Günlük arşivler: 14 Eylül 2012

Bombalar Suriyeli Muhaliflere Gidecekti!

Bombalar Suriyeli Muhaliflere Gidecekti!
(Cumhuriyet, 13.09.2012)

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Afyonkarahisar’daki 25 askerin şehit olduğu patlamanın “%99.5 sabotaj” olduğu yönünde emekli askerlerden bilgi aldığına ilişkin açıklamalarının ardından, CHP’den çarpıcı bir iddia daha geldi.

Dr. Aytun Çıray, CHP İzmir milletvekili

CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, TSK’nin elinde bulunan 1936-37 Amerikan tipi
el bombalarını gizlice Suriyeli muhaliflere gönderdiğini, patlayan cephanelikte sayımın gece yapılmasının ve askerlerin acemi kısa dönem erlerden seçilmesinin de sevkıyatı
gizli tutma amacından kaynaklandığını iddia etti.

Çıray, twitter hesabı üzerinden patlamaya ilişkin çarpıcı iddialarda bulundu.

Çıray, şu iddiaları ortaya attı:

“Çok önemli ve emin kaynaktan Afyon’daki patlamayla ilgili bir bilgi aldım ve bunu pazartesi günü bir önergeyle Milli Savunma Bakanı’na soracağım.

Aldığım bilgiye göre TSK’nin elinde bulunan 1936-37 Amerikan tipi el bombalarını gizlice Suriyeli muhaliflere gönderiyorlardı. Sayımın gece yapılmasının ve askerlerin acemi kısa dönem erlerden seçilmesinin nedeni bu sevkıyatları gizli tutma amacına yönelikmiş. CHP milletvekillerini hazırlıksız olarak Apaydın Kampı’na almamalarının nedeni orada karşılaşacakları bu tür silahlarla da ilgiliymiş.”

Atalay: Yargı isteyecek

Öte yandan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Kılıçdaroğlu’nun patlamaya ilişkin iddialarına ilişkin bir soru üzerine,

“Ana muhalefet partisi sorumsuzluk örneği gösteriyor.
Sergilenen tutum çelişkilerle dolu.
Yargı isteyecek, nedir elinizdeki şey diye.
Emekli bir subay bilgileri verdi diyor. Hepimiz dinledik, o ilk gün televizyonlarda tahminler yürüten emekli generaller vardı. Herhalde öyle birkaçının tahminleridir
Sayın Kılıçdaroğlu’nun elindeki.” dedi.

Şimdi Sen Ordu’dan Darbe Dilen Erdoğan !

Dostlar,

Florida Türk Gazetesi yazarlarından Sn. Zahide Uçar’ın 11.9.12’de e-ileti ile ulaşan son derece çarpıcı makalesini paylaşalım :

Okumanızı şiddetle salık veriyoruz.

Şimdi Sen Ordu’dan Darbe Dilen Erdoğan!

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 14.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
============================================================

Zahide Uçar, Florida Türk Gazetesi

Zahide Uçar
Şimdi Ordu’dan Darbe Dilen Erdoğan

http://www.floridaturkgazetesi.com

Suriye Ambalajı Yırtıldı, İçinden Türkiye Çıktı

Acımız büyük. Afyon’da askeri kışlada bulunan mühimmat deposunda meydana gelen patlamada 25 asker şehit oldu. 25 eve ateş düştü. Öncelikle ailesine ve yüreği yanan gerçek vatandaşlarımıza başsağlığı diliyorum.

Patlayan bombalar, C4’ler BOP’nin Ortadoğu’da açtığı savaşın sonuçlarıdır.

Türkiye’yi cephe ülke haline getiren siyaset, ABD ve İsrail çıkarlarına hizmet ederken, Ortadoğu ülkeleri ile beraber Türkiye’nin de kan gölüne dönmesine sebep oldu. Bu durumdan kurtulacak ne akılları, ne birikimleri, ne de bir projeleri var.
Aslında niyetleri de yok diyeceğim de; kendi paçalarını kurtarmak adına bir şeyler yapmak isteyebilirler.

Ülkenin aklı başında kurumlarını bertaraf edince, akil adam olarak da kala kala
Sezen Aksu gibilere kaldılar.
Olmayan fikirlerinden olmayan çözümler üretirken, fona da Aksu’nun; “ah seni yerler” şarkısını koyarsanız çok anlamlı olur(!)..

Şahin avcılar için yırtıcı gözde bir kuştur. Yavru iken alınır, eğitilir. Kuş avlamakta avcı olarak kullanılır. Kuşları, küçük hayvanları avlayıp sahibine getiren şahin,
aslında kendisi sahibinin elinde tutsaktır.

Erdoğan hükümeti avcı kuş görevini yürütürken, içi doldurulup av salonlarında teşhir edilen avcı kuşların durumuna geleceğini hesaplayamadı. Hırs ve nefretleri onları işte
bu bataklığın içine çekti. Suriye’yi avlayıp sahibimize götürelim telaşına düştüler.
Oysa asıl av durumuna düşen Türkiye idi. Beytüşşebap, Şemdinli, Antep ve şimdi Afyon bu durumu açıkça gösteriyor. Tabii görmek isteyen GÖZ varsa(!) ABD ve İsrail’in asıl hedefi Türkiye’dir. O nedenle örtülü operasyonlar yapıldı. Özel Mahkemeler ve basın ayağı olan özel basın, özel aydınlar ile milli güçlerin sindirilmesi planlandı. Silivri, balyoz gibi davalar bu nedenle kuruldu. İlaç sanayi küresel çetelerin eline geçti. Pasif savaştan açık savaşa geçildiğinde elimizde serumun bile olmadığını tıp otoriteleri öylüyor.

Yugoslavya’da aynı süreç yaşandı.

Ülke borç batağına düştü. Sıcak paraya esir edildi.

Şu an Araplardan(Suriye’ye avcı kuş olarak girmemiz için) gelen para dışında sıcak para girişi yok.

Hayvancılık ve tarım bitti.

Başkalarına bereketsiz diye bağıran Erdoğan; Anadolu’nun bereketli topraklarını ekilemez, otlaklarını otlanamaz hale getirdi.Daha 7-8 yıl önce Çankırı’da ekilen buğdayın samanı tarlada kalıp yakılırken, şimdi saman bile yok. Yani sandıklara, kilerlere, tarlalara fareler dadandı.

Bunun anlamı; örtülü savaştan açık savaşa geçildiğinde açız demektir.

Özal’dan başlayarak günümüze kadar, insanların kara gün için sakladığı yastık altları türlü dalavere ile boşaltıldı. Oysa bu birikimler zor günlerde bir mermi, bir silah kadar, bir tas çorba kadar hayati önem taşıyordu.

Eşi, çocuğu ve ana-babasının aç olduğunu bilen askerin savaş direnci kırılır.

Arınç’a yapılmayacak suikastın tezgahı ile ordunun kalbine girildi. Savaş taktikleri öğrenildi. Anadolu’da askerin güvendiği siviller fişlendi. Yani, sıcak bir savaş anında ilk yok edilecek milli güçlerin listesi alındı.

Avcı kuş ayaklarından bağlı bir durumda Suriye’ye doğru kanat çırparken, ajan kuşlar ülkemin en derin yerlerinde patlamalar yapıyor. Sınırların namusu kalmadı. Açık kapılar ülkeyi dingonun ahırına çevirdi.Suriye aslında bir tuzaktı. Suriye üzerinden Türkiye’ye girildi. Bu sözümü de unutmayın. Hırsları ve kinine esir olan Erdoğan, arka penceresi
CIA olan bazı danışmanları tarafından yönlendirilirken, o muhteşem zenginliğinin bedelini bu ülkeye ödetiyordu. İktidarı hep sürecek sandı. Harç bitti, inşaat durdu. Kılıçdaroğlu’na tarikatında öğretilen bir öğreti ile yüklendi: “Bir yere yar olacaksın.” Sana tarikatında; “Obama’ya, Yahudi kuruluşlarına, İsrail’e yar ol” mu dediler?

Erdoğan batağa saplandı.
Türkiye yavaş yavaş yok ediliyor.

Siyasiler ne zaman batağa saplansa, Ordu çekici güç olarak gelirdi. Çekici gücün adı darbedir. Siyaseti bataktan kurtarır, belli süre yasak koyar, sonra da “mağdurlar kisvesi ile affedilerek” serbest piyasaya sürülürdü. (1960 Devrimi farklı tabii…)
Erdoğan 10 yıldır olmayan darbeler ile yatıp, yapılmayan darbelerin mağduriyetini siyasete tahvil etti. Şimdi sıkıştığı bataklıkta “bir darbeye ihtiyaç duyacak kadar çaresiz” duruma düşmesi gerçek bir ironidir. Sanal ekonominin kucağında patlaması korkusunu yaşarken, ülke kan gölüne döndü. Televizyonlardan masallar anlatan Erdoğan, evlatlarını kaybedenler için “cadıya” döndü.

Üzerinden akan kan görünmesin diye de PKK ile kucaklaşan BDP üzerinden aklanmaya çalışıyor. Oysa Erdoğan 10 yıldır BOP eş başkanlığını BDP sayesinde sürdürüyordu.
Yapmak istediklerini BDP söylüyor, halk alıştırılıyordu. Yani BDP AKP’nin mayın eşeği rolünü yerine getiriyordu. Milletin dokunulmazları BDP tarafından patlatılıyor,
AKP sessizce seyrederek halka; “Kızacak bir durum yok, önemli değil.” mesajı veriyordu.
BDP’lilerin PKK ile kucaklaşması nedeni ile sırtına kan bulaştı ise (sanki kan denizinden çıkmışlar da, yeni bulaşmış gibi);

Barzani ile yaptığınız sıra gecesi sizi kan gölünde yüzdürüyor.

Mehmetçiklerin kanı sizin hırs, kin ve nefretiniz yüzünden akıyor.

Gemicikleriniz, gizli kasalarınız, mücevher dükkanlarınız kan içinde yüzüyor.

O zenginliğin bedelini bu millet kanları ile de ödüyor.

Kaldı ki iktidar olan BDP değil, AKP’dir. AKP ve stratejik ortağı BDP
Küresel efendilerinin avcı kuşları…

Ayaklarında küresel efendilerinin tasması, ancak efendilerinin izni kadar kanat çırpan zavallı esirler.

Türk Ordusu’nun vesayetinden şikayet ederken, CIA’nın pençesinde eğitilip, Obama vesayeti (sopası) altında Pentagon’un avcı kuşu olmak…

Afyon’daki patlama bize gösterdi ki, asıl savaş, asıl operasyon Türk Devletinedir.
Türkiye savaşın tam göbeğindedir.

Evlatlarımız yalnızca PKK tarafından değil, ülkemiz üzerinde çıkarları kesişen 7 düvel tarafından şehit ediliyor.

7 düvelin ajanları ülkemizde operasyon yapıyor.

Ülke sanki ajan cenneti(!).. Tehlikesizce görev yapılan bir ülke, yolgeçen hanı.

Ve Erdoğan Ordu’dan darbe dilenecek haldedir.

Ordu darbe yapsaydı, en fazla siyasi yasak gelirdi. AKP ekonomiyi iyi yönetti olurken, Ordu mahvetti denir, Recebim kahraman bile olurdu. Siyasiler gemiyi karaya oturtur,
Ordu yardıma koşardı.

Ordunun ayakları kırıldı.

Siyaset karaya oturdu.

Şimdi sen Ordu’dan darbe dilen Erdoğan.

Bu kan gölünde, şehitlerimizin kanında boğulacaksınız.

Çünkü bu gidişle size asıl darbeyi halk yapacak.

Kaddafi nasıl linç edilirmiş göreceksiniz.

Şehitlerimizin ve birçok masum Müslüman’ın ahı yerde mi kalacak sanıyorsunuz?

Şimdi Özelleştirdiğin Ordu’dan Darbe dilen Erdoğan…

Yoksa sana darbeyi bu halk yapacak.

Sakın durmadan (NON STOP) okyanus aşan uçaklarına güvenme.

Ey Türk Milleti;

ABD adıyla savaşan Küresel şirketler Suriye yanıltması yaratarak aslında Türkiye’ye karşı savaşıyor.

Kör müsün ?

Okula türbanlı giren öğrencinin fotoğrafını çeken profesöre hapis !

Ege Üniv. öğrencisi türbanlı FNG (Fatma Nur Gidal), Prof. E. R. Pekünlü’yü dava etti..
Suçlama; türban hakkını ihlal.. Oysa AİHM kararları türbanı hak saymıyor. Anayasa Mahkemesi türbanı yasakladı ve AİHM bu kararı 2 kez onadı
..

Öğrencinin fotoğrafını çeken profesöre hapis

Okula türbanlı giren öğrencinin fotoğrafını çeken profesöre 2 yıl bir ay hapis cezası

    İzmir Ege Üniversitesi (EÜ) Matematik Bölümü öğrencisi F.N.G.n’in okula türbanlı girerken fotoğrafını çekmek suçundan yargılanan EÜ Fen Fakültesi Astronomi Bölümü eski Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü, ‘türbanlı öğrencinin eğitim-öğretim hakkını engelleme’ suçunu işlediği gerekçesiyle 2 yıl bir ay hapse mahkum çarptırıldı.

    F.N.G adlı başörtülü öğrencinin, ‘eğitim-öğretim hakkının engellemek”, “özel hayatın gizliliğini ihlal”, kamu görevinin sağladığı yetkiyi kötüye kullanarak hürriyeti tehdit”, “kişinin huzurunu bozma”, “ayrımcılık yasağını ihlal”, “manevi işkence’ gerekçeleriyle İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açtığı davanın karar duruşmasına tutuksuz yargılanan Prof. Dr. Esat Renan Pekünlü, şikayetçi öğrenci F.N.G ile tarafların avukatları katıldı.

    Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekilleri Birgül Ayman Güler ile Mustafa Morğoğlu’nun da izlediği duruşmada, şikayetçi türbanlı öğrenci F.N.G’nin avukatı Turan Tutumlu, “Sanığın suçu işlediği sabittir. Özel haklarımız gizli kalma kaydıyla sanığın cezalandırılmasını talep ediyorum. Daha önceden de buna benzer suçtan mahkum olmuştur. Erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesin.” dedi.

    Sanık Prof. Dr. Esat Renan Pekünlü’nün avukatı Murat Ülkü ise, müvekkilinin Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları nedeniyle türbanlı öğrencinin derse girmesini yasakladığını savundu ve müvekkilinin beraatini istedi: “Sanık müvekkilim, sadece türbanla üniversiteye derse giren öğrencileri tutanak ile tespit etmiştir. Bu bir suç değildir. Hiçbir öğrencinin eğitim hakkını engellememiştir. Beraatini talep ediyorum.” Sanık Prof. Dr. Esat Renan Pekünlü de beraatini talep etti.

    Savunma ve talepleri dinleyen mahkeme başkanı, sanığın beraat talebini, aynı fakültenin matematik bölümü öğrencisi F:N.G’yi hukuka aykırı olarak, ‘eğitim ve öğretim hakkını engellediği’ gerekçesiyle reddetti. Hakim, Pekünlü’ye önce 2 yıl 6 ay hapis cezası verdi, ardından sanığın duruşmalardaki iyi halini gözönüne alarak, cezasını 2 yıl bir ay hapse çevirdi.

    Mahkeme, karar kesinleştiğinde bir örneğinin Ege Üniversitesi (EÜ) Rektörlüğü ile Yüksek Öğretim Kurumu’na (YÖK) gönderilmesinin yanısıra, Prof. Pekünlü’ye verilen cezanın ertelenmesine ve paraya çevrilmesine yer olmadığına da karar verdi.

    Ege Üniv. Astronomi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü, “türban” gazabına uğradı.. Türkiye’de artık ayaklar baş, başlar da ayak..
    İslami faşizmin rap rap rap ayak sesleridir kulakları tırmalayan.. Duyurulur..

    Kamuoyunda ‘uzaylı profesör’ olarak bilinen EÜ Fen Fakültesi Astronomi Bölümü eski öğretim görevlisi Prof. Dr.Esat Rennan Pekünlü’nün yargılanmasına neden olay 2011 yılında yaşandı. Prof. Pekünlü, Ege Üniversitesi (EÜ) Fen Fakültesi binasına başörtü ile girmek isteyen matematik bölümü öğrencisi F.N.G’nin okula girmesini engellediği, ardından cep telefonuyla fotoğrafını çekerek, hakaret ettiğini öne sürüldü. Bayan öğrenci, peruk takmasına rağmen profesörün kendisini okula sokmadığını iddia ederek, şikayetçi olmuştu.

    (http://haber.mynet.com/ogrencinin-fotografini-ceken-profesore-hapis-651084-guncel/,
    Güncelleme:13 Eylül 2012 18:07)

Erdoğan’ın koltuğuna kim oturacak?

Erdoğan’ın koltuğuna kim oturacak?

Ankara’da en çok konuşulan soru;

Erdoğan’ın koltuğuna kim oturacak?

Aydınlık Gazetesi yazarı Sabahattin Önkibar’a göre o isim çoktan belli.
Peki, Abdullah Gül ne der o isme? İşte yanıtı…

Tayyip Erdoğan’ın yerine geçecek isim belli

Yok biz papatya falı açmayacağız.
Temennimizi de yazmayacağız. 30 yıla yaklaşan siyasi gazetecilik ve yazarlığımıza binaen analiz yapacağız.

Tayyip Erdoğan bir şeyin farkında.
Devran döndüğü saat paspas yapılacağını biliyor.

Onun için da var olmak adına başarı en olmazsa olmazıdır.
Dolayısı ile Tayyip Erdoğan seçeceği isimde şu özellikler arayacak:
Önce karizma, akabinde kendine biat ve sonra yıpranmamışlık!
Devlette tecrübeli olmak Erdoğan’ın aradığı en son şeydir zira böyle biri Tayyip bey’i takmayabilir. Mesela Abdulah Gül böyle biridir. Oysa Erdoğan içerde ve dış dünyada kendine muhtaç birini ister.

Gelelim bu ismin kim olacağına?
Gül ile Arınç’ı kafadan geçin!
Binali Yıldırım en sadık olan ama karizması yok!
Ömer Dinçer, Nihat Ergün, Faruk Çelik dillendiriliyor ama mümkün değil.
Yalçın Akdoğan milyonda bir bile ihtimal değil.
Peki kim mi?

Yazın bir kenara Numan Kurtulmuş!
Öyle çünkü ekonomi profesörü olan karizma sahibi Kurtulmuş tam Erdoğan’ın aradığı isim!
Yahu, Numan Bey’e AKP için nikah kıyıldığı gün Abdullah Gül nasıl çıldırdı görmediniz mi?

(AYDINLIK, 13 Eylül 2012)

Tutuklu vekillerden ortak açıklama

Tutuklu milletvekilleri Prof. Dr. Mehmet Haberal (CHP, Mustafa Balbay (CHP) ve Em. Korg. Engin Alan (MHP)

Tutuklu vekillerden ortak açıklama

Ergenekon davasında tutuklu bulunan CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ve Prof.Dr.Mehmet Haberal ile Balyoz davasından tutuklu sanık Engin Alan kamuoyuna ortak bir açıklama yaptılar. (Cumhuriyet portal, 14.9.12)

3. yargı paketinde yapılan değişiklere Balyoz ve Ergenekon davalarına bakan mahkemelerin uymadığına dikkat çeken tutuklu milletvekilleri “Bu mahkemeler, kendilerini milli iradenin dahi üzerinde görerek, TBMM’nin çıkarttığı kanunu dahi hiçe saymış ve somut hiçbir olgu göstermeksizin, keyfi muamele ile milli iradeyi tutsak almaya devam etmiştir” dediler.

12 Haziran 2011’de seçildik

Tutuklu milletvekilleri Balbay, Haberal ve Alan ortak “Kamuoyu Açıklaması”na “Bizler, 12 Haziran 2011 tarihli genel seçimlerde halkımızın oyları ile 24. Dönem Milletvekili olarak seçilmiş ve Anayasa’nın 80.maddesi uyarınca, tüm Türk milletini temsıl eden milletvekilleriyiz” ifadeleriyle başladılar.

Özel görevli mahkemeler

Milletvekilleri, açıklamalarında 3.Yargı Paketi kapsamındaki değişikliklere dikkat çekerek “Özel görevli ve yetkili mahkemelerin faaliyetine son verilmiş ve adli kontrol tedbirindeki üst sınır uygulaması kaldırılarak, tutuklama kararlarında ‘Kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama sebepleri ile adli kontrol tedbirinin niçin yetersiz kaldığının, somut olgularla gösterilmesi’ zorunlu hale getirilmiştir” ifadelerine yer verdiler.

Tutuksuz yargılama

Milletvekilleri, açıklamalarında “6352 sayılı Kanun ile mahkemelere tutuksuz yargılama konusunda geniş takdir yetkisi tanındığının” altını çizerek şöyle devam ettiler:

“Silivri’de halen Anayasa’nın ‘kanunlar önünde eşitlik’ ve tabii hakim’ ilkesine aykırı olarak faaliyet gösteren bu mahkemeler, kendilerini milli iradenin dahi üzerinde görerek, TBMM’nin çıkarttığı kanunu dahi hiçe saymış ve somut hiçbir olgu göstermeksizin, keyfi muamele ile milli iradeyi tutsak almaya devam etmiştir. Oysa ki, Anayasa’nın 6. maddesi uyarınca ‘Egemenlik, kayıtsız şartsız millete ait’ olup, mahkemeler de, Türk milleti adına karar vermekle yükümlüdürler.?”

Geçmişten örnekler

“Ülkemizde, demokrasinin daha ilk yıllarından itibaren tutuklu iken milletvekili seçilen kişilerin, mahkemelerince derhal tahliye edildikleri ortadadır” diyen milletvekilleri açıklamalarında “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı tarafından dahi ‘devlet içinde devlet oldukları’ gerekçesiyle kamuoyunda güvenilirliklerini yitirdikleri açıkça ifade edilen Silivri’de bulunan Özel Görevli ve Yetkili bu mahkemelerde adil yargılanma hakkı ve tutukluluktaki makul süre kavramları tamamen ihlal edilmekte ve bu durum, kamu vicdanında derin yaralar açmasının yanı sıra, aynı zamanda ülkemizin uluslararası platformlarda da ciddi itibar kaybetmesine neden olmaktadır” ifadelerine yer verdiler.

En acı gösterge

Milletvekilleri, “Son zamanlarda uluslararası pek çok meslek örgütü ile sivil toplum kuruluşunun da, ardı ardına ülkemizdeki hukuk sistemine olan güvensizliklerini ortaya koyan açıklamalarda ve girişimlerde bulunması da, bunun en acı göstergesidir” dediler.

Hukuk skandalı

CHP milletvekilleri Haberal ve Balbay ile MHP Milletvekili Engin Alan, kamuoyuna açıklamalarını şöyle tamamladılar:

“Silivri’de cereyan eden bu tamamıyla hukuk dışı ve keyfi uygulamanın, demokratik hukuk devletinde yeri yoktur. Ülkemizin bu demokrasi ve insanlık ayıbından bir an önce kurtulmasını temenni eder, 21. yüzyılda Silivri’de yaşanan hukuk skandalını aziz milletimizin takdirine saygı ile sunarız.”

=========================================

Dostlar,

Ortak basın açklaması = Ulusa feryat = Ulusa çağrı = Ulusa yakınma = Ulusa imdat…

    Son paragraf aynen şöyle :

    “Silivri’de cereyan eden bu tamamıyla hukuk dışı ve keyfi uygulamanın, demokratik hukuk devletinde yeri yoktur. Ülkemizin bu demokrasi ve insanlık ayıbından bir an önce kurtulmasını temenni eder, 21. yüzyılda Silivri’de yaşanan hukuk skandalını aziz milletimizin takdirine saygı ile sunarız.”

    Aziz milletin bir bireyi olarak, açıklamaya aynen katılıyorum..

    Ben de imzamı koyuyorum.

    Aziz milletin bir bireyi olarak, takdirim bu yöndedir.

    Merak ediyor ve soruyorum.. Tarih de soracak mutlaka :

    “3. yargı paketinde yapılan değişiklere Balyoz ve Ergenekon davalarına bakan mahkemeler neden uymadı?”

    “Yeter artık.. ” diye de bir “ünlem” koymak istiyorum.

    Sevgi ve saygı ile.
    Ankara, 14.9.12

    Dr. Ahmet Saltık
    www.ahmetsaltik.net

Şeytan Üçgeninde Demokrasi Oyunu

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. rer. nat. D. Ali Ercan

hocamızın konferansını kaçırmayın..

Ali hoca sıra dışı bir aydın..

O’nun seçkin beyninden ve birikiminden çok yararlanmalı.

Ben bu konf. a geleceğim..

Konf. ı düzenleyen YÜKSEK TİCARETLİ dostlara teşekkür ve kutlama sunuyorum..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 14.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Taraftarlar da 4+4+4’e suskun kalmayacak!

Taraftarlar da 4+4+4’e suskun kalmayacak

4+4+4’e karşı emek ve demokrasi güçleri 15 Eylül 2012’de Ankara’da yan yana gelecek.

Taraftar grupları da yayımladıkları ortak bildiride Ankara Sıhhiye’deki kitlesel mitinge destek vereceklerini açıklayarak, “Hükümetin kendi ‘dindar’ ve ‘yandaş’ nesillerini yetiştirmek, eğitimi paralı hale getirmek için uygula(t)maya çalıştığı 4+4+4 eğitim sistemine karşı sesimizi haykırıyoruz” dediler.

KESK, DİSK, TTB ve TMMOB’nin düzenleyeceği mitinge katılım çağrısına taraftar gruplarından da destek geldi. Taraftar grupları “Sol Açık, Karakızıl, Beleştepe, Tek Yumruk, Forza Livorno” yayımladıkları ortak bildiride “suskun ve makul taraftar olmayacağız” mesajı verdi.

(http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=365262, 13 Eylül 2012)

66 aylığın pisuarla imtihanı..

66 aylığın pisuarla imtihanı

Mamak’taki Kazım Orbay İlköğretim Okulu’nda Bakan Dinçer, dışarıda 66 aylık çocuklar için ders zilini çalarken, içerideki öğrenciler yıl boyunca boylarından büyük pisuarları nasıl kullanacaklarına bakıyorlardı.
(http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=365232, 14.9.12)

Anadolu,, Yaşar Çallı koleksiyonundan tablolar..

Dostlar,

Ressam Yaşar Çallı koleksiyonundan nefis Anadolu tabloları..

İzleyelim..

Sayın Ressam Yaşar Çallı’yı başarılı çalışmalarından dolayı kutlamak gerek..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 13.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

İzlemek için lütfen tıklar mısınız??

Anadolu_Yasar_Calli_koleksiyonu

Yazıklar Olsun..

Em.. Amiral Türker Ertürk

Yazıklar Olsun..

Bugün size 11 Eylül 2001’de ABD’de yapılan ve sonrasında dünyayı değiştiren saldırıdan bahsetmeyi düşünüyordum. Fakat yaşadığım güncel bir gelişme nedeniyle bu yazımda önünüze başka bir konuyu getireceğim.

Bu köşeyi takip edenler bilirler, çeşitli sivil toplum kuruluşlarında faaliyet gösteriyor ve davet edildiğimiz yerlerde ülkemizin hızla bir karanlığa doğru sürüklendiğini bilgimiz, birikimimiz ve deneyimimiz ölçüsünde halkımıza anlatmaya çalışıyoruz.

Örneğin bu ay içinde Avrupa Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) davetlisi olarak “Suriye’de neler oluyor? Türkiye’nin rolü nedir?” konulu panellere katılmak için Almanya’nın Duisburg, Frankfurt, Hannover, İsviçre’nin Bern ve Avusturya’nın Viyana kentlerine gideceğiz. Yine Suriye konusunda bir panele katılmak için bu kez de Türkiye Gençlik Birliği’nin (TGB) davetlisi olarak Mersin’e gideceğiz.

Ayrıca Milli Anayasa Forumu’nun üyesiyiz ve onun düzenlediği çalışmalara katılmaktayız. Başında TBMM 17. Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un olduğu Milli Anayasa Forumu yurdun dört bir yanında il ve ilçe merkezlerinde binlerce yurttaşın katılımı ile toplantılar düzenlemektedir. Bu toplantılarda emperyalizm tarafından dikte edilen ve takipçisi olunan yeni anayasanın emek ve işçi hakları düşmanı olduğu, Cumhuriyetimizin olmaz ise olmazı olan kırmızı çizgileri yok etmeyi amaçladığı, bölücü ve ortaçağ karanlığının temsilcisi olduğu, iç barışımızı dinamitleyeceği ve Meclisin yeni anayasa yapma yetkisinin olmadığı anlatılmaktadır.

Su uyur düşman uyumaz

Milli Anayasa Forumu yaz süresince de “Su uyur düşman uyumaz” ilkesinden hareketle boş durmamış ve çalışmalarına devam etmiştir. Geçtiğimiz günlerde bu kapsamda yapılan faaliyetlerden Foça, Dikili ve Kuşadası’nda yapılan çalışmalara ben de katıldım. En son ise 12 Eylül’de ADD tarafından Karaelmas şenlikleri dahilinde Soma/Manisa’da düzenlenen Milli Anayasa Forumu’na Hüsamettin Cindoruk ve Şahin Mengü ile birlikte davetliydik.

Geçtiğimiz Pazar günü son günlerde yitirdiğimiz şehitlerimize sahip çıkıldığını göstermek için İstanbul Bağdat Caddesi’nde yapılan çok büyük bir çoğunluğunu gençlerin ve bayanların oluşturduğu yürüyüşe eşimle birlikte katıldım.

Bu yürüyüş sırasında beni Soma’dan aradılar ve CHP örgütünün ADD’ye yaptığı baskı nedeniyle 12 Eylül’de yapılacak Milli Anayasa Forumu’nu istemeyerek de olsa iptal etmek zorunda olduklarını bildirdiler. “Niçin?” diye sorduğumda; Şahin Mengü’ye CHP yönetiminden tepki olduğunu çünkü CHP yönetimine muhalefet ettiğini ve ulusalcı fikirlere sahip olduğunu söylediler.

Benim adıma karşı bir tepki olmadığı söylenmesine karşın, Şahin Mengü’de olduğu belirtilen genel merkeze muhalefet ve ulusalcı bakış açısı “usurlarının” bende de mevcut olmasından olsa gerek, bu iptalden gerçekten çok alındım ve üzüldüm.

Çünkü ben de Atatürk önderliğinde yapılan Türk devrimlerine, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine, CHP’nin 6 Ok’la özet olarak belirtilen kurucu ve vazgeçilemez ilkelerine yürekten ve iliklerine kadar bağlıyım ve ulusalcı bakış açısına sahibim.Ben üç kuşaktır CHP’ye gönül ve oy vermiş ve bu ülkenin kuruluşunda emeği olmuş istiklal madalyalı bir ailenin çocuğuyum. CHP’liyim ve onur duyuyorum. Ama YCHP’yi içime sindiremiyorum.

CHP seçmeninden ilgi çok büyük

Çeşitli vesilelerle gittiğim her yerde CHP’li seçmenden ilgi, destek ve çok büyük bir sevgi görüyorum. Fakat aynı desteği ve sevgiyi örgütten aldığım söylenemez. Milli Anayasa Forumu’na CHP örgütünden verilen destek de aynı biçimde. Foruma halkın ve CHP’li seçmenin ilgisi çok büyük! Örgütün desteği ise, genel merkezden ikbal beklentisi içinde olan yerlerde az veya köstek olmak şeklinde, büyük resmin görüldüğü ve kişisel çıkarların ülke çıkarları üzerinde görülmediği yerlerde ise yüksek orandadır.

Evet, emperyalizm tarafından Türkiye Cumhuriyeti dönüştürülmeye ve Büyük Ortadoğu Projesi ile uyumlu hale getirilmeye çalışılmaktadır. AKP bunun için kurdurulmuş ve desteklenmiş, TSK’ya bunun için operasyon yapılmış ve Silivri bunun için vardır.

Yeni anayasa bu dönüştürülme işleminin hukuki metni olacaktır. Böyle büyük bir operasyon yalızca iktidar partisi ile olamaz. İşte bu nedenle CHP’ye operasyon yapılmış ve partiden Atatürkçüler, Milliciler ve fikirleri temizlenmeye çalışılmaktadır.

Operasyon sonucunda CHP’nin dümenine geçen ve kendini YCHP olarak adlandıran yönetimin, partinin ve ülkemizin çıkarlarına olmayan tehlikeli sularda yol aldığını gösteren kanıtlar çoktur. En sonuncusu 30 Ağustos – 1 Eylül 2012 arasında Güney Afrika’da yapılan Sosyalist Enternasyonal’in 24. Kongresinde gerçekleşmiştir.

Bu arada Sosyalist Enternasyonal’in adına bakarak sakın paylaşımcı, barışsever, mazlumdan yana tavır koyan bir kuruluş olarak görmeyin. Emperyalizmin çıkarlarını savunur ve onun sol yumruğudur. Öldürmez ama süründürür!

Güney Afrika’da Cape Town’da Kemal Kılıçdaroğlu “Kürt meselesi, Kıbrıs ve Suriye konularında ülkemizin çıkarları ile çelişen hatta ihanet içinde olan kararları imzalamıştır.“

“Bu konuda çekincemizi Sosyalist Enternasyonal Genel Başkanı Papandreou’ya bildirdik” açıklaması yeterli değildir. Kararlı ve güçlü bir reaksiyonun ifadesi olarak genel başkan yardımcılığı görevinden istifa edilmeliydi.

Eski CHP yönetimi ile Sosyalist Enternasyonal’in arası çok kötü idi,
YCHP’nin çok iyi.
Niçin?

Saygılar sunarım.
http://www.avrupagazete.com/turker-erturk/6341-yaziklar-olsun.html, 11.9.12