Günlük arşivler: 30 Haziran 2013

100 sanatçıdan ilan : KAYGILIYIZ!

Dostlar,

100 sanatçı bir basın ilanı verdi..

  • KAYGILIYIZ!..
  • Nefret söylemi ve baskılar  sona ermeli..
  • Toplum kutuplaşıyor…….

Çok sevindirici bir gelişme..

Destekliyoruz..

Metin aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
30.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=================================

100 aydından ilan: Kaygılıyız!

Yazarlar Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk, oyuncular Halit Ergenç, Ruktay Aziz ve Çetin Tekindor, şarkıcılar Zülfü Livaneli, Leman Sam ve Harun Tekin’in de

aralarında bulunduğu 100 sanatçı gazetelere ilan verdi.

ntvmsnbc,

29 Haziran 2013

Aralarında çok sayıda edebiyatçı, oyuncu ve şarkıcının bulunduğu sanatçılar gazetelere ilan verdi.

Kaygılıyız” başlıklı ilanda, toplumda yaşanan kutuplaşmaya dikkat çekildi.

İlanda şu ifadelere yer verildi                         :

“Sanat, hayatımızı diri tutan, bizi acılarımızdan arındıran, soluk almamızı sağlayan nefes borumuzdur. Bu ülkenin toplumsal değerlerine, acılarına
her zaman yakın durmuş, sorunlarını gözlemlemiş, bu uğurda acılar çekmiş sanatçılar olarak diyoruz ki;

Ortada yine bir öfke ve nefret kokusu var. Sanatçı ve sanatçıyı değersizleştirme, hedef gösterme, itibarsızlaştırma, suçlama, baskı altına alma girişimleri olanca hızıyla sürüp gidiyor. “Ayaklar baş oldu”
sözünü sakınmadan söylenen dil, topluma nefret tohumları ekiyor.
“Siz ve biz” söylemi toplumsal kutuplaşmayı keskinleştiriyor.

Aşağıda imzası bulunan sanatçılar olarak, toplumda yeni mağduriyetler yaşanmaması için nefret dilinin sona ermesini,
sanatçıların ve sanat eserlerinin hedef gösterilmemesini ve
toplum üzerindeki baskıların kaldırılmasını istiyoruz.”

İlanda imzası bulunan sanatçılar şöyle:

Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli, Ara Güler, Orhan Pamuk, Nuri Bilge Ceylan, Fazıl Say, Ferzan Özpetek, Murathan Mungan, Ayşe Kulin, Sırrı Süreyya Önder, Halit Kıvanç, Tarık Akan, Elif Şafak, Emrah Serbes, Haldun Dormen, Filiz-Fikret Otyam, Ahmet Ümit, Halit Ergenç, Rutkay Aziz, Çetin Tekindor, Okan Bayülgen, Serra Yılmaz, Volkan Konak, Ayfer Tunç, Nebil Özgentürk, Yavuz Bingöl, Sunay Akın, Haluk Bilginer, Can Dündar, Erdal Beşikçioğlu, Ataol Behramoğlu, Cahit Berkay, Levent Üzümcü, Devrim Erbil, Selçuk Yöntem, Vedat Sakman, Erol Demiröz, Mustafa Alabora, Zeynep Oral, Gürer Aykal, Latife Tekin, Halil Ergün, Ece Temelkuran, Derya Köroğlu, Müge İplikçi, Edip Akbayram, Cihan Ünal, Müjde Ar, Ferhan Şensoy, Leyla Erbil, Onur Akın, Ahmet Telli, Bejan Matur, Metin Üstündağ, Yılmaz Odabaşı, Zeki Alasya, Mehmet Aksoy, Ahmet Say, Müjdat Gezen, Demet Akbağ, Yüksel Aksu, Ferhan-Ferzan Önder, Gülsin Onay, Leman Sam, Musa Kart, Kürşat Başar, Ahmet Güneştekin, Menderes Samancılar, Sermiyan Midyat, Ercan Kesal, Bulutsuzluk Özlemi, Ömer Faruk Sorak, Musa Eroğlu, Osman Şahin, Harun Tekin, Kardeş Türküler (BGST), Kudsi Ergüner, Duman,
Bedri Koraman, Nejat İşler, İdil Biret.

Uğur DÜNDAR : Hakikatin Tokatı..


Hakikatin Tokatı..

ugur dundar

Ney­miş efen­dim?

Tür­ki­ye, Cum­hu­ri­yet ta­ri­hi­nin en par­lak Ma­yıs ayı­nı ya­şa­mış!
Dev pro­je­le­rin star­tı, Ma­yıs ayın­da ve­ril­miş!
Mil­yar­lar­ca eu­ro­luk ya­tı­rım­la­rın te­mel­le­ri Ma­yıs ayın­da atıl­mış!
Bu­nu gö­ren şer güç­le­ri du­rur mu?
He­men ha­re­ke­te ge­çil­miş!..
Te­ti­ğe yurt dı­şın­dan ba­sıl­mış!..
Fa­iz lo­bi­si, CNN In­ter­na­ti­onal, Reu­ters ve Di­van Ote­li iş­bir­li­ği yap­mış!
Ge­zi Par­kı ey­lem­le­ri iş­te böy­le baş­la­mış!
Ya­ni “Bü­yük Oyu­n”­u (!), muk­te­di­ri de­vir­mek is­te­yen dış güç­ler­le, on­la­rın yer­li iş­bir­lik­çi­le­ri tez­gah­la­mış!

* * *

Top­lu­mun bu ma­sa­la ina­na­ca­ğı­nı dü­şü­nen AKP, Ge­zi Par­kı ey­lem­le­ri için Mec­li­s’­te araş­tır­ma ko­mis­yo­nu ku­rul­ma­sı­nı is­ti­yor! Öner­ge­yi ha­zır­la­yan AK­P’­li­ler, sos­yal med­ya­yı ve san­sü­re bo­yun eğ­me­yen te­le­viz­yon ka­nal­la­rı­nı pro­vo­kas­yon yap­mak­la suç­lu­yor!
Ey­le­mi des­tek­le­yen sa­nat­çı­lar, si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı, ga­ze­te­ci­ler ve mu­ha­lif si­ya­set­çile­rin hal­kı ga­le­ya­na ge­tir­di­ği öne sü­rü­lü­yor!

Tüm dün­ya­dan de­mok­ra­tik hak ve öz­gür­lük­le­rin kı­sıt­lan­ma­sı­nı kı­na­yan açık­la­ma­lar ya­ğar­ken, ye­ni bir ca­dı avı baş­la­tı­lı­yor. AK­P’­nin hoş­lan­ma­dı­ğı kim var­sa sa­nık san­dal­ye­si­ne otur­ta­bil­mek için düğ­me­ye ba­sı­lı­yor!

* * *

Muk­te­di­rin gö­zü öy­le­si­ne ka­rar­mış ki, “Bü­yük Oyun (!)” adı­nı ver­di­ği se­nar­yo­nun, iki so­ruy­la yı­kı­la­bi­le­ce­ği­ni dü­şü­ne­mi­yor!

Ör­ne­ğin övü­nüp dur­du­ğu mil­yar­lar­ca eu­ro­luk ya­tı­rı­mın tü­müy­le dış kre­diy­le, ya­ni dış borç­la ha­ya­ta ge­çi­ri­le­ce­ği­ni hiç söy­le­mi­yor. Bun­ca pa­ra­yı ve­ren dış güç­le­rin Tür­ki­ye­’de is­tik­rar­sız­lık de­ğil, tam ter­si­ne gü­ven or­ta­mı is­te­ye­ce­ği­ne as­la de­ğin­mi­yor.
Böy­le­ce komp­lo te­ori­si­nin en güç­lü aya­ğı, ha­ki­ka­tin mi­ni­cik dar­be­siy­le he­men çö­kü­ve­ri­yor!

Komp­lo te­ori­si­nin di­ğer aya­ğı­na ge­lin­ce…

“Ge­zi Par­kı­’n­da gi­tar ça­la­rak, ki­tap oku­ya­rak, pik­nik ya­pa­rak ve ağaç­la­ra sa­rı­la­rak,
dün­ya de­mok­ra­si ta­ri­hi­nin en ba­rış­çıl ve ma­sum gös­te­ri­le­rin­den bi­ri­ni ya­pan genç­le­re, sa­ba­hın kö­rün­de bi­ber ga­zı ve basınçlı suy­la mü­da­ha­le et­mek ye­ri­ne, ta­lep­le­ri­ne
ku­lak ve­ril­miş ol­sa, olay­lar bu bo­yu­ta va­rır mıy­dı?” so­ru­su­na ce­vap bu­la­mı­yor.

  • Bas­kı­cı, da­yat­ma­cı, öz­gür­lük­le­ri kı­sıt­la­yı­cı, la­ik ya­şam bi­çim­le­ri­ni ku­şa­tı­cı, des­po­tik yö­ne­tim an­la­yı­şı­nın top­lu­mu pat­la­ma nok­ta­sı­na ge­tir­di­ği­ni gör­mez­lik­ten ge­li­yor!

Ha­ki­ka­tin gü­cü kar­şı­sın­da ya­la­na adan­mış hiç­bir komp­lo te­ori­si­nin di­re­ne­me­ye­ce­ği­ni
bi­le­mi­yor!..

Uğur Dündar,
28.06.2013 SÖZCÜ

Yılmaz Özdil : Müezzin


Dostlar
,

Konuya ilişkin bizim de bir yazımız oldu..
27.6.13 günlü.. Aşağıdaki erişkeden okunabilir..

http://ahmetsaltik.net/o-muezzin-konustu-din-adamiyim-yalan-soyleyemem/

Dürüst Müezzin Fuat Yıldırım’a teşekkür ederiz.
Gerçek insan, gerçek din adamı işte böyle olmalı.
Şimdi, RTE’nin müslümanlığı ile Dolmabahçe müezzini Fuat Yıldırım‘ın müslümanlığı Tanrı katında bir mi??

İktidar insaf etmeli ve müezzinin yakasını bırakmalıdır.

Para ödülü vahşet uygulayan iktidar milisi polislere değil,
verilecekse bu dürüst ve vicdan sahibi müezzine verilmelidir.

Yılmaz Özdil’in ince yergili yazısı aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
30.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===================================

MÜEZZİN

portresi_Yimaz_Ozdil_yazdi


Yılmaz Özdil

 

 

İçki içtiler mi?
– Görmedim.
2 saniye sürüyor bu diyalog.

Müezzini 6 saat sorguladılar!

– İçtiler mi?
– Görmedim.
– İyi düşün.
– Görmedim.
– Baştan alalım.
– Görmedim.
– Tekrar anlat.
– Görmedim.

İstersen, diktik dedikleri ağaç sayısı kadar, 2 milyar 800 milyon kere sor.

Din adamıyım diyor.
Yalan söyleyemem diyor.

Erzurum doğumlu… İlkokulu bitirdi, çocukken İstanbul’a geldi. Güngören Birlik Camisi’ndeki Kuran kursunda hafızlığını tamamladı. Fatih Camisi’ndeki Kuran kursunda talim okudu. Yaşıtları üniversitedeydi, onun içinde ukdeydi, gocunmadı, 19 yaşında ortaokula gitti, diploma aldı. Dolmabahçe Camisi’ne müezzin olarak atandığında, henüz 20 yaşındaydı. Açıktan devam etti, 25 yaşında lise diplomasını da aldı. Dünyanın en güzel manzarasında çalışıyor, dünyanın en güzel manzarasında oturuyor. Hem işyeri, hem evi çünkü orası… Boğaz’a sıfır, çiçek ekili yemyeşil bahçeli, saraya komşu, yeryüzü cenneti… Eşi ve kızıyla birlikte, orada yaşıyor. Mevsiminde çinakop bollandığında, evinin önünden olta atıyor. Dostlarıyla mangal yapıyor. Tarihi çardakta çay demliyor, kahve yudumluyor. Galatasaray taraftarı. Gel gör ki, en çok Beşiktaş maçına gidiyor, iki adım mesafe İnönü Stadı… Üç adım Ortaköy. Kedileri var. Martı besliyor. Mutlu, huzurlu bir adam… Cemaatiyle arkadaş gibi, hatta, akraba gibi, dile kolay, 24 senedir orada.

He dese, kalır burda.

Direnirse, hepsini kaybedebilir.

He deyiver diyorlar… Yalan söyleyemem diyor.

Daha nasıl anlatsın müezzin?

Günde 5 vakit yukarda Allah var diyor… Hâlâ, bi daha düşün diyorlar!

Der Spiegel Özel Sayısı : Boyun Eğme

Dostlar,

Ünlü Alman Dergisi Der Spiegel, 10 sayfa dolayında Almanca + Türkçe içerikle yayımlandı.

Konu Gezi Direnişi..

Simgeleşen bir fotoğraf da var : BOYUN EĞME!

Bu bölümleri paylaşmak gerekiyor..

Fotoğrafları ve yorumları ile güncele ışık tutuyor, geleceğe ciddi belge oluşturuyor..

Teşekkürler Dünya Türkleri Konseyi..

Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan hoca da bu konuya ilişkin olarak şunları kaydediyor :

Değerli arkadaşlar,

Almanya’nın en büyük, en ciddi haftalık dergisi Der Spiegel, Türkiye’ye ilişkin olayları, dikkat çekmek için, Türkçe yayınladı. Ekte 45 sayfalık bölüm
Taksim olayları çerçevesinde Türkiye’nin siyasal durumunu mercek altına alıyor. 

 
Der Spiegel‘in yaptığı ankete katılanların %46’sı gösterileri haklı buluyor; % 62’si olayların Türk medyası tarafından doğru verilmediğini düşünüyor ve %52’si, bu son olayların bir sonraki seçimde siyasi değerlendirmesini etkileyeceğini söylüyor. 
 
“Bu Pazar seçim olsa oyunuz hangi partiye?” sorusuna karşın,
Partiler şöyle sıralanıyor: 
 
AKP    %35
CHP    %23
MHP   %15
BDP    %6
 
AKP’nin oy yitiği %15 oldu! Dikkati çeken %20’lik çekimser, ilgisiz kitle..
Der Spiegel’in öbür anket soruları % olarak şöyle yanıtlanmış:

  • Türkiye’de medya özgür mü?  Evet-41   Hayır-53
  • Politik görüşünüzü açıkça belirtmekten çekiniyor musunuz?
    Evet-47    Hayır-50
  • Hükümet baskıcı ve otoriter mi?   Evet-50   Hayır-36
  • Hükümet bireyin özel yaşamına müdahale ediyor mu?  Evet-54   Hayır-40
  • Başkanlık sistemine geçilsin mi?  Evet-31   Hayır-43
Burada da dikkati çeken nokta, Başkanlık sistemi konusunda halkın dörtte birinin hiçbir fikri olmayışıdır. æ

Lütfen tıklar mısınız??

SPIEGEL-BOYUN_EGME

Sevgi ve saygı ile.
30.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

KURTLAR SOFRASI.. / Dinner Table of Wolves


Dostlar
;

26 Haziran 2012’de sitemize koyduğumuz “KURTLAR SOFRASI” adlı
85 sayfalık kapsamlı çalışmayı bir kez daha gündeminize getirmek istiyoruz.

Bu emekli çalışma, Küresel Elit‘in içyüzünü, anatomisini (yapısını),
fizyolojisini (işleyişini) sergilemekte.

Bu dosyadaki temel bilgileri edinmeden Dünya’yı ve Türkiye’yi anlamanın
çok zor olacağını düşünüyoruz.

Hoşgörünüzle, daha çok ve / veya 1 kez daha gözden geçirilmesi dileğiyle

KURTLAR_SOFRASI_03.10.02

İ ç i n d e k i l e r ……

           İlkel’den İNSAN’a Varış                                                                                          

Taş Devri Yaşamı                                                                                                   

            Mezolitik Dönemi yaşamı

Yeleşik Düzen Neolitik Çağ

            Elle Yapılan Tarım Dönemi

            Neolitiğin Üç Kurumu: Din-Aile-Devlet

            Makineleşme Dönemi

            Sanayi Devrimi

            Makineli Tarım

            Tarımın Ticarileşmesi

            Genetik, Yeni Bir Sömürü Alanıdır                                                                        7

            Sömürge Peşine Düşüş

            Küreselleşme (Köleleştirme, Uluslararası Sömürü)

            Küreselleşme Adı Altında Kurulmak İstenen: “Tek Dünya Devleti”

            Sömürücü ABD Değil, ABD’ye de Hakim Olan ELİT

ABD’nin Merkez Bankası Yoktur

ABD’nin, Merkez Bankası Görevini Gören Federal Rezerv

Paraya ve Petrole Sahip Elit Kimdir?

Siyon Liderleri Protokolleri (Planlarını anlattıkları kitap)

Elit’in Uluslararası Örgütleri: CFR, IMF, DB, DTÖ, BM, Bilderberg,
Trilateral, AB Elit’in Uluslararası Şirketleri

Elit’in Korkusu Ulus-Devletlerdir

Kazanan Hep Elit’tir                                                                                                8

Yazı, Dil, Tarih ve Uygarlıklarıyla; Evrensel Uygarlıkların Kökenini
Oluşturan Ön Türkler /ON OKLAR

Tüm Ülkelerin İlgi Odağı Türkiye

Atatürk Bu Ülkeyi Bağımsızlıktan Ödün verilsin, Köleleştirilsin Diye Kurmadı

Elit’in Parayla Para Kazanması

Zenginler Daha Zengin, Fakirler Daha Fakir Oldular

Tarihte Bir Gezi                                                                                                       9

AYRI Adlar Altında Tanınan Örgütler, Aynı Yere, Elit’e Bağlıdır.

Getirileri Aynı Havuza Akar

Elit, Dünya Eliti’dir

ABD Yazılı Yerleri Elit Olarak Anlamak Gerek

İşte Kurtlar Sofrası

Siyon Tarikatı (1090)

Tapınak Tarikatı (Tampliye Şövalyeleri, 1118)                                                     10

Vatikan                                                                                                                     11

OPUS-DEI

Malta Şövalyeleri                                                                                                    12

Dömenikenler Tarikatı

Fransiskan Tarikatı

Cizvitler Tarikatı

Masonluk (1723)                                                                                                      13

Operatif Masonluk

Spekülatif Masonluk

Masonluğa Giriş Töreni                                                                                         14

Türkiye’de Masonluk

İlluminati (1776)                                                                                                      15

Bohemian Klübü (1830)                                                                                          16

Kurukafa ve Kemikler Tarikatı (1833)

B’nai Brith (1843)

Yuvarlak Masa Örgütü (1877)                                                                                17

Wilson İlkeleri (1912)                                                                                              18

Federal Rezerv (ABD’nin Elit’e ait Merkez Bankası, 1913)         

1 Doların Şifresi: Her Yol Elit’e Çıkyor                                                                  19

Dış İlişkiler Konseyi (CFR, 1921)                                                                          21

Birleşmiş Milletler (1945)                                                                                       22

Uluslararası Para Fonu (IMF, 1945)                                                                     23

Filipinle Hükümetinin İsyanı

Niyet Mektupları (Diyet Mektupları)                                                                       24

Ülkeler Nasıl Köleleştiriliyor?

Nasıl Kurtulacağız?

Özel Çekme Hakları (SDR)                                                                                    

Dünya Bankası (DB, 1945)                                                                                     25

GATT (Gümrük Tarifeleri Genel Anlaşması, 1947)

Truman Doktrini (1947)                                                                                          26

Marshall Planı (1948)

Batı Avrupa Birliği (BAB, 1948)

NATO (Kuzey Atlantik Anlaşması, 1949)                                                              27

NATO ve Götürüleri

Bilderberg (1954)                                                                                                    28

Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET, 1957) sonra AT, sonra Avrupa Birliği          29

Eisenhower Doktrini (1957)                                                                                   30

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD, 1960)

Trilateral Komisyon (Üçlü Komisyon, 1973)

Çok Taraflı Garanti Yatırım Kuruluşu (MİGA, 1985)                                            31

Yıldız savaşları (SDI: Stratejik Savunma Girişimi)

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK, 1990)                                        32

Avrupa Birliği (AB, 1992)

Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA, 1992)                               33

GATT, sonra Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ/WTO, 1994)

Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS, 1994) 

Avrupa Enerji Şart (1985)                                                                                       34

Çok Taraflı Yatırım Anlaşması (MAI)

Uluslararası Şirketler                                                                                              35

1919-2002 Arası Türkiye ve Türkiye’ye Dayatılan Anlaşmaların İçyüzü            36

Bir İncelemede “Özünü” Kavramak Önemlidir

İç ve Dış Politikayı Etkileyen Ögeler

Tarih ON OKLAR’da / Türkler’de Başlar

Evrensel Uygarlıkların Kökeni On Oklar / Türkler

Atatürk, Türk Ulusunun Kimliğini, Kökenini Bulması İçin Çok Çalışmıştır

Eksik ve Yanlış Resmi Tarih Değişmelidir

Türkler Dünya Tarihindeki Yerini Almalıdır

Türkiye’nin 1919-1923 Dönemi                                                                              37

Satılmış, Paylaşılmış, Yıkık Bir Ülke

“Ya Bağımsızlık, Ya Ölüm”

Yeni Bir Toplum, Yeni Devlet ve Sürekli Devrimler

1919-1923 Arası Önemli Olaylar

İngiltere’nin Kürt Politikası

Chester Projesi (1923)                                                                                            38

Türkiye’nin 1923-1939 Dönemi ve Önemli Olaylar                                              39

Montrö Sözleşmesi (1936)                                                                                    

Sadabat Paktı (1937)

Hatay’ın Alınışı (1938)

Türkiye’nin 1939-1945 Dönemi                                                                              40

Atatürk’ün Yolundan Sapış Dönemi                                                                     40

Atatürk’ün Öngörüsü                                                                                            

2. Dünya Savaşı (1939-1945)

Yalta ve Postdam Konferansı (1945)

Ticari İmtiyaz Anlaşması (1939)                                                                            41

Üçlü İttifak (1939)

Türkiye’nin 1945-1960 Dönemi

Atatürk’ün Yolundan Sapış ve Hovardalık Sürüyor

İrticanın Kuramcısı ABD (1945)                                                                             42

Milletler Cemiyeti Görevini Birleşmiş Milletler’e Devrediyor (1945)                 

Bretton Woods Örgütleri: IMF, DB, GATT, DTÖ vb)

Yardım ve Yardım Anlaşmalarının Aslı, Ağır Şartlı Dayatmalardır

Türkiye-ABD Karşılıklı Yardım Anlaşması (23 Şubat 1945)                                43

10 Milyar Dolarlık Kredi Anlaşması (27 Şubat 1946)

Türkiye ABD Arasındaki Ek Anlaşma (6 Aralık 1947)                                          44

Truman Doktrini (12 Mart 1947)

Amerika, Askeri Yardımları Niçin Yapıyormuş?

Askeri Yardım Anlaşması (12 Temmuz 1947)

Marshall Planı (2 Nisan 1948)                                                                                45

Max Thornburg Raporu ve İstekleri (1947)

Marshall Planının Olumsuz Etkileri

Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO, 4 Nisan 1949)                                     46

Türkiye’nin NATO’ya Alınma Nedeni

Yardımların Veriliş Nedenleri

Türkiye-ABD Eğitim Komisyonu Anlaşması (27 Aralık 1949)                             47

Albay Haydar Tunçkanat’ın Söyledikleri

Türkiye-İsrail Ticaret ve Ödemeler Anlaşması (4 Temmuz 1950)                      48

Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu (18 Ocak 1954)

Petrol Yasası (7 Mart 1954)                                                                                   49

Ortaklık Güvenlik Anlaşması (10 Mart 1954)                                                        50

NATO Kuvvetler Statüsü Sözleşmesi (SOFA, 20 Mart 1954)

Askeri Kolaylıklar Anlaşması (23 Haziran 1954)

Vergi Muafiyetleri Anlaşması (24 Haziran 1954)

Bağdat Paktı (24 Şubat 1955)                                                                                51

Elit Rockefeller’in ABD Başkanı Eisenhower’a Mektubu (1956)

Türkiye-ABD Tarım Ürünleri Anlaşması (12 Kasım 1956)                                   52

Londra Deklarasyonu (28 Temmuz 1958)                                                            

Türkiye-ABD İstimlak ve Müsadere Garantisi Yasası (Ocak 1959)

Türkiye-ABD Güvenlik İşbirliği Anlaşması (5 Mart 1959)                                       53

Jüpiterlerin Türkiye’ye Yerleştirilmesi (25 Ekim 1959)

Türkiye’nin 1960- 1980 Dönemi                                                                            

U2 Olayı (1 Mayıs 1960)                                                                                          54

ABD’nin, Zırai Maddeler Ticaretinin Geliştirilmesi Hakkında, 161 milyon dolarlık
İkili Anlaşma ile İlgili Olarak Notası (21 Şubat 1963)

Türkiye-AET Ankara Anlaşması (12 Eylül 1963)                                                 

Türkiye ABD Kredi Anlaşması (31 Mayıs 1968)                                                   55

Ege Sorunu

Kıbrıs Sorunu                                                                                                         

Türkiye’nin 1980 ve Sonrası Dönemi                                                                    56

Türkiye Ekonomisini Etkileyen 4 Kriz                                                                  

Özelleştirme                                                                                                            57

ABD Türkiye’ye Neden Yakınlık Gösterdi?                                                          58

Kürt Sorunu ve ABD

“ABD, Türkiye’de Toprak Bütünlüğünü Desteklemiyor, Aksine Köstekliyor  

Çevik Kuvvet (Birleşik Devletler Merkezi Komutanlık)                                        59

Mutabakat Muhtırası (29 Kasım 1982)                                                                59

Limni Sorunu

Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması (SEİA, 18 Aralık 1985)

Ortadoğu’da Su Sorunu                                                                                        60

Boğazlar Sorunu

Körfez Savaşı                                                                                                         

Körfez Savaşı Sonrası

Körfez Savaşında Türkiye’nin Kayıpları                                                               61

Avrupa Birliği ve Türkiye (AB, 7 Şubat 1992)

Oyalamanın Serüveni                                                                                             62

Türkiye AET’ye 1959’da üye olmak üzere başvurdu

Ankara Anlaşması (12 Eylül 1963)                                                                        63

Lüksemburg Zirvesi (Mart 1976)                                                                           64

Avrupa Tek Senedi (1 Temmuz 1987)                                                                 65

Dublin Zirvesi (28 Nisan 1990) 

Matutes Paketi (6 Haziran 1990)

Maastricht Anlaşması (7 Şubat 1992), (AET –AT) Avrupa Birliği oldu

Lizbon Zirvesi (25-27 Haziran 1992), Edinburg Zirvesi (11-12 Aralık 1992)

Kopenhag Kriterleri (22 Haziran 1993)

Gümrük Birliği (6 Mart 1994’te imza. 13 Aralık 1995’te yürürlüğe girdi             66

Madrit Zirvesi (16 Aralık 1995)

Amsterdam Zirvesi (16-17 Haziran), Lüksemburg Z. (12-13 Aralık 1997)        67

Cardiff Z. (15-16 Haziran), Viyana Z. (11-12 Aralık 1998)

Köln Zirvesi (3-4 Haziran 1999)

İlerleme Raporu (13 Ekim 1999)

Helsinki Zirvesi (10-11 Aralık 1999) Türkiye “aday” ülke oldu

Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB, 17 Temmuz 2000)

Genişletilmiş Siyasi Diyalog (4 Aralık 2000)                                                       68

Nice Zirvesi (8-10 Aralık 2000)

Ulusal Program

Leaken Zirvesi (14-15 Aralık 2001) …                                                                 69

AB; Kıbrıs, Ermeni Soy. İddiaları, Azınlıklar- Bölücülük, Ege Sorunu, Patrikhane, Heybeliada Ruhban O, IMF programları konularında, Türkiye’den Ne İstiyor?

Kıbrıs, Ermeni Soykırımı İddiaları, Azınlık Sorunu-Bölücülük                           70

Ege Sorunu, Patrikhane, Heybeliada Ruhban Okulunun Yeniden Faaliyete Geçirilmesi, IMF Programlarının Uygulanması, Sonuç                                                           71         

AB Yolunda Neler Yapılacak? Adım Adım 2004                                                72

2000’de, 2001’de, 2002’de Yapılacaklar                                                            73

2003’te, 2004’te Yapılacaklar                                                                              74

Bu İşte Bir Terslik var Avrupa Birliği’ne Hayır

Türkler Aynı Zamanda Avrupalıdırlar                                                                  75

Araştırmacı Kazım Mirşan ve Haluk Tarcan

Büyük Araştırmacı Yüceler Yücesi ATATÜRK Atatürk’ün Bir Şiiri

Gümrük Birliği (13 Aralık 1995)                                                                            

Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği (AGSK, AB Ordusu)                              

AB İlişkilerinde Anayasa İhlali ve Yetki Aşımı                                                   76

Türkiye-İsrail Serbest Bölge Anlaşması (14 Mart 1996)                                  77

Türkiye-AB Tarım Anlaşması (9 Ocak 1998)                                                       

Güneydoğu Avrupa (Balkan) İstikrar Anlaşması (30 Temmuz 1999)

Uluslararası Tahkim                                                                                              

Türkiye-ABD Tic. ve Yat. İlişki. Geliştirilmesi Anlaşması (7 Aralık 1999)          78

Nitelikli Sanayi Bölgesi                                                                                          79

Çare ve Çözüm                                                                                                     79-80
Dipnotlar ve Kaynakça (158 adet)                                                                        81-85         

**********************

Dosya şöyle başlamakta                              :

  • İlkel’den İNSAN’a varış; insanın Kendin’den Kendine’dir,
    bir hayli emek, sabır, akıl, bilim, vicdan ve gönül ister.

Taş Devri (Paleolitik Çağ) dediğimiz dönemde, mağaralarda birarada yaşayan, ilkel-eşitlikçi-durağan bir birlikleri olan, ilkel sürü diyebileceğimiz insanlar; daha çok kadınların uğraştığı Toplayıcılık, erkeklerin uğraştığı Avcılık ve Balıkçılık yaparak; Asalak ekonomileri, ortak çalışma, ortak paylaşma ve işbirliği ile yaşamlarını sürdürmeye çalışmışlardır. Ateşi bulmuşlar, taştan aletler yapmışlardır. Korku ve umuda dayalı, düzensiz, raslantısal, sınıflandırıcı, düşçü, taklitçi ve sihirsel kültüre bağlı bir yaşamları vardır. Sonraları Devşiricilik denilen, yabani tahıl toplayıcılığı ile Ambarlama ve Biriktirme yöntemlerini kullandıkları, dinsel düşünüşün yavaş yavaş başladığı, bir tarıma ve üretime geçiş dönemi yaşamışlardır (-12.000, Mezolitik). Daha sonra da insanlar, coğrafi olayların, iklim koşullarının zorlaması ve nüfus artışı nedeniyle, sığınaklarını, mağaralarını bırakmışlar, ekolojik olarak zengin topraklara, vadilere ve daha çok su kenarlarına yerleşmişlerdir. Avcı ve toplayıcı topluluklar, biriktirdikleri malları taşıyamayacakları için yerleşik düzene geçmişler, korunmak için hendekler, surlar yapmışlar, bitkileri ve hayvanları evcilleştirmeye başlamışlardır. Balta, kazma, kürek, çapa, saban, döven, orak, pulluk ve tırpanla yani elle yapılan “tarım”la üretime geçmiş ve toplumsal yaşamı başlatmışlardır (-10.000, Neolitik Çağ). Tekerlekli taşıma araçları, yelkenliler yapmışlar, yünleri eğirip, kumaş dokumuşlar, sazdan hasır ve sepetler örmüşler, kolyeler yapmışlar, topraktan kaplar yapıp seramiklemişler ve yemeklerini pişirmeye başlamışlardır. Toplayıcılık ve avcılıktan tarım ve hayvancılığa geçiş, zamanla yiyecek depolamayı da (artı ürün) olanaklı kılmıştır. Biriktirilen yiyecek fazlası; artık tarımla uğraşmayan, araç gereç yapımıyla uğraşan, bir kısım uzman zenaatçıların da ortaya çıkmasını sağlamıştır. Tarımsal ürün fazlalığı, ekonomideki ve teknolojideki gelişmelerin temel kaynaklarından biridir. Ekim, dikim, hasat, zenaatçılık, uzmanlaşma derken, köyler kurulmuş, tarım ürünlerinin pazarlanması, değiş tokuş edilmesi ile ticaret diyebileceğimiz alış-veriş başlamıştır. Köylerin zenginleşmesi ve gelişmesi ile kentler kurulmuş ve daha sonra Devletler ortaya çıkmıştır.

Neolitik Çağın geliştirdiği üç kurum;

Din (Korku, umut, yalvarma, yakarma, tapma, tapınma, başeğmeye ödül, başkaldırmaya ceza, ruh, öte dünya, tanrı, melek, şeytan, cin vb),

Aile ve

Devlet’tir.

Artı ürün, toprak ve verimli yerleri ele geçirerek hüküm sürme uğruna, çekişmeler, kavgalar çoğalmış, istilalar başlamıştır. Ekonomik, siyasi çıkar çatışmalarıyla
sınıf kavgaları ve ülkeler arasında sömürü ilişkileri hızlanmıştır.

Makineleşme: 1840-1850 yılları…

Ve dosya şöyle bağlanmakta                   :

Özetle                   :

Yeni bir kurtuluş savaşı gerek…

Çare; Yüceler Yücesi Atatürk’ün yolunu; Akıl, bilim, vicdan ve gönül eşliğinde gereğini yaparak daha ileriye taşımak, insan gibi yaşamak, İNSAN olmaktır…

Bu ulusu tanımayanlar, tanıyamayanlar!!! 

  • BİZ SÖMÜRGE OLMAYIZ, 
  • BİZ KÖLELEŞMEYİZ … 
  • TAM BAĞIMSIZLIK, ÖZGÜRLÜK BİZİM KARAKTERİMİZDİR …

 Aydınlık günler dileğiyle “Günaydın İnsanlık”..

******************

Bu kapsamlı dosyanın üretilmesinde ve paylaşımında paha biçilmez emekleri olan tüm DOST lara, sözcüklere sığmayan gönülden şükranla..

Sevgi ve saygı ile.
30.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

AYDINLANMA MAKALELERİMİZ : 2013, İlk 6 Ay


Dostlar
,

Web sitemiz yeni biçimiyle 1 Mayıs 2012’de yayıma başlamıştı.
1 yıl 1 ayı doldurduk, 13 aylık olduk.
Önceki web sitemiz www.ahmetsaltik.com adresli idi ve rahmetli Ahmet Selçuk Acunsal’ın uzaktan teknik desteği ile yürütüyorduk. Kendisine içten destekleri için
şükran borçluyuz. Sayın Acunsal’ı akut bir lösemi ile önceki yıl yitirdik ne yazık ki..

O sitemize hiç rahat vermedi  kimi fanatikler.
Oysa uygarca karşıt görüşlerini yazsalardı, tartışırdık.

Bu kez sitemiz yurtdışı konuk edilmekte (hosting hizmeti almakta) ve acı bir ironidir ki, “rahatız”! Profesyonel sorumluluk bu olsa gerek. Fakat son aşamada kendi devletlerinin çıkarını kollayacakları ve istihbarat örgütlerinin “istemlerine” direngen olamayacakları söylenebilir. Nitekim Twitter de üyelerinin IP (Internet Protocol) numaralarını AKP hükümetine vermeyerek haydi “ticari sırlarını” diyelim,
şimdilik korumuş oldu..

Dolayısıyla ulusal bilişim sektörümüzün özlenen düzeye ulaşması yaşamsal önemde ve kritik sektörler bağlamında öncelikli yatırım ödeneği almalı kamudan, özelden.

TİB (Türkiye İletişim Başkanlığı) tipik bir örnek ve kamusal yatırımlarla ciddi bir kurumsal teknolojik kapasiteye ulaştı. Ne var ki, politik amaçlarla AKP iktidarı tarafından yasa dışı kullanılmakta. Bu durum da teknolojinin demokrasiye olumsuz etkimesine örnek.. Ya da kötüye kullanılmasına.. Alfred NOBEL‘in TNT’si (Tri nitro toluen, Dinamit) gibi.. Yol da yapabilirsiniz, savaş için bomba da..

Dostlar,

Sitemizde 13 ayda yayımlanan dosya sayısı 2500’ü aştı (Bu yazı dışında 2516.
Aylık 194 ve günlük 6,5 gibi bir ortalamaya karşılık geliyor.

www.ahmetsaltik.net” biçiminde bir Google taraması ile 48.500 rakamı ile karşılaşıyoruz..

Takdir edilir ki ciddi bir emek ve zaman gerektiriyor.
Her gün, değişik saatlerde sanal ve gerçek fiziksel kaynakları taramak, seçmek ve siteye yerleştirmek.. Anahtar kavramları da kapsamlı tuttuğumuz gözden kaçmamıştır. Görsel ögeler ekleme.. zaman zaman inernetin yavaşlama – kopma kaprislerine
sabır göstermek.. Ve parasal boyut..

Bilimsel dosyaları (Ders sunularını) güncellemek..

Genellikle, bizim yazmadığımı yazılar için de, kısa da olda yorumlar koymaya çabaladık.
Bizim özgün makalelerimiz de sanırız epey oldu.

2013 yılı ilk 6 ayı sonuna karşılık gelen bu gün, 30 Haziran 2013 günü, yazdığımız Aydınlanma makaleleri sayısı 47’ye ulaştı. Bu da 26 haftada yaklaşık her hafta 2 makale gibi bir ortalama demek.

Akademik sorumluluklarımızın ağır yükü de dikkate alınmalı sanırız.

Okunurluk düzeyine gelince.. Her gün ortalama 500 doğrudan site ziyaretçimiz var
(maksimum : 8 binin aşkın) ve bu ziyaretçiler toplam ortalama 1000 dolayında
dosya okuyorlar..

Ayrıca sosyal paylaşım siteleri Facebook, Twitter, Google 1+ ve Linked in‘e de
servis ediyoruz.. Bu ortamlar üzerinden de üzüm salkımı paylaşımı ile her gün
birkaç bini aşkın izleyicinin, sitemize konan günlük dosyaları okuduklarını düşünüyoruz.

Yorumlar da son bir yılda yüzlerce oldu diyebiliriz. Yetişebildiğimiz ölçüde yanıtlıyoruz.
Çoğu kez okuyucuların birbirine yazdıkları da olmakta..

Kapsamlı dosyalarımızı da anımsamak yerinde olur bizce..
Bunlardan biri

KURTLAR SOFRASI..
(http://ahmetsaltik.net/kurtlar-sofrasi-dinner-table-of-wolves/)

Küresel soygun ve talanı, hegemonya savaşımlarını.. kavramak için sanırız oldukça doyurucu.. 120 sayfa dolayında..

Bİr başkası,

“YENİDEN 19 MAYIS : ATATÜRK’te BİRLEŞTİK”
(http://ahmetsaltik.net/ataturkte-birlestik-yeniden-19-mayis/)

160 sayfa dolayında ve 2012-13 Türkiye’sine ışık tutan çok sayıda dökümandan bir seçki..

Ankara Üniv. Tıp Fakültesi’nde ve öncesinde Trakya Üniv. Tıp Fak. de verdiğimiz lisans ve lisansüstü dersleri de güncelleyerek öğrencilerimizin yararlanmasına sunuyoruz. Dolayısıyla site trafiği, okullar açıkken daha yoğun oluyor..

Yazılarıyla, iletileriyle, ziyaretleriyle destek veren herkese şükranlarımızı sunarız.

Çoook özel bir teşekkürümüzü de ABD’deki eski tıp öğrencilerimizden, şimdi ise meslektaşımız olan, sevgili arkadaşım Prof. Dr. Taner Çamsarı’nın oğlu,
çok sevgili Psikiyatri Uzmanı Dr. Mehmet Ulaş Çamsarı‘ya sunmak isteriz.

Aşağıda, 2013 yılı ilk 6 ayında bu sitede yayımlanan ve bizim imzamızı taşıyan
47 özgün makalenin bir listesini sunuyoruz.

İlginizin artarak sürmesini diler; paylaşmak üzere AÇIK KAYNAK yazı, yorum, belge… göndermenizi bekleriz…

Sanırız epey bir kaynakça birikimi sağlandı.. 2516 dosya yabana atılır gibi değil.
Bilgiyi doğru, yerinde ve zamanında kullanarak insanlığa yararlı olmak..
Temel erek  bu.. Sitemizin başında da kalıcı olarak duruyor :

  • BİLİMSEL AKILCILIĞIN ANA PUSULA OLDUĞU
    TIP VE AYDINLANMA SİTESİNE HOŞGELDİNİZ!

Bu ilkemizi koruyoruz..

  • Türkiye Cumhuriyeti’nin yaratıcısı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün
    tartışmasız yüceliğine olan bilinçli, ölçüsüz AŞKIMIZI da..

Dostlar,

Çağrımızı, içinde ulunduğumuz çoook zor koşulların altını çizerek yineliyoruz :

  • “Kendi kişisel çıkarları için yabancılarla işbirliğine giren ve gücünü halktan almayan küçük bir azınlığın dışındaki tüm güçler; 
    aralarındaki etnik, dinsel ve siyasal ayrımları ERTELEYEREK, 
    Ulusal Kurtuluş mücadelesi yolunda birleşmelidir.”
    Mustafa Kemal 
    (1921; İrade-i Milliye)

Ve inanıyoruz ki,

  • Vatanı ve millleti için çalışanlar 1. sınıf insanlardır..

Sevgi ve saygı ile.
30.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===============================

Dr. Ahmet SALTIK‘ın

2013 Yılı  İ l k  6  A y  A Y D I N L A N M A  Makaleleri  [ 47 adet ]

Web sitemizde yayımlanan makalelerimiz eş zamanlı olarak www.facebook.com/profsaltik, tweeter hesabımız, Linked in hesabımız ve
Google 1+ hesabımızda da yer almaktadır.

 

No Makalenin konusu Yayımlandığı yer(ler) Tarihi
1 TÜİK’in Tehlikeli Hataları..
Başbakan da Yanıltılıyor..
www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
2.1.13
9.1.13
2 KOOPERATİFLER….
İlle de EĞİTİM ve SAĞLIK Kooperatifleri
www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
19.1.13
23.1.13
3 REDHACK’in Yayımladığı YÖK Belgelerinin Hukuksallığı?? www.ahmetsaltik.net 20.1.13
4 “Türk Ulusu”, “Kürt milliyeti”ne Eşit midir?? www.ahmetsaltik.net 3.2.13
5 SAĞLIK HİZMETLERİ BEDELLERİ CAN YAKIYOR..NEDEN ? ÇÖZÜM NEDİR?? www.ahmetsaltik.net 26.2.13
6 89 Yıl Sonra 3 Mart Devrim Yasaları : Onlar da,
Türkiye de Tam Bir Emperyalist Kuşatmada!
www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
1.3.134.3.13
7 89 Yıl Sonra 3 Mart Devrim Yasaları : Onlar da, Türkiye de Tam Bir Emperyalist Kuşatmada ! (11 sayfa) www.ahmetsaltik.net 2.3.13
8 Tüm ABD Yurttaşları “Ben Amerikalıyım” değil“Ben Amerikan’ım” diyor?! www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
4.3.137.3.13
9 DOLAR MİLYARDERİ SAYISINDA DÜNYADA 6. sıyız :Ürkünç Tablonun Anatomisi www.ahmetsaltik.net 6.3.13
10 42 Yıl Sonra 12 Mart 1971 Darbesi.. www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
12.3.13
12.3.13
11 AİHM : Ağır Hastalığı Olan Tutukluların
Tahliye Edilmemesi Ayrımcılıktır
www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
13.3.1314.3.13
12 Sağlıkta Kamu – Özel Ortaklığı Yasası ve
Getirip – Götürdükleri
www.ahmetsaltik.net 22.3.13
13 2. İNÖNÜ ZAFERİ’NİN 86. YILDÖNÜMÜ ! www.ahmetsaltik.net 23.3.13
14 II. İNÖNÜ MUHAREBESİ : 92. Yıldönümü www.ahmetsaltik.net 31.3.13
15 ATATÜRK’ÜN MAL VARLIĞI ve UTANMAZ SALDIRILAR.. www.ahmetsaltik.net 1.4.13
16 “TAM GÜN” YASASI İÇİN NE YAPILMALI?? www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
4.4.134.4.13
17 Türkiye’nin İlaç ve İlaç Harcamaları Sorunsalı www.ahmetsaltik.net 6.4.13
18 10 Nisan 1937′den Günümüze 76 Yıl Sonra Laiklik.. www.ahmetsaltik.net 11.4.13
19 HİPERTANSİYON, DAMAR SERTLİĞİ…. Ve KORUNMA www.ahmetsaltik.net 12.4.13
20 KÜRTÇÜLER,
EMERYALİZMİN SEVR PROJESİNİN TAŞERONU MU??
www.ahmetsaltik.net 21.4.13
21 Ulusal Egemenlik Ne Demek? (power point olarak) www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
23.4.13
23.4.13
22 Kütahya İçme Suyunda Arsenik Sorunu.. www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
24.4.13
27.4.13
23 PKK’nın terör örgütü listesinden çıkarılması..Ve Önümüzdeki Yakıcı Gündem :
Gerçek Anlamda Birleşmek!
www.ahmetsaltik.net 29.4.13
24 ATATÜRK’ü Mahkeme salonundan indirdiler! www.ahmetsaltik.net 29.4.13
25 Karşıyaka Adliyesine “T.C.” yi Simgesel Olarak Asmak ve Başsavcıya Dilekçe Vermek.. www.ahmetsaltik.net 30.4.13
26 “Sessiz çığlık” Eylemlerinin Anlamı ?? www.ahmetsaltik.net 4.5.13
27 3 Fidana Özlem : 41. Yıl… www.ahmetsaltik.net 6.5.13
28 Yasama DokunulmazlığıÜlkenin bölünmesini istemeyi de içeriyor mu? www.ahmetsaltik.net 10.5.13
29 Dilan’ın Gaz Bombası ile Kırılan Kafası veDemokrasi’nin Boğulması.. www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
10.5.13
14.5.13
30 TÜRKİYE’nin GIDA GÜVENLİĞİ SORUNU veTÜİK’in BIKTIRAN AYMAZLIĞI.. www.ahmetsaltik.net 11.5.13
31 19 Mayıs 2013 : 19 Mayıs 1919’un 94. Yılına Yazı www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
18.5.13
20.5.13
32 Sağlıkta Kamu – Özel Ortaklığı HakkındaAnkara Tabip Odası’nın Basın Açıklaması ve Düşündürdükleri www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
24.5.13
29.5.13
33 27 Mayıs 1960 Devrimi 53 Yaşında! www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
26.5.1327.5.13
34 Hüseyin Avni Güler’in Saygın Anısına :27 Mayıs Devrimi’ne neden ve nasıl katıldım ? www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
26.5.13
27.5.13
35 Türk Ulusu AKP ve Yandaşlarını Elbet Defedecek! www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
3.6.13
4.6.13
36 Sağlık Açısından Biber Gazı – Öbür Kimyasallar veİdare’nin Sorumluluğu www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
4.6.13
4.6.13
37 Siyasal İktidar İnsanlık Suçu İşlemekte! www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
(Türkiye Sorunları sayı 94)
4.6.1317.6.13
38 BİR KOLLEKTİF POLİTİK KAMİKAZE ÖRNEĞİ :R.T. Erdoğan ve AKP; Çoklu Kurban Mitosu www.ahmetsaltik.net 10.6.13
39 Başbakan R.T. Erdoğan kendisinin ve AKP’nin ipini,hem de hızlandırarak çekmekte.. www.ahmetsaltik.net 16.6.13
40 Başbakan’ın Ruh Sağlığı “Acil Mola” Gerektiriyor! www.ahmetsaltik.net 16.6.13
41 Doktorlara Ters Kelepçeyi Lanetliyoruz! www.ahmetsaltik.net 17.6.13
42 Ethem Sarısülük Cinayeti Üzerine www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
18.6.1320.6.13
43 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın
Balyoz Davası Kararının Onanması İstemi Üzerine
www.ahmetsaltik.net 24.6.13
44 Polis 13 Yaşındaki Çocuğu 1.5 Saat Dövdü! www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
25.6.1326.6.13
45 Egemenler Sıkışınca Yalanda da Sınır Tanımıyorlar www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
27.6.1327.6.13
46 Teğmen Çelebi’nin “SEHVEN” Soruşturmasında Takipsizlik! www.ahmetsaltik.net
www.add.org.tr
27.6.1327.6.13
47 Halk Ayaklanmasının Sosyal Psikolojik İrdelemesi www.ahmetsaltik.net 30.6.13

Dosyanın tümünü pdf olarak görmek için lütfen tıklar mısınız ??

AYDINLANMA_MAKALELERIMIZ_2013_ilk_6_ay

ŞEYTAN ÜÇGENİNDE DEMOKRASİ..


Dostlar
,

29.6.13 Cumartesi günü, BCP Genel Merkezinde (Mithatpaşa 45)
Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan‘dan çok başarılı bir görsel konferans izledik..
Duyurusunu sitemizden sürekli yapmıştık..

  • ŞEYTAN ÜÇGENİNDE DEMOKRASİ..

Sn. Ercan sunumunu bizimle de paylaştı.

Seytan_ucgeninde_demokrasi_oyunu.æ.pdf

Özenle ve üzerinde düşünerek, tartışarak okunması dileğiyle..

İyi matemtik bilen ve onu akıllıca ve ustalıkla kullanabilen ve ülkesi – insanı için aydın kaygısı duyan bir Fizikçi’nin siyaset bilimine nasıl önemli katklar verebileceğinin de örneği.

Lütfen tıklar mısınız :

Şeytan üçgeninde demokrasi oyunu. æ (2)

Sevgi ve saygı ile.
30.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

SESSİZ ÇIĞLIK EYLEMİNDE NELER SÖYLEDİK??


SESSİZ ÇIĞLIK EYLEMLERİ, KOLLUK VAHŞETİ ve R.T. ERDOĞAN ÜZERİNDEN;
HALK AYAKLANMASININ SOSYAL PSİKOLOJİK İRDELEMESİ

Dostlar,

Sessiz Çığlık” eyleminde bu Cumartesi de katıldık.
Kitle sayısal olarak önceki haftadan daha küçüktü.
Ankara tatile çıkıyor galiba.. diye düşündük.
Ama tekerlekli sandalyesinde bir kadın da oradaydı!
Hasdal’da, Hadımköy’de, Maltepe’de, Silivri’de, Sincan’da… zindanlarda tutsak
ya da rehin alınan asker – sivil yurttaşların yakınları idi gene bir avuç..

Ellerinde “sevdiceklerinin” fotoğrafları vardı.. Yer yer kollarının var gücüyle yukarı kaldırıyor, yorulunca da sıkı sıkı göğüslerine bastırarak tutuyorlardı.

Kadınlar, ağızları bağlı örgü örüyorlardı. Hava çok sıcaktı..

Bir gezgin (mobil) sesbüyütürden (hoparlör) marşlar çalınıyordu…
Güzelim Harbiye Marşı da!
Basın olarak Ulusal Kanal ve Başkent TV dışında mikrofon görmedik ama
en az 5-6 kamera üçayaklarının (tripod) üzerinde çekim yapmaktaydı.

Geçen hafta, birşeyler söylemek istediğimizi düzenleyiciye belirtmiştik. O hafta tümüyle “sessiz çığlık” idi yapılan.. Ağızlar bağlı, kadınlar eşlerine çorap – hırka vb. örüyor; fotoğraf ve posterler de zaten dilsiz..

Siyasal iktidar belki bu “dil” den anlardı !?

Ama olumlu gelişen bir şey olmuyordu..

Bu hafta ilk sözü, Hukukun Egemenliği Derneği Başkanı Sayın Av. Erdem Akyüz aldılar. Bırakalım hukukun özünü, yani her somut olayda gerektiğinde hukuk yaratarak adaleti gerçekleştirmeyi; apaçık, net, pozitif hukuk kurallarının (normlarının) bile nasıl ayaklar altına alındığından örnekler verdi. Uluslararası normların da.. Dehşet verici bir tablo idi. Çünkü Hukuk içinde kalarak hak arama ve adaletsizliği dışlama (bertaraf etme) olanağı kalmamıştı.. Peki ne yapılacaktı?

Karşımızda hukuku pervasızca çiğneyen, yargıyı büyük ölçüde siyasallaştırmış bir iktidar vardı. Nasıl savaşım verilecekti? Silahlar denk değildi.. Hukukun Egemenliği Derneği Başkanı Sayın Av. Erdem Akyüzü dinlerken kafamızda bu acı çağrışımlar dolaşmaktaydı.

*******************

Pablo_Neruda_Halkin_gercek_gucu

Mikrofon bize uzatıldığında aşağı – yukarı ve şunları söyledik (yazarken eklemeler yaptık) :

Ülkemizin değişik zindanlarında yıllardır tutsak / rehin alınan asker – sivil yurttaşlarımızı saygı ve sevgi ile selamlıyoruz. Verdikleri ulusal dava savaşımının (mücadelesinin) ortaklarıyız.

Bu günler de elbet bitecektir. Onurlu ve dik duruşları nedeniyle onlarla övünüyoruz..

Biz bu gün burada salt bilimsel bir değerlendirme yapacağız. 40 yılı aşan tıp birikimimizi
öne çıkaracağız. Politik söylemler iktidarı çok rahatsız ediyor. Belki bilimsel gerçekler işe yarar??

Pekii.. Bir canlı, bir toplum neden ÇIĞLIK atar?

Tehlikede olduğunu, yardıma gereksinimi olduğunu başkalarına duyurmak için..
Bu davranışın Tıpta, Psiko-biyolojide karşılığı, Hans Selye’nin STRES KURAMI’dır. Canlılar strese sokulduklarında ÇIĞLIK atarlar.
Bu çığlık doğası gereği seslidir ve hatta olabildiğince yüksek şiddette
(dBA) ve tizdir ki duyulma olasılığı artsın.

Ne var ki, 1 yıla varan süredir bu eylemler SESSİZ ÇIĞLIK olarak yürütülüyor.
Hem çığlık atılacak hem de bu eylem, doğasına aykırı olarak SESSİZ olacak!
Aşkolsun bu halka, helal olsun bu insanların sabır, olgunluk ve yaratıcılıklarına!
Ancak bu sessiz çığlıkları da duyan yok! Oysa seslisinden etkili olur diye umulmuştu!

Çare neydi? Çare, hükümeti rahatsız edecek eylemlerde.. Bu belirlemenin de payı olsa gerek ki, 1 aydır bu kez “İNTİFADA” (sesli mi sesli çığlık!) sergilenmekte. İşte bu tablo siyasal iktidarı epey ürküttü ve o ölçüde de orantısız şiddet hatta vahşet kullanmaya başladı.

Oysa sağduyunun gereği, bu insanların ne dertleri olduğunu anlamaya çalışmayı gerektiriyordu. Ardından da demokratik uzlaşma kültürünün gereği olarak istemleri olabildiğince, hukuk içinde karşılamak..

Ne ki, tam tersini gözlüyoruz.. Gittikçe artan kolluk şiddeti..
Bu bir kısır döngüdür ve Sistem Kuramı’na göre yıkım doğurur.
Yıkılacak olan Halk değilse kimdir? Elbette siyasal iktidardır!

– 5 insanımız öldü,
– 13 insan gözünü yitirdi,
– çok sayıda insanın yüzünde sabit izler kalacak
(Adli tıp deyimi ile Çehrede sabit eser)..
– 60 dolayında ağır yaralı var. Kafatası kırılanlar, kaburgaları kırılanlar,
halen yoğun bakımda olanlar..
– 8 bini aşkın resmi kayıtlı yaralı var..

Bir de milyonlarca gönlü kırıklar..
Yani psişik travma alanlar ki olumsuz etkileri bırakın yaşam boyu sürmeyi, kuşaklar boyunca aktarılabilecek olanlar.. Özellikle can yitikleri!

Ne oluyoruz?? Ülkede iç savaş mı var??

Ve araçlarını bu denli ölçüsüz, orantısız, hukuk dışı ve yaralama – öldürme erekli kullanan polise parasal ödül (Osmanlı Ulufesi?) 2 anlama gelebilir :
Ya açık bir psikolojik savaş ya da tam bir düşünsel karmaşa (mental konfüzyon)!
İki seçenek de birbirinden sakıncalı AKP yönetimi ve ülkemiz için.

Çok talihsiz bir saptama ki, ülkenin tepe yöneticisi “kör gözüm parmağına” tutumu içinde. Hem de inatla, gözü kara biçimde.. Kolluk tek tutamağı gibi, tek koruyucusu gibi, öylesine bir algı içinde. Halkının en az yarısını kendisine “düşman” görmekte.
Oysa demokraside ötekileştirme yoktur, çoğunluk baskısı olamaz, çoğulculuk temeldir. En az sayıdaki insanların bile hakları korunur. İktidarınız değil %50 (ki gerçekte matematiksel olarak hiç %50 olmadığı gibi halen çok daha düşük, AKP azınlık iktidarı!), % 80 bile olsa, mutlak sınırlarınız vardır :

TEMEL İNSAN HAK ve ÖZGÜRLÜKLERİ!
Bunun da çerçevesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi – AİHS‘dir ve
Türkiye bu Sözleşme’ye taraftır, hukuksal olarak bu üstün hukuk normlarıyla bağlıdır (Anayasa md. 90)!

  • Bu olaylar AİHM’ne taşınacak ve Türkiye çok sayıda davada ciddi mahkumiyetler alacaktır. AKP iktidarının siyasal – tarihsel ömrü ve işlevi tamam olmuştur.

Toplumsal olaylarda kolluk, güvenlik önlemi alırken, sağlık hizmetleri için de koridorlar açmak zorundadır. YAŞAM HAKKI kutsaldır ve her şeyin üzerindedir. Devletin de
1. görevi yurttaşın can – mal güvenliğini sağlamaktır. Polis bunu becerememekte,
Sağlık Bakanlığı da görevini gereği gibi yapmamaktadır. Oluşan kabul edilemez hizmet boşluğu, gönüllü hekimler tarafından Türk Tabipleri Birliği örgütlemesi ile kapatılmaya çalışılmış ve çok sayıda acil sağlık hizmeti gereksinimi yerinde karşılanmıştır.
Bu yapılmasa idi tablo çok daha ağır olabilirdi. Hükümet en azından bu katkıyı şükranla karşılamak yerine, bir başka irrasyonel davranışla sağlık personelini ellerini
arkadan kelepçeleyerek
gözaltına almıştır! Yetkili Cumhuriyet savcısı bu açık yasa dışı davranışa nasıl göz yumabilir? Bırakın arkadan kelepçelemeyi, normal kelepçenin de koşulları yoktur! Bu kişilerin kaçma olasılığı, kendisine ya da çevresine zarar verme olasılığı.. Hangisi vardı? Üstelik elleri arkadan kelepçelenen insanın özel olarak korunması gerekir.. Gözaltına alınırken itilir kakılırsa ve düşerse kendisini ciddi – ağır yaralanmalardan nasıl korur? Yoksa amaç – murat tam da bu mudur? Tam da bu tür vahşet midir parasal ödül (başa bela Yeniçeri ulufesi!) getiren? Oysa sağlık çalışanlarının savaşta bile dokunulmazlığı vardır. Kendilerine ateş edilmez,
tutsak alınmazlar.. Hipokrat yemini ve Tıbbi Deontoloji Tüzüğü,
hekimleri her durumda gereksinim sahiplerine tıbbi yardımla yükümlü kılar.

Bir de Sağlık Bakanlığı’nın soruşturma işlemi.. Tam bir trajik-komedi!
Türkiye Barolar Birliği Sağlık Bakanlığı hakkında, çok yerinde bir girişimle
suç duyurusunda bulundu. Türk Tabipleri Birliği de bugünkü kongresinde Bakanlığı kınadı ve bu yardımın gerektiğinde sürdürüleceğini açıkladı
(Başkan, tıbbiyeden sınıf arkadışımız sevgili Prof. Özdemir Aktan’ın ağzından).

  • Biz de diyoruz ki; BARİ SAVAŞ HUKUKU UYGULAYIN!

 

Sessiz_ciglik_konusmamiz_30.6.13

 

 

 

 

 

 

 

Polisin kullandığı basınçlı suya gelince : Bir kez basıncı çok yüksek, çarptığı insanları savurup yere seriyor.. Bu ciddiyaralanma, sakatlanma hatta ölüm riski demektir. Gözünüze gelirse kesin olarak parçalar ve kör edebilir. Bu bakımdan basıncının azaltılması ve 45 derece açı ile yere sıkılması gerekir. En fazla diz altı düzeyinde insana sıkılabilir çok zorunlu kalınırsa..

İçine “ilaç” koymaya gelince.. İstanbul Valisi beyefendi “Suya kimyasal değil ilaç konuyor” buyurmuş. Özürü kabahatini öyle aşkın ki.. Bir kez ilacı yalnız hekimler kullanır. Böylesi bir amaçla kullanımı hekimlerin de yetkisinde değildir. İlaç kullanımı hekimler için ciddi tıbbi – yasal yükümlülükler de doğurur. Vali bey güya “kimyasal kullanmıyoruz” demeye getiriyor ama bilgisi her ilacın bir “kimyasal” olduğunu ayırtedemeyecek durumda! AKP’nin valisinin bu hallerini art alana itersek, tablo vahimdir. Kolluk, basınçlı suyu hatalı ve vahşice kullanmakla yetinmemekte, boyalı kimyasal katarak insanları damgalamaktadır. Ayrıca bu boyalı kimyasallar deride yangı tepkimesi oluşturarak insanların canlarını ek olarak yakmaktadır. Beklenen, her araç mübah olarak protestocuları dağıtmaktır. RT Erdoğan’ın asabı bozulmakta, tahammül edememekte, kalabalıkları zaafiyet olarak görmekte ve Bakanına kesin talimat vermektedir : DAĞITIN!

  • Polis de “DAĞILIN LAN DAĞILIN” buyurmaktadır.

An gelir, Halepçe vb. örneklerdeki gibi halkına kimyasal silah kullanma eşiğine gelirsiniz, uyaralım.. Bu sulara hiçbir kimyasal katılMAmalı ve yukarıda belirttiğimiz kısıtlarla kullanılmalıdır.

BİBER GAZI sorunu.. Başbakan “olağandır, polis kullanır..” deme zorunluğunu neden duyuyor? Danışmanları O’na, AİHM’nin Nisan 2012’de Ali Güneş davasında Türkiye’yi mahkum ettiğini, 10 bin € tazminat ödendiğini neden söylemiyor?? Ya da RTE bilmezden mi geliyor? Bu gazların içeriği nedir? Bir hekim olarak benim bunları bilmem gerekir ki, etkilenenlere uygun sağaltım verebileyim, varsa özgül antidotunu kullanayım. TTB İçişleri Bakanlığından sordu ancak yanıt yok.. Oysa Anayasa md. 74 “gecikmeden” yanıt yükümlüğü yüklüyor İdareye!

Kapalı mekanlara asla sıkılmamalıdır, kitleler uyarılmadan kullanılmamalıdır.
Düşük yoğunlukta ve havaya 45 derece açı ile atılmalıdır. Bu koşullarda bile insanlar zarar görürse, AİHM kararı uyarınca Devlet – Kolluk zincirleme sorumludur ve
Devletin zararı hatalı kamu görevlisine rücu (geri yükleme) zorunluğu vardır.

40 yılı aşan tıbbi birikimimizle rahatlıkla söyleyebiliriz ki;

  • Başbakan R.T. Erdoğan’ın ruhsal duygudurumu (İng. mood) ülkemizi yönetebilecek durumda değildir.

Her gün yazılı basın ve TV’lerden bu durum açık ve net olarak izliyoruz.

  • Başbakan zorunlu bir “mola” almalıdır.

Bir yurttaş olarak, tam donanımlı bir Üniversite hastanesinden “görevini sürdürebilir” raporu almasını istiyoruz. Başbakan buna zorlanmalıdır. Türk Tabipleri Birliği,
Türk Psikiyatri Derneği, Adli Tıp Uzmanları Derneği, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği HASUDER, Türk Psikologlar Derneği.. bu bağlamda baskı grubu olmalıdır.

TÜBA, TÜBİTAK, Üniversiteler etkisizleştirilmiştir
, sesleri çık(a)mamaktadır!
Başbakanın buna yanaşmayacağı kesin gibidir. O zaman “yokluğunda” (gıyabında) rapor düzenlenebilir.. Bu rapor istemi bir demokratik meşru direniş yöntemidir. Çünkü bu kişinin davranışları kamuoyu önündedir.  Panik bozukluğu içindedir. Bilerek ve isteyerek
gerçek dışı açıklamalarda ve tahriklerde bulunmakta, halkını yanıltmaya ve ayrıştırmaya çalışmaktadır. Realiteden kopmuş gibi bir görünümü vardır, bu durum çok tehlikeli
bir dissosyasyona neden olabiliir. Dissosyatif sendromlar tıpta ağır tablolardır,
kişilerin hak (ve fiil) ehliyetlerini ciddi düzeyde sınırlamak gerekebiir. Ayrıca ruhsal kapasitesinde apaçık bir regresyon izlenmektedir; geçen hafta Kayseri mitinginde kalabalıklara 2 kez “kadanızı alırım sizin” gibi üzerinde çooook durulması gereken
bir abartılı duygusal tepki göstermiştir. Regresyon, puerilizm eşiğinde ciddi midir?

Bu kritik soruların yanıtını merak ediyoruz.
Gerçek durum bu ise, RT Erdoğan’ın tıbbi raporla en azından bir süre görevinden ayrılması ve tedavi edilmesi gerekebilir.
Durumun ortaya konması 5 kişilik bir Psikiyatrist kurulunun raporunu gerektirir.
Bunu istemeliyiz.

Bu arada; Devletin başı olan kişi, neden bu denli atıldır neden, neden?

Sonuç olarak :  İktidar panik içindedir, halk, deyimi yerinde ise “teneke çalmaktadır”. Eylemler tüm dünyada haklı, meşru ve de çooook yaratıcı bulunmaktadır.
Sağduyu herkesten çok R.T. Erdoğan’a ve AKP yöneticilerine düşmektedir.
Bürokrasi de, yasaya aykırı emirleri uygulamamalıdır. Allah’tan ümit kesilmez; Çankaya’da oturan AKP’li zat da, hidayate erişir mi acaba?? Göreceğiz.

Siyaset kurumu, bu inanılmaz güzellik ve incelik (zarafet) taşıyan halk direnişine
benzer yaratıcılıkla önderlik etme yükümü altındadır.
Bu, dayanılmaz, karşı konulmaz, ertelenemez asal bir tarihsel sorumluluktur.
Aksi takdirde dere, akacağı yatağı kendi potansiyeli ile bulacak ve
kapsamlı bir politik tasfiye kaçınılmaz olacaktır.

Adnan Binyazar‘ın söylemiyle

  • “Son sözü, tarihin en kritik yerinde hep direnenler söyleyecektir!”..

Direniş şehidi, polis kurşunu kurbanı Ethem Sarısülük de bu dövizi taşıyordu vurulduğunda.. Elinde başkaca hiçbir şey yoktu..
Ama mahkeme, katil polis Ahmet Şahbaz’ı “nefsi müdafa” bağlamında salverdi!?
Dayan yüreğim dayan..

Dayanacak ve örgütlü savaşımla (mücadele) ile bu deli gömleğini de
mutlaka yırtacağız
.

Herkese ama herkese sabır, kolaylık ve kesin bir sağduyu diliyoruz.

Umutsuzluk ATATÜRK’ün devrimci halkına yakışmaz, bilimsel değildir, duygusaldır.

Felsefeci Prof. Ahmet İnam, “Umutsuzluk Ahlaksızlıktır” diyor bu adı taşıyan kitabında!

Adnan_Binyazar_son_sozu_hep_direnenler_soyler

Önümüzde 3 D modeli duruyor..

Diren Türkiye!

Dik dur Türkiye!

Dev-ri-le-cek-ler !!!

Yazımız pdf olarak da okunabilir :

 

HALK_AYAKLANMASININ_SOSYAL_PSIKOLOJIK_IRDELEMESI

Sevgi ve saygı ile.
30.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net