Günlük arşivler: 6 Kasım 2012

ARKASINDAKİ İRADE ve SİLAHLI GÜÇ KİM?

TÜRKER ERTÜRK 

AKP’nin Genç yaşta emekli ettiği parlak tuğamiral,
Deniz Harbokulu Eski Komutanı

ARKASINDAKİ İRADE ve SİLAHLI GÜÇ KİM     ??

Mİllİ Anayasa Forumu yurdun her tarafında toplantılar düzenleyerek hazırlanmakta olduğu söylenen, esasında emperyalİst merkezler tarafından hazırlatılan ve yürürlüğe sokulması İçİn dayatılan yenİ anayasanın ne menem bir şey olduğunu anlatmaya çalışmaktadır.

Biz de bu Forum’un bir üyesi olarak bu çalışmalara katılmaktayız. Bu kapsamda geçtiğimiz Cuma Artvin’de, Cumartesi Hopa’daydık. Ayrıca Pazar günü de Özdere/İzmir’de Türkiye’nin genel durumu ile ilgili olarak başka bir çalışmada konuşmacı idik. İster istemez burada da konu yeni anayasa çalışmalarına geldi.

Forum ve diğer gazetecilik çalışmalarımız nedeniyle bugüne kadar ülkemizin birçok köşesine gittik ve oralarda yaşayan insanlarımızla yakından temas ettik. Halkın yeni bir anayasa talebi kesinlikle yoktur. Halkın ihtiyaçları, istekleri ve çözüm bekleyen sorunları çoktur. Hal böyle iken bu yeni anayasa çalışmaları nereden çıkmıştır?

Çağdaş anlamda dünyanın en eski anayasası sayılan 17 Eylül 1787 tarihli ABD Anayasası’ndan başlamak üzere günümüze kadar hazırlanan bütün anayasaların arkasında kurucu irade ve silah vardır. Bu tespit, çağdaş anlamda olmasa bile 1787 öncesinde bir devletin veya bir toplumun en üst hukuk kaynağı olarak yapılan ve anayasa sayılabilecek tüm metinler için de geçerlidir.

Kurucu irade ve arkasında zorlayıcı yaptırım gücü olan silah yoksa anayasa yoktur.
ABD Anayasası’nın arkasındaki silah, İngilizlere karşı verilen bağımsızlık savaşının Başkomutanı General George Washington ve O’nun komuta ettiği ordudur.
O güç olmasa ABD Anayasası yapılamazdı.

İnsan derisi ile kaplıdır!

Paris’te Karnavale Müzesi’nde bulunan ve kapağında “İnsan derisi ile kaplıdır” yazan Fransızların ilk anayasasının arkasındaki irade 1789 tarihli Fransız Devrimi, yaptırım gücü ise devrimin silahlı güçleridir.

1947 tarihli Japonya Anayasası’nın arkasındaki kurucu irade Japonya’yı kayıtsız şartsız teslim alan ABD, zorlayıcı gücü ise ABD işgal gücüdür. ABD İşgal Kuvvetleri komutanı Douglas MacArthur emrinde bulunan hukukçularına bir taslak hazırlatmış, bunu Japonlara zorlamış ve ufak tefek değişikliklerle kabul ettirmiştir.

23 Mayıs 1949 tarihli Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası’nı hazırlatan irade,
II. Dünya Savaşı sonunda Almanya’yı işgal eden müttefikler ve onun başat gücü ABD’dir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 1921 tarihli Teşkilatı Esasiye Kanunu adı altındaki anayasasının arkasındaki irade, Türk Milleti’nin bu topraklarda hür ve bağımsız yaşama arzusudur. Arkasındaki silahlı güç ise Kurtuluş Savaşı’nı yapan Mustafa Kemal ve
O’nun komuta ettiği ordudur.

2005 tarihli Irak Anayasası’nın arkasındaki irade bu ülkeyi istila eden ABD, zorlayıcı gücü ise ABD işgal kuvvetleridir. Bu anayasa ile Irak federal sistem altında yapılandırılmış, toplum etnik ve mezhepsel kompartımanlara ayrılmıştır. Ayrıca bu anayasa Irak’ın istikrarsızlaştırılmasına ve zaman içinde bölünmesine elverişli bir ortamı yaratmıştır.

  • Dünyada bugüne kadar yapılmış tüm anayasaların mutlaka bir devrim, karşı devrim veya işgal sürecinden sonra yapıldığı düşünülürse, Türkiye’de gündemimize oturan yeni anayasa hangi sürecin sonucudur?

Yürürlükteki 1982 Anayasası TBMM’nin yeni bir anayasa yapmasına yasal olarak izin vermemesine hatta böyle bir girişimin suç olmasına rağmen, Türkiye’de yeni anayasa yapılmasını isteyen irade kimdir? Bu iradenin zorlayıcı yaptırım gücü kimlerdir?

  • Ülkemiz ABD’nin işgali altındadır.
  • Hala gönderlerde dalgalanan Türk Bayrakları, halkın uyanmasını engellemek içindir.

Çünkü geçmişte yaşanan Yunan’ın İzmir’e girmesi ve Anadolu’nun bir bölümünü
işgal etmesi halkın tehlikeyi somut olarak görmesine yardım ettiği deneyimi nedeniyle,
şu anda yaşadığımız işgal örtülü yapılmaktadır.

  • Arkasında ABD var…..
  • Bu işgalin işbirlikçisi AKP hükümetidir.
  • Zaten Erdoğan ABD’nin ülkemizi de içine alan bölgemize yönelik planının
    eş başkanı olduğunu kendisi itiraf etmiştir
    .
  • Başka bir AKP’li, ABD ile bu konuda 2 sayfa 9 maddelik bir anlaşma imzalamıştır.

Evet, Türkiye’de yapay olarak gündeme getirilen
yeni anayasanın arkasında ABD vardır.

Bu iradenin silahlı güçleri ise ülkemizde ve çevre ülkelerde konuşlanan ABD Silahlı Kuvvetleri, CIA kontrolünde bulunan ve devletin içinde yuvalanan F tipi örgüttür.

Yeni anayasa ile arzu edilen; rejim değişikliği, bölünme ve Türkiye’nin bölgede emperyalizmin çıkarlarına uygun olarak sınırsız şekilde kullanımına elverişli hale getirilmesidir.

  • Ergenekon, Balyoz ve diğerleri bunun için vardır.
  • Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe zindanlarında insanlar
    bu nedenle acı çekmektedir.
  • TSK’ya operasyonlar bunun için yapılmış ve yapılmaktadır.

ABD Başkanı Barak Obama, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, ABD Savunma Bakanı Leon Panetta ve onların temsilcisi ABD Ankara Büyükelçisi Francis J. Riccciardone bu nedenle bizimkilere hesap soruyorlar “Ne oldu, ne zaman bitecek bu yeni anayasa çalışmalarınız?” diye.

ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, yeni anayasanın arkasındaki iradenin
silahlı gücünün temsilcisi ve ülkemizin MacArthur’u olarak Türkiye’ye gelmekte ve direktifler vermektedir.

  • Yeni anayasaya her platformda ne pahasına olursa olsun direnmek, 
    işgale karşı direnmektir ve yurtseverliğin gereğidir.

Saygılar sunarım.
İLK KURŞUN

 

Türkiye’nin internet kullanım haritası ve çağrışımları..


Dostlar,

İnternet erişimi ülkemizde de hızla yayılmakta.
Fakat, bir örneklem çalışmasında erişilen rakamlar, daha çok yol almamız gerektiğini ortaya koyuyor :

  • Türkiye’de 19,1 milyon hanenin % 52’sinde bilgisayar, 
  • % 41’inde ise internet bağlantısı var
Tersinden söylemek gerekirse evlerin yarısında hala bilgisayar yok ve
5 evden 3’ünde internet erişimi yok..
Bu tablonun ülke coğrafyasında dağılımı da elbette dengeli değil.
Geniş band hızlı ve kesintisiz bilişim için altyapı yatırımlarının kamu ve özel sektörce birlikte götürülmesi gerek.
Özel sektörün bu yatırım yükünü tümüyle devlete yıkmaması gerek.Bilindiği gibi bilgisayar ve internete ilişkin altyapı yatırımları neredeyse yarım yy. kadar önce ABD’de Ordu tarafından “ENIAC Project” ile başlatıldı (Savunma Sanayisinin önemi ve motor işlevi..).
Tüm AR-GE ve altyapı haracamaları devletçe yapıldı.
Deyim yerinde ise özel sektör “krema” sıyırmakla meşgul..
Önemli bir not        :
Toplumsal örgütlenmede, iletişimde kritik düzeyde önem kazanan bu sektörün,
TİB’in (Türkiye İletişim Başkanlığı) mutlak denetiminde olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor. Bu Kurumun başkanını Başbakan doğrudan atıyor ve özellikle 2013 için çok ciddi bir bütçe artışı söz konusu. Tüm Türkiye’de iletişimi felç etmek,
birkaç “şalterin indirilmesi” ölçüsünde kolay.. Bu bakımdan, toplumsal karmaşa vb. durumlarında halkın elinde etkili bir araç olmaktan çok uzak..
  • Bir anda elimizdeki akıllı – akılsız telefonlar, teknoloji harikası bilgisayarlar sağır – dilsiz ve kör duruma düş(ürül)ebilirler..

Nitekim halen TİB, kimi porno siteler başta olmak üzere pek çok siteye erişimi engellemiş durumda. Türkiye’de erişime kapatılan site sayısı ise giderek artıyor!?

AKP’nin ileri demokrasisi işte..

Öte yandan, iyi niyetle kullanılması durumunda referandumlar, genel-yerel seçimler bile saatler içinde bu teknoloji ile kotarılabilir..
Bu, Eflatun’un Antik Yunan’ın DOĞRUDAN DEMOKRASİSİ olmaz mı?..
Elbette eşit haklarla kadınları da katarak, antik Yunan İsparta-Atina demokrasisinin
kadim hatasını kapayarak..
  • 2500 yıl sonra temsili demokrasiyi rafa kaldırarak..
***************************
Evet.. Paleolitik çağdan Neolitik çağa yerleşik yaşama geçerek Tarım Devrimi yaptık..
18. yy ve sonrasında Sanayi Devrimi’ni yaptık..
Sanırız şimdi 3. büyük devrim dönemindeyiz : Bilişim Devrimi!
Düş ötesi (fantastik), üstelik çok hızlı gelişmelere gebe..
Yaşamı hem cennete hem de cehennme dönüşterebilecek..
Örn. evrende seslerin “bir biçimde” kayıt edildiğini düşünelim (tasavvufta Lev-i mahfuzdedikleri!) ve bu kayıtları çözme (dekode etme) teknolojisine ulaştığımızı..
Fizik bilimci Nichola TESLA, bu keşfe çok yaklaşmıştı 1950’lere giderken.
Birdenbire ortalıktan yok oldu ve hala (!) bulunamadı..
O sıralar ABD Atom bombasını ve ilk bilgisayarını yaptı ??

Bu “yarı tanrısal yeteneğimiz” i gerilere götürdükçe acaba peygamberleri
kendi özgün seslerinden dinleyebilir miyiz??

Bu durumda dinsel kutsal kaynaklar yeni baştan yazılmak zorunda kalınca neler olur neler. Kilise vd. ne yaparlar caba? Güçleri yeter mi bilimin ışığını karartmaya??
G. Galile’yi susturabildiler mi ki??

Ne diyor Gazi Mustafa Kemal Paşa :
  • “İnsanlıkta dine ilişkin duygular, bilimin ve tekniğin ışıklarıyla dupduru olup yücelmelidir. Bu olmadıkça, din oyunu aktörlerine her yerde rastlanacaktır.”
Ne çok heyecan verici olurdu;
  • Kuran’ın, İncil’in, Tevrat’ın özgün ve doğru içeriğine erişebilmek?
  • Büyük Atatürk’ün konuşmalarını kendi sesinden dinleyebilmek..
Özel yaşamın gizliliği ile ilgili makul sınırlamalarla doğallıkla..
Ve de tüm insanlık tarihi yeniden yazılırdı değil mi?
Tarihçilerin metodolojileri de alt üst..
Bilimler piramidinin tepesinde, taç konumunda bu tarihsel dönemde
BİLİŞİM BİLİMLERİ parıldamakta.
Görüldüğü gibi yaşamda en gerçek yol gösterici, ATATÜRK‘ün şaşmaz bir öngörü ile gösterdiği üzere gene akıl ve bilim..  Ama ülkemizde AR-GE payı hala ulusal gelirin %1’ine bile erişemedi..
  • Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır… zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur… Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.”
    (1933, 10. yıl Cumhuriyet Bayramı açış konuşmasından)
Sevgi ve saygı ile.
06.11.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
===================================================

Türkiye’nin internet kullanım haritası

Türk Telekom A.Ş Doğu 1 Bölge Müdürü Timur Sevim, internet kafelerden internete bağlanma oranının gözle görülür düzeyde azaldığını bildirdi. (AA, 6.11.12)

TürkTelekom adına IpsosKMG tarafından 2012 yılının ilk çeyreğinde 38 ilde 15 bin üzerinde hane ile yüz yüze gerçekleştirilen bilgisayar ve internet kullanım detayları ile alışkanlıklarını ortaya koyan araştırmanın sonucunun açıklandığını belirtti.

Bu çok değerli istatistiksel çalışmanın genel olarak tüm sektöre, ilgili başlıklar ile ilgili planlamaları yaparken kılavuz olabileceğini ifade eden Timur, ”Türk Telekom A.Ş. olarak bugüne dek olduğu gibi bundan sonra da ülkenin bu alanda göstereceği gelişim çizgisine yoğun biçimde destek vermeye devam edeceğiz.” dedi..

Timur, Türkiye genelinde 38 ilde yüz yüze gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarına göre;

  • Türkiye’de 19,1 milyon hanenin % 52’sinde bilgisayar, 
  • % 41’inde ise internet bağlantısının bulunduğunu kaydetti.

Araştırmaya göre, bilgisayarı olan hane sayısı çoğalırken, internet kullanımında da
buna bağlı olarak artış olduğunu vurgulayan Timur, şunları ifade belirtti: ‘

‘İnternet kullanımında evden bağlanma oranı 2010’da % 58 iken, 2012’de
bu rakam % 66’ya ulaştı. Geçmiş yıllarda Türkiye’deki internet kullanım alışkanlıklarında önemli yer tutan internet kafelerden internete bağlanma oranı düşüş gösterdi. Türkiye’deki internet kullanıcıları internete daha çok evden bağlanırken, hanelerde en çok tercih edilen internet bağlantısı ADSL olarak gözlenmiştir.”

Timur, araştırmada ayrıca, Türkiye’deki 19,1 milyon hanenin % 34,6’sında masaüstü,
% 20,6’sında dizüstü bilgisayar olduğunun belirlendiğini, hem masa üstü hem de dizüstü bilgisayar bulunan hane sayısının % 4,2, yeni nesil bilgisayar ürünleri
netbookun oranının % 0,7, tabletin de % 0,2 olduğunu vurguladı.

EKONOMİDE ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR ??


EKONOMİDE ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR ??

Prof. Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
5.11.12, Ankara

“Tarih, milletlerin yükseliş ve çöküş nedenlerini ararken
birçok siyasal, askeri, toplumsal neden bulmakta ve saymaktadır.
Kuşku yok; bütün bu nedenler, toplumsal olaylarda rol oynarlar.
Bir milletin doğrudan doğruya yaşamıyla, yükselişiyle,
çöküşüyle ilişkili ve ilgili olan, milletin ekonomisidir
.
Tarihin ve deneyimin belirlediği bu gerçek, bizim ulusal yaşamımızda
ve ulusal tarihimizde de tümüyle belirmiş bulunmaktadır
.”

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
İzmir İktisat Kongresi açış konuşması,
17 Şubat 1923

Ekonomide durum, göründüğünün ya da algılandığının ötesinde olumsuz bir tablo içinde.

Artık mızrak çuvala sığdırılamıyor.. AKP kadroları da bunalmış durumdalar.

Popülist ve talancı ekonomi politkaları ülkenin salt bu gününü değil geleceğini de tüketti,
ipotek altına soktu.

Nominal (rakamsal) olarak cari açıkta ABD’den sonra dünya 2. siyiz (2011!
Oransal olarak ise 2. olan ABD’nin 3 katını geçiyoruz, ulusal gelirin % 10’larındayız.

  • 2011 cari açığında oransal olarak dünya birincisiyiz!

AB’ye giriş için üst sınır olan Maastricht Ekoonomik Ölçütleri en çok % 6,5..

Başbakan, -diplomasını bir türlü görmedik ama- iktisatçı galiba??
Ama “önce imam diplomalı”. İman kuvvetiyle ekonomi yönetimi de batakta.
Halimiz ne olacak?

24 Ocak 1980 Kararları’ndan bu yana izlediğimiz “batakçı küresel uydu ekonomi politikları”nı bırakıp;

  • Atatürk döneminin planlı, devlet öncülüğünde karma karma ekonomi modeline geçiş dışında çare yok..

Bu model 1930 sonrası dünya “1929 Büyük Ekonomik Bunalımı”yla kavrulurken, ülkemizde uygulandı. 1923-38 arası ortalama kalkınma hızı, onca yokluk içinde ve
hatırı sayılır borç alınmaksızın ortalama % 6,6 oldu.

Ekonomi 15 yılda 2’ye katlandı. Enflasyon ise 15 yılda toplam %2,2’de kaldı! (www.selimsomcag.com ve Bilsay Kuruç; Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi)

Batılılar buna “Atatürk’ün Ekonomi Mucizesi” dediler.. (Mustafa Aysan)

Gerçekten Türk tarihi incelenirse,
bütün yükseliş ve çöküş nedenlerinin
ekonomi sorunundan başka bir şey olmadığı anlaşılır
.

Tarihimizi dolduran bunca başarılar, zaferler veya yenilgiler,
yokluk ve yıkımlar.. bunların hepsi meydana geldikleri dönemlerdeki
ekonomik durumumuzla ilgili ve ilişkilidir.
Yeni Türkiye’mizi yaraşır olduğu düzeye eriştirebilmek için,
kesinlikle ekonomimize 1. derecede önem vermek zorundayız.
Çünkü zamanımız,
tümüyle bir ekonomi döneminden başka bir şey değildir
.”

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
İzmir İktisat Kongresi açış konuşması,
17 Şubat 1923

Harvard’lı ekonomi profesörü Dani Rordik de benzer öneride.

Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Güney Afrika, Güney Amerika ülkeleri (BRICS),
adı konmamış bir Atatürkçü ekonomi politikası izlemekteler; ULUS DEVLET temelinde..

Kaldı ki, Atatürkçü ekonomi politikası da ULUS DEVLET üretir karşılıklı olarak.

  • 2001 krizine benzer bir krizle, RT Erdoğan’ın deliğe süpürülmesi
    hiç de sürpriz görülmüyor.

Ancak kritik soru; yerine hangi kadroların nasıl bir programla geleceği / getirileceğidir.

2001’de indirilen 57. koalisyon hükümetinin yerine AKP getirilmiştir.

2001’de Kemal Derviş 15 günde 15 yasa dayatması ile geldi
.
Bu kez Kemal Derviş ya da naibi (yerine atanan) “yeni bölücü anayasa” gelmesin çantasında!

Tabii bu reçete Türk halkına ancak 12 Eylül / 12 Mart benzeri bir Amerikancı darbenin sıkıyönetim ortamında dayatılabilir.

Büyük ölçüde tasfiye edilmiş “bu Ordu” da, geçmişte olduğundan pek de farklı olmamak üzere, yapsa yapsa ancak “Amerikancı bir darbe” yapabilir; “Bizim oğlanlar” vizesiyle..
(27 Mayıs 1960’ı ayırıyoruz..)

Sevgi ve saygı ile.
05.11.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Louis Aragon şiiri : MUTLU AŞK YOKTUR..


MUTLU AŞK YOKTUR.. 

İnsan her şeyi elinde tutamaz hiçbir zaman
Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini
Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi
Ve sarıldım derken mutluluğuna, parçalar o şeyi
Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an
Mutlu aşk yoktur

Hayatı bu silahsız askerlere benzer
Bir başka kader için giyinip kuşanan
Ne yarar var onlara sabah erken kalkmaktan
Onlar ki, akşamları aylak kararsız insan
Söyle bunları Hayatım ve bunca gözyaşı yeter
Mutlu aşk yoktur

Güzel aşkım, tatlı aşkım, kanayan yaram benim
İçimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi
Ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri
Ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri
Ve hemen can verdiler iri gözlerin için
Mutlu aşk yoktur

Vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye
Yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek
En küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek
Bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek
Nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine
Mutlu aşk yoktur

Bir tek aşk yoktur, acıya garketmesin
Bir tek aşk yoktur, kalpte açmasın yara
Bir tek aşk yoktur, iz bırakmasın insanda
Ve senden daha fazla değil, vatan aşkı da
Bir tek aşk yok, yaşayan gözyaşı dökmeksizin
Mutlu aşk yoktur ama
Böyledir ikimizin aşkı da

(Louis ARAGON)


NAZİF EKZEN: Türkiye gene ön sıralarda

NAZİF EKZEN

IMF’nin 2012 Tokyo Genel Kurul Toplantısı için hazırlattığı, World Economic Outlook, October-2012, çalışması “Coping with High Debt and Sluggish Growth” başlığını taşıyor. Başlığı Türkçeye, “yüksek borç ve düşük büyüme ile baş edebilmek” şeklinde çevirebiliriz. Dünya ekonomisinin 2012 yılında içinde bulunduğu durumu çağrıştırmayı amaçlamış. Ancak daha çok Batılı ekonomilerin içinde bulunduğu duruma atıf yapıyor.

Çalışmanın 2. bölümündeki, bölgeler ve ülkeler ait, 2011- 2012 yılı gerçekleşmeleri ve 2013 yılı beklentilerinden alıntılar yaptık. Yaptığımız alıntılar Türk ekonomisinin cari işlemler dengesi açığına ilişkindi.

Cari açık sıralaması

  • 2011’de Türkiye mutlak olarak 77.1 milyar $ cari işlemler açığı verdi.

Açık Türkiye’nin GSYİH’nin %10 kadar oldu. Türk ekonomisinde mutlak değer olarak yaşanan cari açık tutarı, uluslararası alanda ABD ekonomisinin verdiği 473 milyar dolarlık açıktan sonra gelen en büyük ikinci cari açık olarak kayıtlara geçti. ABD ekonomisinde yaşanan cari açığın GSYİH’ye oranı ise %3.1 oldu. Türkiye 2011 yılında mutlak değer olarak ve GSYİH’nin payı olarak ilk sıralarda yer almıştı. Geçen yıl Türkiye’yi 70 milyar $ ile İtalya, 65 milyar dolar ile Fransa, 55 milyar dolar ile İspanya, 52 milyar dolar ile Brezilya ve 46 milyar dolar ile İngiltere izliyordu. Çin 201 milyar dolar ve Almanya 188 milyar dolar ile en yüksek cari işlemler fazlası veren ülkeler sıralamasında ilk iki sırada yer aldı.

Rakamlarla Türkiye

Türkiye içinde bulunduğu Avrupa bölgesinde ise her iki sıralama açısından da birinci oldu. Türkiye’yi mutlak değer olarak yüksek açıklar ile takip eden ülkelerin konumuna GSYİH oranları açısından bakıldığında, bu ülkelerdeki cari açıklarının GSYİH’nin %2-3,5’u arasında değiştiği görülüyordu.

Cari açığa ilişkin olarak, geçtiğimiz hafta Türkiye’nin açıkladığı orta-vadeli programında, 2012 gerçekleşmesinin yüzde 7.3 olacağı, 2013 yılı içinde de yüzde 7.1 hedefi belirlendiği yazılı. IMF’in Tokyo da açıkladığı, “World Economic Outlook” çalışması, Türkiye için 2012 yılı cari açık gerçekleşmesinin GSMH’nin yüzde 7.5’ i kadar olacağını söylüyor.

Cari açık yarışı

2012 yılına ait gerçekleşme beklentileri, Türkiye’nin mutlak olarak 60 milyar dolara ulaşan bir cari işlemler açığı yaşayacağını gösteriyor. Bu yıl sonu beklentilerine göre, 2012 yılında da uluslararası alanda cari işlemler açığı sıralamasında, ABD 460-470 milyar dolar ile ilk sırada yer alırken, Türkiye 60 milyar dolar büyüklüğü ile ikinci ya da üçüncü sırada yer alacak. Türkiye, GSYİH’nin %7.5’i oranında gerçekleşecek cari açık ile Avrupa bölgesinde gene 1. sıradaki ülke olacak. Tahminlere göre, Sırbistan bu yıl GSYİH’nin % 11.5 olarak gerçekleşecek cari açık oranı ile Türkiye’yi geride bırakabilir. Ancak Sırbistan’ın cari açığının mutlak olarak 5 milyar dolar olması bekleniyor. Avrupa bilgesinde mutlak değer olarak Türkiye’yi takip eden ülkelerden, İtalya, Fransa ve İspanya’nın cari açıklarının 2012 sonunda % 2-1,7 seviyelerine gerilemesi bekleniyor. Cari açıkta artış, sadece, büyüme hızı negatif olarak seyreden İngiliz ekonomisinde bekleniyor. İngiliz ekonomisinin 2012 yılı içinde reel olarak % 0.4 gerileme göstermesi, buna karşılık cari işlemler açığının % 3.3 düzeyine çıkması bekleniyor. Avrupa ekonomileri içinde İngiltere, hem büyümenin negatif olduğu, hem de cari açığının hızla büyüdüğü tek örnek. İngiltere’nin cari açığı mutlak olarak Türkiye’yi geçecek ve ABD’den sonra ikinci sırada yer alacak. Türkiye, İngiltere’den sonra 3. sıraya inebilir.

Yurt-içi tasarrufta durum değişmiyor

İnşaatçılık bütün hızıyla sürüyor. Türkiye’nin sanayicileri de inşaatçılığa soyunuyor. Kırsalda ve kentlerde inşaatçılığa yeni alanlar, “2B” ve “Kentsel Dönüşüm” ile hızla açılıyor. Ancak yetmiyor. Örnek gene geçen hafta açıklanan orta-vadeli programın makro göstergelerinden. 2012 yılında Türkiye’de toplam sabit sermaye yatırımları uzun bir aradan sonra yeniden reel olarak gerilemiş. Toplam sabit sermaye yatırımları % 0.6, özel sabit sermaye yatırımları daha yüksek, (-) % 1.7 oranında gerilemiş. Oysa 2012 yılı programı toplam sabit sermaye yatırımlarında % 6.2, özel kesim sabit sermaye yatırımlarında % 7.7 artış öngörmüştü.

  • Yatırım harcamaları 2012 yılında bütünüyle negatife dönmüş durumdadır.

Toplam talebin belirleyici bileşenlerinden, özel kesim yatırımlarında %1.7 reel gerileme olurken, özel tüketimde sadece % 0.6 olmuş ve bu eğilime karşılık 2012 yılı içinde Türkiye’nin yurt-dışından kaynak talebinde, cari açığında sınırlı bir düşüş olmuştur.

Türkiye’nin yurt-dışında yüksek kaynak kullanma talebi sürmektedir
. Azaltılamamaktadır.

2012 yılına ilişkin yurt-içi tasarruf göstergeleri, özel ve kamu tasarruf oranlarındaki düşüklüğün sürdüğünü göstermektedir. 2012 yılında toplam tasarrufların GSYİH’nin % 15.2’si düzeyine ulaşacağı tahmin edilmiştir. Gerçekleşme % 14.3 olacaktır. Özel tasarrufların % 13.1 olacağı tahmin edilmiştir, ancak % 11.9 düzeyinde kalacaktır.

Yatırım düşüyor!

Şimdi, 2012 örneğinde somutlaştığı şekliyle, özel tüketim ve özel yatırım seviyeleri hızla düşmekte, yatırım harcamalarında görüldüğü gibi negatif olmakta ancak cari açık düşmemektedir; Türkiye bu alanda dünya sıralamasında ön sıralardaki yerini korumaya devam etmektedir.

Türkiye yurt-içi tasarruflarını arttıramamaktadır.

Tokyo’da açıklanan World Economic Outlook’ta Türkiye’nin 2012 yılı büyüme hızı % olarak tahin edilmektedir. 2013 yılı ise AKP Hükümeti’nin açıkladığı gibi % 4 değil, % 3.5 olarak öngörülmektedir.

Sanayinin kaybı

Daha açıklığa kavuşuyor,

  • Türkiye yatırım yapmıyor, yapamıyor.

İnşaatçılığı giderek daha çok yatırımcılık sayıyor. Sanayi alt-yapısı giderek aşınıyor. 1970’li yılların sonunda sanayide, ara malları sanayi sürecini 1980 programı dayatması ile kaybetmişti. Şimdi bir başka dayatma sürecinde ülke ölçeğinde, mevcut imalat sanayi kapasitelerini, kültürünü kaybetme riski ile karşı-karşıyadır. Kayıplar net olarak sanayi kesiminden geliyor ve daha çoğu da imalat sanayi kesiminden geliyor. Kuşkusuz yaşanan kayıplara karşılık, inşaatçılıkta, kırda ve kentte kamu eliyle, kamu pasiflerinin aktifleştirilerek özele devredilmesiyle bir büyük transfer yaşanmaktadır. Sonraki yazıda bu değişime bakacağız. (AYDINLIK, 17.10.12)

================================================

Dostlar,

Sayın Nazif Ekzen’in acı gerçeklerle dolu ama çok ufuk açıcı bu yazısını 29 Ekim’in yoğun gündemi ile biraz gecikerek paylaşıyoruz. Biz de bu konuya ilişkin bir irdeleme yaptık,
bu yazının üstünde sitemizde bulacaksınız :

EKONOMİDE ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR ??

Sevgi ve saygı ile.
05.11.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net