ORGENERAL NUSRET TAŞDELER, BÖYLE İFADE EDER!

E. Tümg. Naci BEŞTEPE



ORGENERAL NUSRET TAŞDELER,  BÖYLE İFADE EDER!

     ERGENEKON uydurma isimli torba davanın İNTERNET ANDICI sanıklarından Org. Nusret Taşdeler, tedavi görmekte olduğu Ankara GATA’da, 26-27 Kasım 2012 tarihlerinde ifadesini verdi.
    Gündemde uluslararası konular öne çıktığından gecikerek yazmak durumunda kaldım.
    İfade 112 sayfa ve 28 ekten oluşuyor.
    Kendisi kısaltarak okudu.
    İfade metnini okudum.
    İlginç buldum.
    Savunmadan çok hukuk dersi gibi.
    Felsefe dersi gibi.
    Tarih gibi.
    Edebiyat gibi.
    Öyle alıntılar var ki, çok iyi bir birikimin ve çok titiz bir çalışmanın ürünü olduğunu bağırıyor.
    Kimler yok ki adı geçen?
    Devlet adamları, şairler, yazarlar, tarihçiler, filozoflar, hukukçular.
    Evrensel hukuktan, Roma Hukukundan, Magna Carta‘dan, AİHS‘den,
kendi yasalarımızdan örnekler.
    Ata sözleriyle, deyimlerle zenginleştirilmiş anlatımlar.
    Çok renkli, çok yönlü.
    Alıntı yapılan isimlerden tespit edebildiklerim şunlar;
    Namık Kemal, Nietzsche, Hammurabi, Romalı Ovidius, Konfüçyüs, Prof.İzzet Özgenç, Heredot, Platus, Koca Ragıp Paşa, Ziya Paşa, M.Akif Ersoy, H.Cahit Yalçın,  Mevlana, Sami Selçuk, Metin Feyzioğlu,Yekta Güngör Özden, İbrahim Okur, Shopenhauer, Durrieu, Hatemi İbrahim Bey, Plutarkhos, Tevfik Fikret, Ataol Behramoğlu, Abraham Lincoln,Tolstoy, İlber Ortaylı, Klemens von Metternich,
Ahmet Cevdet Paşa, ATATÜRK
    Çok da sert yeri geldiğinde.
    Taşı gediğine koymaktan hiç çekinilmemiş.
    İddia makamının hataları, eksikleri, yanlı tutumları, sanık lehine delilleri görmeyişi şamar gibi vurulmuş yüzüne.
    Tekniği de yumruğu da çok iyi bir boksör gibi.
    Okurken o kadar çok not almışım ki yarısını yazsam bile çok uzun olur.
    Kısa başlıklar halinde özetlersem;
    – Genelkurmay’ın gerektiğinde hiyerarşik yapı, gerektiğinde gizli örgüt olarak
ele alındığı,
    – İddianamenin hukuki bir metin değeri taşımadığı,
    – İddianamenin veriliş zamanının hemen YAŞ öncesine dayandırılmasının KUVVETLER AYRILIĞI  ilkesini zedelediği,
    – Sekiz yıl önce başlatılmış ve kendisi tarafından hiçbir ekleme yapılmayan
internet sitelerinin kendisinin göreve başladığı günden itibaren suç sayıldığı,
    – İhbarcının (iftiracının) tutarsızlıklarının, yanlışlarının göz önüne alınmadığı,
    – İddia makamının sanık aleyhine delil üretmeye çalıştığı,
    – Gnkur. Bşk.lığınca, internet sitelerinin İRTİCA İLE MÜCADELE dahil olmak üzere amaçları ve yasal dayanaklarının yazılı olarak bildirildiği,
    – Gnkur. Biligi Destek Daire Başkanlığınca, Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu’na 2783 adet laiklik karşıtı eylem hakkında bilgi verildiği ve bunların 784 adedine işlem yapıldığı bilgisinin alındığını, yani gizli kapaklı değil resmi etkinlikler olduğu,
    – İnternet sitelerinin MSB’lığının oluru ve tahsis ettiği ödenek ile kurulmuş olduğu,
    – İrtica ile mücadele görevinin Başbakan RTE tarafından imzalanan 2006- TÜMAS (Türkiye’nin Milli Askeri Stratejisi) ve 2005- MGSB (Milli Güvenlik Siyaset Belgesi)‘nin irtica ile mücadele görevini verdiği, bu belgelerde görev olarak verilen irticanın savcılığa göre HEZEYAN olduğu,
 çok açık ve net ifadelerle, yasal  ve tarihi örneklerle zenginleştirilerek anlatılmış.
    Son bölüm ise olduğu gibi aktarılmazsa anlatılamaz ve eksik kalır.
    İşte ifadenin altın bölümü;
    – TSK; bazı gafillerin zannettiği ve bazı hainlerin göstermeye çalıştığı gibi bir TERÖR ÖRGÜTÜ değil;
       Asil Türk milletinin özüdür,
       Namus saydığı hudutlarındaki, aziz vatanın topraklarındaki, engin mavi denizlerindeki, sonsuz semalarındaki istikbale bakan yüzüdür,
       Yeri ve zamanı geldiğinde, devletin bekası için söylenecek sözüdür.
    İnternet Andıcı Davası‘nın 21. dava olarak ERGENEKON’la birleştirilmesinden doğacak sıkıntıları vurgulayarak diyor ki;
    – ERGENEKON davasının görüldüğü bu mahkemenin savcısı ve yargıcı olmaktansa sanığı olmayı tercih ederim.
    
    Ve bitiriş;
Org. Taşdeler Ergenekonda savunma yaptı
    – Dünyadaki hiçbir karanlık güç odağının, tarihteki en eski hukuk metinlerinin yazıldığı bu kutsal topraklarda yaşayan yüce Türk milletini, adalet güneşinin aydınlığından uzun süre mahrum bırakmayacağına, sarsılmaz bir inanç beslediğimi belirtmek istiyorum.
    Hasılı kelam; Güçlüyüm çünkü haklıyım. Zira hak gücün fevkindedir.
    Vatanım  sağolsun.
    Milletim varolsun.
    Cumhuriyet ebediyen payidar olsun!
    Türk Silahlı Kuvvetleri’nin orgeneraline, tanıdığım Nusret Paşa’ya yakışır bir ifade olmuş.
    Yüreğine sağlık komutanım.
    ” BEN YAPMADIM” dan çok ” BİZ SUÇ İŞLEMEDİK, GÖREVİMİZİ YAPTIK” ağırlıklı; eğilmeyen, bükülmeyen, dimdik bir ifade.
    Tarihte yerini alacaktır.
    Gönüllerde aldı bile.
    Naci BEŞTEPE, 9.12.12
========================================
Dostlar,
ORGENERAL NUSRET TAŞDELER’in Ergenekon davası savunmasını,
yakın mesai arkadaşı Sayın E. Tümg. Naci Beştepe^’nin özeti ve yorumlaması ile paylaşmak istedik.
Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 9.12.12
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

ORGENERAL NUSRET TAŞDELER, BÖYLE İFADE EDER!” hakkında 2 yorum

  1. Rıza GÜNER

    SİYASAL DAVALARDA SİYASAL SAVUNMA YAPILIR!..

    Nusret Taşdeler de Fidel Kastro gibi, “Tarih beni beraat ettirecektir!..” düzeyinde ciddi bir savunma yapamamış… “Biz suç işlemedik, görevimizi yaptık,” demiş… Bütün kutsal metinlerin yazıldığı bu kutsal topraklarda yaşayan yüce Türk Milletinin adalet güneşiyle er geç aydınlanacağını söylemiş.

    Nazım Hikmet, bütün kutsal metinlerin yazıldığı, bu kutsal topraklarda yaşayan miilletin inanmış bir Şairiydi. Asla bir suç işlemez, yalnızca şiir yazar idi. Bir gece alıp götürdüler; Orduyu İsyana Teşvik’ten 15, Donanmayı İsyana Teşvik’ten 20 yıl ceza verdiler. Yüce Türk milleti hiç sesini çıkarmadı.

    Seyit Rıza, bir Alevi Dedesi ve Pir idi… Atatürk gibi adamlara yol gösterecek çapta büyük bir bilge idi ve dünyada Alevilerin toplu olarak yaşadıkları en büyük bölge olan Dersim’de yaşardı.

    Sözde ilerici, sözde uygar, sözde Laik olan Cumhuriyet’ten, Seyit Rıza düşündüğünde; bu yönde bir görev verilmesini beklerdi. Ama Dersim’e, Diyanet İşleri Başkanlığına yön veren Halife Bediüzzaman Saidi Nursi’nin tayin ettiği Alevi düşmanı Şafi bir Vali, jandarmalara; “Alevi Kadınlara tecavüz edilirse, Alevi erkekleri seslerini çıkarır mı çıkarmaz mı?” diye Mum Söndü testleri yaptırdı. Ve kadınlarıına jandarma karakollarında tecavüz edilen Alevi erkekleri, bu karakaolları basmaktan başka çıkar yol bulamadılar.

    Bunun üstüne; “karakol bastılar, jandarmaları öldürdüler, demek ki isyan ettiler!..” denildi. Bu sözde isyanı en sert şekilde bastırmak için ordular kalktı uçaklar havalandı ve 3. Büyük Alevi Soykırımı yapıldı. Seyit Rıza yaşı küçültülerek, Oğlu yaşı büyütülerek idam edildi… Bütün Kutsal metinlerin yazıldığıi bu kutsal topraklarda yaşayan Yüce Türk Milleti, bu soykırıma da sesini çıkarmadı.

    1950’li yıllarda Nato’ya giriş şartı olarak Harp Akademeleri kapatıldı, Entegre Subay Sınıfı Tasfiye edildi… Savaşta ABD’li bir TUĞGENERALİN KOMUTASI kabul edildi. Siyasetin sol tarafına yasak getirildi. Kırmızıya çalan renkler Şüpheli sayıldı. Bu yöndeki her türlü suçlama cezalandırmayla bitti. Yüce Türk Milleti, bunlara da sesini çıkarmadı.

    İlerici, Sosyalist ve Devrimci 68 ve 78 Kuşağı acımasızca ezildi. Binlerce genç acımasızca işkenceden geçirildi, kurşunlandı ve sıkıyönetim mahkemelerinde cezalandırıp hapislerde çürütülerek telef edildi. Yüce Türk Milleti bunlara da sesini çıkarmadı.

    Bütün bu yapılanlar, Türkiye’de DÜNYANIN EN BÜYÜK HALİFELİK ÖRGÜTLERİNİN KURULMASINA, DÜNYANIN EN BÜYÜK HALİFELERİNİN YETİŞMESİNE İMKAN VERMİŞ, ZEMİN HAZIRLAMIŞTI. Artık Yüce Türk Milleti, dünyanın en büyük Halifelerinin etkisinde, denetiminde ve yönetimindeydi.

    Sünni Din Adamları, Cumhuriyetinden yanlışlarını kullanarak harekete geçmiş, örgütlenmiş ve büyümüşlerdi. Cumhuriyetin yanlışlarına basa basa yürümüşler, bazan kendilerinden istendiği gibi konuşmuşlar, bazan kendilerinden beklendiği gibi yapmışlar, ama yollarından şaşmamışlardı… Ve bugünkü güçlü dönemlerine erişmişlerdi. Artık ortak istemiyorlar, yapar gibi göründükleri işleri yapmıyorlar, söyler gibi oldukları sözleri artık söylemiyorlardı. Yüce Türk Milletine dair masalları dinledikleri günler çok geride kalmıştı.

    Önemli olan; yaklaşık üç yüz yılda öğrenilmesi mümkün, 6236 Kur’an Ayeti’nin, yaklaşık otuz kırk bin yılda öğrenilmesi mümkün Hadis ve Menkıbenin, yüzbinlerce senede öğrenilmesi mümkün İCMA VE KIYAS’IN, cevaplandırılması mümkün olmayan hükmünün altına girmektir. Nusret Taşdeler, bunu anlamamış, kutsal kitap yerine, kutsal metin yazarak bir de hata yapmış… “Biz suç işlemedik, görevimizi yaptık!” diyerek de, “HALİFELERİN, KUR’AN, SÜNNET, İCMA VE KIYAS GEREĞİ” KENDİLERİNE VERMEDİĞİ BİR GÖREV YAPTIĞINI KABUL ETMİŞ!..

    Dünyanın en büyük Halifelik Örgütlerini kurduktan, dünyanın en büyük Halifelerini yetiştirdikten sonra; Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas gereği size verilmeyen bir görev yapamazsınız… Yaparsanız, Nazım Hikmet gibi, Seyit Rıza gibi suç işlersiniz…

    Cevapla
  2. kadri mutlu

    yolu sonuna geldiniz engerekçi kemalistler.hepinizi silivriye tıkıp mahkemenizi çay ve kahve zevki ile izleyeceğiz.kemalist zulüm bitecek, ben o günleri göreceğim.kaddafi gibi olacaksınız.nice acılar çekin nice nice hapisler görün.bizde görüp mutlu olalım.tayyip helal sana durmak yok yola devam….

    Cevapla

Rıza GÜNER için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir