Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Yönetim Kurulu Kararları


Dostlar
,

Atatürkçü Düşünce Derneği‘nin 6-7 Nisan 2013 günlerinde yaptığı toplantıdan sonra yayımladığı toplantı sonuç bildirisi (Genel Yönetim Kurulu Kararları) çok önemli saptamalar yapmaktadır. Bu kararların dikkatle okunması gerektiğini düşünüyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
28.4.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
ADD Bilim – Danışma Kurulu Yazmanı
www.ahmetsaltik.net

=================================

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Yönetim Kurulu Kararları

6-7 Nisan 2013’te toplanan Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Yönetim Kurulu  (GYK), örgütsel işleyişe ilişkin almış olduğu kararlar dışında ülke gündemine ilişkin aşağıdaki konularda görüşbirliğine varmıştır.

1950’den bu yana süren karşı devrim Türkiye’yi cok hazin bir noktaya getirmiştir.
Karşı devrim süreci bu biçimde sürerse, ülkemizin çok daha feci durumlara sürükleneceği muhakkaktır.

Çünkü karşı devrim bugün çabalarını T.C. Anayasası’nın değişmez maddelerini
hiçe sayarak, ‘yeni bir anayasa kurgusu’ etrafında yürütmektedir.

“Yeni anayasa” çalışmalarında gözlemlediğimiz temel yöneliş Sevr’in ve BOP’un bir uygulaması olarak Türkiye’nin parçalanması ve Ortadoğu’daki iki devlet modelinden esinlenerek şeriat diktatörlüğünün oluşturulmasıdır.

Karşı devrim iktidarı, ‘Anneler ağlamasın’ ve ‘Barış olsun’ gibi masum ve alkışlanacak kavramlara sığınarak terör örgütünün dikte ettiği ve aslında emperyalizmin dayattığı programı devlet politikası biçiminde uygulamaktadır.

Anayasanın devlet yapısına ilişkin hükümlerini ortadan kaldırmak ve bölgesel özerklik yaratmak demokratik çözüm getirmek yerine parçalanmanın önünü açacaktır.
Çünkü basit bir Osmanlı tarihi bilgisi de gösteriyor ki, emperyalizmin baskısı altında özerklik kısa zamanda bağımsızlıkla sonuçlanmaktadır.

Böylesi bir yönelişin çok kanlı sonuçlar doğurduğunu ve asıl o zaman anaların ağladığını Rumeli ve Anadolu tarihi hatta yakın geçmişte Yugovlavya’nın parçalanması bize öğretmektedir.

  • Karşı devrim iktidarının anayasa taslağı incelendiğinde,
    Atatürk devrimi ve laikliği toptan tasfiye etmek niyeti
    sırıtmış bulunmaktadır.

Artık karşı devrim iktidarı, şeriat diktatörlüğü hedefini gizleme gereği bile duymamaktadır.

Bu aşamadan sonra süreçten en çok mağdur olacak olan
kadınlarımızı ortaçağ karanlığı beklemektedir.

Emperyalizmin desteğiyle karşı devrimin işlemekte olduğu başka bir cinayet de Tanzimattan bu yana binbir çaba ve zahmetle oluşturulmaya çalışılmış olan
hukuk devletini yerle bir etmekte oluşudur.

  • Yüzlerce yurtsever adalet diye maskelenmek istenen bir maskaralıkla
    yıllardan beri hapislerde çürütülmektedir.

Adalet cihazı o denli kirletilmiştir ki, insanların gözünde adalet diye bir umut ve güvence artık kalmamıştır.

Bu büyük cinayete karşı halkımızın 8 Nisan’da Silivri’de gerçekleştireceği haklı eylemi yürekten destekliyoruz. Biz de orada olacağız.

Bu karanlık yöneliş karşısında ADD tarihsel sorumluluğunu yerine getirecek,
Türkiye’nin dört bir yanında hatta kapı kapı dolaşarak halkla beraber bu gidişe
izin vermemekle kalmayacak, Atatürk devriminin aydınlığını güzel yurdumuzda
egemen kılacaktır.

Bu bütün ADD’lilerin andıdır !

 

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Yönetim Kurulu Kararları” hakkında bir yorum

  1. Rıza GÜNER

    TÜRKİYE YEZİD’İN 7. YÜZYILDAKİ HİLAFETİNİ 20. YÜZYILDA HORTLATAN İLKEL BİR SİSTEM KURMUŞTUR!..

    Her ne kadar görünüşte Laik Cumhuriyet olan bir devlet kurulmuşsa da; Yezid’in Kerbela Olayı’ndan sonra topladığı ve yetki verdiği Alimler anlayışı; bu Alimler Anlayışının Kur’an’a, Sünnet’e, İcma Ve Kıyas’a göre yaşama, düşünme, inanma ve devlet yönetme anlayışı Diyanet İşleri Başkanlığı HALİFELİK ÖRGÜTÜ’LE ve Devrim Kanunlarıyla devlete bağlanmıştır.

    Başka bir deyişle Türkiye, sırtında Sünni Yezidçi Halifelik Kamburuyla doğmuş; başta Alevilik olmak üzere, diğer bütün din ve mezheplere düşman bir devlet geliştirmiştir.

    Ermeni er Sevag Balıkçı askerde kaza süsü verilerek kasten öldürülmüş; Ailesi kazayla öldürülmüşse Şehit Sayılmasını istemiş… Ama Hırıstiyanların Şehit olamayacağı gibi bir Laiklik anlayışıyla karşılanmıştır.

    ADD er Sevag Balıkçı’nın Şehit sayılmamasını hiç dert etmemiştir.

    Alevi Er Erdal Algül, askerde nöbet yerinde öldürülmüş, ama o da Alevi olduğu için şehit sayılmamıştır.

    ADD, Alevi er Erdal Algül’ün şehit sayılmamasını da dert etmemiştir.

    Yani sonuçta, ADD; Alevilerin ve Ermenilerin şehit sayılmamasını hiç dert etmemiş; ama Barış Süreci’ni dert etmiştir.

    Savaşta ise birçok kişinin, çevrenin, sınıf ve tabakanın çeşitli çıkarları vardır. Buna rağmen İktidar Partisi’nin Barış kararı alması yerindedir. Emperyalistlerin savaştaki çıkarı, yerli işbirlikçilerinden ajan ve mümesillerinden daha fazladır. Barış kararı, Emperyalist bir dayatmanın sonucunda değil, Hükümetin kendi inisyatifiyle alınmış bir karardır.

    ADD, gerçek bir düşünce kuruluşu olamamış, Türkiye’nin yanlışlarını sorgulayamamış, gerçek bir Cumhuriyet sistemi önerememiş, yalnızca Atatürk döneminde yapılanları ifrat derecesinde abartarak bir Devrim olarak göstermeye çalışmış ve bunun sonucunda Barış Sürecine bile karşı çıkarak, kendini toplum ve insanlık dışına çıkarmııştır.

    Otuz yıllık savaş kiminle yapılmışsa; Barış’ın da onunla olması savaşın doğası gereğidir.

    Hiçbir halk savaş istemediği ve istemeyeceği için SAVAŞ İÇİN HALKIN KAPISI ÇALINMAZ.

    Herkes için ÖZGÜRLÜK, ADALET, EŞİTLİK İSTEMEYEN, diğerlerinden üstün Millet, din ve mezhepler, bunu yalnızca silahla gerçekleştirirler. Üstün Türk ve Sünni Ulusunuzu ancak Silahın zoruyla kabul ettirebilirsiniz.

    Barış ise; her türlü üstünlük iddiasını Tarihin Çöp sepetine attıktan sonra, “bütün halklar, bütün milletler eşittir,” demelşe başlar.

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir