Direniş ve Başarıyı Iskalamamak


Dostlar,

Türkiye ayakta..
Can yitikleri var, bilinen 4 can..
Göz yitikleri var, 10’u aşkın insanın..
Ağır yaralı var, 50 dolayında..
7-8 bin dolayında fiziksel – bedensel yaralı ve
Milyonlarca da onuru – gururu zedelenmiş manevi yaralı yurttaş..
Okyanusun ötesinde de Brezilya yönetiminin uygarca, insanca, demokrat davranışı..
Birileri hiç ders almıyor ve Türkiye ağır bedel ödüyor.
Kuşku yok diktatör gidecek ve yasal  hesabı da sorulacak..
Bunca akıldışılığın başkaca açıklaması olabilir mi?

Bu cenderenin kırılmasını, giderek totaliterleşen siyasal iktidarın bırakıp gitmesini istiyor.
Kısır döngü sürüyor. Ülke polisini, polis şefi gibi en tepe yöneticiler yönetiyor ve
ülke şiddet sarmalından yakasını kurtaramıyor..

Sayın Merdan Yanardağ‘ın önemli yazısını birkez daha dikkatle okumak gerek,

“Direniş’te başarıyı ıskalamamak” için..

Sevgi ve saygı ile.
22.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Direniş ve Başarıyı Iskalamamak 

portresi

 

Merdan YANARDAĞ
YURT Gazetesi

 

Bilindiği gibi, AKP iktidarına karşı giderek siyasal talepleri öne çıkan bir
halk isyanına dönüşen Gezi Parkı direnişine “devam” kararı alındı.
Bu direniş, Hükümetin ve Başbakan Tayyip Erdoğan‘ın bütün dengelerini ve kimyasını bozmuş görünüyor. Direnişin kapsamı, bileşimi, Uluslararası desteği onu daha da büyütüyor ve Hükümeti temellerinden sarsıyor.

Birbiriyle örtüşen çok özel ulusal ve uluslararası koşulların iktidara getirdiği
AKP ve Erdoğan, kendilerine sunulan olanağı rejim değişikliği gerçekleştirmek için bir fırsata dönüştürmeye kalkıştı. Ancak öyle anlaşılıyor ki, kendisine biçilen rolü abartarak özerklik alanını bütün sinsi siyasal İslamcı sağ hareketler gibi
fazlasıyla abarttı. Çünkü, bugüne kadar AKP iktidarına kayıtsız şartsız destek veren ABD ve AB sanki bir kıvılcım çakmış gibi bu desteklerini geri çekmeye başladı.

Gerçekte Türkiye’de % 10-15 aralığında bir oy potansiyeline sahip olan siyasal İslamcı hareket, merkez sağın çökmesi ve bu alandan gelen siyaset sınıfının yolsuzluklara batarak tasfiye olması sonucu birden bire kendisini iktidarda buldu. Başlangıçta uzlaşmacı bir tutum izleyerek tepkileri yumuşatmayı başaran AKP, Batı’nın ve ABD’nin bölgeye yönelik stratejik çıkarlarının savunulmasında rol üstlendi. Ancak, bu rolü
kendi özel hesapları için kullanmaya kalktı.İşte Gezi Parkı direnişi bütün kartların yeniden karılmasına ve dizilmesine yol açtığı için gerek Türkiye’de gerekse dünyada Türkiye ile ilgili bütün güçler kendi pozisyonlarını yeniden düzenlemeye başladı. ‘Taksim Dayanışması’ isimli platform tarafından
Gezi Parkı direnişine devam kararı açıklanırken şöyle deniyor:
  • “Taksim Gezi Parkı direnişçileri ve Taksim Dayanışması olarak bu süreç boyunca öğrendiğimiz en önemli şey mücadelenin zaman ve mekânla sınırlandırılamayacağı ve bundan sonra da hayatın, kentin ve ülkenin
    her metre karesinde ve her anında devam edeceğidir. Bu süre içinde üzerimizde yürütülen şiddet politikalarına rağmen farklı eğilimlerin zenginliği ile bir araya gelebildiğimizi, tartışabildiğimizi, ortaklıklar yaratabildiğimizi ve
    birlikte mücadele edebildiğimizi gördük.”
Evet, en önemli kazanım budur. Onurları kırılmak istenen, aşağılanan, ezilen, sömürülen görmezden gelinen kitleler, gerici-faşizan bir polis rejimi kuran AKP İktidarının yenilebileceğini gördü ve korku duvarını aştı.
***
Hâlâ devam eden, kırılamayan yakın tarihimizin en görkemli halk direnişine Türkiye genelinde 10 milyon yurttaşın katıldığı belirtiliyor. Halkın çok büyük bölümü 11 yıldır kendilerine hakaret edilmesine, aşağılanmalarına, adaletsizliğe, yaşam tarzlarına müdahale edilmesine, değerlerine saldırılmasına, yağma düzenine, sömürüye isyan ettiler. Gezi Parkı direnişi işte bu isyanın fitilini ateşledi. Çünkü insanlar, son 11 yıldır nerede bir ağaç kesiliyorsa orada bir yağma olduğunu biliyor. Çevre bilinciyle buluşan politik düzeyi yüksek bir halk direnişi ile karşı karşıyayız.

  • Bu isyanın ‘Geniş Ortadoğu’da “Arap baharı” diye olayla bir benzerliği bulunmuyor.

Çünkü Arap baharı ile bölgede bütün yozlaşmışlıklarına karşın cumhuriyetler yıkıldı. Yerine dinci rejimler kuruldu. Türkiye’de ise halk, gençlik, emekçiler siyasal İslamcı bir iktidara, dinci bir rejime karşı özgürlük ve adalet için ayaklandı.

  • İnsanlar seküler ve demokratik hakları için meydanlara çıktı.
  • İktidar kibri ve güç sarhoşluğu içinde AKP İktidarı ve Erdoğan
    ağır bir bozguna uğradı.
Hesap hatası yaptılar. Laikliğin toplum tarafından sanılanın ötesinde içselleştirildiğini göremediler ve Cumhuriyeti bir avuç seçkinin rejimi sandılar. İdeolojik ön yargılarının kurbanı oldular.

Cumhuriyetin geniş bir kitle tabanının olduğunu anlayamadılar.

Şaşırdılar, ezberleri bozuldu. Cumhuriyetin yerine daha İslami bir rejim kurarak devletle milleti barıştırmaya kalkıştıklarında, kendilerini milletle kavga halinde buldular.

***

  • Gezi Parkı direnişiyle beklenmedik bir siyasal, kültürel ve ahlaki bir yenilgiye uğrayan Tayyip Erdoğan, bir başbakan gibi değil, dar bir
    siyasal İslamcı grubun lideri gibi, AKP de büyük bir ülkenin sorumluluğunu üstlenmiş hükümet gibi değil, cihatçı bir örgüt gibi davranıyor.
Bu nedenle Erdoğan ve AKP demokratik parlamenter rejimlerin yüklediği sorumlulukların gereğini yapmak (örneğin muhalefetin, baskı gruplarının ve yurttaşların eleştirilerini dikkate almak) yerine bin yıllık gerici, karşıtlaştırıcı ve provokatif bir dile ve
yalana başvuruyor. Yenilgiyi hazmedemediği anlaşılıyor. Saldırganlaşıyor.
Bu nedenle AKP’nin dün Ankara’da düzenlediği “Milli İradeye Saygı” mitingi tam bir fiyaskoya dönüşüyor. Bir milyon kişiyi toplamak üzere düzenlenen mitinge katılım
yüz binin altında kalıyor. Öyle ki, sadece kendi partilerine verilen oyları “milli irade” olarak gören bu çarpık ve faşizan demokrasi anlayışı ağır bir yenilgiye daha uğruyor.Toplumun diğer kesimlerini (burada yarıdan fazlasını) milli iradenin bir başka ifadesi olarak görmeyenlerin altından iktidar zemini kaymaya başlıyor.
Ancak, unutmamak gerekiyor ki, AKP sıradan bir merkez sağ iktidar değil.
AKP 11 yıllık iktidarında ABD’nin de desteğiyle rejimi değiştirdi. O nedenle AKP hükümeti düşse ya da bu parti seçimleri kaybetse bile, kurduğu dinci-faşizan rejim nedeniyle iktidarda kalmaya devam edecek. Bu nedenle köklü bir dönüşüm ve rejimi değiştirecek radikal bir siyasal programa sahip olmadan AKP iktidarına son vermek zor.
Daha önce de altını çizdiğim gibi, bütün olan bitenlerin gösterdiği tek şey var;

  • AKP Hükümeti ve Erdoğan’ın siyasi ömrü doldu.

Eğer direniş aynı yaygınlıkta ve kitlesellikte sürdürülür, örgütlü bir karakter ve
disiplin kazanır, daha da önemlisi haklılık zeminini korur, akılcı hareket eder ve
siyasal hedeflerini net biçimde ortaya koyarsa fazla beklememiz de gerekmeyebilir.
Bu durumda AKP’nin gidişi bir takvim meselesi haline gelir.

Direnişe “devam” kararı alanların bütün olasılıkları değerlendirip, durumu doğru
analiz ettiklerini umuyorum.

Gezi Direnişi “kimi hatalar” nedeniyle yenilgiye uğrasa bile,
AKP artık eskisi gibi iktidar olamayacaktır.
Kazanmayı bilmek gerekiyor.
Bu toplumun, bu kuşağın bir başarı hikayesine ihtiyacı var.
Iskalamamak gerekiyor.
(Merdan Yanardağ Yurt, 16.06.13)

Direniş ve Başarıyı Iskalamamak” hakkında 2 yorum

  1. Rıza GÜNER

    GEZİ PARKI ÇIRPINIŞI VE SİYASETİN AKILSIZ AKILLILARI !..

    Sayın Erdoğan Çavuşesku gibi, İMF borçlarını bitirmiş ve Emperyalizmle karşı karşıya gelmiştir.

    Sayın Erdoğan, Kürt Meselesinde Salvador Allende tavrı takınmış, Emperyalizmin 350 mliyar dolarlık Savaş ve Ölüm Pazarını kapatma kararı almıştır.

    Sayın Erdoğan, rakipsiz seçeneksiz iktidarda on yıldan fazla kalmış; Saddam ve Esat gibi EMPERYALİZMİN İSTEMEDİĞİ LİDERLER ARASINA GİRMİŞTİR.

    Sayın Erdoğan bu üç büyük başarısından dolayı lehine gösteriler yapılmasını, paneller konferanslar düzenlenmesini beklerken; Gezi Parkı dolayısıyla aleyhine gösteriler başlamış; cılız bir direnişe ve çırpınmaya dönüşmüştür.

    Bu gösterilerin haklı bir temeli, doğru ve etkileyci bir fikir dayanağı olmadığı için, gençlerin, “DİRENMEK YAŞAMAKTIR!..” diyen sınırlı anlayışıyla bir süre devam etmesi mümkündür.

    Eğer, Emperyalizmin; İMF borçlarının ödenmesinden, Kürt Meselesi oluşan 350 milyar dolarlık Savaş ve Ölüm Pazarının kapanmasından dolayı bir programı yoksa; bu gösteriler ve bu direnişlerla Ak Parti’den bir kıl bile koparılamaz.

    Bu nedenle, Merdan Yanardağ’ın yüksek ve derin aklıyla sandığı gibi ne Ak Parti’nin miadı dolmuştur, ne Sayın Erdoğan’ın kimyası bozulmuştur. Olsa olsa övgü beklerken yergiyle karşılaşmış ve biraz canı sıkılmıştır… Birde Fethullah Hazretlerinin fikir ajanları Merdan Yanardağ ve benzerlerini yanlış yönlendirmiştir.

    Ak Parti ve Sayın Erdoğan giderse; yerine CHP’nin gelmesi bile bir Nihat Erim Alllah Kerim yaratacaktır… “BİZE TÜRK MİLLİYETİYLE KÜRT MİLLİYETİNİ EŞİT VE EŞDEĞERDE GÖRDÜREMEZSİNİZ!..” deyip, Emperyalizmin Savaş ve Ölüm Pazarı’nı 350 milyar dolarlık cirosunu yükseltecek ve yeniden on binlerce insanın ölmesi için canla başla çalışacaktır.

    Bir Pinoşe, bir Franko da gelebilir… Ama Ak Parti ve Sayın Erdoğan’ının yerine; ilerici, devrimci, sosyalist ya da demokrat bir iktidarın gelmesi mümkün değil.

    Anayasa’nın ilk dört maddesinin değişmemesi, Türkiye’nin İçindeki resmi tabelalarda T.C.’nin olması, her yerde “ne mutlu Türküm diyene…” denilmesi ve yazılmasından başka halkın kazanacağı bir şey yoktur. Gezi Parkı’nda daha iyi, daha güzel, daha uygar bir dünya için direnenler, Faşizmin en korkunç yüzüyle karşılaşacaklar ve Ak Parti İktidarını mum yakıp arayacaklardır.

    Ama bu direnişle, Polonya’daki Dayanışma Sendikası gibi güçlü bir sivil toplum örgütü yaratmak da, Ekim Devriminin Yoldaşlığı, 1789 Devriminin Yurttaşlığı gibi bir yardımlaşma ve dayanışma ağı kurmak da mümkündür. Ak Parti İktidarını istifaya zorlamak ise; 12 Mart Faşizminden, “KUVVETLİ VE İNANDIRICI, ELBETTE TAM FAŞİST HÜKÜMETLERDEN daha iyi bir şey getirmez..

    Merdan Yanardağ gibi Fethullahçılar ise; Fethullah Hazretlerinin rakipsiz seçeneksiz Halife olması için, Ak Parti’yi AKP, Recep Tayyip Erdoğan’ı RTE yazarak hiçbir değeri olmayan bir muhalefet yapmakta ve Fethullah Hazretlerinin izin verdiği kadar da CHP’yi savunmaktadır.

    Ortada kitleleri etkisi altına alabilecek bir fikir yoktur. Ortada halkı, insanı ve emekçileri ilgilendiren bir mesele de yoktur. “Ak Parti ve Erdoğan gitsin, yerine bir Franko, bir Pinoşe, bir Nihat Erim gelsin,,,” demek ise akılsızlık olacaktır. Merdan Yanardağ; akılsızlığı akıllılık ve gazetecilik yapmış.

    Cevapla
  2. Rıza GÜNER

    SÖZÜN DOĞRUSUNU SÖYLEMEK VE AKLI SEFERBER ETMEK GEREKMEKTEDİR.

    Sünni polis Ahmet Şahbaz, kalkansız göstericilerin arasına avını arar gibi dalıyor ve Alevi genci Ethem Sarısülük’ü beyninden vurup öldürüyor… Mübarek üç ayların Şaban’ında bir Sünni’nin bir Alevi öldürmesi, sorgusuz, sualsiz Cennetlik olmak kadar sevaptır…

    Bu nedenle, bir Alevi gencini suçsuz sebepsiz, bilerek, isteyerek ve tasarlayarak öldürmek ağır bir suç sayılmadığı için Sulh Cezada isteksiz bir dava açılıyor ve bundan sonrasını Sünni Hakim hallediyor. Beyne isabet eden kurşunun bir demir direğe çarparak yön değiştireceğine hükmediyor ve bir Alevi gencini öldürerek sevaba giren Sünni Polisi serbest bırakıyor… Ve tabii, bir Alevi gencini mübarek Şaban ayında öldüren Polis ahmet kadar sevap kazanıyor.

    Evet… Sayın Ali Ercan, bu Hukuk sizin sözde aydınlık fikirlerinizin hukukudur… Gurur duyun!…

    Cevapla

Rıza GÜNER için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir