Günlük arşivler: 2 Ekim 2013

Kocasakal’dan ‘paket’ değerlendirmesi


Kocasakal’dan ‘paket’ değerlendirmesi :

  • İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasal;
    AKP Hükümeti’nin demokratikleşme adıyla Cumhuriyetin temeline dinamit koyduğunu söyledi. Açılım paketini Ulusal Kanal’a değerlendiren Kocasakal hukuk, yargı ve polisin hükümetin güdümüne girmesinin meşrulaştırıldığına dikkat çekti.

Kocasakal'dan 'paket' değerlendirmesi

İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasal,
AKP Hükümeti’nin demokratikleşme iddialarını bu sözlerle değerlendirdi.

Açılım paketini Ulusal Kanal’a yorumlayan Kocasakal,
amacın cumhuriyetle hesaplaşmak olduğunu söyledi.

Kocasakal, “Cumhuriyetin temeline dinamit” koyulduğunu vurguladı.

Pakete göre, bundan sonra hakim, savcı ve polisler de siyasal parti üyesi olabilecek.

Peki, bu düzenleme ne anlama geliyor?

Kocasakal; bu meslek gruplarının siyasal etkilerden bağımsız hareket edebilmesi gerektiğine dikkat çekti.

ulusalkanal.com.tr

http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/kocasakaldan-paket-degerlendirmesi-h15902.html

Doğu PERİNÇEK : “Tarihsel adlara dönelim” tuzağı


“Tarihsel adlara dönelim” tuzağı

portresi_bayrakli

Doğu PERİNÇEK

Hata yapmak iyidir. Mikrop kapmak gibidir. Aşılanırsınız ve vücut o mikroba direnç kazanır.

Biz de İşçi Partisi olarak 1989 yılında bugün CHP’nin işlediği hatayı yaptık. “Şehir, kasaba ve köylerde, halk istiyorsa tarihsel adları geri getirelim” dedik. Enine boyuna ölçüp biçmemişiz. Birkaç yıl içinde yanlışımızı gördük ve Genel Kurultayımızda özeleştiri yaptık.


Göktanrı Zeus olsun

AKP-CHP-BDP ortaklığı, “Tunceli’yi Dersim yapacağız” diyor.

Devamı var:

– Saimbeyli, Haçin olsun!

– Tufanbeyli, Mağra olsun!

– Kemaliye, Eğin olsun!

– Gazipaşa, Selinti olsun!

– Mustafa Kemal Paşa, Kirmasti olsun!

– Kemalpaşa, Nif olsun!

– Süleymanlı, Zeytun olsun!

– Elazığ, Mamüretül Aziz olsun!

– Adıyaman, Hüsnümansur olsun!

– Kırklareli, Kırıkkilise olsun!

– Tekirdağ, Tekfurdağı olsun!

– İzmir, Smyrna olsun!

– İznik, Nikea olsun!

– Diyarbakır, Amed olsun!

– Konya, İkonion olsun!

– Gelibolu, Kallipolis olsun!

– Göktanrı, Zeus olsun!

“Ne fark eder, olsun” diyenler var.

Ama fark ediyor!

Kutuplar dışında

Selçuklu ve Osmanlı dönemindeki ad değişikliklerini bir kenara bırakalım.
Türkçemiz, Polis’leri (şehir) Bolu yapmış, İkonion’u Konya yapmış. Dili öyle dönüyor.

Türkiye’ye özgü değil bu. Kutuplar dışında, dünyanın her yerinde bugün yaşayan halklar, birkaç bin yıl önce orada değillerdi. Yeni gelenler, dillerini de getirmişler.
Eski isimler, yenilere karışmış. Toprağı kazın, her katmandan daha eski isim çıkar.

Cumhuriyetin mührü

Cumhuriyet dönemindeki ad değişikliklerine gelince, burada olay,
Cumhuriyet Devriminin kendi mührünü vurmasıdır.

Bazı isim değişiklikleri doğrudan padişahlık rejimini hedef alır.

Cumhuriyet, Sultan Abdülaziz’in adını taşıyan Mamüretül Aziz’i Elazığ,
yani Azık Eli yapmıştır.

Feodal çağrışımları olan Diyarbekir’i Diyarbakır, Hüsnümansur’u Adıyaman yapmıştır.

Bazı beldelerin isimleri, emperyalizmin kışkırttığı Ermeni isyanlarının
olumsuz anıları nedeniyle değiştirilmiştir.

Tunceli Cumhuriyettir Dersim ise ağalık ve şeyhlik

Dersim adı ise yüzlerce yıllık şeyh ve mütegallibe kurumlaşması nedeniyle
13 Ocak 1936 günlü Tunceli Yasası‘yla değiştirilmiştir.

O zaman Başbakan olan İnönü, Tunceli Yasası’nın amacını Meclis kürsüsünden
şöyle açıkladı:

“Kendilerini birtakım ağaların ve mütegallibenin nüfuz tesirlerinden korumaya muktedir olmayan cahil ve zavallı halkı hükümet cihazlarıyla korumak” (TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 5, İçtima 1, c.7, s.1, sıra sayısı 58’den aktaran Doğu Perinçek, Kemalist Devrim – 7 Toprak Ağalığı ve Kürt Sorunu, Kaynak Yayınları, 4. basım, Nisan 2010, s.115).

Tunceli, Cumhuriyetin kuracağı toplumun ismidir. Ağalıktan, şeyhlikten, mütegallibeden, eşkıyalıktan, aşiretler arası kanlı boğazlaşmalardan kurtulma hedefinin ismidir.

Tek hatırlatma yeter:

Dersim’de kadın saçından sürüklenirdi.

Tunceli’nin çağdaş kadını Munzur çayında yüzüyor.

Lütfen önünüze bakınız

Tunceli, Cumhuriyettir.

Bu Dersim girişimi, basit ad değiştirme değildir, tuzağa gidiyoruz.

Tayyip Erdoğanların, Fethullah Gülenlerin nasıl bir toplum kurduklarını görüyoruz, yaşıyoruz.

  • Dersim harekâtı, karşıdevrimin çok önemli bir girişimidir.

Nereden nereye geldik, görüyorsunuz!

Bu köleleşme, bu cariyeleşme, bu zavallılaşma, bu bölünme süreci devam etsin diyorsanız, Dersim’den iyi isim bulamazsınız!

O zaman vurun Tunceli’ye, vurun Atatürk’e!

Ve devamına da hazır olun!

Konstantinopolis’ten daha güzel metropol ismi var mı?

“Yes” deyin be annem, çorap söküğü gibi gitsin!

(http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/dogu-perincek/25552-tarihsel-adlara-donelim-tuzagi.html, 25.9.13)

Şahin MENGÜ : Açın Şu Arşivleri!


Açın Şu Arşivleri!

portres_yakisikli
Av. Şahin MENGÜ

AKP, ertelenmezse bu gün (30.9.13) yeni demokrasi paketini açıklayacak. Bu pakette ne olduğu basına sızdırılan haberlerden öğrenildi.

 

Bu demokratikleşme paketinin içindekilerden biri de Tunceli’nin adının Dersim olarak değiştirilmesidir.

Tunceli’nin sorunu sadece ismi midir?
Tunceli ismi “Dersim” olarak değişince o bölge insanın sorunları mı çözülecektir?

TUİK rakamlarına göre, Tunceli göç vermemiş olsaydı, bugün için nüfusu 300 bin ila 350 bin arasında olacaktı.

Tunceli’nin bugün nüfusu 96 bin dolayında olduğuna göre, iki buçuk Tunceli daha ülkenin çeşitli bölgelerinde, ağırlıklı olarak da batı bölgelerinde yaşamaktadır.

Tunceli, okuryazar oranın en yüksek olduğu illerden biridir. Bu da verilen göçün,
yatırım eksikliği nedeniyle, ekonomik imkânsızlıklardan kaynaklandığını göstermektedir.

Yani Tunceli halkının sorunu, ilin adının “Dersim” olup olmamasından çok
sosyo-ekonomiktir.

Devletin orada asıl yapması gereken, ilin, bölgenin ekonomik ve sosyal sorunlarının çözmektir.

Bu ad değişikliğini savunan, emperyalizmin uşakları numaralı Cumhuriyetçiler,
Atatürk düşmanları ve bölücüler bu konuya hiç temas etmezler.

Bu basit bir ad değişikliği istemi değildir. Bu, Sevr’i yaşama geçirmenin
yolunu açmaktır.

O tarihte adı “Dersim” olan bölgede (Orası sadece Tunceli değildir) emperyalistler, ayrılıkçı ve Türk düşmanı feodal beyleri kullanmışlardır.

Devlet olmanın gereğini yapan genç Cumhuriyet bu isyanı bastırmıştır.

Atatürk’ün koyduğu Tunceli adını, feodaliteyi, gericiliği çağrıştıran
“Dersime” çevirmeğe çalışanlar, insan aklının pek de kabul edemeyeceği bir tezi, “orada, devletin halkı tahrik ederek isyan çıkarttığını ve bundan sonrada kendi halkını katlettiğini” ileri sürmektedirler.

Artık Türkiye’nin siyasal istismara açık bu sorunu aydınlatması gerekiyor.
Eğer gerçekten, devlet önce halkını kışkırtıp, sonrada orada katliam yaptıysa
bu ortaya çıkartılmalıdır.

Ama feodal beyler, özellikle İngilizlerin tahrikiyle isyan etmişlerse,
bunun da bilinmesi gerekiyor ki, bazı şarlatanlar bir daha bu konuyu
istismar edemesinler.

Bunun için bazı numaralı cumhuriyetçilerin ileri sürdüğü gibi, bugüne kadar ortaya çıkan belgeler yeterlidir, bir araştırmaya gerek yoktur, elimizde tanık ifadeleri vardır gibi, safsataya kulak asmadan çok ciddi bir bilimsel araştırmaya gereksinim vardır.

Arşivler açılsın bu konu bilim adamlarının incelemesine sunulsun deyince, bölücüler, numaralı cumhuriyetçiler aynen sözde Ermeni soykırımı iddialarında olduğu gibi, gerçeklerin ortaya çıkmasından korktukları için buna şiddetle karşı çıkmaktadırlar.

Yapılması gereken şey, Türk ve yabancı bilim adamlarından oluşacak bir bilim kurulu kurup, Devletin bütün arşivlerinin yanında, bu bölgede daima çıkarlarını kovalayan, İngiliz, Fransız, ABD ve Rus arşivlerine de girilerek, çapraz incelemeyle ciddi bir rapor hazırlanmasıdır.

İşte o zaman isyanın, devletin, katliam yapmak için yöre halkını tahrik etmesi sonucu mu çıktığı; yoksa bölgede eskiden beri bir Kürt devletinin kurulmasında yararı olan emperyalistler tarafından mı çıkartıldığı anlaşılır.

Olayın tanıkları elbet de önemlidir.
Ama tanık, gerek hukukta ve gerekse sosyal olaylarda en tehlikeli ve zayıf delildir.
Tanık beyanlarının yazılı, delillerle doğrulanması gerekir.
1938’de on yaşında olan bir insan 2012’de 84; yirmi yaşında olan ise 94 yaşındadır.
Açıklamalarına saygı duyulur ama, bilimsel bir araştırma için tek dayanak olarak kabul edilemez.

  • CHP’nin yapması gereken, AKP’nin peşine takılarak Cumhuriyet düşmanlarına destek anlamında bir yasa teklifi vermek değildir.

CHP’nin yapması gereken; Türk ve yabancı bilim adamlarından oluşacak bir komisyon kurulup, Devletin bütün arşivlerinin yanında, İngiliz, Fransız, ABD ve Rus arşivlerine de girilerek ciddi bir rapor hazırlanmasını istemek olmalıdır.

İktidar buna yanaşmazsa, ki gerçeklerin ortaya çıkmasından korktukları için buna yanaşmayacaklardır, CHP finansmanını bulup, bu araştırmayı kendisi yaptırmalıdır.

Şahin Mengü
http://sahinmengu.blogspot.com/2013/09/acin-su-arsivleri.html, 29.9.13

AKP’nin RTE’si / RTE’nin AKP’sinin “AÇILIM PAKETİ” Neye Hizmet Ediyor??


AKP’nin RTE’si / RTE’nin AKP’sinin “AÇILIM PAKETİ” Neye Hizmet Ediyor??

Sözde “açılım paketi” hangi demokratikleşmeye hizmet ediyor?

Bu cinayetlerin hesabı nasıl sorulacak?
Polise saldırarak mı öldüler sahiden ??

Pakette bu kanlı sayfaların yaralarını saracak ve benzerlerini önleyecek hangi adım var??

Slide1 Slide2

Zindanlarda tutsak – rehin alınanlar ne oldu??

Onları orada çürümeye mi terk ediyorsunuz AKP’nin RTE’si / RTE’nin AKP’si?

Topluma da unutturmay mı tasarlıyorsunuz AKP’nin RTE’si / RTE’nin AKP’si?

Paketiniz aslında ayak bağlarınızın da çözüldüğünün kanıtı..

Lime lime dökülüyorsunuz..

Halka doğru söylemiyorsunuz..

Suriye tezkeresi için kimyasal silah riskini ileri sürüyorsunuz..

Bu davranış yavuz hırsız örneğidir.

Eldeki veriler kimyasalların Suriyeli isyancılara Türkiye’den gönderildiği yönünde..

Bu komplo “yarın” net olarak kanıtlanırsa ne yapacaksınız??

Musa_kart_cizimi_2.10.13

Yalanlarınızda boğulacaksınız..

Bu dünyada da Tanrı katında da..

İnsanlık suçu işlemektesiniz,
bütün uyarılar boşuna ne yazık ki..

Dolayısıyla ağırlaşan -yasal- faturanızın altında ezileceksiniz..

Böyle giderseniz sizi hiç kimse kurtaramayacak..

Türk Ulusunun ve hukukunun
yüce merhameti
bile..

 

Sevgi ve saygı ile.
02.10.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

‘Çılgın Türk’ Turgut Özakman Başbakan’a dersini vermişti!


‘Çılgın Türk’ Turgut Özakman Başbakan’a dersini vermişti!

portresi

Uğur DÜNDAR

Cumhuriyet’i en iyi anlatan tarihçi-yazar Turgut Özakman, Dündar’a verdiği
o son söyleşide “Doğru, gerçek tarihimizi öğrenelim, hakikate ihanet etmeyelim” demişti

Sev­gi­li okur­la­rım,

Baş­ba­kan Er­do­ğa­n’­ın, Cum­hu­ri­ye­t’­in baş­lan­gıç yıl­la­rın­da örü­len de­mir­yo­lu ağ­la­rı ile
10. Yıl Mar­şı­’nın ru­hu­na yö­ne­lik kü­çüm­se­yi­ci söz­le­ri, ta­rih bil­gi­si­nin ne ka­dar za­yıf
ol­du­ğu­nu or­ta­ya çı­kar­mış­tı.

Baş­ba­ka­n’­a tep­ki­ler yo­ğun­la­şın­ca “Cum­hu­ri­ye­t’­i en iyi an­la­tan ya­za­r” ola­rak ta­nı­dı­ğım
Tur­gut Özak­ma­n’­la, “Türk Mu­ci­ze­si­” ko­nu­lu bir söyleşi yap­mış­tım.

Çün­kü “Şu Çıl­gın Türk­le­r” in ya­za­rı Özak­man, Ulu­sal Kur­tu­luş Sa­va­şı ve Cum­hu­ri­ye­t’i­mi­zin baş­lan­gıç dö­ne­mi­ni des­tan­sı üs­lup­la ge­le­cek ku­şak­la­ra ak­ta­ran say­gın bir
ta­rih araş­tır­ma­cı­sıy­dı.

İş­te Cu­mar­te­si (AS : 28 Eylül 2013) gü­nü yitirdi­ği­miz Özak­ma­n’­ın Baş­ba­ka­n’­a ta­rih der­si ver­di­ği o söyleşiden kimi bö­lüm­ler:

portre_koltukta
UĞUR DÜN­DAR (UD):

Sa­yın Özak­man, Cum­hu­ri­ye­t’­in bor­ca bat­mış bir mi­ras dev­ral­dı­ğı­nı bi­li­yo­ruz. Bu mi­ras­la il­gi­li ola­rak ay­rın­tı­lı bil­gi ve­rir mi­si­niz?

 

TUR­GUT ÖZAK­MAN (TÖ): O dö­ne­min fo­toğ­ra­fı şöy­le:

Ka­nu­ni dö­ne­min­de­ki dev­let, 300 yıl ge­ri­de kal­mış. Kaç za­man­dır ya­rı sö­mür­ge ha­lin­de, güç­süz bir dev­let söz ko­nu­su. İda­ri, eko­no­mik, ma­li ve hu­ku­ki ka­pi­tü­las­yon­lar sü­rü­yor.

Halk yurt­taş de­ğil, pa­di­şa­hın ku­lu.
İl­kel bir ta­rım top­lu­mu, if­las et­miş bir ma­li­ye.
Bü­yük bir dış borç, ya­rı ölü bir eko­no­mi. Cı­lız, kü­çük bir sa­na­yi.
Ağır sa­na­yi ne­re­dey­se sı­fır.

  • Ki­şi ba­şı­na dü­şen mil­li ge­lir, yalnızca 4 li­ra.

Pen­ce­re ca­mı bi­le it­hal edi­lir du­rum­da. Şe­ker de it­hal edi­li­yor.
Ana­do­lu buğ­da­yı İs­tan­bu­l’­a ta­şı­na­ma­dı­ğı için, buğ­day Rus­ya­’dan alı­nı­yor.
Ül­ke­de 40 bin kö­ye kar­şı­lık ebe sa­yı­sı 200 ka­dar… 0-2 yaş gru­bu ço­cuk­lar­da ölüm ora­nı %60. Bü­tün im­pa­ra­tor­luk­ta sa­de­ce 158 or­ta­okul ve li­se, bir ta­ne de med­re­se uzan­tı­sı bir üni­ver­si­te var (AS : İstanbul Darülfünunu 1933’te Atatürk’ün Milli Eğitim Bakanı
Dr. Reşit Galip
‘in de büyük çabasılya çağdaşlaştırılarak İstanbul Üniversitesi’ne dönüştürüldü.. )
. Ana­do­lu, çağ­dı­şı il­kel med­re­se­le­rin elin­de.
Tüm li­se­ler­de oku­yan kız öğ­ren­ci sa­yı­sı 230…

UD: Ka­dın­la­rı­n du­rum­u na­sıl?

TÖ: Gü­zel bir so­ru. O dö­nem­de bü­tün te­mel mes­lek­ler er­kek­le­rin te­ke­lin­de.
Ka­dı­nın seç­me-se­çil­me hak­kı yok, ya­ni yurt­taş sa­yıl­mı­yor.
Ka­dın­la­rın top­lum­sal ha­yat­la­rı ve hak­la­rı da yok.
Çok zo­run­lu hal­ler­de so­ka­ğa an­cak çar­şaf ve pe­çey­le çı­ka­bi­li­yor.
Okur-ya­zar ora­nı er­kek­ler­de %7, ka­dın­lar­da ise bin­de 4…
Tüm ya­sa­lar, ça­ğın ge­rek­le­ri­nin ge­ri­sin­de.
Ül­ke bir­çok alan­da or­ta­ça­ğı, or­ta­çağ il­kel­li­ği­ni ve bas­kı­sı­nı ya­şı­yor.
Cum­hu­ri­ye­tin dev­ral­dı­ğı mi­ras, iş­te bu­dur.

UD: Cum­hu­ri­ye­tin te­mel ide­ali­ni de an­la­tır mı­sı­nız?

TÖ: Cum­hu­ri­ye­tin te­mel ide­ali, “çağ­daş­laş­ma­” di­ye özet­le­ne­bi­lir.
Cum­hu­ri­ye­ti ku­ran ata­la­rı­mız, or­ta­ça­ğı yen­me­dik­çe ay­dın­lan­ma, ge­liş­me ve kur­tu­luş ola­ma­ya­ca­ğı­nı çok iyi id­rak et­miş­ler­di. Dur­mak­sı­zın ola­ğa­nüs­tü bir tem­poy­la ça­lış­mış­lardır.

UD: En doğ­ru bil­gi­le­re sa­hip bir ta­rih araş­tır­ma­cı­sı-ya­zar ola­rak de­mir­yol­la­rı ko­nu­sun­da ne­ler ya­pıl­dı­ğı­nı an­la­tır mı­sı­nız?

TÖ: Cum­hu­ri­ye­tin en bü­yük ba­şa­rı­la­rın­dan bi­ri, de­mir­yol­la­rı ko­nu­sun­da­dır.
Cum­hu­ri­yet ilan edil­di­ğin­de, mi­sak-ı mil­li sı­nır­la­rı için­de­ki de­mir­yol­la­rı­nın uzun­lu­ğu,
4559 k­m i­di. Bu de­mir­yol­la­rı­nı Al­man, İn­gi­liz ve Fran­sız şir­ket­le­ri iş­le­ti­yor­du.
Ma­ki­nist­ler Rum ve Er­me­ni idi. İş­let­me di­li Fran­sız­ca’y­dı. De­mir­yol­cu­luk Türk­le­re
ka­pa­lıy­dı. Mil­li Mü­ca­de­le­’de bu ma­ki­nist­ler, si­lah zo­ru ile ça­lış­tı­rıl­mış­tır.
Sa­kar­ya Sa­va­şı baş­la­ma­dan ön­ce bir­kaç Türk ma­ki­nist ye­tiş­ti­ril­di. Ağır top­lar Kar­s’­tan
Af­yo­n’­a 3 ay­da ge­ti­ri­le­bil­di. Ela­zı­ğ’­dan kı­rık bir uçak, An­ka­ra­’ya an­cak 2 ay­da
ulaş­tı­rı­la­bil­di. Do­ğu­ya da, gü­ne­ye de de­mir­yo­lu yok­tu.

UD: Ata­türk ve ar­ka­daş­la­rı­nın bu alan­da­ki ham­le­le­ri neydi?

TÖ:

  • Cum­hu­ri­yet yö­ne­ti­mi ilk 15 yıl için­de, 4559 k­m’­lik de­mir­yo­lu­nu,
    Hay­dar­pa­şa ve İz­mir li­man şir­ket­le­riy­le bir­lik­te sa­tın al­dı.

De­mir­yol­cu ye­tiş­tir­mek için okul kur­du. Bu ko­nu­da­ki bi­rin­ci bü­yük ba­şa­rı bun­lar­dır.
Böy­le­ce de­mir­yol­la­rı mil­le­tin ol­du. Ger­çek de­mir­yol­cu­lar, de­mir­yol­la­rın­dan söz eder­ken göz­le­ri ya­şa­rır.

İkin­ci bü­yük ba­şa­rı ise, de­mir­yo­lu ya­pı­mı­dır. De­mir­yo­lu An­ka­ra ve Ulu­kış­la­’da so­na
eri­yor­du. De­mir­yol­la­rı 1927’de Kay­se­ri, 1930’da Si­vas, 1931’de Ma­lat­ya, 1933’de Niğ­de, 1934’te Ela­zığ, 1935’te Di­yar­ba­kır, 1939’da, Er­zu­ru­m’­a ulaş­tı. Bun­la­rın her bi­ri bir
des­tan­dır. Ül­ke­nin ku­ze­yi ile gü­ne­yi, do­ğu­su ile ba­tı­sı bir­bi­ri­ne de­mir­yol­la­rıy­la bağ­lan­dı.
Ana­do­lu ger­çek­ten de­mir ağ­lar­la örül­dü. Ül­ke bü­tün­lü­ğü sağ­lan­dı. Türk­le­ri Ana­do­lu­’dan uzak­laş­tır­mak is­te­yen­le­re kar­şı cum­hu­ri­yet de­mir­den te­mel­ler at­tı. 1940 yı­lı­na dek ya­pı­lan de­mir­yol­la­rı­nın uzun­lu­ğu 3208 ki­lo­met­re­dir.

Atatürk tipi kalkınma dünyaya örnek oldu

UD: O dö­nem­de ya­pı­lan fab­ri­ka­lar hak­kın­da da bil­gi ve­rir mi­si­niz?

TÖ: Fab­ri­ka­lar den­ge­li bir şe­kil­de Ana­do­lu­’ya ya­yıl­dı. An­ka­ra ve İs­tan­bu­l’­da top­lan­ma­dı. Bun­lar­dan bi­ri­ni an­la­ta­yım. Ya­ban­cı eko­no­mi­ci­ler, bu fab­ri­ka­la­ra “A­ta­türk ti­pi fab­ri­ka­” di­yor­lar­dı. Çün­kü yalnızca fab­ri­ka ya­pıl­mı­yor. Fab­ri­ka ile bir­lik­te iş­çi ve me­mur loj­man­la­rı, kreş, re­vir, ye­mek­ha­ne, lo­kan­ta-ga­zi­no, kon­fe­rans-ti­yat­ro sa­lo­nu ve spor alan­la­rı ya­pı­lı­yor. Eğer ya­kın­da il­ko­kul yok­sa, okul da ya­pı­lı­yor. Top­lan­tı­lar, pik­nik, spor kar­şı­laş­ma­la­rı
dü­zen­le­ni­yor. Film­ler gös­te­ri­li­yor, ti­yat­ro grup­la­rı ge­li­yor.

Ata­türk ti­pi kal­kın­ma, iki ayak­lı bir kal­kın­ma ti­pi­dir. Bir bi­lim ada­mı­nın de­yi­şi ile top­ye­kun kal­kın­ma­dır.

Bi­rin­ci ayakmad­di kal­kın­ma (fab­ri­ka­lar, köp­rü­ler, yol­lar vb)

İkin­ci ayak ise sos­yo-kül­tü­rel kal­kın­ma­dır. (Eği­tim, sa­nat, spor, me­de­ni gerekler vb.)

UD: Kal­kın­ma hı­zı­mız­la il­gi­li ra­kam­lar ne dü­zey­dey­di?

TÖ: Kal­kın­ma hı­zı­mız, 1923-38 ara­sın­da or­ta­la­ma %10’du.
Sa­na­yi­leş­me hı­zı­mız ise %19’du. Bu dün­ya re­ko­ru­dur.
Sa­na­yi­leş­mede Ja­pon­ya­’dan ön­de gi­di­yor­duk.

UD: İlk de­ni­zal­tı in­şa­sı­na da baş­lan­dı…

TÖ: Evet, ilk de­ni­zal­tı­mı­zın omur­ga­sı, 1937’de İs­tan­bu­l’­da­ki Taş­kı­zak Ter­sa­ne­si­’n­de
kı­za­ğa ko­nul­du. Cum­hu­ri­yet ta­ri­hi­ni iyi bi­lir­sek, bir­çok tar­tış­ma ko­nu­la­rı so­na erer.

  • Doğ­ru, ger­çek ta­ri­hi­mi­zi öğ­re­ne­lim, ha­ki­ka­te iha­net et­me­ye­lim.

* * *

Çok te­şek­kür­ler… Nur için­de yat bü­yük us­ta Tur­gut Özak­man.

http://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/ugur-dundar/cilgin-turk-turgut-ozakman-basbakana-dersini-vermisti-380595/, 30.9.13

Mehmet B. Gültekin : ABDULLAH GÜL BATAN GEMİYİ TERK Mİ EDİYOR?

 

Mehmet Bedri Gültekin Silivri’den yazdı: 
ABDULLAH GÜL BATAN GEMİYİ TERK Mİ EDİYOR?
Abdullah Gül’ün BM Genel Kurulu dolayısıyla yaptığı ABD ziyaretinde verdiği mesajlar üzerinde durmaya değer.
Suriye konusunda her zamanki atıp tutmalarının yanı sıra önemli olan, İran’la birlikte hareket etmek ve sorunu barışçı yollardan çözmek konusunda söyledikleridir.
Gezi olaylarının başlangıcından gurur duyduğunu söylemesi de dikkat çekiciydi.
Keza Washington’da gazetecilerle konuşurken “İslam Dünyasının Ortaçağı yaşadığından” bahsetmesi, Batı’ya verilen farklı bir mesaj olarak görülmelidir vb.Boşalacak göreve talip olma

Abdullah Gül’ün açıklamalarında, kendini Tayyip Erdoğan’dan ayırma gayreti göze çarpıyor.
Altı çizilmesi gereken nokta, bu tavrın son zamanlarda Batılı merkezlerden AKP ve Tayyip Erdoğan’a yönelen eleştirilerle uyum halinde olmasıdır.
Aynı uyum, F Tipi Örgütün konumlanışında da görülmektedir.

  • Kısacası Gül-Gülen ikilisi, önümüzdeki dönemde birilerinin “deliğe süpürülme” ihtimaline göre politika yapmaktadırlar.

Daha açık bir deyişle, görev veren merkeze; “Biz varız ve her konuda sizinle uyum halindeyiz” demektedirler.

AKP bitmiştir
Bütün bunlar, AKP iktidarının artık bir duvara dayanmış olduğu gerçeği ile doğrudan bağlantılıdır.
Sıcak paraya bağlı olarak yürüyen ekonomi, dönemi bitmiştir.
Haziran ayaklanmasından sonra Türkiye, AKP eliyle yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkmıştır.
“Kürt Açılımı” aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık halini almıştır. AKP, ne yapacağını şaşırmıştır.
Suriye’de AKP tarafından beslenip büyütülen terör Türkiye’yi vurmaya başlamıştır. Artık herkes Türkiye’nin Pakistanlaşmasından, Suriye ile sınır illerimizin ise Peşaverleşmesinden söz ediyor.

Esad’ın terörizme karşı mücadelesinde kazandığı her zafer, AKP’nin mezarına vurulan bir kazma anlamına geliyor.

Ve nihayet İslam dünyasında “Ilımlı İslam”ın Mısır’dan başlayarak yaşamaya başladığı yenilgi,
aynı zamanda AKP’nin yenilgisi olmaktadır.

AKP ve Müslüman Kardeşler türünden “Ilımlı İslamcıların” son kullanma tarihi yaklaşmaktadır.
Bu gerçeği, hiç şüphe yok öncelikle, son dönemde İslam Dünyasında en uygun işbirlikçi olarak
“Ilımlı İslamcıları” seçen ABD saptadı.
Yeni duruma uygun politikalara yöneldi. ABD açısından şimdi Müslüman ülkelerde “at değiştirme” zamanı.

“Yeni at” rolüne talip olanlar

Elbette bütün bu söylediklerimiz ABD’nin artık Tayyip’ten vazgeçtiği, Gül-Gülen ikilisinin ise AKP defterini kapattıkları anlamına gelmiyor.

Aleyhine olan bütün gelişmelere rağmen AKP (Tayyip Erdoğan), alternatif iktidar olacak güç ortaya çıkmadığı müddetçe işbaşında olacaktır.

Batı da (ABD), Gül-Gülen ikilisi de bu gerçeği bilir ve ona göre hareket ederler.

Dolayısıyla Gül ile F Tipi Örgütün çıkışlarının; birinci olarak Batı açısından şimdilik AKP’ye ayar vermek gibi bir işlevi vardır.
İkinci olarak ise bu çıkışlar; gerektiğinde hemen devreye sokulacak “Yeni at”ı hazırlamak anlamına gelmektedir.
Veya “Yeni at” olmaya hazırlanmak…

Gül ile Gülen’in mecburi istikameti
Abdullah Gül ile Fethullah Gülen açısından, önlerinde talip oldukları rol dışında bir seçenek yoktur.

Exeter diplomalı Abdullah Gül, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile 2 Nisan 2003 günü 2 sayfa 9 maddelik hizmet sözleşmesi imzalayarak kendisini kayıtsız şartsız ABD politikalarına bağlamıştır.

Türk milletinden gizlenen ıslak imzalı belge, Gül’ün “kaderidir”.
Dolayısıyla Abdullah Gül, o ıslak imzalı belgenin belirlediği yolda sonuna kadar gidecektir.

Pensilvanya’da CIA’nın kanatları altına sığınarak dincilik yapan zat ise onun bu yoldaki yoldaşıdır.
(http://www.ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?goster=haberdetay&idhaber=5718, 30.9.13)

REŞİT GALİP BİR KEZ DAHA ÖLDÜ!


Dostlar,

Bu sitede daha önce, övünç duyduğumuz meslek büyüğümüz Dr. Reşit Galip hakkında yazdık.. (http://ahmetsaltik.net/2012/09/20/dr-resit-galip/, 20.9.12)

Yeri gelmişken, erişkesi (linki) yukarıda verilen bu yazının okunmasını diliyoruz.
41 yaşında öldüğünde cebinde 5 (beş!) TL para çıkmıştı..

“ANDIMIZ” ın sözlerini o yazmıştı..

“ANDIMIZ” ın ortaokullardan sonra ilkokullardan da kaldırılması düşüncesini
kabul edilemez buluyoruz..

AKP iktidarını bu çılgın ve son derece yersiz girişimi gündemden çekmesini diliyoruz.

Meslektaşımız Dr. Ceyhun Balcı‘nın yazısını aşağıda, kendisine teşekkür ederek sunuyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
02.10.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==================================

REŞİT GALİP BİR KEZ DAHA ÖLDÜ!

DR. REŞİT GALİP
(1893-1934)

Image

Türkiye’nin büyük günü 30 Eylül’de Demokratikleşme Paketi açıklandı.
Oysa, buna Demokratikleşme Torbası demek daha uygun düşerdi. Ele geçen ne varsa içine atılmış. Anadilde eğitim, Türk abecesinde bulunmayan harfler ve elbette
el çabukluğuyla torbaya sokulan türban!

Andımız” da kurtulamamış torbaya girmekten!

Image

Andımız deyince Dr Reşit Galip’i unutmak olmaz! 23 Nisan 1933’te Dr Reşit Galip tarafından yazılan ve okullarda öğrenciler tarafından okunan Andımız, bugün demokratikleşme kurbanı oldu! Bu ülkede Şovenizm ve Irkçılık ile yaftalayıp da aşamayacağınız engel olmadığı bir kez daha anlaşılmış oldu.

Dr Reşit Galip kemikleri sızlayanlar arasındaki yerini almıştır bu yok sayışla. Kırk bir yaşında yaşama veda ettiğinde kitapları, bir karyolası ve yorganından başka bir şeyi olmayan bu Cumhuriyet insanının 1933’teki Üniversite Reformu’nun öncülerinden olduğunu bilenlerin sayısı da çok olmasa gerektir.“Andımız”ın tarihe karışmasına
alkış tutan ve zaman yitirmeden basında boy göstermekte sakınca görmeyen akademik unvanlılar bana Sakallı Celâl’in şu aforizmasını bir kez daha anımsatmış oldu!

“Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür!”

Sakallı Celâl’in bu sözleri dünya döndükçe, yaşam sürdükçe birilerine kapak olmayı sürdürecek gibi görünüyor.

Yapılan açıklamalara bakılırsa paketlerin biri diğerini izleyecek!

Bugünkü paketle Dr Reşit Galip bir kez daha öldürülmüştür. Hem de canevinden vurularak! Ama asıl yok edilmek istenenin, O’nun aracılığıyla Türkiye Cumhuriyeti olduğu gerçeği akıldan çıkartılmamalıdır.

Ceyhun BALCI, 30.03.2013

Image

Share this:

Naci BEŞTEPE : ÇARŞAMBA İĞNELERİ

ÇARŞAMBA İĞNELERİ

Naci_Bestepe_portresi

 


Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

MOLA
Ameliyata “İFTAR MOLASI” veren Prof. Ali İhsan Dokucu,
Kamu Hastaneleri Kurumu’na başkan yapıldı.
Kurumsal mola zamanı…
 
KAÇIKLAR
Bingöl Cezaevi’nden 18 PKK ‘lı mahkum kaçtı. 17’si yakalandı.
Oğlum ne gerek vardı,
Az sabretseniz kırmızı halıyla çıkaracaklardı…
 
İNSAN
Cami-Cemevi projesine karşı çıkan Tuzluçayırlıların İ. Melih halk ekmeğini kesti.
Zamane KERBELA insanı…
 
AİDİYET
Diyanet -Sen, Dolmabahçe Camisi müezzinine sahip çıktı.
TSK’nın kopyası!..
 
POLİS
Statlara ve devlet üniversitelerine polis geliyor.
Her eve lazım,
Yaşantımızın olmazsa olmazı…
 
UTANÇ
Cumhurbaşkanı Gül, BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye’deki  başarısızlığını utanç verici buldu.
Savaş kışkırtıcılığı utancını unuttu…
 
FARK
“Tunceli’nin Dersim olması fark etmez”
Cumhuriyet Halk Fırkası Reis-i Umumu…
 
PRİM
KESK’in 4+4+4’e karşı düzenlediği eylemler nedeniyle 502 kişi yargılanacak.
Herhalde savcılar tutuklu başına prim alacak…
 
HASAR
Babacan, “Gezi eylemlerinin Türkiye’nin dış algısında ciddi hasar meydana getirdiğini” söyledi.
Hasar doğru, algıyı bilemedi…
 
MÜSLÜMAN
AYM Başkanı Kılıç, Müslüman teröristlerin kanlı olaylarına tepki göstererek,”Bunlar Müslümansa ben değilim..” dedi.
Sonunda bizimle hizaya geldi…
 
KURTİZ
Tuncel Kurtiz “Bahar Ülkesi” ne gitti.
Şanslı. Yeşil düşmanları orada olamaz…
 
YOLSUZLUK
ETİ MADEN‘de yolsuzlukları ortaya çıkaran müfettiş üç ayrı
disiplin cezası aldı. Müfettişlik kapatıldı.
İnsanlar, AKP’nin yolsuzlukla mücadelesinin, “yolsuzluğu örtme” mücadelesi olduğunu anlayamadı…
 
PİNOKYO
Cumhurbaşkanı Gül’e New York’ta Pinokyolu protesto yapıldı.
Pinokyo’nun Müslümanı da oluyor, anlaşıldı…
 
YEDİRME
Gül, BM toplantısındaki yemekte Obama ile yan yana oturtuldu.
Kim bilir neler yedirildi?…
 
VİRANE
RTE, Neşet Ertaş için düzenlenen ve ailesinin protesto edip katılmadığı törende O’nun türküsünü söyledi.
Gönül dağı viran oldu…
 
GEÇİŞ
Diyanet İşleri’nden beş bin din görevlisi Milli Eğitim’e geçti.
Seccadeyi gösterip kürsü veriyorlar…
 
Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE