Günlük arşivler: 15 Haziran 2013

SİYASAL İKTİDAR İNSANLIK SUÇU İŞLEMEKTE!


SİYASAL İKTİDAR İNSANLIK SUÇU İŞLEMEKTE!

Dostlar,

4 Haziran 2013 günü sitemizde yayımladığımız makalemizi bir kez daha sunuyoruz.

  • Hükümeti der-hal polis şiddetini durdurmaya bir kez daha çağırıyoruz.

Sevgi, saygı ve DERİN KAYGI ile.
Ankara, 15.6.13, 23:58

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

SİYASAL İKTİDAR İNSANLIK SUÇU İŞLEMEKTE!

Dostlar,

Türk Tabipleri Birliği, tarihsel önem ve nitelikte bir basın açıklaması ve çağrı yaptı.
Tüylerimiz ürpererek ve tümüyle katılarak  bu kritik metni – çağrıyı aşağıda sunuyoruz.

Eklemelerimiz olacak :

Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasası” nın pek çok hükmü başta olmak üzere, Anayasal can ve mal güvenliği hakkı iktidar tarafından ayaklar altına alınmıştır.

Bu davranış apaçık anayasayı çiğneme (ihlal) suçudur ve
iktidarın meşruiyetini yitirmesi anlamına gelmektedir.

Devletin 1 numaralı görevi yurttaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamasıdır.
Bu görevin yerine getirilmesi, hukukumuzda KUSURSUZ SORUMLULUK bağlamında tanımlanmıştır. Açıkçası, Devletin hiçbir özürü, bahanesi, gerekçesi dikkate alınmadan tüm yurttaşların can ve mal güvenliği sağlanacaktır.

Devlet öncelikle bunun için vardır:

Bu amaçla devlet kurulmuştur ve ona vergi verilmektedir, askerlik yapılmaktadır ve sadakat bağı ile yükümlüyüz.

En az 2 yy’dır, JJ Rousseau‘dan bu yana, yurttaş ile devlet arasındaki
SOSYAL SÖZLEŞME‘nin 3 temel maddesi yukarıda değindiklerimizdir.

AKP iktidarı yasal dayanağını yitirmiş ve meşruiyet dışına düşmüştür.

Hükümetten çekilmesi, el çektirilmesi gerekmektedir:

Bunu yapacak anayasal kurumların başında Cumhurbaşkanlığı makamı gelmektedir.
A. Gül’ün şiş ve kebap politikası izlediğini ve partili olduğunu biliyoruz ama ağır tarihsel sorumluluğunu anımsatmayı da bir yurttaşlık görevi sayıyoruz.

İkincisi, hükümetin parlamento eliyle siyasal denetimidir. TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in de partili olduğunu biliyoruz ama, tıpkı Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden Gül gibi kendisine de ağır tarihsel sorumluluğunu anımsatmayı bir yurttaşlık görevi sayıyoruz.

Ortada, suç işlemedikleri halde yaşamlarını yitiren masum yurttaşlar vardır..
Kaldı ki, suç işleseler bile hukuk devletinde “yakalama ve adalette teslim”
söz konusudur. Soruyoruz :

1. Türk Polisi cinayet şebekesi midir?

2. Türk polisi yurttaş katili midir?

3. Türk Polisi iktidarın suç işleme – adam öldürme örgütü müdür?

Çok sayıda polis arkadaşımızın stres bozukluğu içinde olduğunu, intihar ettiğini ve
TSSB kısaltmasıyla “Travma Sonrası Stres Bozukluğu” (İng. PTSB, Post Travmatik Stres Bozukluğu) tablosu içinde olduğunu bie hekim olarak biliyoruz. Bu arkadaşlarımız ruh ve beden sağlığını yitirmekte, rehabilitasyon olanağı bulamamakta ve bir bölümü de erken emekli edilmektedir.

Bu gidişle, Güneydoğu Gazilerinin, güvenlik görevlilerinin ciddi boyutlardaki
TSSB sorunlarına ek olarak; bir de AKP’nin halkının üzerine vahşete sürdüğü
Polis Ordusu’nun TSSB sorunu çıkmıştır. Bu sorunlar ağır ve kapsamlıdır ve
ülkenin huzurunu, barışını ve de ekonomisini bozacak ölçüde çok boyutludur.

Erdoğan hükmeti ülkeyi iyi yönetmek şöyle dursun, iç savaşın eşiğine taşımıştır.

Dolayısıyla, Parlamenter demokratik rejimlerde siyasal iktidarlardan da hesap sorulabildiğine, sorulması gerektiğine göre, görevini yapması gereken 3. makam / kurum, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve de orada oturan kamu görevlisidir.

Halk, meşru direnme hakkını kullanarak, Cumhuriyetin temel kazanımlarını
canı pahasına savunmaktadır.

Bu uğurda sokaklarda, ellerinde Türk bayrağı ve Atatürk posterleri ile dileklerini içeren dövizlerle demokratik, barışçıl, şiddete başvurmayan, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasını çiğnemeden protesto eylemleri yapmaktadır.

Buna karşılık satılık medya, kan gövdeyi götürürken güzellik yarışmaları yayımlayacak ölçüde kokuşmuş, sahibinin sesi olma derecesine düşmüştür.

Masum ve silahsız insanlar ciddi biçimde yaralanmakta, yaşamsal tehlike içinde sağkalma savaşımı vermektedirler.

Çok sayıda insan neden böylesine ağır biçimde hem de kafasından yaralanır?

Gözünü yitirir??

Ağır kafatası yaralanmasının, gözünü yitirmenin nedeni
neden biber gazı kapsüllerinin rastlamasıdır?

Neden çok basınçlı su doğrudan insanlara ve kısa uzaklıktan yüzlerine,
bedenlerine sıkılır?

Neden “plastik” de olsa mermi kullanılma aşamasına gelinmiştir ve bunlar da ortama
ya da zorunlu durumlarda belden aşağıya atılacak iken yüze, göze, kafaya gelmekte
ve ölümcül yaralanmaya, sakatlanmaya, gözünü yitirmeye neden olmaktadır?

Polis hedef gözeterek ölçüsüz vahşet uygulamasa böyle olur mu?
Niçin ülke genelinde yüzlerce yaralı vardır?

Bundan sonraki aşama panzerleri insanların üzerine sürmek ve / veya gerçek mermi ile ateş etmek midir?

Yineleyelim : Bu ölçüsüz vahşetten salt buyruk verenler değil, yasaya aykırı emri uygulayanlar da sorumludur. Anayasa’nın ilgili maddesi aşağıdadır :

Kanunsuz emir

Madde 137 – “Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir.

Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir;
bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.

  • Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez;
    yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.

Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.”

Son günlerde yaşanan olaylarda, maddenin son paragrafı bağlamında herhangi bir istisna durum söz konusu değildir. “..kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar..” kapsamına girecek hiçbir toplumsal eylem göstericiler tarafından sergilenmemiştir. Bir kısım kışkırtıcı (provokatif) eylemlerin sahipleri MOBESE kameraları ile açıklanmalıdır. Bu kişilerin bir bölümünün sivil polis oldukları savları dehşet vericidir ve çok sayıda görüntü kaydı vardır. Devletin gelişmiş olanakları ile basının, yurttaşların, tarafsız gözlemcilerin çektikleri fotoğraflardan
YÜZ TANIMA sistemi ile bu kışkırtıcıların kimliği deşifre edilmelidir.

Tüm bunlar yakın geçmişin tipik faşist eylemlerini anımsatmaktadır.

En yakını 6-7 Eylül 1955 olaylarıdır, sorumlusu Başbakan Adnan Menderes asılmıştır!

Biraz geride Almanya ve İtalya’da 1930’ların faşizmi vardır; A. Hitler sefil biçimde
intihar etmiş (?), B. Mussolini bacağından asılarak cesedi sokaklarda sürüklenmiştir.

Başbakan RT Erdoğan hiç ders almaz mı?

Ülkeye dayatmaya kalktığı şeriatın ana kaynağı Kuran’da kezlerce “siz hiç düşünmez misiniz, siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız, siz hiç ders almaz mısınız?”
benzeri sorular sorulmaz mı?

Sahi, kızılca kıyamette RT Erdoğan’ın Afrika ziyareti bir de “ne olur ne olmaz” kaygısıyla “güvenlik” amaçlı mıydı??

Bu tür provalar da ancak bir yere dek işe yarayabilir..
Tarihsel diyalektiğin öğretisi bu yönde..

  • Tam tamlar AKP ve RTE için çalıyor..

Bu insanlık dışı vahşetin sorumluları, insanlığa karşı suç işlemişlerdir:
Er ya da geç mutlaka yargı önünde hesap vereceklerdir.

Bu arada TBB’nin (Türkiye Barolar Birliği) suç duyurusunun Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca ne yönde işleme alınacağını da dikkatle izleyeceğiz.

Tıpkı, uygar dünyanın sözümona küreselleşmiş ve de küreselleşerek sözde demokrasiye, barışa, insan haklarına kavuşmuş olduğu yanılsaması içindeki
sözcülerini de izleyeceğimiz gibi..

Ve “yetmez ama evet” çi aydın taslaklarını, bir kısım “akil” sakilleri de..

Sonuç                 :

Bunca sefaletin üstünde hiçbir şey ama hiçbir şey sürdürülebilir değildir.

Anamuhalefet CHP ve MHP, adında “Demokrasi” sözcüğü olan ne ölçüde katılır BDP,

– TBMM’de siyasal denetimi çalıştırmalı, gensoru vermeli,
– TBMM Araştırma Komisyonu kurulmalı ve sonuç alınana dek,

Hükümet istifa edene ve erken seçim kararı alınana dek

– gerekirse TBMM çalışmaları boykot edilmelidir.

Son söz de AKP’nin -giderek eriyen, asla %50 olmayan- bilinçli bilinçsiz yandaşlarına :

  • “Kitabım insan, Kâbem sevgi, tapınağım gönüldür.. “
    Mevlana Celalettin Rumi


Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 4.6.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

TTB_logosu

Bütün Hekimleri,
Vahşice Şiddete Maruz Kalan Vatandaşların Yardımına Koşmaya Çağırıyoruz!

Türk Tabipleri Birliği tarafından 3 Haziran 2013 tarihinde yapılan açıklamada,
“Bütün Hekimleri İşlerini Güçlerini Bırakıp Sokaklarda Vahşice Şiddete Maruz Kalan Vatandaşların yardımına koşmaya çağırıyoruz!” denildi.

 Basın Açıklaması

03.06.2013, Ankara

Bu Koşullarda Hekimlik Yapılamaz..

BÜTÜN HEKİMLERİ İŞLERİNİ GÜÇLERİNİ BIRAKIP

SOKAKLARDA VAHŞİCE ŞİDDETE MARUZ KALAN VATANDAŞLARIN YARDIMINA KOŞMAYA ÇAĞIRIYORUZ!

Taksim Gezi Parkı’nı savunmak amacıyla, tümüyle barışcıl ve demokratik bir şekilde gerçekleştirilen protesto eylemlerine yönelik şiddet, birçok vatandaşımızın yaralanmasına ve Mehmet Ayvalıtaş adlı gencecik bir insanın ölümüne yol açtı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB)  olarak yaralılarla ilgili olarak 3 Haziran 2013 Pazartesi günü itibariyle ulaşabildiğimiz bilgiler şöyledir :

İstanbul Tabip Odası’nın İl Sağlık Müdürlüğü’nden aldığı bilgilere göre İstanbul’da hastanede servise yatırılarak tedaviye alınan 26 kişi, yaşamsal tehlikesi olan 2 kişi, yoğun bakımda yatan 5 kişi bulunmaktadır. Gözlem altına alınan ve ayakta tedavi olan hastalar ile birlikte bu süreçte toplam 880 kişi hastanelere başvurmuştur.
Bu rakamlara, İstanbul Tabip Odası acil yardım birimlerince tedavisi yapılan 625 kişiyi eklediğimizde İstanbul’da en az 1.485 kişi yaralanmış durumdadır ve bu rakama
saptaması yapılamayan yaralanmaların dahil edilmesi gerekmektedir.

Ankara’daki eylemlerde ise  Ankara Tabip Odası’nın hastanelerden meslektaşlarımızın ilettiği bilgiler doğrultusunda elde ettiği verilere göre 15’i ağır olmak üzere en az
515 yaralı hastanelere başvurmuş bulunmaktadır. Ankara Numune Hastanesi’nde
polis saldırısıyla kafasından yaralanan bir genç ölümle pençeleşmektedir.

İzmir’den iletilen verilere göre 2 gün içinde hastanelere 800 yaralı başvurmuştur.
2 hastanın durumunun ağır olduğu bilinmektedir.

Adana, Eskişehir, Gaziantep, Kocaeli, Antalya ve Hatay başta olmak üzere birçok il ve ilçede halka karşı gerçekleşen son polis saldırıları sonucunda net rakamını
elde edemediğimiz kimileri ağır, yüzlerce yaralı ve gözaltı olmuştur.

Polisin tavrı yurttaşların sağlığı açısından kaygı vericidir!

Yaralanmaların çoğu;

  • Basınçlı suyun ölçüsüz biçimde insan bedeni hedef alınarak kullanılması,
  • Biber gazı kapsüllerinin eylemcilerin üzerine sıkılması,
    doğrudan hedef alınarak direkt fırlatılması ve
  • Plastik mermilerin yakın mesafeden ateşlenmesiyle gerçekleşmektedir.
  • Çok sayıda yurttaşımız, bu yaralanmalar sonucunda gö-zü-nü yitirmiştir.
  • Kafatası kırığı ve beyin kanaması geçiren, beyninde yabancı cisim bulunan hastalar vardır.

Bu şiddet ortamında rutin sağlık hizmeti verilemez.
Olağan, rutin sağlık hizmeti sunabilmemiz için ülkemizin de normalleşmesi gerekiyor. Rutin hekimlik yapabilmemiz için Beşiktaş’tan, Taksim’den, Kızılay’dan,
Adana’nın, İzmir’in meydanlarından yaralı akınının durması gerekiyor.

Türk Tabipleri Birliği olarak Taksim Gezi Parkı’nı korumak ve uygulanan şiddeti protesto etmek için yapılan / yapılacak bütün eylemleri son derece haklı buluyor ve destekliyoruz.

Tüm meslektaşlarımızı da bir yandan bu vahşete karşı tepkilerini göstermeye,
öbür yandan yurttaşlarının polis tarafından ölümcül yaralanmalara maruz bırakılmadığı bir ortam gelişinceye dek hekimlik hizmetini acil durumlar için yoğunlaştırmaya ve

İŞLERİNİ GÜÇLERİNİ BIRAKIP,
SOKAKLARDA VAHŞİCE ŞİDDETE MARUZ KALAN VATANDAŞLARIN YARDIMINA KOŞMAYA ÇAĞIRIYORUZ!

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ

Gezi Direnişinin Gerçek Kapsamı!


Gezi Direnişinin Gerçek Kapsamı!

portresi

 

Prof. Dr. Özer OZANKAYA
Toplumbilimci
ADD Eski Gnel Başkanı

“Lafın tamamı deliye söylenir!” (Türk atasözü)

 

Gezi parkı direnişi yalnızca bir yeşil alanı korumak için yapılmıyor.

Asıl amaç olarak, Gezi Parkı’nı ve daha nice gezi parklarını da güvenceye alacak olan demokratik toplum düzeninin ilke ve kurumları ile ve artık çiğnenmeyecek
bir güvence altına alınarak kurulmasını ve korunmasını istiyor!

Ulusumuzun varlığı birliği,
yurdumuzun bütünlüğü,
devletimizin bağımsızlığı
, bunları simgeleyen bayrağımızın şanı güven altında olsun, diyor!

Bunlar olmadan bırakın Gezi Parkı’nı, bütünüyle yurdumuz elimizden gider,
ulus olarak yok oluruz, diyor!

Bunlar için
– hukukun üstünlüğü ilkesi işlesin,
– insan hak ve özgürlükleri tam güvencede ,
yargı bağımsız,
– basın özgür,
– üniversite özerk,
– sanat özgür olsun istiyor! 

  • “Arif olan anlar; lafın tamamı ancak deliye söylenir.”

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 15.6.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Kürt sorununa çözüm..

Dostlar,

AÇILIM – SAÇILIM ne oldu sahi??

Kimi Akil – sakiller bu aralar neyle meşguller??

Neredeyse tüm yurttan biber gazının çekilmesini mi bekliyorlar??

Güneydoğuda asayiş berkemal!?

Galiba bölücü terör örgütünün militanları, silahlı olarak üstelik,
göz göre göre / görmeye görmye -güya- ülkemizi terkediyorlar!?

Oralarda sürdürsünler ya kara propagandalarını kimi Akil – sakiller ?

İktidar mola mı alıyor?

Gündem mi belirliyor; gündemi mi belirleniyor??

Bu arada biz Kürt sorununa çözüm bulma çabamızı sürdürsek??

Nasıl olsa AKP iktidarı artık gidici.. eğik düzlemde kaymakta..

Eski Dışişleri Bakanı, BCP Genel Başkanı, Anayasa Hukuku Uzmanı
Sn. Prof. Dr. Mümtaz SOYSAL‘dan özetle önerileri alalım mı??

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 15.6.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

KÜRT SORUNUNA ÇÖZÜM

PORTRESİ

Prof. Dr. Mümtaz SOYSAL

 

 

Kurt_sorununun_cozumu_Mumtaz_Soysal-1

 

Kurt_sorununun_cozumu_Mumtaz_Soysal-2

 

Kurt_sorununun_cozumu_Mumtaz_Soysal-3

 

Kurt_sorununun_cozumu_Mumtaz_Soysal-4

Danıştay Başkanı Hüseyin Karakulukçu : Yargı Kararı Esastır!

Yargı Kararı Esastır!

Danistay_Baskani_Huseyin_Karakullukcu

 

Hüseyin Karakulukçu
Danıştay Başkanı 

Danıştay Başkanı Karakullukcu,
  • Gezi Parkı konusunda yapılacak bir referandumun,
    mahkeme kararının önüne geçemeyeceğini söyledi

Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukcu, hükümetin Gezi Parkı konusunda
halka gitmesinin hukuken bir referandum değil “kamuoyu yoklaması” olacağını ve çıkacak sonucun da yargı kararının önüne geçemeyeceğini vurgulayarak,

“Hukuk devleti deyince yargı kararı esastır.” dedi.

Bu hafta sonu yaş haddinden emekliye ayrılacak olan Danıştay Başkanı
Hüseyin Karakullukcu, düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

“Gezi Parkı’yla ilgili bir referandum yapılabilir mi?
İdari yargı yürütmeyi durdurma kararı verdi..”

Sorusu üzerine Karakullukcu, “Referandumun koşulları belli. Referandumdan çok
belki o bölgenin bir kamuoyu yoklaması şeklinde algılıyorum. Yoksa hukuktaki referandum tabiriyle çok oturtamadım. Bazı kanunları, bazı koşulları, referanduma sürüyoruz halk adına yapılan halk tarafından benimseniyor mu diye. Böyle bir yolla
ilk defa karşı karşıya geliyoruz.” değerlendirmesini yaptı.

Karakullukcu, referandumdan çıkacak sonucun bağlayıcı olup olmayacağı yönündeki soruya şu yanıtı verdi:

  • “Hayır efendim bir tür oylama o. Referandum olarak bunu algılayamıyorum. Kamunun istek ve arzusunu meydana çıkarmak için yapılan bir oylama.
    Bu, yargı kararının önüne geçemez. Hukuk devleti deyince yargı kararı esastır. Bir idari kararın yargı kararından ileri, etkin olması söz konusu değil.”
Gezi Parkı’na ilişkin yürütmeyi durdurma kararı verildiğinin anımsatılması üzerine, Karakullukcu, yargı kararlarının hukuk devletlerinde mutlaka uygulanması gerektiğini belirtti.Karakullukcu, hukuk devletinin polisi olacağını
ama devletin polis devleti olamayacağına işaret ederek,“Nerede yürüyeceğini, nasıl yürüyeceğini kamu düzeni belirliyor, polis demiyor,
vali demiyor.” dedi.Gösteriler sırasında 4 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı anımsatılarak,
polisin tutumunu orantılı bulup bulmadığı sorulan Karakullukcu,

orantısız güce karşı olduğunu belirtti.

  • Karakullukcu, “Orantısız güce kesinlikle karşıyım;
    onun adı polis devleti olur.”
    diye konuştu.

Danıştay’ın avukatlara başörtülü kimlik kartı verilebileceğine ilişkin kararı anımsatılarak bir mahkemenin türbanlı avukatı duruşma salonuna almamasına ilişkin görüşleri sorulan Karakullukcu, şunları söyledi:

“Bizim burada vermiş olduğumuz karar, başörtülü de olsa avukatlık kimliğini vereceksin. Bu arkadaşlarımız mesleklerini icra ederlerken de mahkemelerde de
bu kullanılabilir anlamını çıkarabiliyor bir kesim. Aslında bizim avukatlar mahkemelere gider diye bir kararımız yok. Her şeyi kendimize göre anlıyoruz.
Sanki demokrasi elden gidiyor,
sanki irtica hortluyor, sanki biz bilmem ne devleti oluyoruz. Ben inanmıyorum arkadaşlar. İnsanları özgür bırakın.
Nasıl kendini ifade edebiliyorsa etsin ama belli bir şey içinde.”

(Cumhuriyet, 14.05.2013)

SESSİZ ÇIĞLIK.. Son Çağrı.. 15 Haziran 2013 Cumartesi saat 13:00

Dostlar

SESSİZ ÇIĞLIK…

vdb15062013

Çok şey anlatmıyor mu, tüm sessizliğine karşın?

İnsanoğlunun en temel iletişm araçlarının başında gelen “konuşma” yok..

İnsanlar güya “sessiz” ama “çığlık çığlığa” lar gerçekte..

Siyasal iktidar ise bu iletiyi al(a)mamakta kararlı?!

Peki, mağdur olduklarına gönülden inanan, bu mağdurluğu yüreklerinin derinliklerinde duyumsayan insanlar ne yapmalı?

Meşru direniş haklarını kullanmak bir yana, savunmak için;

Sivil itaatsizlik mi göstermeli?
– Yer altına mı inmeli?
– İllegaliteye mi kaymalı?

Önceki hafta durup dururken, bu masum-mağdur-yüreği yanık
SESİSZ ÇIĞLIKLAR atan bu insanlara neden gaz bombası atıldı?
Çoğu, uydurma kanıtlarla yıllardır tutsak alınan Türk subaylarının anababası, eşleri, yakınları, yer yer çocukları ve çoğu emekli silah arkadaşları.. Hiçbir taşkınlıkları yok.
Niçindir bu insanları gaz bombaları ile taciz etmek?

Vardiya_bizde_son_toplanti_15.6.13-1

Bu davranış, en azından kolluğun görevini kötüye kullanmasıdır.

Ancak ne yazık ki, kolluk büyük ölçüde emir – komuta zinciri altında çalışmakta.
Dolayısıyla doğru tümce, gerçekte;

  • Kolluğun (burada polisin) siyasal iktidar tarafından kötüye kullanılması..
    Görevinin dışına çıkmaya zorlanması..

Peki bu hukuksuzluğun cezasını kim çekecek ?
Önce siyasal iktidar politik hesabını verecek..
Sonr da zincirleme kolluk mirleri ve elemanları..
Çünkü, konusu suç olan buyruğu yerine getirerek anayasal suç işliyorlar..

Vardiya_bizde_son_toplanti_15.6.13-2

Bu konuda daha önce yazdığımız yazılar da var sitemizde..

Bilgi ve ilginize sunarız..

http://ahmetsaltik.net/sessiz-ciglik-suruyor/

http://ahmetsaltik.net/sessiz-ciglik-eylemlerinin-anlami/
Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 15.6.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net