Günlük arşivler: 22 Haziran 2013

Her Yerde Polis Şiddeti Var : Her Yer Biber Gazı ve Basınçlı Su Altında


Her Yerde Polis Şiddeti Var :
Her Yer Biber Gazı ve Basınçlı Su Altında

Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla saat 19.00’da toplanan binlerce kişiye
polis yine müdahale etti.

Saat 19.00’da ellerinde karanfillerle Taksim Meydanı’nda biraraya gelen binlerce kişi, “hükümet istifa” ve

“Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganları attı.

Taksim Dayanışması üyelerinden 9 kişinin Gezi Parkı’na girilmesine izin verildi.

Saat 20.00 sıralarında polisin müdahale anonsları başladı.

Ardından TOMA’larla polis müdahalesi başladı.

Taksimin bilançosu

TOMA’lar meydanda toplanan binlerce kişiye müdahale etti.

Binlerce yurttaş, İstiklal Caddesi, Sıraselviler, Harbiye yönlerine çekildi.

Yurttaşlar, polis ekiplerine direnişi sürdürüyor.

*****************

  • HÜKÜMETİ ACİLEN SÜKUNETE ÇAĞIRIYORUZ..
    Biber gazının AİHM kararlarıyla kullanımının suç olduğunu ve Türkiye’nin Ali Güneş  davasında Nisan 2012’de tazminata mahkum edildiğini bir kez daha anımsatıyoruz.
  • Sağlık Bakanlığı’nın bu gazın ÖLDÜRÜCÜ olabileceğini açıkladığını (22.6.13) yetkililerin dikkatine getiriyoruz.
  • Kabine üyelerini, AKP yöneticilerini ve Devlet Başkanını, Cumhuriyet Başsavcısını RT Erdoğan’ı frenlemeye acilen çağırıyoruz.
  • Vali ve Emniyet Müdürlerinin, artık meşruluğunu yitiren ve apaçık inatlaşma – kör intikam güdüsüne dönüşen siyasal iktidar emirlerini Anauasanın “kanunsuz emir” bağlamında yerine getirmemeye, düşük yoğunluğa geçmeye, pasif direnişe.. çağırıyoruz..

Direnişçileri de sağduyuyu asla elden bırakmamaya..

Provokatörleri de -varsa- insaf ve vicdana davet ediyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
22.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Direniş ve Başarıyı Iskalamamak


Dostlar,

Türkiye ayakta..
Can yitikleri var, bilinen 4 can..
Göz yitikleri var, 10’u aşkın insanın..
Ağır yaralı var, 50 dolayında..
7-8 bin dolayında fiziksel – bedensel yaralı ve
Milyonlarca da onuru – gururu zedelenmiş manevi yaralı yurttaş..
Okyanusun ötesinde de Brezilya yönetiminin uygarca, insanca, demokrat davranışı..
Birileri hiç ders almıyor ve Türkiye ağır bedel ödüyor.
Kuşku yok diktatör gidecek ve yasal  hesabı da sorulacak..
Bunca akıldışılığın başkaca açıklaması olabilir mi?

Bu cenderenin kırılmasını, giderek totaliterleşen siyasal iktidarın bırakıp gitmesini istiyor.
Kısır döngü sürüyor. Ülke polisini, polis şefi gibi en tepe yöneticiler yönetiyor ve
ülke şiddet sarmalından yakasını kurtaramıyor..

Sayın Merdan Yanardağ‘ın önemli yazısını birkez daha dikkatle okumak gerek,

“Direniş’te başarıyı ıskalamamak” için..

Sevgi ve saygı ile.
22.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Direniş ve Başarıyı Iskalamamak 

portresi

 

Merdan YANARDAĞ
YURT Gazetesi

 

Bilindiği gibi, AKP iktidarına karşı giderek siyasal talepleri öne çıkan bir
halk isyanına dönüşen Gezi Parkı direnişine “devam” kararı alındı.
Bu direniş, Hükümetin ve Başbakan Tayyip Erdoğan‘ın bütün dengelerini ve kimyasını bozmuş görünüyor. Direnişin kapsamı, bileşimi, Uluslararası desteği onu daha da büyütüyor ve Hükümeti temellerinden sarsıyor.

Birbiriyle örtüşen çok özel ulusal ve uluslararası koşulların iktidara getirdiği
AKP ve Erdoğan, kendilerine sunulan olanağı rejim değişikliği gerçekleştirmek için bir fırsata dönüştürmeye kalkıştı. Ancak öyle anlaşılıyor ki, kendisine biçilen rolü abartarak özerklik alanını bütün sinsi siyasal İslamcı sağ hareketler gibi
fazlasıyla abarttı. Çünkü, bugüne kadar AKP iktidarına kayıtsız şartsız destek veren ABD ve AB sanki bir kıvılcım çakmış gibi bu desteklerini geri çekmeye başladı.

Gerçekte Türkiye’de % 10-15 aralığında bir oy potansiyeline sahip olan siyasal İslamcı hareket, merkez sağın çökmesi ve bu alandan gelen siyaset sınıfının yolsuzluklara batarak tasfiye olması sonucu birden bire kendisini iktidarda buldu. Başlangıçta uzlaşmacı bir tutum izleyerek tepkileri yumuşatmayı başaran AKP, Batı’nın ve ABD’nin bölgeye yönelik stratejik çıkarlarının savunulmasında rol üstlendi. Ancak, bu rolü
kendi özel hesapları için kullanmaya kalktı.İşte Gezi Parkı direnişi bütün kartların yeniden karılmasına ve dizilmesine yol açtığı için gerek Türkiye’de gerekse dünyada Türkiye ile ilgili bütün güçler kendi pozisyonlarını yeniden düzenlemeye başladı. ‘Taksim Dayanışması’ isimli platform tarafından
Gezi Parkı direnişine devam kararı açıklanırken şöyle deniyor:
  • “Taksim Gezi Parkı direnişçileri ve Taksim Dayanışması olarak bu süreç boyunca öğrendiğimiz en önemli şey mücadelenin zaman ve mekânla sınırlandırılamayacağı ve bundan sonra da hayatın, kentin ve ülkenin
    her metre karesinde ve her anında devam edeceğidir. Bu süre içinde üzerimizde yürütülen şiddet politikalarına rağmen farklı eğilimlerin zenginliği ile bir araya gelebildiğimizi, tartışabildiğimizi, ortaklıklar yaratabildiğimizi ve
    birlikte mücadele edebildiğimizi gördük.”
Evet, en önemli kazanım budur. Onurları kırılmak istenen, aşağılanan, ezilen, sömürülen görmezden gelinen kitleler, gerici-faşizan bir polis rejimi kuran AKP İktidarının yenilebileceğini gördü ve korku duvarını aştı.
***
Hâlâ devam eden, kırılamayan yakın tarihimizin en görkemli halk direnişine Türkiye genelinde 10 milyon yurttaşın katıldığı belirtiliyor. Halkın çok büyük bölümü 11 yıldır kendilerine hakaret edilmesine, aşağılanmalarına, adaletsizliğe, yaşam tarzlarına müdahale edilmesine, değerlerine saldırılmasına, yağma düzenine, sömürüye isyan ettiler. Gezi Parkı direnişi işte bu isyanın fitilini ateşledi. Çünkü insanlar, son 11 yıldır nerede bir ağaç kesiliyorsa orada bir yağma olduğunu biliyor. Çevre bilinciyle buluşan politik düzeyi yüksek bir halk direnişi ile karşı karşıyayız.

  • Bu isyanın ‘Geniş Ortadoğu’da “Arap baharı” diye olayla bir benzerliği bulunmuyor.

Çünkü Arap baharı ile bölgede bütün yozlaşmışlıklarına karşın cumhuriyetler yıkıldı. Yerine dinci rejimler kuruldu. Türkiye’de ise halk, gençlik, emekçiler siyasal İslamcı bir iktidara, dinci bir rejime karşı özgürlük ve adalet için ayaklandı.

  • İnsanlar seküler ve demokratik hakları için meydanlara çıktı.
  • İktidar kibri ve güç sarhoşluğu içinde AKP İktidarı ve Erdoğan
    ağır bir bozguna uğradı.
Hesap hatası yaptılar. Laikliğin toplum tarafından sanılanın ötesinde içselleştirildiğini göremediler ve Cumhuriyeti bir avuç seçkinin rejimi sandılar. İdeolojik ön yargılarının kurbanı oldular.

Cumhuriyetin geniş bir kitle tabanının olduğunu anlayamadılar.

Şaşırdılar, ezberleri bozuldu. Cumhuriyetin yerine daha İslami bir rejim kurarak devletle milleti barıştırmaya kalkıştıklarında, kendilerini milletle kavga halinde buldular.

***

  • Gezi Parkı direnişiyle beklenmedik bir siyasal, kültürel ve ahlaki bir yenilgiye uğrayan Tayyip Erdoğan, bir başbakan gibi değil, dar bir
    siyasal İslamcı grubun lideri gibi, AKP de büyük bir ülkenin sorumluluğunu üstlenmiş hükümet gibi değil, cihatçı bir örgüt gibi davranıyor.
Bu nedenle Erdoğan ve AKP demokratik parlamenter rejimlerin yüklediği sorumlulukların gereğini yapmak (örneğin muhalefetin, baskı gruplarının ve yurttaşların eleştirilerini dikkate almak) yerine bin yıllık gerici, karşıtlaştırıcı ve provokatif bir dile ve
yalana başvuruyor. Yenilgiyi hazmedemediği anlaşılıyor. Saldırganlaşıyor.
Bu nedenle AKP’nin dün Ankara’da düzenlediği “Milli İradeye Saygı” mitingi tam bir fiyaskoya dönüşüyor. Bir milyon kişiyi toplamak üzere düzenlenen mitinge katılım
yüz binin altında kalıyor. Öyle ki, sadece kendi partilerine verilen oyları “milli irade” olarak gören bu çarpık ve faşizan demokrasi anlayışı ağır bir yenilgiye daha uğruyor.Toplumun diğer kesimlerini (burada yarıdan fazlasını) milli iradenin bir başka ifadesi olarak görmeyenlerin altından iktidar zemini kaymaya başlıyor.
Ancak, unutmamak gerekiyor ki, AKP sıradan bir merkez sağ iktidar değil.
AKP 11 yıllık iktidarında ABD’nin de desteğiyle rejimi değiştirdi. O nedenle AKP hükümeti düşse ya da bu parti seçimleri kaybetse bile, kurduğu dinci-faşizan rejim nedeniyle iktidarda kalmaya devam edecek. Bu nedenle köklü bir dönüşüm ve rejimi değiştirecek radikal bir siyasal programa sahip olmadan AKP iktidarına son vermek zor.
Daha önce de altını çizdiğim gibi, bütün olan bitenlerin gösterdiği tek şey var;

  • AKP Hükümeti ve Erdoğan’ın siyasi ömrü doldu.

Eğer direniş aynı yaygınlıkta ve kitlesellikte sürdürülür, örgütlü bir karakter ve
disiplin kazanır, daha da önemlisi haklılık zeminini korur, akılcı hareket eder ve
siyasal hedeflerini net biçimde ortaya koyarsa fazla beklememiz de gerekmeyebilir.
Bu durumda AKP’nin gidişi bir takvim meselesi haline gelir.

Direnişe “devam” kararı alanların bütün olasılıkları değerlendirip, durumu doğru
analiz ettiklerini umuyorum.

Gezi Direnişi “kimi hatalar” nedeniyle yenilgiye uğrasa bile,
AKP artık eskisi gibi iktidar olamayacaktır.
Kazanmayı bilmek gerekiyor.
Bu toplumun, bu kuşağın bir başarı hikayesine ihtiyacı var.
Iskalamamak gerekiyor.
(Merdan Yanardağ Yurt, 16.06.13)

Sessiz Çığlık Sürüyor..

Dostlar,

Bu gün de 22.6 13 günü 13:00 – 14:00 arasında Ankara Sakarya Caddesinde
“SESSİZ ÇIĞLIK” eylemine / eylemsizliğine katıldık.

Artık kimi kavramlar tek başlarına kullanıldıklarında karşıtlarını (mefhum-u muhalif) çağrıştırmakta tembelleştiler.

Çığlığın da “sessiz”i olur muymuş?

Türkiye’deki faşist yönetim, -ki malumları “ileri demokrasi” yaftası ile
halk afsunlanmaktadır,- “durumdan” görev çıkarmayı ve kimi hatta pek çok
kitlesel eylemde yaratıcı olarak fincancı katırlarını ürkütmemeyi gerektiriyor.

“Yaratıcı” olmak gerekiyor, toplumsal eylemlerdeki diktatör(ler) rahatız olmasınlar.

5-6 yıldır uydurma kanıtlarla (sözde delillerle), sanal ortam hileleriyle Atlantik ötesi destekli kumpaslarla kodese tıkılan yurtseverlerin acısı içimizde dinmiyor.

Asker – sivil yüzlerce toplum önderi ulusalcı savunma hattından böylelikle geriye çekilmiş durumdalar.. Balyoz’da “Balyoz” kararı verildi, dosya Yargıtay’da.. Oradan birkaç ayda çıksa bile, Silivri ÖYM (Özel Yetkili Mahkeme) kararı kısmen bozulsa bile yeniden sürecek birkaç yıllık bir sözde “yargılama” süreci daha başlayacak.

Becerilebilirse de bu arada Türkiye’de sözde AÇILIM paketi içinde saçılım gerçekleşecek ve Bölücü anayasa, başkanlık vb. anayasal düzenlemeler nafile çabayla kotarılmaya çalışılacak..

Ama artık mevsim başka bir mevsim.

RTE Kayseri’de, kendisine çölün susamışlığını kandıran su gibi gelen “kalabalıkları” (?!) görünce, adeta kendinden geçercesine “kadanızı alırım” sizin dedi!

Hem de 2 kez..

Ünlü Anadolu deyimidir; size gelecek beka, felaket (“kada”!) ‘bana gelsin’ demektir.

Öylesine yalnız, çaresiz ve aciz görmektedir ki kendisini Türkiye’nin Başbakanı RTE, narsisistik (Kendine aşırı severlik) eğilimlerinin – takıntısını çırılçıplak dışa vuran yukarıdaki sözcüğü hem de 2 kez, kalabalık kitlelere karşı kullanmıştır. Tabii iç dünyasını ele verdiğinin ayırdında olmaksızın. Sıradan medikal psikoloji bilgisi bu yalın gözlem için çok fazla bile..

Regresyon, hatta puerilizm düzeyinde..

Yardım edilmesi gerek.

Türkiye Psikiyatri Derneği’nin bir girişimi, çağrısı gerek.

Belki de TTB’nin (Türk Tabipleri Birliği) gıyapta bir yetersizlik tıbbi raporu.

*******

Bu gün de tertip davaların kurbanları ve yakınları ile yurtseverler Sakarya Caddesinde sessiz çığlıklarını attılar.. O kadar ki, ağızlarında maske vardı. Ola ki bir sesli çığlık çıkmasın!

Ellerinde posterler, anlamlı sözler içeren dövizler ve hüzünlü – acılı ama dimdik aileler..
Tutsakların fotoğrafları ellerde.. Türk bayraklarımızla da.. Her ne denli dün Kayseri’de RTE bayrakları “sade” buyurdu ise de.. Açık açık diyemedi, Atatürk fotoğrafı ile
ay yıldızın kucaklaşmasından rahatsızlığını..

“Sessiz çığlık” eylemcileri “örgü örmekte” idiler..

Sorduk ne için diye??

Tutsaklara kışlık mı?

“Almıyorlar ki içeriye..” dediler..

Bir başka espri “başlarına çorap örüyoruz..” idi.

Tabii sormadık “kimin?” diye..

Ellerinizi çabuk tutun.. dedik.

Geçen hafta, bir yanlış algı ile “son” diye yazmıştık bu eylemler için..

Hayır, devam ediyor.. Sonuç alınana dek..

Bu zulüm tez elden bitirilene dek..

****

Dün akşam da Güven Park’ta yüzlerce “Duran adam” dan biri idik.

Gençler ne denli düzeyli bir “toplu açık hava sohbeti” yapıyordu adeta.
Bir forum yürütülüyordu ağırbaşlı ve içerikli.

Polis uzakta idi ve sorun yoktu. Keşke dinleseler ve halkın gündemini öğrenme fırsatı yakalasalardı!

Sorunun kaynağı polis mi yoksa??

Rahmetli direniş şehidi Ethem Sarısülük’ün polis kurşunu ile tasarlanarak vurulduğu yerde mumlar yanıyordu. Fotoğrafları vardı çepeçevre.. Yerlerde minderler ve acılı, yanık çehreler mum alevlerinin alazında ıslak gözlerini birbirlerinden saklamaya çalışıyorlardı.

Bir yakını, yeğenimdi.. dedi. Şu fotoğrafını da çek.. dedi.

Boynuma sarıldı ve insan sıcağı ıslaklıkları bedenime yayıldı..

Hüngür hüngür, katıla katıla ağlıyordu..

**********

Malsahibi, bu mazlum ahlarını komayacaktır.

Sessiz çığlığımız göklerde yankılandı 21 Haziran 2013 günü Güven Park’ta..

Bir “Duran adam” olarak..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 22.6.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net