Günlük arşivler: 5 Eylül 2012

Acı Kaybımız Dr. Alpaslan Berktay’ın Ardından…

Dostlar,

Dr. Alpaslan Berktay, Cumhuriyet kuşağı hekimlerin öncülerindendi. O mesleğinin
4.-5. yılında iken biz doğmuşuz (1953). Her gerçek devrimci gibi onurlu ve
örnek bir yaşam çizgisi ve doğrultu tutarlığı söz konusu.

“Atatürk ve 5’inci Senfoni” adlı yazısını Cumhuriyet’te 12 Ocak 2007’de okumuş ve gözyaşlarımı tutamamıştım. Bu görkemli yazıyı birazdan size sitemizde sunacağız.

O’nu geçen hafta sonsuzluğa uğurladık.

5 Mart 1984 tarihli, Aziz Nesin’in öncülük ettiği ünlü AYDINLAR DİLEKÇESİ’ne
imza koymuştu. Bu yüzden hapis yattı. Bir başka meslektaşımız Dr. Erdal Atabek de.. 3.5 yıla yakın “yattılar” birçok aydınımız.. Dr. Atabek daha sonra Metris’teki anılarını, “İNSAN SICAĞI” adlı okunası belgesel romanında insan sıcaklığıyla kağıda döktü. (Bu kitap da sıcak gözyaşlarıyla ıslatılmadan okunamıyor ne yazık ki..)

Dr. Alpaslan Berktay için, üyesi olduğu İzmir Tabip Odası’nın kaleme aldığı yazıyı sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 5.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Not : Silivri’de 5 yıla yakındır (24 Mart 2008’den bu yana!) tutsak Doğu Perinçek, bugünkü AYDINLIK’ta
Dr. Alpaslan Berktay’dan “Alpaslan ağabey, Berktay ağabeyler” diye söz eden bir yazı yazdı ve eşi Şule hanım ile nikah tanığı olduğunu kaydetti. Okunmasını öneririz..

Yurtsever hekim Alpaslan Berktay.. 1924-2012

=============================================

Acı Kaybımız Dr. Alpaslan Berktay’ın Ardından…

İLK KURŞUN ve İzmir Tabip Odası
www.ilk-kursun.com/haber/117038, 31 Ağustos 2012

İzmir Tabip Odası ve İzmirli hekimler olarak acımız büyük!
Cumhuriyet’le yaşıt bir Cumhuriyet sevdalısı aramızdan ayrılmış bulunuyor.

Alpaslan Berktay bir hekimdi, bir yazardı, bir yazın ve düşün adamıydı, ama bunlar kadar önemlisi eğilmeyen, bükülmeyen, dik durmayı her şeyin önüne koyan bir Cumhuriyet yurttaşı olmasıydı!

Bir ulu çınardı Alpaslan Berktay!

Yaşamının her gününde, her anında ve son nefesini verene dek önceliği ilkeleri ve hedefleri için savaşım vermek oldu! Çok yönlü kişiliği yalnızca bir hekim olarak değil aynı zamanda bir aydın olarak da duyarlı olması anlamına geliyordu.
Hemen her konuda söyleyecek bir şeyi yapacak bir eylemi vardı!

Hekimlikten emekli olmasına ve hekimlik yapmamasına karşın üyesi olduğu İzmir Tabip Odası’nın her türlü etkinliğini yakından izler deneyimleriyle yol göstericiliğini
bu yaşında da sürdürürdü. İzmir Tabip Odası’nın hiçbir Genel Kurulu’nu kaçırmaz, seçimlerde oyunu mutlaka kullanırdı. Aksaçlı delikanlılardan biriydi bizler için!
Anısı önünde saygıyla eğiliyor, üstün niteliklerinin yolumuzu aydınlatmayı sürdüreceğinden kuşku duyulmamasını diliyoruz.

Başımız sağolsun!
İzmir Tabip Odası

(Dr. Alpaslan BERKTAY’ın cenazesi 01.09.2012 Cumartesi öğle vaktinde Bostanlı Beşikçioğlu Camisi’nden kaldırılarak Doğançay Mezarlığı’nda toprağa verildi.)

Dr Alpaslan BERKTAY’ın Kısa Yaşam Öyküsü

15 Nisan 1924’te İzmir’de Girit kökenli bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi.
O yılların koşulları gereğince insanların ve ailelerin oradan oraya savrulması sıradan bir durumdu. Alpaslan Berktay’ın ailesi de 1897’deki Yunan Harbi’nde Anadolu’ya göç ederek İzmir’e yerleşmiş. Acı, dert ve sıkıntı o dönem insanlarının ayrılmaz parçası gibi. Baba Berktay bu kez Çanakkale’de yurt savunmasına koşuyor.
Ardından Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluşu.

Bunca sıkıntı ve eziyet Cumhuriyet coşkusu ile taçlanıyor.
Alpaslan Berktay Cumhuriyet’in Onuncu Yılı’na tanıklık etmiş.

Atatürk’ü yakından görme onuruna erişmiş bir anıtsal kişilik.

Cumhuriyet aydınlığının sunduğu fırsatları iyi kullanmış.
İzmir’de başlayan ilkokul serüveni Milas, Ankara, İstanbul ve İzmit’te sürmüş.
Kabataş Lisesi’nden sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girmiş. Yıl 1943!
Tek tıp fakültesi İstanbul’da! Tıbbiyeli olmanın yanı sıra siyasallaşma, okuma ve aydınlanma! Tipik bir Tıbbiyeli olmuş Berktay.
O yıllarda efsane Hulusi Behçet tıp fakültesi hocası.
Azimle geçen Tıbbiye yıllarının ardından hekimliğe atılış. İlk görev yeri Ayvalık, Altınova! Daha başından halkçı hekimliktir yaptığı.
Bu arada vatan (askerlik) görevini de tamamlıyor.
Buca Senatoryumu’nda Göğüs Hastalıkları ihtisası dönemi. Yine hastalarla kurulan
insanca ilişkiler, bugünlerde unutulmaya yüz tutan hastaya temas o dönemlerde fazlasıyla söz konusu. Aydın insan yalnızca mesleğinin sınırları içinde kalmamalı diyen bilinç oluşumu. Böylelikle hemen her alanda verdiği mücadeleler hekimliğine eşlik eder oluyor.

Pek çoğumuzun bu dünyaya “merhaba” demediği yıllarda 1960-61’de İzmir Tabip Odası
Yönetim Kurulu üyeliği deneyimi. O günlerde başlayan meslek odası sorumluluğu
yarım asır sonra da olanca hızıyla sürüyor. Cumhuriyet’le yaşıt Dr. Alpaslan Berktay
son yıllarda da ilgisini esirgemiyor meslek örgütünden. İzmir Tabip Odası’nın 28-29 Nisan 2012’de yapılan hem genel kuruluna hem de seçimlerine her zamanki gibi katılıyor. Görev aşkı yaş sınırı tanımıyor.

Çünkü O, genç yılgınlardan değil, ak saçlı çılgınlardan birisi!

İzleyen çalkantılı yıllar pek çok Türk aydını gibi Alpaslan Berktay’ı da yıldırmayı amaçlamış. Onca acı, tutukluluk ve kısıtlılık O’nu doğru bildiği yoldan milim saptırmıyor. Zorluk neredeyse o da oradadır! Bugünün aydıncıkları “Ermeni Soykırımı Özürcüsü” olmayı gözlerine kestirebilirken Alpaslan Berktay, 1984’te 12 Eylül’ün en keskin yıllarında “Aydınlar Dilekçesi” imzacısı olabilecek denli gözü pek bir duruş sergiliyor.

İstanbul serüveninin sonunda İzmir’e dönüş ve İnsan Hakları Mücadelesi yılları.
Bu işin altından etnikçilik çıkmasıyla birlikte dernekle yollarını ayırıyor.
İnsan Hakları neredeyse tümüyle ayrılıkçılığın ve yıkıcılığın alanına dönüşüyor.
Yazılar, kitaplar, paneller, toplantılar sürüp gidiyor. Yaş ilerlese de enerji tükenmiyor. Neredeyse son nefesini verirken bile ülke sorunlarıyla ilgilenen
bir koca çınar, artık bedeniyle aramızda olmayacak!

Dr. Alpaslan Berktay’ı 29 Ağustos 2012’de yitirdik. Ama ilkeleri, savaşımcılığı
ve dik duruşu sonsuza dek bizlere rehberlik etmeyi sürdürecek!

Anısına saygıyla…
İzmir Tabip Odası
31.8.2012

Turan Dursun’un kalleşçe katledilişinin 22. yıl dönümü

Turan Dursun’un kalleşçe katledilişinin (1934-1990) 22. yıl dönümü

Bugün Turan Dursun’un kalleşçe katledilişinin 22. yıl dönümü.
Kendisini saygı ve minnetle anıyoruz. æ

Prof. Dr. Ali Ercan

***

Ay Tanrısı Al-İlah >> Allah

Turan Dursun

Sıfırı ne kadar büyük bir sayı ile çarparsanız çarpın, sonuç sıfır çıkar.
Yani olmayan bir şeyi, sonsuz gayretle de olsa, var edemezsiniz.

Epikür MÖ. 300 yıllarında şöyle der:

“Atom yoktan var, vardan yok edilemez.”

Benzer şekilde bu sözü yüzyıllarca sonra Lavoisier (1743–1794) söyleyecektir.
Bir insan bunları bildiği halde, neden yalanların batağına saplanır ki?!
Düşünen, dürüst bir insan, var olan doğruları kolayca onaylar; çünkü amacı gerçeğe/doğruya ulaşmaktır. Bu doğrunun önünde bir engel oluşturan her kavram,
düşünen insan için doğru bir kavram/olgu değil demektir.

Sonuç olarak bilimsel gerçeğin karşısında duran her engel, düşünen insan için de engeldir. Bu engeller kaldırılmalı ki gerçek mutluluğa erişebilelim; Yoksa,
bireycilerin mutsuz kitleler üzerine kurguladıkları “ölüm sonrası mutluluk” yalanı, toplumları mutsuz etmeyi sürdürecektir.

Gökte bulunan her ışık yıldız değildir. Bazıları güneş siteminde bulunan gezegenlerdir. Binlerce yıl önce gökyüzüne bakanlar, öteki ışıklara göre farklı dört nesnenin
[sekendiz (satürn), erendiz (jüpiter), sakıt (mars), çolpan (venüs) æ] ayrımına vardılar. Bu 4 ışık, güneş sistemine bağlı gezegenlerdi. İki ışık daha vardı:
Güneş ve Ay. En dışarda normal yıldızlar.. Oldu 7 ışıklı [yedi katlı! æ] gökyüzü…

Araplardan yüzyıllar önce Babilliler bu 7 ışığa bakarak haftayı 7 gün olarak belirlemişlerdi. Her millet bu ışıklara başka anlam yükledi. Örneğin İlk Araplar’da Ay, Allah; Güneş ise Peygamberdir. Aslında tam tersinin olması gerekiyor.

Güneşin daha büyük olduğunu bilselerdi bu kez Güneş, Tanrı; Ay ise Peygamber olacaktı.

Ancak o dönemin tekniği buna olanak vermiyordu. Bu Ay, bugün camilerin kubbelerinde
bir simge olarak durmaktadır. [Herhalde dünyadaki biyolojik döngülerin ayın evrelerine uygunluğunu da keşfetmişlerdi. öte yandan Kâbe’nin ilk olarak güneşe tapan Sabi’ler tarafından yapıldığı söylenir. Güneş ışıklarının içeriye girmesine engel olmamak için Kâbe’nin tavanı yoktu. İbadet/namaz vakitleri de güneşin uç konumlarına göre doğuşu, batışı ve tam tepede oluşuna göre belirlenmişti. æ]

Arapların yıl takvimi Ay’a göredir. Ay’a tapımdan gelen Ay takvimi yaklaşık 354 gündür. Hicri yıl, Miladi yıla göre her yıl 10-11 gün erken başlamaktadır. [Hicri takvimin başlangıcı 1.01.0001, Miladi takvime göre 19.07.0622 dir. 1 Hicri yıl 354,3682 gündür.
1 miladi yıl ise 365,2422 gündür; aradaki fark 10,874 gün kadardır. æ]

Oysa binlerce yıl önce Mısırlılar Bugün kullandığımız takvimi yani 365 gün olan
güneş takvimini kullanmaktaydılar. Mısırlıları güneş takvimine iten neden tarım olmuştur. Çünkü Nil nehri güneş yılına göre her yıl belli zamanlarda taşmakta ve bu da tarımı olumsuz etkilemekteydi. Bunun önüne geçmek için, taşkın gününün belirlenmesi gerekti. Oysa Araplar çöl ortamındaydı ve üretim değil ticaret yapıyorlardı. Güneş takvimi onların pek de işine yaramıyordu. Onların işine yarayan para/altın idi ve bu da ancak Tanrıdan istenirdi. O yüzden, doğru olan güneş takvimi yerine, Ay takvimini kullandılar.

Oysa Araplar zeki insanlardı ve gerçeğe erişmeleri çok da zor değldi. Ancak çöl yaşamı, üretime katılmamak, boş boş gezmek Arapları gerçeklerden alıp düşlere götürdü ve yüzyıllardır bu düşler aynı biçimde sürmektedir.

Turan Dursun cinayeti 22 yıldır karanlıkta!

Dostlar,

Aydın din adamı / bilgini emekli müftü Turan Dursun katledileli 22 yıl oldu..

Dile kolay, çeyrek yüzyıl..

Kadim Türk polisi, jandarması, 4 kollu istihbaratı olayı bir türlü çözemedi..

İşleyeni (Faili) gerçekte bilinen ama bilinmeyen (meçhul) kaldı, yakalanamadı.

O’nun yazılarından bir bölümünü aşağıdaki erişkelerde (link) bulabilirsiniz..

Gazete Vatan Emek’e ve Kaynak Yayınlarına çok borçluyuz..

KUTSAL KİTAPLARIN KAYNAKLARI 1 [Turan Dursun]
http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-kitaplar-sozlukler/1406-kutsal-kitaplarin-kaynaklari-1.html

KUTSAL KİTAPLARIN KAYNAKLARI 2 [Turan Dursun]
http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-kitaplar-sozlukler/1411-kutsal-ktaplarin-kaynaklari-2.html

KUTSAL KİTAPLARIN KAYNAKLARI 3 [Turan Dursun]
http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-kitaplar-sozlukler/1439-kutsal-kitaplarin-kaynaklari-3.html

ÜNLÜLERE MEKTUPLAR [Turan Dursun]
http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-kitaplar-sozlukler/1276-unlulere-mektuplar.html

Turan Hoca ve Hasan Yoldaş “çok yaşa” [Yalçın Küçük]
http://www.gazetevatanemek.com/index.php/yalcin-kucuk-diger-yazilar/754-turan-hoca-ve-hasan-yolda-cok-yaa.html

Babam TURAN DURSUN [Abit Dursun]
http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-kitaplar-sozlukler/1288-babam-turan-dursun.html

(http://www.gazetevatanemek.com/, 25.6.12)

Turan Dursun, “Din Bu, Tabu” dedi, sözde dinsel tabuların kitabını yazdı..
Karanlık güçlerce infaz edildi.. 8 cilt Kuran yorumu (tefsiri, meali) de yayımladı..

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 5.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=========================================================

“Meçhul” Gladyo cinayetine kurban

Aydınlanmacı Din Bilgini Turan Dursun bundan 22 yıl önce Gladyo tarafından katledildi. 2000’e Doğru Dergisi yazarı olan Turan Dursun, yaşamı boyunca çok sayıda esere imza attı. Dursun, 4 Eylül 1990’da dergi binasına giderken Gladyo’nun sıktığı 7 kurşunla aramızdan ayrıldı.
(4.9.2012, www.ulusalkanal.com.tr/gundem/mechul-gladyo-cinayeti-h5209.html)

Devrimci aydınımız Turan Dursun, yenilikçi din söylemleri yüzünden, 22 yıl önce Gladyo tarafından katledildi. Dursun, 4 Eylül 90’ında çalıştığı “2000’e Doğru” dergisi binasına gitmek üzere çıktığı evinin önünde Gladyo’nun kurşunlarına hedef oldu.

Dursun’un asıl mesleği müftülüktü. Babası tarafından “gavur okulu” denilerek ilkokula gönderilmeyen Dursun, ilk eğitimini din hocaları ve şeyhlerden aldı.

1958 – 1966 yılları arasında ülke çapında birçok merkezde müftülük görevi yaptı. Kendi deyimiyle “alışılmadık bir müftü” olan Dursun, yenilikçi din anlayışı yüzünden önce kafirlikle suçlandı.

Müftülük yıllarında yoğun olarak diğer dinleri ve dinlerden önceki efsaneleri inceledi. Komünizme, sosyal alanda bir ideolojiden çok bilimsel bir felsefe akımı olarak baktı.

Turan Dursun aydınlanmacı ve devrimci kişiliğiyle “Din Bu”, “Kuran Ansiklopedisi”, “Kutsal Kitapların Kaynakları” gibi birçok eser kaleme aldı. 1987 yılında 2000’e Doğru Dergisi’nde, daha sonra da Saçak, Teori ve Yüzyıl dergilerinde yazıları yayımlanmaya başladı.

Turan Dursun’un aydınlanmacı kişililiğiyle yazdığı yazılar katledilmesinin sebebi oldu. Dursun, 4 Eylül 1990’da Gladyo’nun kurşunlarına hedef oldu. Turan Dursun, uğradığı silahlı saldırı sonucunda aldığı 7 kurşunla yaşamını yitirdi.

Cinayetin arkasında gerçekte kimlerin var olduğu, aradan geçen 22 yılda gün yüzüne çıkarılamadı.

Kaynak Yayınevi, 1991 – 2003 yılları arasında Turan Dursun adına, Turan Dursun Araştırma ve İnceleme Ödülleri verdi. (ulusalkanal.com.tr, 5.9.12)

‘Cari açık hala kabus’

CHP Milletvekili Sinan Aygün, Türkiye’nin hala yüksek bir cari işlemler açığı sorunuyla karşı karşıya olduğunu söyledi. Aygün, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın “Yüksek cari açıktan kurtulduk” yönündeki açıklamalarını da eleştirdi.
(basın, 4.9.12)

CHP Milletvekili Sinan Aygün, cari açıkla ilgili yazılı açıklama yaptı. 2011 yılında 77.1 milyar dolarla rekor düzeye çıkan cari işlemler açığının bu yılın ilk altı ayında 31.1 milyar dolar olarak gerçekleştiğine dikkat çeken Aygün, geçen yıla göre azalmakla birlikte Türkiye’nin hala yüksek bir cari işlemler açığı sorunuyla karşı karşıya olduğunu vurguladı. Aygün, hükümetin ve ekonomi yönetiminin bu gerçeği görmezden gelmeye devam ettiğini belirterek, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın “şu anda tedirgin edici, yüksek seviyedeki cari açıktan bir yerde kurtulmuş oluyoruz” şeklindeki açıklamasını yadırgadığını ifade etti.

“AKP hükümeti cari açık sorununu küçümsüyor”

Aygün, Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 3 oranında bile büyümesi kuşkuluyken,
ulusal gelirin % 7-8’i kadar cari işlemler açığı vermesinin cari işlemler açığı sorununun büyüklüğünü gösterdiğini ifade etti. Aygün şunları kaydetti:

“Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) % 7-8 oranında açık vermesinin anlamı şudur:

Türkiye 60 milyar $ cari açık verecek, bu açığa karşılık ulusal geliri yalnızca 20-25 milyar $ büyüyecek. Yani 100 $ büyüyebilmek için 200 dolardan çok açık vermesi gerekecek. AKP hükümeti, 2003’ten bu yana cari açık sorununu küçümsüyor.
AKP hükümetinin bu umursamazlığı cari işlemler açığın cari kabusa dönüşmesine
yol açmıştır.”

Türkiye’nin AKP hükümetinden önceki 80 yıllık dönemde toplam 57 milyar dolarlık
cari işlemler açığı verdiğini anımsatan Sinan Aygün, son 9.5 yılda ise verilen
toplam cari işlemler açığının 324.7 milyar $ olduğunu belirtti.

Aygün, “AKP döneminde verilen cari açık 80 yılda verilen açığı 6’ya katladı.
Umursamazlık yüzünden ülke cari açık kâbusları görmeye başladı.”

“Sorun AKP’nin uyguladığı yanlış ekonomik politikalar”

Sinan Aygün, hükümet ve ekonomi yönetiminin cari işlemler açığını “yapısal” nedenlere bağlayıp sorumluluktan kurtulmayacaklarını bildirdi. Aygün, AKP’nin iktidara geldiği 2002’de ulusal gelirin % 0.3’ü kadar olan cari işlemler açığının (yalnızca 0,6 milyar $!) yıllar içinde sürekli artarak 2011’de ulusal gelirin % 10’una çıktığını belirtti. Bu gelişmenin, cari işlemler açığını yaratan sorunun AKP’nin uyguladığı yanlış ekonomik politikalar olduğunu gösterdiğini kaydeden Aygün şu değerlendirmelerde bulundu:

“Türkiye AKP döneminde verilen bu yüksek cari işlemler açığı yüzünden gelecek kuşaklara çok kötü bir kalıt (miras) miras bırakmaktadır. Bu büyük cari işlemler açıkları dış borçlanmayla ve ülkenin en önemli kuruluşları yabancı sermayeye satılarak, sıcak paraya yıllık %20’lere varan $ faizleri ödenerek finanse edilmiştir.

Bu nedenle Türkiye’nin 2002’de 129 milyar $ olan dış borç stoku, bugün 320 milyar doları bulmuştur. Yani Türkiye son 9 yılda önceki 80 yıldan daha fazla dış borç biriktirmiştir. 2002’de 6,6 milyar $ olan Türkiye’deki sıcak para 120 milyar doları aşmıştır.

Türkiye son 9,5 yılda doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına, portföy yatırımlarına ve dış borçlara kar ve faiz olarak 107 milyar $ ödemiştir.
Bu politikalar sürdükçe ödenen fatura da büyüyecektir”

Sinan Aygün, ulusal gelirin % 7-8 düzeyinde bir cari işlemler açığının düşük olmadığını belirterek; dünyanın en yüksek cari açığını veren ABD’nin bu açığının ulusal gelirine oranının % 3.2, krizdeki Yunanistan’ın açığının ulusal gelirine oranının % 6.7, İspanya’nın açığının ulusal gelirine oranının ise % 2.8 olduğuna dikkat çekti. (http://www.chp.org.tr/?p=84185, 4 Eylül 2012)

2012 sonbaharında toplam borç 600 milyar dolara koşuyor!
2002 sonunda AKP iktidar olduğunda, Cumhuriyet’in 80 yıllık toplam borcu 221 milyar $ idi.. AKP 10 yılda toplam borcu 3’e katladı! Nereye?? AKP ile yeniden sömürgeliğe! (A. Saltık, 5.9.12)

4+4+4’e karşı Taksim’de buluşacaklar..

Dostlar,

Türkiye, bu gerici-yobaz 4+4+4 deli gömleğini giymeyecek, giymemeli, yırtıp atmalı..

Tüm çağdaş kesimler önkoşulsuz dayanışma sergilemeli, eyleme mutlaka en geniş ölçekte katılmalı..

Başbakan RT Erdoğan ve MEB Ö. Dinçer’in 4+4+4 ucubesine karşı çıkanları aşağılayan biçimde suçluyorlar.
Bu çok yakışıksız.. Demokrasilerde yeri yok böyle bir söylemin.

Dahası, hiç unutmuyoruz, 30 Mart 2012 günü yasalaşan bu “4+4+4” düzeni, aslında meşru da değil.
AKP’nin zel görevlendirilen iri kıyım milletvekilleri CHP’li vekilleri TBMM Eğitim Komisyonundan “döverek” uazaklaştırmışlardı. Böyle bir metin meşru olabilir mi??

Çankaya’daki zat, üstü üste rekorlar kırarak (!) bu tür metinleri Cumhuriyet ve dünya tarihinde görülmemiş biçimde saatler içinde Resmi Gazeteye yayıma yolluyor.

Ama Yeni Anayasa Mahkemesi, CHP’nin “dayak yedik, Komisyondan atıldık” temelli usul-şekil yönünden yerden göğe haklı Anayasaya aykırılık itirazını hızla geri çevirebiliyor!

Yine CHP’nin bu “4+4+4” şeytan üçgeninin bu kez öz bakımından Anayasaya aykırılık itirazına ise Yüce ve Yüksek Yeni Anayasa Mahkemesi aylardır yanıt vermiş değil. Okullar açılıyor, toplum sancılı.. Konu ivedi..

Aklımıza düşen kuşku :

Anayasa Mahkemesi kararları, Anayasa gereği geriye yürümediğien göre, bu cinfikirliler neler tasarlıyor??

5 Eylül 2012 Taksim eylemini, özellikle kadın arkadaşlarımız daha da sahiplenmeli.
Çünkü 4+4+4’ün ana hedeflerinden biri, çarpıcı ve acı biçimde aşağıdaki çizimde :

Kadın arkadaşlar bu yobaz 4+4+4 dayatmasına özellikle karşı çıkmalı.
Tıpkı kürtaj hakkında olduğu gibi.. Orada elbirliğiyle başarılı sonuç alındı..

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 5.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================================================

4+4+4’e karşı Taksim’de buluşacaklar

İstanbul’daki meslek odaları ve emek örgütleri, ortak bir basın açıklaması yayınladı. Emek örgütleri, 5 Eylül Çarşamba günü, “4+4+4 dayatmasına” karşı sokağa çıkıyorlar.

İstanbul- Yeni eğitim döneminde uygulanmaya sokulacak 4+4+4 eğitim sistemi yarın
(5 Eylül 2012, Çarşamba) İstanbul Taksim’de protesto edilecek. İstanbul Meslek Odaları Koordinasyonu, İstanbul Tabip Odası, İstanbul Eczacı Odası, İstanbul Barosu, İstanbul Veteriner Hekimler Odası, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, KESK İstanbul Şubeler Platformu, DİSK İstanbul Merkez Temsilciliği ortak basın açıklaması yayınlayarak,

“Akit gazetesini kınıyor, eğitimde 4+4+4 dayatmasına karşı sokağa çıkıyoruz” dediler. Basın açıklamasında, 4+4+4’e karşı çıkanların, PKK’li, ‘Ergenekoncu’ ya da ‘Esadcı’
ilan edilmeye çalışıldığı belirtildi.

5 Eylül Çarşamba günü saat 17.00’de Taksim’de gerçekleştirilecek yürüyüşle ilgili olarak yapılan basın açıklaması şöyle:

“AKP hükümeti – Medya İttifakı “dönme dolabı” artık netleşti!

Ülkemizde gericiliğe, piyasacılığa, savaş, ırk ve mezhep kışkırtıcılığına,
emperyal işgal işbirlikçiliğine dair tüm girişimleri AKP hükümeti yapacak…

Bu halk karşıtı, emek karşıtı, bilim dışı yasalara karşı çıkan, bilimsel gerekçeler sunan, demokrasi ve özgürlük talep eden olursa…

Başta Akit gazetesi olmak üzere tetikçi medya organları; itiraz edenleri,
muhalefet yapanları, demokratik tepki gösterenleri “şeytani planlar yapan PKK’lı,
Ergenekoncu ya da Esad’çı” ilan edecek!…

Başbakan, çare arayan velileri “çocuklarını geri zekalı yapmakla” suçlayacak,
Milli Eğitim Bakanı eğitim sendikalarına kulaklarını tıkayıp öğrencileri, velileri ve öğretmenleri mağdur ederken, itiraz edenleri pervasızca “PKK yanlısı ve laikçiler”
diye küçümsemeye çalışacak…

Bizler bu çadır kumpanyasını, şıracı-bozacı ilişkisini, “AKP-AKİT medyası” işbirliğini iyi tanıyoruz. Bu ülkenin yurttaşları da tanıyor.

Bu nedenle, eğitimde gerici-piyasacı 4+4+4 dayatmasına karşı seslerini yükselten kurum
ve kişileri “şeytani planlar” yapmakla suçlayanlara inat, 5 Eylül Çarşamba günü saat 17.00’de Taksim Meydanı’nda buluşuyoruz.

Bizler, İstanbul Emek ve Meslek örgütleri olarak, herkese saldırmayı alışkanlık
haline getirenlerin “ruhunu şeytana satmış” olduklarından en ufak bir kuşku duymadan,
tüm bu karalama ve çarpıtma girişimlerinin ancak emek ve demokrasi mücadelesinin kararlı ve direngen tutumuyla alt edilebileceğine inanıyoruz.

İstanbul Meslek Odaları Koordinasyonu, İstanbul Tabip Odası, İstanbul Eczacı Odası, İstanbul Barosu, İstanbul Veteriner Hekimler Odası, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, KESK İstanbul Şubeler Platformu, DİSK İstanbul Merkez Temsilciliği”
(Cumhuriyet portalı, 4.9.12)

Türkiye, bu gerici-yobaz deli gömleğini giymeyecek, giymemeli, yırtıp atmalı..
Tüm çağdaş kesimler önkoşulsuz dayanışma sergilemeli, eyleme mutlaka en geniş ölçekte katılmalı.. (Ahmet Saltık, 5.9.12).