Günlük arşivler: 17 Ekim 2013

Atatürkçü Düşünce Akademisi Başlıyor


Dostlar,

ADD Genel Merkezi anlamlı bir etkinliğe daha imza atıyor..

Atatürkçü Düşünce Akademisi..

Dileriz zamanla kurumlaşır ve hem örgüt içi hem de topluma çok gereksinim duyulan temel eğitimleri verir..

Kemalizm doğru ve yeterli öğretildiğinde karşıtlarınca bile içten benimsenebilecek
bir öğreti.

Kemalizm’in = ATATÜRKÇÜLÜĞÜN Özünde;

– anti-emperyalist oluşu,
– aklı ve bilimi rehber edinişi ve
– tam bağımsızlıkçı oluşu..

Bu olguların karşıtlarınca çok rahatsız edici – ürkütücü – insanları uyandırıp özgürleştirici bulunuyor ve yerli işbirlikçiler eliyle her türlü karalama yapılarak engellenmeye çalışılıyor.

Ama boşuna..

  • Kemalizm evensel bir öğreti ve insanığın kurtuluşunun başlıca reçetesi..

Sevgi ve saygı ile.
Yozgat, 17.10.13

Dr. Ahmet Saltık
ADD Bilim – Danışma Kurulu Yazmanı
www.ahmetsaltik.net

=============================================

Atatürkçü Düşünce Akademisi Başlıyor

Atatürk’ün devlet modelinin dayandığı Kemalist ilkelerin ve Atatürkçü dünya görüşünün benimsetilmesi, siyasal birikimin korunarak geliştirilmesi ve yeni kuşaklara aktarılarak geleceğe dönük bir biçimde örgütlenmesi amacıyla başlattığımız
Atatürkçü Düşünce Akademisi, 1-3 Kasım tarihleri arasında Batıkent ADDAhmet Taner Kışlalı Kültür Merkezi’nde yapılacaktır. Buna göre;

Katılım 50 kişiyle sınırlıdır.

Akademi ADD üyelerine ve ADD’ye gönül veren herkese açıktır.
Ancak Akademi eğitimleri sürekli ve il ölçeğinde yapılacağından,
Ankara’da yapılacak eğitime Ankara ve civarından yapılacak başvurulara
öncelik verilecektir.

Akademiye katılacaklara eğitim sonunda katılım belgesi verilecek olup,
bu belge daha sonraki zamanlarda Dernek organlarında görev almak isteyenlere
avantaj sağlayacaktır.

Katılımcılardan hiçbir ücret alınmayacaktır ancak Ankara dışından katılacakların
yol ve konaklama ücretleri dahil her türlü giderleri kendileri veya şubeleri tarafından karşılanacaktır. Ancak katılımcıların öğle yemeği ve ders arası çay-kahve ikramı Dernek Genel Merkezi tarafından sağlanacaktır. Bunun için hiçbir ücret talep edilmeyecektir.

Katılmak isteyenler en geç 30 Ekim 2013 günü saat 17.00’ye dek
ADD Genel Merkezine belgegeçerle veya doğrudan başvuru yapabilirler.
Başvuru sırasında kişilerden ad, adres ve telefon numaralarıyla birlikte Dernek
üye numarası veya üye olmayanlar için referans olan Şubenin onayı istenecektir.

Atatürkçü Düşünce Akademisi eğitiminin yapılacağı yer:

Batıkent ADD, Ahmet Taner Kışlalı Kültür Merkezi
(Yeni Batı Mah. Kaçkar Dağı Sok. No: 2, Batıkent – ANKARA)

Tarih: 1-3 Kasım 2013 (3 gün, eğitim Sabah 9.00’da başlayıp, akşam 18.00’de
sona erecektir.)

Son başvuru: 30 Ekim 2013, saat : 17.00

Dr. Reşit Galip Bunları Hak Etmiyor


Dostlar
,

Eğitimbilimci Sayın Mutafa Gazalcı, belglere dayanarak Dr. Reşit Galip hakkında gerçekleri aşağıdaki yazısında aktarmış. Kalemine sağlık.

Bizzat Başbakan’ın kin ve intikam kokan bir eda ile kamuoyu önünde tarihsel gerçekleri saptırması ve az okuyan / okumayan / seyreden ve duyduğuna inanma eğiliminde olan kitleleri yanlış yönlendirmesi, ayrımcılığa koşullandırması, Sn. Gazalcı’nın nezaketli söylemi ile “ne kadar acı” olmanın ötesinde ayıptır, utanç vericidir, iftiradır ve sözde uğruna anlamsız bir savaş verdikleri dinleri adına da ağır bühtandır..

Hele kendisini savunamayacak bir faninin ardından..

“Türkçe ezan” ın neresi zulümdür??

Arap ülkesinde insanlar Arapça olarak namaza ağrılmaktadır.
Ezan bir çağrıdır, araçtır, kutsallık yüklemek ya aptallıktır ya da kasıtlıdır.
Türk ulsalcılığını Arap milliyetçiliğine kurban eden ümmetçi teslimiyetçiliğin özgüvensizlği, sığlıpı ve zavallılığıdır.

Kafatası ölçümleri..

Tümüyle bilimsel Fizik Antropmetrik çalışmalardır.

Bu tür ölçümler günümüzde de yaygın olarak kullanılmaktadır.
Bu sayede elbise, şapka, ayakkabı, eldiven, bina yükseklikleri, kapılar, merdiven trabzanları, tıp araç – gereçleri, otomotiv…. hemen hemen yaşamın her alanında
bu standartlar istatistik dağılım hesaplarıyla geliştirilmektedir.

Toplumların boy ortalamaları uzadıkça ve bedende organ oranları değiştikçe
standartlar güncellenmektedir. Örn. çene, el ve ayaklar küçülmekte;
gözler ve baş büyümektedir.

Kaldı ki, Arkeolojik buluntularda yapılan Fizik Antropmetrik ölçümler ile
tarihsel zamanlarda farklı ırkların yaşam alanları, göçleri, kaynaşmaları…
inceleme aracıdır.

Tabii bunlar bilimsel bilgilerdir.
Biraz – epey matematik ve muhakeme… ister, zahmetlidir; ezberle olmaz..

Okullarda Arapça, Sier, Fıkıh, Ahlak-Din Kültürü (??!!).. Felsefe – Mantık – Matematik – Yabancı diller – Sanat – Estetik’in önüne geçerse,
böylesi sorgulamayan bağnaz (fanatik) kafalar yetişir.

O kafalar ki; Afganistan’da heykeleri parçalayan anlayıştan daha vahşi
ve ilkel biçimde heykellerin kafaları “Allahu ekber” nidaları eşliğinde kesilir!.

  • Türkiye,
    – insanlık tarihinde ender görülen bir dinci karanlığa ve
    – etnik boğazlaşmaya sürükleniyor..

Başlıca ağır vebal de AKP ve Başbakan RT Erdoğan’ın omuzlarında..

Tarih, Başbakan RT Erdoğan‘ı ne yazık ki bu yönleriyle de kaydedecektir.

***************

Meslektaşımız, gerçek yurtsever ve devrimci, yurt savunmasında tıbbiyeye ara veren 20’li yaşlarında bir öğrenci kahraman, 1933 Üniversite Reformu‘nun mimarı,
Mustafa Kemal Paşa ile Sofra’sında yüzüne cesaretle ve edeple tartışmasını bilen ve
o Büyük Mustafa Kemal ki, kendisindeki cevher farkedilerek Milli Eğitim Bakanı yapılan bir değer… (çoğu lider bu tür davranışlar göstereni aforoz ederdi değil mi!?) olan
Dr. Reşit Galip‘i derin hürmet, şükran ve minnetle anıyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
Yozgat, 17.10.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================

Resit_Galip_jpg

 

Dr. Reşit Galip Bunları Hak Etmiyor..

Mustafa_Gazalci

Mustafa GAZALCI

Atatürkçü Düşünce Derneği
Bilim Danışma Kurulu ve Yazı Kurulu Üyesi

 

 

Başbakan, 8 Ekim 2013 tarihli partisinin grup toplantısında yine esti yağdı.
Gerçekleri çarpıttı. Eski Milli Eğitim Bakanlarından Dr. Reşit Galip’i, “Türkçe ezan zulmünün mimarlarından”, “insanları kafataslarına göre sınıflandıran anlayışı destekleyen sözüm ona bir bilim insanı” olarak tanıttı.

Salondakiler de Başbakan’ın bu sözleri üzerine Dr. Reşit Galip’i yuhaladılar.

***

Kimdir bu “zulümcü”, “kafatasçı” olarak tanıtılan Dr. Reşit Galip, ne yapmıştır?
O’nun kim olduğunu, neler yaptığını anlamak için “Atatürk’ün ‘Fikir Fedaisi’
Dr. Reşit Galip” adlı yapıta bakalım: (*)

. Dr. Reşit Galip; 1893 yılında Rodos’ta doğdu.

. Liseyi İzmir’de okudu,1911’de İstanbul Tıp Fakültesine girdi, öğrenciyken çıkan Balkan ve 1. Dünya Savaşı’na gönüllü olarak katıldı, Kafkasya cephesinde savaştı,
daha sonra İstanbul’a dönerek okulunu bitirip doktor oldu.

. Köycülük Derneği’nde çalıştı, gelişmenin köylerden başlamasını savundu.
Bu yüzden adı “Köycü Galip” e çıktı.

. 1923’te Mersin’de serbest doktorluk yanında, aynı zamanda Türk Ocağı Başkanlığı, Ticaret Lisesinde öğretmenlik yaptı, Mersin gazetesinde başyazılar yazdı.

. 1925’ten sonra üç dönem Aydın Milletvekilliği, iki yıl İstiklal Mahkemesi üyeliği yaptı.

. CHP Genel Yönetim Kurulu üyesi olarak, partinin gençlik, eğitim, Halkevleri, Türkçe çalışmalarını yürüttü.

. Dolmabahçe’deki bir yemekte zamanın Milli Eğitim Bakanını sert bir dille eleştirince, Atatürk, “Yoruldunuz, biraz dinlenin..” diyerek sofradan ayrılmasını istedi.

Dr. Reşit Galip, “Burası sizin değil, milletin sofrasıdır,
herkes gibi benim de oturma hakkım var.” diyerek kalkmadı.

.Bu olaydan kısa bir süre sonra 1932 yılında, Atatürk’ün önerisiyle Milli Eğitim Bakanlığına getirildi. Rahatsızlığı nedeniyle bakanlıkta 11 ay kaldı.

. 1933’te İstanbul Üniversitesi reformunu gerçekleştirdi,
okullarda okunan Andı kaleme aldı.

. Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu çalışmalarına katıldı.

. 1934 yılında daha 41 yaşındayken öldü, öldüğünde cebinden 5 lira çıktı.

***

Dr. Reşit Galip hakkında söylenenler                              :

Atatürk     :

  • “O hem doktordur, hem hukuk doktorudur, hem siyaset doktorudur,
    hem edebiyat doktorudur ve güzel arkadaştır.”

Hasan Âli Yücel: “Sapına kadar devrimciydi…
Bizzat yüzüne tenkit ettiği Atatürk’ün devrimci ruhuna, hayatın her anında sadık kaldı.”

Saffet Arıkan: Dr. Reşit Galip, Cumhuriyet Türkiye’si tarihinde,
adı daima sevgi ve saygı ile anılacak bir devlet ve fikir adamıdır.”

Yunus Nadi: “Dr. Reşit Galip, bir çalışma örneği olarak daima gözlerimizin önünde yaşayacaktır.”

***

Cumhuriyete, dilimize, tarihimize, eğitimimize kısacık yaşamında bunca hizmeti olmuş bir değerin yeni kuşaklara zulümcü, kafatasçı olarak tanıtılması ne kadar acı.

Aslında Cumhuriyet’e, Atatürk’e doğrudan söz söyleyemeyenler,
dolaylı olarak O’nun değerlerlerine saldırıyorlar.

***

  • Andın kaldırıldığı, türbanın devlette, okullarda özgür olduğu gün
    Dr. Reşit Galip de “zulmün mimarı, kafatasçı” olarak tanıtıldı.

Kalıcı olan yalanlar değil, gerçeklerdir.

* Yener Oruç, Atatürk’ün Fikir Fedaisi Dr. Reşit Galip,
Günümüz Gözüyle, Gürer Yayınları, 3. Baskı 2008

“Kurban” gerçekte nedir? Hayvan kesmek dince zorunlu mu??


Dostlar,

Geçen yıl bu sitede yer alan (16.10.12) yazımızı,
güncelliği nedeniyle bu yıl da aynen yayımlıyoruz..

Nice bayramlara..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 14.10.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================

Dostlar,

“Kurban Bayramı” yaklaşıyor..

2-3 milyon dolayında hayvanın da yaşamının sonu!?

Artık kimi tartışmaları serinkanlılıkla yapabilmeliyiz.,,,

Önceki yıllarda da yazmıştık.. Hemen “saldırı” başlıyor kimi çevrelerden :

– “Kurbana saldırdı..” !?

Bir kez semantik olarak (dil-tümce mantığı bakımından) ne denli olanaksız dolayısıyla da anlamsız bir ifade değil mi?

Kurbana nasıl saldırılır ? Olsa olsa onu kesmek için vahşice üzerine abancınca değil mi? Sokaklarda kovalayıp arka bacaklarının kirişlerine satır darbesi ile o güzelim, caanım hayvanları dizüstü çökertmekle … değil mi?

Oysa biz tam tersini yapmaya çabalıyoruz..

Vahşi eylemi ile yüzleşemeynler ise psikolojik savunma mekanizması içinde “projeksiyon” yapıyorlar (suçu karşıya yükleme).

Bu gün sitemize koyduğumuz

“Dünya Gıda Günü, 16 Ekim.. : AÇLIK NEDENLERİ..”

başlıklı yazımızda da yer verdik :

    “Kurban bayramı geliyor.. Aşağıdaki verilere (hayvan varlığımızın nasıl azaldığını ama nüfusumuzun katlandığını gösteren sayılar içeren bir tablo veriyoruz..) göre gene de 3 milyon dolayında kurban kesecek miyiz? Eldekileri de tüketirsek nereye varırız?

Ya da gırtlağımıza dek borçlu iken ithal hayvandan kurban olur mu?

Kurban yalnızca hayvan kesmek anlamında mıdır, yoksa Tanrı’yı hoşnut edecek özverili bir davranışta bulunmak mıdır??”

 

* * * * *
Bize ulaşan bir ileti aşağıda :

* * * * * *
Refhan İrtem (irtemrefhan@gmail.com) yahogroups.com üzerinden bir ileti dağıtmış.

      Ülke şeyhler, şıhlar devleti olmaya giderken, cehaletle beslenen şeriatçı takım partilerde kol gezip tüzüklerinde dini ayıp, günah, haramlarla öğretirken ve hala ezan sesi mikrofonla Arapça tüm alemin kulaklarını sağır edercesine seslendirilirken

kim öğretecek gerçek İslamı?

15 Ekim 2012 18:38 tarihinde osman akgun <ossmanakkgun@gmail.com> yazdı:

Eren Erdem de yazdı :

“Kuran’da söz edilen kurbanın anlamı başka” diyor.

Yaşar Nuri Öztürk de “İslamiyet ilgili yapılanların çoğu yanlış.” diyor.

Ben de akıl ve mantıkla Allahın Kurban kesmeyi farz kıldığına hiçbir zaman inamadım.

Bir canlının canını alarak ibadet olmaz!

Aç insanlara et dağıtılması içinde ulu tanrı “hayvan kesin” demez.

Eğer bu doğru ise aynen et dağıtmak gibi buğday verme,ekmek vermenin de
kurban anlamında değerlendirilmesi gerekir.

İşin doğrusu da yavaş ,yavaş ortaya çıkıyor.

Emevi devrinden bu yana İslamiyet değil;

Emevi kapitalizmi,
– Emevi yağmacılığı ve
– Emevi saldırganlığı

bize İslamiyet olarak sunuldu.

Artık Eren Erdem ve Yaşar Nuri Öztürk gibiler sayesinde gerçek İslamiyeti öğrenmeye çalışalım diyorum.

* * * * * *

Katılmamak olası mı ??

2 yıl önce Kurban bayramının son günü şu dizeleri yazmış ve e-ileti ile paylaşmıştık.. Değişen birşey olmadığından, çok üzgünüm ama hala güncel :

==========================================
Hz. Muhammet’i düşümde gördüm..

Dedi ki;

“Söyle Türkiye’ye, aklını başın alsın..

Kurban demek ille de bir hayvan kesmek değildir.

Çok değer verdiğin bir varlık ögeni, çok değer verdiğin birilerine armağan olarak sunmaktır..

Hayvan sayınız kritik düzeyde. Karnınızı doyuramıyorsunuz. Neden bu duruma geldiğinizi araştırmanız ve akla-bilime uygun çözümler üretmeniz bana en büyük armağandır.

Nasıl ki kişi borç alarak kurban kesemezse, bir ülkenin de dış borçla kurbanlık hayvan ithal etmesi aynı derecede uygunsuzdur.”

Benden aktarması..

Karayollarımızın “kanyollarına” dönüşmesi ve bu yollarda verdiğimiz kurbanlar,
Kurban bayramımızı “çifte kavrulmuş” yapıyor…
Aman yanlış anlaşılmasın; içimiz kavruluyor :

Çare :

1. Nüfus artışını frenlemek; HER AİLEYE 1 ÇOCUK!
2. Demir ve deniz yollarını geliştirmek
3. Bireysel otomobil tutkunluğunu kamçılamaktan vazgeçmek..
4. Bu tür uzuuuuuuuuuuun tatillerin maliyeti üzerinde düşünmek.
5. İnsan yetiştirme düzenimizi gözden geçirmek..
6. İslami kaynakları akıl ve bilim öncülüğünde gözden geçirmek.. İslamda reform artık kaçınılmaz aşamaya geldi.

*******

Kansız ve “mülk” ün temelinin adalet olduğu, Ergenekon vb. kabulü olanaksız zulümlerin yaşanmadığı bir ütopya ülkesinin ütopik bayramını kutlarım.

Ahmet SALTIK
19.11.2010, “Kurban” bayramının 4. ve de son günü, Ankara
==========================================

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Görmez tüm bu olup bitenleri “görür” ve tarihe geçecek bir önderlikle sağduyulu önermelerde bulunabilir mi topluma??

Çok mu hayalciyim yoksa ??

Sevgi ve saygı ile.
16.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Kadim Anadolu’da asayiş berkemal : 2013 Ekim’inin 17’sinde Bir Kurban Bayramının 3. Günü..


Kadim Anadolu topraklarında asayiş berkemal !?
2013 Senesi Ekim Ayının 17’sinde Bir Kurban Bayramının 3. Günü..

Balyoz davası temyiz kararlarını (09.10.13) içimize sindirme olanağımız yok..

Ama caaanım Türkiye, aziiiz mübarek kurban bayramlarından bir tanesini daha,
“birlik ve beraberlik içinde, huzurla” (!?) idrak etmekte..

Necip (Soylu) milletimiz AKP’li belediyelerin ücretsiz – yarı ücretli belediye otobüsleri ile birbirlerine ve de dince kutsal mekânlara ziyaretler eda etmekte ücretsiz otoyollarda ve

“Allah Tayyip’ten razı olsun” buyurmaktalar Tanrı’ya;
dünyanın en pahalı akaryakıtıyla..

Köleleştirildiklerinin ayrında olmaktan çooook uzaklarda..

“Allah Devlete – Millete zeval vermesin” bin yılların duası,
postmodern galata yenik düşmüş görünüyor ne hazin ki..
(http://ahmetsaltik.net/2012/05/03/postmodern-bilim-karabasani-nasil-basetmeli/, 3.5.12)

Cumhuriyetin sosyal politikalarının yoksulluğu yok etme hedefli,
Cumhuriyeti bilhassa kimsesizlerin kimsesi kılma aşkı,
Devletçilik – Halkçılık, “6 Ok” tan birlikte tasfiyede..

Kimi vakıflar kurbanları, derilerini, geri kalanını resmi plakalı araçlarla toplamakta,
sadaka kültürüne bağladıkları müritlere dağıtmakta..

Devlet böyyüklerimiz “bayram iletilerinde” yukarıdaki beylik sözleri etmekteler
hiiiç utanıp sıkılmadan :

  • “birlik ve beraberlik içinde, huzurla” (!?) mübarek bir Kurban Bayramı daha idrak etmekteymişiz.. Bizdeki algı körlüğü neyin nesi, şizofrenik topluma ramak mı kaldı?

Atatürk’ün koltuğunu işgal eden 1 numara ise devletin uçağı ile Hacda..
Suudi Kral’ın daveti gerekçe / gerçek ise (?), bir de uçak yollasaydı bari..
Cumhuriyetimize bu yıl, 90. yılında en ağır darbeler adeta yığıldı?! Rastlantı mı acaba?

“Hedef 2023”.. Artık şifre çözülmüştür..

1923 -38 arası 15 altın yılın rövanşı 2002-17 arasında 15 yılda,
AKP bir seçim daha alırsa tamamlanmış olacaktır hayırlısı ile!

Arta kalan 5-6 yıl ise, kazanılan muazzam ivme ve özgüven ile

ANADOLU FEDERE İSLAM DEVLETİ‘ni inşa etmeye ve
29 Ekim 2023 günü ilan etmeye yetecektir.. Ne büyük keyif!?

Tayyibistan Kralı Recep Tayyip Erdoğanın 70. yaşına yetiştirilmek üzere;
istikamet nurlu, yemyeşil ufuklaradır..

  • Kadim Anadolu topraklarında asayiş berkemal görünmektedir.

Bir yol kazası olmasın diye çooook geniş bir mıntıka temizliği yapılmış,
olası mayınlar Balyozlarla, Ergenekon’dan getirilen ergitilmiş demirlerle temizlenmiştir.

2023′ün nurlu ufukları, Mardin dağının tepesinden Mezopotamya ovaları gibi dümdüz
ve baştan çıkarıcı edasıyla ayaklar altındadır.. Fatih’ini beklemektedir kollarını açmış..

Tarih baba son anda bir aksilik çıkarmazsa..

Göreceğiz!

Sevgi ve saygı ile.
17.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

MAHMUT TANAL..


MAHMUT TANAL..

Görsel

MAHMUT TANAL

Adı duyulmuş olmalıdır. Duymayanlar için yineleyelim.
CHP milletvekilidir.
Başkanı tersine giden partinin Mersin’e giden üyesidir.

Çok önemli bir işin altına imza atmıştır.
Bir toplumun, bir ülkenin çağdaşlar topluluğunda kalabilmesi için gereken
olmazsa olmaz laiklik ilkesini önemsemiştir.

Kamuda türban düzenlemesini Danıştay’a götürmüştür.
12 Eylül (2010) sonrası Danıştay’ının ne karar vereceğini kestirebilsek de,
önemli bir iş yaptığı kesindir. Hiç olmazsa tarihe not düşmüştür.

Herhalde, “Partim yapmıyorsa ben yapayım..” demiştir!

Bu davranışıyla kendi partisinden dişe dokunur destek görmeyen Tanal,
kafalarını ortaçağda unutmuşların boy hedefi olmuştur.

Birisinin bu öfkeli güruha sorması gerekmektedir :

  • Yaptığınızın doğruluğundan kuşku duymuyorsanız; “ne bu şiddet, bu celal?!” 

Mahmut Tanal bu dönemde mangal gibi yürek gerektiren bir iş yapmıştır!
Cumhuriyet Devrimi’ni savunmaya girişmiştir!

Yanında durulmalıdır!…

Ceyhun Balcı
16.10.2013

Vicdan Sustuğunda, Adalet Çoktan Gitmiştir…

Dostlar,

Balyoz davası temyiz kararlarını (09.10.13) içimize sindirme olanağımız yok..

Ama caaanım Türkiye, aziiiz mübarek kurban bayramlarından bir tanesini daha,
“birlik ve beraberlik içinde huzurla” (!?) idrak etmekte..

Necip (Soylu) milletimiz AKP’li belediyelerin ücretsiz – yarı ücretli belediye otobüsleri ile birbirlerine ve de dince kutsal mekanlara ziyaret eda etmekte ve

“Allah Tayyip’ten razı olsun” buyurmaktalar Tanrı’ya,
köleleştirildiklerinin ayrında olmaktan çooook uzaklarda..
“Allah Devlete Millete zeval vermesin” bin yılların duası,
postmodern galata yenik düşmüştür ne hazin ki..

Cumhuriyetin sosyal politikalarının yoksulluğu yok etme hedefli,
Cumhuriyeti bilhassa kimsesizlerin kimsesi kılma aşkı,
Devletçilik – Halkçılık, 6 Ok’tan birlikte tasfiyede..

Kimi vakıflar kurbanları, derilerini, geri kalanını resmi plakalı araçlarla toplamakta, sadaka kültürüne bağladıkları müritlere dağıtmaktadırlar.

Devlet böyyüklerimiz “bayram iletilerinde” bu beylik sözleri etmekteler hiiiç utanıp sıkılmadan..

1 numara ise devletin uçağı ile Hacda..
Suudi Kral’ın daveti gerekçe ise (?), bir de uçak yollasaydı bari..
Cumhuriyetimiz bu yıl 90. yılında ve en ağır darbeler adeta bu yıla yığıldı?!
Hedef 2023.. Artık şifre çözülmüştür..

1923 -38 arası 15 altın yılın rövanşı 2002-17 arasında 15 yılda ,
AKP bir seçim daha kazanırsa tamamlanmış olacaktır hayırlısı ile!

Arta kalan 5-6 yıl ise, kazanılan muazzam ivme ve özgüven ile

ANADOLU FEDERE İSLAM DEVLETİ‘ni inşa etmeye ve
29 Ekim 2023 günü ilan etmeye yetecektir..

Tayyibistan Kralı Recep Tayyip Erdoğan‘ın 70. yaşına yetiştirilmek üzere..
İstikamet nurlu yeşil ufuklardır..

  • Kadim Anadolu topraklarında asayiş berkemal görünmektedir.

Bir yol kazası olmasın diye çooook geniş bir mıntıka temizliği yapılmış,
olası mayınlar temizlenmiştir.

2023’ün nurlu ufukları, Mardin dağının tepesinden Mezopotamya ovaları gibi dümdüz ve baştan çıkarıcı biçimde ayaklar altındadır..

Tarih baba son anda bir aksilik çıkarmazsa..

Göreceğiz!

Sevgi ve saygı ile.
17.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

Vicdan Sustuğunda, Adalet Çoktan Gitmiştir…

Basin_one_egilmesinBekir COŞKUN

Balyoz kararları açıklandığı gün, Genelkurmay Başkanı Özel Paşa gittiği yurtdışında cami gezdi…

“Kubbeler miğfer, camiler kışla, minareler süngü” olunca…
Askeri ziyaret sayılır… Teçhizatı kuşan çık…

Balyoz kararı açıklandı aynı gün… “Darbedir” dediler…

2003 yılında darbe planladılarsa…
2004, 2005, 2006…
Darbeden ses yok…
2007, 2008, 2009…
(………)
2010 yılında imamlar farkına vardı…
Darbecileri toparlayıp hapishaneye kapattılar, mahkeme de “özel” idi, karar verdi:
Darbe bu… Kimse darbecilere sormadı bile:
“Yedi sene ne yaptınız, salak mısınız?..”

Sıra geldi Yargıtay aşamasına… Davaya bakan daire de “özel” idi…
Tümü AKP’nin “Yargının yeniden yapılandırılması” operasyonu ile
oraya getirilen üyelerden… Tarafsızlar yani…
Apo’ya “Sayın Öcalan” denilmesinin suç olmadığına karar verenler…
Türk ordusunun subayları evlerinden toplatılırken,
bir kararla Hizbullah terör örgütünün katillerini serbest bırakan daire…
Ve kararı onayladılar…

Atatürk ordusunun tasfiyesidir...
İnanmıyorsan, eş zamanda olanlara bak:

Okullarda andın kaldırılıp,
Devlete türbanın sokulduğu güne denk gelir…


“İğne ile işler gibi işledik, bugüne kadar getirdik, taşı gediğine koyana kadar korkmadan gideceğiz.”
 dediği gündür aynı zamanda… Yine aynı gündür;
yurtdışına gitmiş, camiye bakıyor özel olarak, iyi yapmışlar mı?..

Ve aynı gündü yine…
Küçük kız, Yargıtay ile Genelkurmay arasındaki kaldırımlarda yere düşmüş annesinin elini bırakmış, Genelkurmay’ın demir parmaklıklarına koşup sarılmıştı…
Yanaklarında yaşlar, eksik minik dişi ile bağırdı…
“Baba…”
Duydun mu Türkiye?..

Duyamazsın…
Vicdan bittiğinde…
Adalet çoktan gitmiştir…

(Cumhuriyet, 11.10.13)