BİJİ ERDOĞAN

RİFAT SERDAROĞLU

BİJİ ERDOĞAN

*Dünyadaki demokratik ülkelerin hiçbiri, elindeki silahları bırakmayan, can almayı durdurmayan terör örgütü ile “MÜZAKERE” yapmaz.

Yaparsa “Devlet” olma niteliğini yitireceğini çok iyi bilir…

*Binlerce yıllık Türk Tarihini inceleyin. İster savaş yoluyla, ister yaptığı antlaşmalar yoluyla vatan topraklarından bir parça olsun yitiren Sadrazam’ın kellesi alınmıştır, ama o gün, ama daha sonra. Bunun bir tek istisnası yoktur.

Bu iki konu tarihsel gerçeklerdir…

AKP ve Erdoğan, 300 yıldan fazla bir zamandır başımızın belası olan dış destekli Kürtçülük-Bölücülük olayına 2002 yılından başlayarak “Şaşı” bir bakış açısı getirmiş, sonucu Türkiye’nin değil, Amerika ve İsrail’in lehine olacak politikaları uygulamaya koymuştur.

10 yıl boyunca Eşbaşkan Erdoğan’a Türkiye’yi bölünmeye götürecek politikalar, adım-adım, dilim-dilim uygulattırılmış, sonunda Erdoğan, “istemeden de olsa” bu yanlışlara sahip çıkar hale gelmiştir. Bundan böyle Erdoğan’ın yanlıştan dönme, ulusal politikalar uygulama olanağı kalmamıştır.

Artık Erdoğan’ın Avrupa Birliği’ni, kendisini ve partisini Türkiye’de ve dünyada legalize edebilmek için kullandığını tüm Avrupa biliyor.

Hele kongrede Erdoğan’ın, sağında Barzani, solunda Hamas Lideri Halid Meşal, arkasında Müslüman Kardeşler örgütünün eski Lideri Nursi olduğu halde verdiği fotoğraf, kafalardaki “Çağdaş Türkiye” imajına büyük darbe vurmuştur.

Bu dörtlünün yanına bir de El-Kaide ikinci adamı (Erdoğan’ın dizinin dibinde oturduğu kişi) Gülbettin Hikmetyar’ın resmini koyarsanız, ne demek istediğim net olarak anlaşılır.

Erdoğan, Salı günkü grup konuşmasında muhalefet partilerine çağrıda bulunarak, onları da “Kürtçülük-Bölücülük” kuyusuna çekmek istemektedir.

Bugüne dek her sıkıştığında AKP’ye “Baston” olmuş CHP ve MHP liderlerinin bu “zehirli şerbeti” içip içmeyeceklerini beraberce göreceğiz…

CHP ve MHP Genel Başkanlarına, Ziya Paşa’nın “Endülüs Tarihi” adlı eserini okumalarını öneririm;

Gemileri yakarak ardına bakmayan yiğitlerin kurduğu bir devlet, gözleri yaşlarla dolu olarak terk ettiği Gırnata’ya(Granada) bakarken annesinden;

“Erkekler gibi savaşmadın, şimdi sana kadınlar gibi ağlamak yakışır”

sözlerini işiten yöneticilerin elinde yok olmuştur.

Bu iki Genel Başkan Türk Tarihini iyi inceleyip, kararlarını vermelidirler…

Ya Türk Milletinin yanında olacaklardır, ya da Amerika-İsrail’in kurguladığı “Kürtçülük-Bölücülük” kuyusunda bulunan Erdoğan-Barzani Meşal-Nursi-Hikmetyar’ın yanlarına gideceklerdir.

Son olarak kendilerine şunu söylemek isterim :

Türk Milleti yavaş-yavaş gerçekleri görmeye başlamıştır. Yandaş- Damat-Cemaat-Kürtçü medyanın yaptıkları “karartma-saptırma” yırtılmaya başlamıştır.

Eğer, bu günkü gibi Milli olmayan-silik-kişiliksiz- politikalarına devam ederlerse, Türk Milletinin sesi olacak bir parti kurulur ve bu iki kişi koltukları ile baş başa kalırlar…

Ya “Ne Mutlu Türküm Diyene” diyecekler, ya “Biji Erdoğan”,
tercih onların…

Sağlık ve başarı dileklerimle.
03 Ekim 2012

BİJİ ERDOĞAN” hakkında bir yorum

  1. Rıza Güner

    BİR ÜLKEDE ELLİ ALTMIŞ BİN KİŞİ ÖLDÜKTEN SONRA, KİMSE SİLAH BIRAKMAZ.

    Rıfat Serdaroğlu, nasıl düşünmememiz gerektiği konusunda çok iyi bir örnek vermiş. En iki yüz üç yüz bin kişinin öleceği, korkunç bir çözüm önermiş. Bu korkunç çözümden dolayı da olumlu her şeyi reddetmiş.

    Gerçekten de Oslo görüşmeleri yanlış… 1980’li yıllarda yapılmadığı için…

    Eğer, Birleşik Krallık’ta ve İspanya’da olduğu gibi, “TERÖRİSTLER ADAM ÖLDÜRÜRKEN, DEVLET ADAM ÖLDÜRMEZ ŞARTINA UYULMUŞ VE DEVLET ÖLÜ GEÇİRME YAPMAMIŞSA, TERÖRİSTLERLE ADAM ÖLDÜRME YARIŞINA GİRMEMİŞSE;” silah bırakmadan teröristlerle görüşmez. Hatta silah bıraksalar bile teröristlerle görüşmez!..

    Ama bir ülke, terörle ve teröristlerle mücadelede “devlet adam öldürmez şartına” uymuyorsa; sürekli olarak ölü ele geçirme, hatta teröristlerle adam öldürme yarışı yapıyorsa; “savaştığı düşmanla barış yapmak mecburiyetinden” dolayı görüşür de, konuşur da, anlaşırdı …

    Bir ülkede elli altmış bin kişi öldükten sonra ise; fiili bölünme başlayacağı için; pişmanlık şartı, silah bırakma şartı, teslim olma şartı artık gerçekçi ve yapılabilir değildir. Ama, böyle şartlarla; vatanınızı ABD ve İsrail’in silah fabrikalarının tüketim pazarı haline getirebilirsiniz.

    Türkiye’nin otuz yıldır, ısrarla sürdürdüğü terörle yaptığı mücadele ABD ve İsrail savaş sektörünün candamarıdır. Bu nedenle, YENİ AMERİKANCILAR, Türkiye’nin terörle mücadelesinin bitmesini istemezler… Rıfat Serdaroğlu da ABD ve İsrail Savaş Sektörünün daima kazançlı çıktığı bu mücadeleyi korkunç bir aşkla sürdürmek istiyor.

    Bu mücadeleden, Türkiye ise; daima daha fazla şehit, daima daha fazla terörist cenazesi kazanacaktır. Yeni Amerikancılar ise kana doymayacaktır…

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir