Günlük arşivler: 13 Kasım 2012

Fazıl Say: Beni hapse atarak dindar yapmaya çalışıyorlar!

Dostlar,

Sanat-kültür-bilim düşmanları, Türkiye’nin yüz akı, Cumhuriyet’in ürünü,
uluslararası çapta piyano sanatçımızı adeta infaz etmekteler.

Bu girişimleri iğrenç buluyoruz, midemiz bulanıyor ve lanetleyerek reddediyoruz.

  • Sayın Fazıl Say’a tam anlamıyla desteğimizi bildiriyoruz.

AKP’den korkmuyorum!” söylemini alkışlıyoruz.

Aşağıda konuyla ilgili haberi bulacaksınız..
Haberin ardından da 2 yıl önce kendisine yazdığımız destek mektubunu bulacaksınız.

Lütfen siz de destek verin.. 

Sevgi ve saygı ile.
13.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================== 

Fazıl Say: Beni hapse atarak dindar yapmaya çalışıyorlar!

Ünlü piyanist Fazıl Say katıldığı televizyon programında soruları yanıtladı.
Say, kendisine açılan davaya ilişkin,
AKP’den korkmuyorum.
Hükümet, bana suç duyurusu yapanların arkasında
– Beni hapse atarak dindar yapmaya çalışıyorlar.. dedi.

CNN Türk TV’de Enver Aysever’in ‘Aykırı Sorular’ programına konuk olan piyano sanatçısı Fazıl Say,
soruları yanıtladı.

Say’ın programdaki konuşmalarından satırbaşları şöyle:

Mezopotamya Senfonisi‘ni bestelemek benim için bir görevdi.
Bu beste bir Ortadoğu ağıtıdır.

–  Niye Aleviler üvey evlat muamelesi görüyor?
Neden ateistler, deistler gerçekten insan muamelesi görmüyor?

Sadece muhalif olması yüzünden…

Soner Yalçın benimle konserlerime geldi, gerçek bir aydındır. Hiçbir suçu,
gerçek bir suçu olduğuna inanmıyorum. İki yıldır tutuklu yargılanıyor, bu bir haksızlıktır. Bunu dünyaya bağırmak lazım. Burada bir haksızlık var. Soner Yalçın ‘şu şu suçu işlemiş’ deseler, bunu kabul edersin, öyle bir şey de yok. Sadece muhalif olması yüzünden…

  • Türkiye’nin % 50’si AKP’ye oy vermedi!

Korkmuyorum…

AKP’den korkmuyorum. Korkmak olarak açıklamayım da büyük bir problem olarak görüyorum bu baskıyı… Bir insanın Allah’a inanmamasını bile hükümet mi tayin edecek ya? Bütün dünya gülüyor Türkiye’ye… Hükümet, bana suç duyurusu yapanların arkasında… Beni hapse atarak dindar yapmaya çalışıyorlar…

‘Bana ne bu ülkeden’ deyip gitmek istiyorsun…

– Bütün dünya benim suçsuz olduğumu biliyor. Ben dünya sanatçısıyım, inanmıyorlarsa inanmasınlar… Her gün konserlerim, projelerim var. ‘Bana ne bu ülkeden’ deyip gitmek istiyorsun, bu bir insani tepkidir. Sabahları Twitter’ı açınca 400 tane hakaret görmek moralimi bozuyor.

  • Arabesk denen iğrenç şeyi sevmek bence vatan hainliğidir, 
    bunu bir müzisyen olarak söylüyorum.

– Benim mesajlarım politik değil sosyalidir.
İnsanlar Atatürk’ü değil kendi hayat biçimlerini savunmalı.

Onlar, Türkiye’nin iktidarı olabilirler…

– Ben hiç konuşmadım, bütün röportajları reddettim. Bence, onlar Türkiye’nin belli bir kısmı hatta iktidarı da olabilir. Ben de 350 milyonluk kültürler arası büyükelçisiyim.
Benim anlamadığım tipler, Egemen Bağış gibi, hala aleyhte bir şey atmak isteyenler, beni etiketlemek isteyen bir anlayış var. (Cumhuriyet haber portalı, 13.11.12)

==================================================

Sevgili Fazıl Say,

Duydum ki, “siz kazandınız, tamam” deyip gericilere havlu atmakta ve neredeyse
ülkeyi terk etmeye hazırlanmaktasın..

Bu bir geçici panik atak davranışı, tepkisel açık ki..

2 derin soluk alan Fazıl Say, eminim kendine gelecektir.

Yüce Atatürk‘ün şu 4 sözünü unutmayalım                            :

1. Efendiler, her şey olabilirsiniz, hatta Cumhurbaşkanı bile olabilirsiniz
ama sanatçı olamazsınız..

(Sen o rütbeye eriştin, ulusun yüzakı oldun..)

2. Sanatsız kalan bir milletin yaşam damarlarından bir  kopmuş demektir.

    (Toplum zaten sanat fukarası, bir de senin gibi ender yetişen bir evladının ürünlerinden yoksunluk?)

3. Bütün ümidim gençliktedir..
   (Sen de o gençlerden birisin, sakın unutma!)

4. Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. 

    Fikirlerimi inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar
özlü ve kuvvetlidirler ki; bu fikirler, Hint’ten, Mısır’dan döner dolaşır gene gelir,
verimli neticeleri kalpleri doldurur…

(Gördün mü, Atatürk nasıl inançlı, kararlı ve umutlu; çok net. Türkiye Atatürk’tür,
tersi de doğrudur.)

Sessiz çoğunluk seni seviyor ve sayıyor.. Bunu sen de çok iyi biliyorsun.
Ama birileri orantısız düzeyde çok gürültü çıkarıyorlar..

Lütfen sebat..

  • Büyük Atatürk’ün aydınlığını bu ülkeden yok etmeye
    kimsenin gücü yetmeyecek
    ..

Bizim millet hep son anı bekler..

Bir de dibe vurup, “yandım anam” ı deneyimlemeyi..
Bu süreci yaşıyoruz.. Az kaldı ayağa kalkmasına..

Emperyalizmin oyununu bozacak!

12 Eylül 2010, bir şafak kadar yakın, baksana!

Bir Hanefi Avcı’yı gördük.. Daha ne yiğitler çıkacak bu vatanın bağrından..

Ben de Avusturya ADD Başkanı aziz dostum Erol Güçlü‘nün eklediği dizeleri pekiştirme bağlamında çilekeş Sabahattin Ali’yi derin saygı ile anarak aşağıya aktarıyorum :

BAŞIN ÖNE EĞİLMESİN 

Başın öne eğilmesin 
Aldırma gönül aldırma 
Ağladığın duyulmasın 
Aldırma gönül aldırma 

Dışarda azgın dalgalar 
Gelir duvarları yalar 
Seni bu sesler oyalar 
Aldırma gönül aldırma 

Dertlerin kalkınca şaha 
Bir sitem yolla Allah’a 
Görecek günler var daha 
Aldırma gönül aldırma 

Görmek istersen denizi 
Yukarıya çevir yüzü 
Deniz gibidir gökyüzü 
Aldırma gönül aldırma 

Kurşun ata ata biter 
Yollar gide gide biter 
Ceza yata yata biter
Aldırma gönül aldırma 

Sabahattin Ali 

Lütfen diren, “ATATÜRK aşkı” ile.. Birlikte direnceğiz ve bu çemberi de kıracağız..

Sevgi ve saygı ile.
27.8.10, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
profsaltik@gmail.com

14 Kasım “Dünya KOAH Günü”..

Dostlar,

KOAH, “Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığının kısa adı. Maalesef giderek yaygınlığı artmakta. En başta gelen 2 nedeni tütün ürünleri tüketmek (sigara içmek!)
ve çevresel toz-duman vb. sunukluğu.

Sağlık Bakanlığı‘ndan yapılan yazılı açıklamada, Dünya Sağlık Örgütü‘nün katılımıyla oluşturulan “Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı’na Karşı Küresel Girişim Grubu tarafından tüm ülkelerle birlikte Türkiye’de de 14 Kasım’da “Dünya KOAH Günü” nün düzenleneceği bildirildi.

KOAH’ın ilerleyici bir akciğer hastalığı olduğu belirtilen açıklamada, tütün ve tütün ürünleri, bazı mesleklerde karşılaşılan toz, duman, evlerde kullanılan odun, tezek, kök benzeri yakıtlardan çıkan dumanın solunması akciğerlerde bir çeşit iltihap oluşturarak, akciğerlerin olduğundan daha erken yaşlanmasına neden olduğu vurgulandı.

Hastalığın müzmin (süregen, kronik) bronşit ve amfizem olarak da bilindiği vurgulanan açıklamada, şu anlatımlar yer aldı:

  • “Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, KOAH tüm dünyada yaklaşık
    50 milyon insanı etkilemektedir. Her yıl 3 milyon kişi bu hastalık nedeniyle ölmektedir. Yine Dünya Sağlık Örgütü 2030’da KOAH’ın tüm dünyada
    en önemli ölüm nedenleri arasında 3. sırada olacağını öngörmektedir. Ülkemizdeki en önemli ölüm nedenleri arasında 3. sırada olan KOAH’ın görülme sıklığı 40 yaş üstü yetişkinlerde %20’dir. 40 yaş üstü, sigara içmiş ya da içmekte olan ve işi gereği tozlu ortamlarda bulunan kişilerde uzun süren öksürük, balgam ve nefes darlığı yakınmalarından en az birinin bulunması halinde kişinin göğüs hastalıkları hekimi tarafından görülüp ‘nefes ölçüm testini’ yaptırması gerekmektedir. KOAH’ın erken tanısı, hastalığa bağlı sakatlık ve ölüm oranlarını azaltacaktır.”

Bu yılki Dünya KOAH Günü‘nün ”Çok Geç Değil” sloganıyla düzenleneceği kaydedilen açıklamada, bu mesajın, hastalığın her evresinde solunumsal sağlığın iyileştirilebileceğini vurgulamak amacıyla seçildiği belirtildi. (13 Kasım 2012)

Demirtaş: Daha Öcalan’ın heykelini dikeceğiz!


Demirtaş: Daha Öcalan’ın heykelini dikeceğiz!

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Mardin’in Kızıltepe İlçesi’nde düzenlediği mitingde Abdullah Öcalan’ın heykelini dikeceklerini söyledi.
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Mazıdağı ilçesinde, cezaevlerindeki açlık grevlerine bahane ederek yürüyüş yapmak isteyen BDP’lilere polisin müdahale etmesi sonucunda çıkan olaylarda başından yaralanan BDP İl Genel Meclis Üyesi Emanet Eneş’i evinde ziyaret etti. Eneş’e geçmiş olsun dileklerinde bulunan Demirtaş,
Derik ilçesinde partililerle bir araya geldikten sonra Kızıltepe ilçesine geçti.

“Öcalan’ın heykelini dikeceğiz…”

Demirtaş, Kızıltepe’deki Özgürlük Meydanı’nda toplanan partililere yönelik yaptığı konuşmada, kendisini dinlemek için meydanda toplanan gruba polisin müdahale ettiğini savunarak, şunları söyledi:

“Fedakar halkımıza günlerdir, haftalardır alanlarda ve meydanlarda. Kendilerine teşekkür ediyorum. Biz gelmeden önce yanılmıyorsam sizlere bir müdahale olmuş. Buna ilişkin şunu belirtmek istiyorum. Demişler ki ‘Öcalan’ın posterini asamazsınız.’ Onu diyenlere açıkça sesleniyorum: ‘Kürtler’in katili’ Kenan Evren heykelini dikebiliyorsunuz da Kürt halkı önderinin posterini
niye asamıyorlar. Siz Kenan Evren’in indirmek istemiş, Kürtler’in katili Kenan Evren‘in heykellerinin dikilmesine okullara adının vermesinden rahatsızlık duymayanlara sesleniyorum. Öcalan’ın posterini Kürdistan’da asmayacaklar da nerde asacaklar, daha heykelini dikeceğiz. Bunu kafanıza yazın.”

Cezavlerindeki açlık grevlerine de değinen Demirtaş, şunları söyledi:

”Taleplerin kabul edilmesi Türkiye’yi ileri götürecek adımdır. Türkiye’nin
hızlı adımları atması gerekir. Kaybedecek bir saniye bile kalmadı. Erdoğan’ın Kürtlerin taleplerini yerine getirmeyi gurur meselesi yapıyor. Bu gururdan vazgeçmesi gerekir. Bizler bu yola çıkarken halkımıza söz verdik. Karşımıza
ne zorluklar çıkarsa çıksın halkımıza özgürlüğü armağan edeceğiz,
bedeli neyse ödeye ödeye bugünlere geldik. Kürtçe ıslık çalmanın yasak olduğu günlerden geldik. Kürt halkı bu yola canını feda etmiş. Tüm kesimin bu konuda duyarlı olmalarını istiyorum, Erdoğan iyi bilmelidir ki, açlık grevine girenler
şov yapmıyor. Daha önceki yıllarda Kemal Pirler, Hayriler, Mazlumlar da mı
şov yapıyorlardı. Barış için açlık grevleri için müzakereler derhal yapılmalıdır. Talepler bir an önce yerine getirilmelidir.”

Demirtaş’ın konuşmasının ardından, meydanda bekleyen grup ve polis arasında arbede yaşandı. Polis, gruba basıçlı su ve biber gazı ile müdahale etti. Sokak aralarına dağılan grubun, taşlı saldırıda bulunduğu iş yerlerinde maddi hasar oluştuğu görüldü.
(13 Kasım 2012, Basın..)

10 Kasım 2012 Görüntüleri.. İlk kez Başbakansız 10 Kasım töreni..


Dostlar
,

Hafta sonu Denizli ADD programımızın çok yoğun olması yüzünden bu dosya bu güne kaldı. Hoşgörülmeyi dileriz. Bu yoğun programı size dün sitemizde kapsamlı olarak sunduk.

Eveeet…. 29 Ekim katılımı miyonu devirdi; 12 gün sonra 10 Kasım kararlılık etkinliği, gösterisi ise öncekini 2’ye katladı..

Cumhuriyet ve Atatürk asla sahipsiz değil.

Başta AKP iktidarı, ülkemizde ve dünyada her-kesin bu tabloyu doğru okuması gerek.

Sıra, dün de yazdık; bu kararlı ve coşkulu büyük kitlelere CHP’nin gerekli öncülüğü yapması ve yelkenlerini şişirerek iktidar olmasındadır.

Sevgi ve saygı ile.
13.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==============================================

İlk kez Başbakansız 10 Kasım töreni..

Brunei Sultanlığı’nda olan Erdoğan’a Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ vekâlet etti

Atatürk’ün ölümünün 74. yıldönümünde Anıtkabir’de düzenlenen resmi törene Brunei Sultanlığı’nda olan Başbakan Tayyip Erdoğan katılmadı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başkanlığındaki devlet erkânının katıldığı Anıtkabir’de düzenlenen törende Erdoğan’a Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ vekâlet etti.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, yaşamını yitirmesinin 74. yılında Anıtkabir’de düzenlenen devlet töreniyle anıldı.

  • Resmi anma törenlerine 74 yıldır ilk kez Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı katılmadı.

Anıtkabir’deki tören, saat 08.55’te devlet erkânının Aslanlı Yol’da yürüyüşü ile başladı. Yoğun yağmur altındaki yürüyüşte, Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, bakanlar kurulu üyeleri, kuvvet komutanları, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bulundu. Bekir Bozdağ, Atatürk’ün mozolesi önündeki saygı duruşunda ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Anıtkabir Özel Defteri’ni imzaladığı Misakı Milli Kulesi’nde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun yanındaki yerini aldı. Gül’ün mozoleye çelenk koymasının ardından Atatürk’ün 74 yıl önce yaşamını yitirdiği saat olan 09.05’te sirenler eşliğinde 2 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.

Ardından Gül ve devlet erkânı Misakı Milli Kulesi’ne geçti ve Anıtkabir Özel Defteri’ni imzaladı. Cumhurbaşkanı Gül başkanlığındaki protokol, Anıtkabir’den sonra, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından düzenlenen Atatürk’ü Anma Töreni’ne katılmak üzere Milli Kütüphaneye geçti. Gül, “Özellikle demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, kadın erkek eşitliği, şeffaflık, hesap verebilirlik gibi alanlarda yapacağımız yeni hamle ve reformların ülkemizin uluslararası gücünü ve ağırlığını daha artıracağını hiçbir zaman hatırdan çıkarmamalıyız” dedi.

Bahçeli: Art niyeti gösterdi

MHP lideri Bahçeli ise yayımladığı mesajda, “Milli bayramları sabote eden yönetim anlayışının, 10 Kasım Anma törenlerine de soğuk ve mesafeli yaklaşması
elbette taşıdığı art niyeti göstermesi bakımından son derece anlamlıdır” dedi.

(Kaynak; Cumhuriyet ve basın.. 11.11.12)

UMARSIZ AŞKA GAZEL..

 

 

UMARSIZ AŞKA GAZEL

Gelmek istemiyor gece
Ne sen gelebiliyorsun o yüzden
Ne de ben gidebiliyorum.
Ama ben gideceğim.
Akrepten bir güneş şakağımı yese de.
Ama sen geleceksin.
Dilin tuzlu yağmurlarca yakılmış.

Gelmek istemiyor gün.
Ne sen gelebiliyorsun o yüzden.
Ne de ben gidebiliyorum.
Ama ben gideceğim.
Kurbağalara atarak ağzımda çiğnediğim karanfili.
Ama sen geleceksin.
Çamurlu lağımından karanlığın.

Gelmek istemiyor.
Ne gün,
Ne gece.
Ölebiliriz o yüzden.
Ben senin uğruna.
Sen de benim..

Garcia Lorca

 

Obama 2. kez Sağlık Reformu ile kazandı!


Dostlar
,

6.11.12 günü yapılan ABD Başkanklık seçimlerinde, BH Obama 2. kez 4 yıl için
Başkan seçildi. Başarısının nedenlerinden biri “sağlık reformu“.

Bu ülke, dünyada rakipsiz olarak, açık ara ile sağlık için en çok para harcayan ülke.
Kişi başına yılda 7500 doları aşıyor.

Toplam sağlık gideri 2,2 trilyon doları aşıyor
ve ulusal gelir içinde sağlık sektörünün payı % 16-17’leri buluyor.
Bu boyutlarıyla “1 Numaralı sektör” olarak biliniyor.
Savunma giderlerinin bile 3 katı dolayında!
Buna karşın inanılmaz çelişkiler barındırıyor.
Örn. sağlık düzeyi göstegleri bakımından ABD dünyada 37. sıralarda.

Öte yandan, 310 milyonluk nüfusun yaklaşık 50 milyonu sosyal güvenlik şemsiyesinin dışında idi. Söz konusu muazzam harcamalar 250-260 milyon nüfusla sınırlı idi.

Sorun artık sürdürülemez boyutlara tırmandı. Sağlık hzmetlerine erişemeyenler
ezici çoğunlukla zenciler, hispanikler ve kızılderililer (Indian) idi. Bu ülkede bir süre çalışmış bir hekim olarak sitemi tanıyor ve izliyoruz.

Obama, ilk adımda 30 milyon “garibanı”, deyim yerinde ise “en alttakileri” sınırlı bir güvence ile sağlık hizmetine kavuşturdu. Yasa Kongre’den 3 oy farkla büyük güçlükle geçti. 10 yıl için toplam 900 milyar Dolar, yılda yaklaşık 90 milyar Dolar ve 1 kişi için yılda 3 bin Dolar sınırlı bir ödenek sağlandı. Kişi başına ortalama harcamanın 1/3’ü..
ABD için Vahşi kapitalizmden sosyal devlete küçük sayılamayacak
anlamlı bir adım
dı.

Ünlü The Economist kapak yaptı ve elinde kocaman bir şırınga ile Obama’yı resmetti. İletisi ise “That’s going to hurt you” idi..  Vergi yükümlülerini yasa karşıtlığı için kışkırtıyordu. ABD’de Sağlık Reformuna (US Health Care Reform) karşı idi..

ABD, kokuşmuş sağlık düzenini sosyal politikalarla onarmaya çalışıyor. Biz ise tersini yapıyoruz.. Son olarak 2.11.12’de yürürlük alan Kamu Hastane Birlikleri uygulaması ile tüm Devlet hastanelerini işletmeleştirerek yönetimini sözleşmeli yönetim kurullarına devretmek gibi..

Cumhuriyet‘ten deneyimli gazeteci Leyla Tavşanoğlu (eşi bir hekimdir), önemli bir söyleşi yaptı bu konuda. Türkiye’de SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM adlı bu masalın başlangıcı Haziran 2003’e dek gidiyor, 10 yılı bulduk. Başlangıç yıllarında bu sürecin ülkemizi nerelere sürükleyeceğine ilişkin olarak Sn. Tavşanoğlu bizimle de 2 söyleşi yapmıştı.
Pazar günü (11.11.12) Gazete’de tam sayfa yayımlanan söyleşinin konuğu, bu ülkeyi
iyi tanıyan bir öğretim üyesi, Prof. Ersin Kalaycıoğlu.

Bu söyleşinin okunmasında yarar görüyoruz..Uzunluğunu ve sayfa düzeninin korunmasını gözeterek pdf olarak sunuyoruz.

Okumak için lütfen tıklar mısınız?

Obama_Saglik_Reformu_ile_kazandi

Sevgi ve saygı ile.
13.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Mustafa Balbay : Gökyüzünün Bin Tonu…

Gökyüzünün Bin Tonu…

Her izleyişimde ilk kez görüyormuşum gibi şaşırırım, döner döner bakarım.
Seyrine doyamam, bitmese derim ama çok da uzun sürmez.

Güneşin batmadan önce ışığını bulutlara verip bulutların da bize yansıtmasından
söz ediyorum.

2 Kasım Cuma akşam üzeriydi… Kasım ayına girdiğimiz için güneş, eğer bulutların arkasında değilse saat 15.00 sıralarında batıyor. Havalandırma duvarının arkasında,
bir süre tellerde asılı kalıyor. Kasımın sonuna doğru havalandırmaya hiç inmeyecek, şubat başına dek ayrı kalacağız. Şubatla birlikte önce bir-iki saat, sonra giderek uzayan dilimlerle havalandırmanın beton zeminini ısıtacak.

Geçelim bunları, bulut ışıklarını anlatacaktım… Havalandırma duvarının üzerindeki tel örgüler, böylesi anlarda gökyüzünü izlemeyi daha da güzelleştiren bir gümüş çerçeve gibi durur. Ee, güzel bir tablo aynı güzellikte çerçeve de ister, değil mi ama…

***

Tam tepedeki bulutlardan ince ince süzülen yağmur, saçlarımdan yüzüme dağılırken gün batımı tarafındaki bulutların ışığı alnımı nişan almıştı.

O anı anlatamam…

Gözüm gökyüzünün tavanında, yağmur eşliğinde koşarken, batmakta olan güneşle aydınlanan bulutlar ışık gösterisi yapıyordu.

Yer beton, duvar beton havalandırma dörtgeninde 5 adım koşup
köşeyi dönüyorum
, 14 adım atıyorum, tekrar dönüyorum. Her 5 ve 14 adımda
köşe dönüyorum. Hayatımda hiç bu kadar çok köşe dönmemiştim!
Konuyu dağıtmayalım, bulutları kaçırmayalım…

Işık yüklü bulutlar arkamda kalınca, yağmur yüklü bulutlarla buluşuyorum.
Onlar arkamda kalınca ışıklı bulutların, sarının lacivert zemin üzerinde kırmızıya kadar uzanan yüzlerce tonu arasında kayboluyorum.

Her dönüşte renkten görüntüye kadar her şeyin değiştiğini fark ediyorum.
Gökyüzü bu kadar kısa sürede değişir mi demeyin; eğer benim kadar gökyüzünü izleme özgürlüğünüz varsa, daha doğrusu bu özgürlüğünüzü kullanabiliyorsanız, siz de bakın…

Tam gökyüzü mevsimindeyiz. Açıp kapanan hava, acelesi varmış gibi hep bir yerlere yetişme telaşındaki bulutlar öyle bir gökyüzü bahçesi yaratıyorlar ki, fırlayıp içinde dolaşmamak elde değil.

Tepeden yağmurun, karşıdan ışığın yağdığı günler çok fazla değildir.
O gün doyasıya içtim ikisini de…

Dedim ya, bulutlar hep acelesi varmış gibi giderler diye. Günün son ışıklarını
içlerinde eritirken birden şelaleden akar gibi öbek öbek dağılmasınlar mı…
Az sonra nasıl bir tablo çıkacak diye beklerken kocaman bir bulut kümesi kucakladı
tüm öbekleri, aldı içine; bitirmedi, giyindi.

***

O gün gökyüzünün bin tonu vardı. Bir yaşam gibi aktı durdu, değişti durdu.
İçimdeki yaşama tutunma gücü ve umuduyla gökyüzünün zenginliği öylesine iç içe geçti ki, hangisi daha derindi kestiremedim. Acaba ölçebilir miyim diye düşünürken
az kalsın başımı bir buluta çarpıyordum.

Durdum… Etrafıma baktım.
Havalandırmanın eni 5, boyu 14 adım, duvarın yüksekliği 7 metre kadar…

Ya gökyüzü…

Tavanımızın yüksekliği gökyüzü kadar. Gökyüzünü bir nefeste içime çektim.
Yağmurun ıslaklığıyla bereketli bir yaşam sıcaklığı sardı bedenimi.

Demir parmaklıklar, tel örgüler, beton duvarlar lime lime dökülüyordu.