SELÇUK EREZ : Macbeth’e mi benziyor?

file:/Users/apple/Desktop/1423%20PAZAR/%C4%B0NDD/30PD04/%2030%20AGUSTOS%202013:KELLE%20FOTOLAR:DSELCUK.jpg
30.6.13, Cumhuriyet PAZAR Eki

file:/Users/apple/Desktop/1423%20PAZAR/%C4%B0NDD/30PD04/%2030%20AGUSTOS%202013:CALISMALAR:LOGOLAR%20ICIN:PAZARINPENCERESINDEN-2SATIR.jpg

Macbeth’e mi benziyor?

SELÇUK EREZ
www.selcukerez.com

Shakespeare’in hırsı başından aşkın İskoç Kralı Macbeth’i konu edinen oyununun, yazdıklarının en iyisi olduğuna inananlar az değildir. Şöyle bir şeydir:

Macbeth, ülkesinin kendinden önceki kralı Duncan’ın samimi arkadaşıdır.
Birbirlerini sık sık ziyaret eder, ailece piknik bile yaparlar. Ancak Macbeth’in niyeti bozuktur, kankası olan kralı bir şekilde gönderip yerine kral olmak ister.
Günün birinde, Duncan, Macbethlere akşam yemeğine gider, yatıya kalır; Macbeth,
o gece kırk yıllık arkadaşı olan kralı sırtından hançerler. Suç, uşakların üstüne atılır.

Kralla uzaktan kan bağı olan Macbeth, tahta çıkar. O günden sonra tek derdi ne yapıp yapıp o yerde sonsuza dek oturmak olan Macbeth, kendisini eleştirenlerin, yaptığını beğenmeyenlerin canına okur; onları hapse atar, hatta yok eder. Astığı astık, kestiği kestik bir devlet başı olmuştur; buna rağmen beyninin derinliklerinde endişeler tur atar. Gider, falcısına danışır: Falcı, “Korkma,” der, “seni yerinden edecek kimseyi analar henüz doğurmadı ve doğurmayacak!”

– Anası doğuramayacaksa sezaryen olacak demektir…
Öyleyse ben de sezaryeni yasak ederim. Başka?

– Falanca ağaçlık yerinden kalkıp senin olduğun yere gelmedikçe sana bir şey olmaz!

– Ooh demek ki bana karada ölüm yok!

Falcının söyledikleriyle rahatlayan Macbeth büsbütün azar, eskiden sadece küçük dağları yarattığını sanırken şimdi, nehirlerin mecralarını değiştirmeye kalkar,

  • “Bu ülkeye bir de yanardağ  yaptıracağım!” diye tutturur.

Sadece ülkesindekiler değil, komşu memlekettekiler bile şerrinden yaka silkerler.
Ama o “Beni yerimden edecek adamı hiçbir ana doğurmaz!” ve “Falanca ağaçlık kalkıp buraya gelmedikçe sana bir şey olmaz!” öngörülerine fazlasıyla inanıp her kuralı çiğner, önüne çıkanı ezer (daha doğrusu ezdirir).
Bir gün koruyucuları alı al moru mor koşar gelirler:
– Hayrola?
– Yücelerin yücesi… (lafın ardını getirmekte güçlük çekerler)
– Ne oldu?
– Efendim o park canlandı, ağaçlarıyla kalkmış buraya yürüyor sanki…

Shakespeare’in oyununda, düşman kuvvetlerinin askerleri, ağaç dallarını kamuflaj amacıyla kullanarak ona saldırdıklarında Macbeth, falcının öngörüsünün doğru çıktığını ve sonunun geldiğini anlar.

Biber gazı mı? O zamanlar henüz keşfedilmemişti; Macbeth, başka önlemler alır. Bundan sonra da çırpınır, uğraşır ama işi bitmiştir, yapacak fazla bir şey de kalmamıştır:

PARKI YOK ETSE DE AĞAÇLAR YÜRÜMEYİ SÜRDÜRECEKLERDİR…

Perde iner!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir