrimi’nden korktunuz…
“Atatürk Öldü Biliyor musun?” diye ağlayan minik kız çocuğundan korktunuz…
Atamın içtiği bir kadeh rakıdan korktunuz…
10. YIL MARŞI’NDAN korktunuz…
“Ne Mutlu Türküm Diyene!” demekten korktunuz…

Köy Enstitüleri’nden korktunuz…
Kemal Kılıçdaroğlu’ndan, Murat Karayalçın’dan korktunuz…
Harf Devrimi’nden korktunuz… .
ULUS Gazetesi’nden korktunuz…
ULUSALCI olmaktan korktunuz…
Mustafa MUTLU’dan, Ceviz Kabuğu’ndan, Arena’dan, 32. Gün’den korktunuz…
Ormanlardan, ağaçlardan, akarsulardan, meralardan korktunuz…
Mimar ve Mühendis Odalarından korktunuz…
TÜSİAD’dan korktunuz…
Atatürk Kültür Merkezi’nden korktunuz…
Şerefli gazetecilerden korktunuz…
Vatanın bölünmez bütünlüğünü dile getiren Paşalardan, hakkını arayan subay ve astsubaylardan korktunuz…
Hainleri karın tokluğuna kovalayan uzman çavuşlardan korktunuz…
Başı açık ve namuslu Cumhuriyet kızlarından korktunuz…
“Türkiye laiktir laik kalacak” diye haykıran emeklilerden korktunuz…
Namazını, orucunu ve yardımını GİZLİ yapan gerçek müslümanlardan korktunuz…
Kul hakkına saygı gösterenlerden korktunuz…
“ATATÜRK” diye gülümseyen 1,5 yaşındaki bebekten korktunuz…
ÇANAKKALE Savaşı’ndan korktunuz…
Bahriye Üçok’tan korktunuz…
Mustafa Balbay’dan, Ümit Zileli’den, Sesli Gazete’den korktunuz…
Atatürk resimlerinden, rozetlerinden korktunuz… .
Karga kovalayan sarışın çocuktan korktunuz…
Birlik olup, küsmeden, yılmadan ve boşvermeden 30 dakikasını geleceğine verip SANDIĞA GİDECEK milyonlardan korktunuz…
Sabih KANADOĞLU’NDAN, VURAL Savaş’tan, YEKTA Güngör Özden’den korktunuz… .
Tüm ihanetlerinizi yaşlı ve yorgun gözlerle izleyen dedelerimizden, ninelerimizden korktunuz…
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER’den korktunuz…
Tarafsız ve onurlu vatandaşlardan korktunuz…
Oyunu yani namusunu SATMAYAN yurttaşlardan korktunuz…
Rüşvet yemeden, adam kayırmadan evine EKMEK götüren namuslu memurlardan korktunuz…
Bölücü HOCAEFENDİLERİN ellerini, eteklerini öpmeden sadece
YÜCE ALLAHA kulluk eden milyonlardan korktunuz…
Gaziden korktunuz…
Gazi Mustafa Kemal’den korktunuz…
Gazi Mustafa Kemal’den korktunuz…
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ten korktunuz…
KORKULARINIZDAN KORKTUNUZ!..

============================== 

Ama ne acı ki daha fazla OY, daha fazla PARA, daha fazla İKTİDAR,
daha fazla GÜÇ için YÜCE ALLAHI sömürmekten, kullanmaktan ve
onun adına konuşmaktan KORKMADINIZ!

Unutmayın ki, KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK!
Bu yazıyı okuyan, arkadaşım, anam, babam, teyzem, kardeşim, dostum, büyüğüm, küçüğüm; LÜTFEN yaklaşan seçimler ve bundan sonraki
TÜM SEÇİMLERDE sandığa git ve OYUNU KULLAN… Yağmur, çamur deme… Al eline bir şemsiye, giy botunu ve ailen ile birlikte koş sandığa… Sen de biliyorsun, en çok 30 dakikanı alır. 4-5 yılda bir yapılan seçimler için 30 dakika nedir ki?

Bundan önceki seçim sonuçlarını incelediğinde senin de farkedeceğin gibi HER SEÇİMDE 7-8 MİLYON VATANDAŞ oy kullanmıyor…
Tekrar ediyorum 7-8 MİLYON Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı… Yani nerede ise TEK BAŞINA bir İKTİDAR daha… Belki sen de dönem dönem bu milyonların içinde idin… UNUTMA ki, sandığa atılmayan HER OY “KORKAKLARIN” hanesine gidiyor… Tepki için sandığa gitmiyorum ya da boş atacağım diye bir olay yok… Çünkü tüm bunlar KORKAKLARIN ekmeğine yağ sürüyor… Bu mesajı yazdım çünkü sana İHTİYACIM VAR… İster SAĞ parti, ister SOL parti ya da MERKEZ… Görüşün her ne ise… Ama lütfen
TÜM SEÇİMLERDE SANDIĞA GİT... Rica ediyorum… KORKAKLAR bunu çok iyi biliyor… Bir önceki seçimi hatırla… Neden bazı kesimlerin TATİLE ya da MEMLEKETE gittiği Temmuz ayında oldu seçimler?.. Çünkü o malum 7-8 milyonun rahatını bozmayacağını,
sandığa gitmeyeceğini biliyorlardı… Ve haklı da çıktılar… İşte aslında
EN BÜYÜK DESTEKÇİLERİ biziz… Ve tüm bunlar bizim SUÇUMUZ…

Basit ve küçük bir örnekle senin de tahmin ettiğin gerçeği dile getirmek isterim… Diyelim ki 100 kişi oy kullanacak. Ve bu 100 kişinin tamamının sandığa gittiğini varsayalım… sonuçlar açıklandı… A partisi: 30 oy (%30)… B partisi: 20 oy (%20)… olsun. Ancak bu 100 kişiden 20 kişinin sandığa gitmediğini varsayalım… .(Türkiye’de her seçim olduğu gibi)… Yani seçmen sayısı 80 olsun… A ve B partisine yine aynı sayıda oy geldiğini varsayalım… Bu sefer her şey aynı olduğu halde yeni seçim sonuçları şöyle oluyor; A partisi: %37.5 …… B partisi: %25…. Yani fark giderek açılıyor…Milletvekil i seçimlerinde ise bu fark daha da acı bir boyuta geliyor… %10 barajının etkisi ve sandığa atılmayan ya da boş atılan oylar yüzünden 1 milletvekili çıkarabilen malum zihniyet AYNI OY SAYISI İLE
2-3 milletvekili çıkarıyor…sence bu adil mi?…

Ankara Belediyesi’nde yaşanan skandallar malum. Tüm ülke izliyor…
Ama şunu da unutma; Gökçek’in seçildiği dönemlerde yaklaşık 300 bin (300.000) kişi oy kullanmadı. Tahmin ettiğin gibi bu 300 bin seçmen oy kullansa idi Gökçek ve dolayısıyla skandallar olmayacaktı… Bu durum öbür iller için de geçerli… Ve bu bir seçim başarısı olmadığı halde
şenlik yapıp kutluyorlar…
%10 Seçim barajı olduğu sürece de sandığa atılmayan her oy KORKAKLARA gidecek… Hal böyle iken gerçekten SANA İHTİYACIM VAR…

Bütün hayatımız boyunca Demokrasiye katkımız bütün seçimlerde bir kağıda bastığımız toplam yarım fincan mürekkep… Hepsi bu işte…
O tahta sandığa gitmek zorundayız… Eğer gitmezsek iş için, zamlar için, maaşlar için, özgürlük için, haklar için sesimizi çıkarmaya ya da meydanlara dökülmeye hakkımız bile yok… Çünkü oy kullanmayarak biz SİSTEMİN DIŞINDA kalmıs oluyoruz… Hal böyle olunca tüm yapılanlara ses çıkarmaya da hakkımız olmaz…. Unutma! demokrasilerde OY SENİN NAMUSUNDUR…

Biliyorum, biraz uzun bir yazı oldu ama dedim ya SANA İHTİYACIM VAR..

Senden bir ricam daha olacak…Bu mesajı e-ileti (e-mail) ile dostlarına da göndermeni isterim… Çünkü 1 OY bile ÇOK önemli… Belki senin fikrini değiştiremem ama son sözüm şudur :

  • Artık ağırlığını KOY!

Sevgi ve saygı ile arz ederim.

Mustafa Balbay’ın kaleminden. . .

  • Mustafa Balbay’ın ricasını kabul edip bu iletiyi bütün dostlarımıza yolluyoruz. Umarız bu rica sizler için de geçerli olur.

Sevgi ve saygı ile.
23.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net