Aylık arşivler: Eylül 2012

aHaber TV : Sofralardaki GDO tehlikesi.. Tarım ve Gümrük Bakanları istifa!


Dostlar,

GDO’lu gıdalar ile gıda güvenliği ve sanitasyonu bağlamında sitemizde, bizim imzamızı taşıyan epey dosya var.. Tıp Fakültesinde sunduğumuz derslerin yansıları da..

Haberde ülkemize GDO’lu insan gıdası giriş izni verilmediği belirtilse de, “salt rafine yağ” olarak kullanılmak üzere birkaç GDO’lu ürüne dışalım (ithal) izni verildiği, strong>Biyogüvenlik Kurulu web sitesinden görülebilir.

Bu TV programı aşağıdaki erişkeden (link) izlenebilir :

www.ahaber.com.tr/webtv/videoizle/desifre-28092012

Bu olay ciddi bir skandaldır!

1. Bir bölüm Gıda endüstrisi içten, düsürüst, yasalara saygılı ve halk sağlığına özenli değildir. Salt hayvan yemi amaçlı olarak ülkemize sokulan GDO’lu ürünlerin bir bölümü, insan gıdalarında katkı maddesi olarak kullanılmştır.

Bu firmalar ve ürünler kamuoyuna açıklanmalıdır!

2. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı GDO denetim görevini yerine getir(e)memektedir!?

Halk Sağlığı, GDO’lar bakımından ciddi risk altındadır.

Tarım Bakanının derhal istifa etmesi gerekir.

Tarım ve Gümrük Bakanlıklarının konuya ilişkin gelişmeleri kamuoyu ile saydamlıkla ve eşzamanlı olarak, gecikmeden paylaşmasını diliyoruz.

Alıncak önlemler de meslek odaları ve bağımsız uzmanlarla birlikte hızla belirlenerek yürürlüğe konmalıdır.

Gümrüklerden sorumlu bakan Hayati Yazıcı için de olay, Tarım Bakanı Mehdi Eker’den hafif olmamak üzere ağır skandaldır ve hemen istifa nedenidir.

Ama nerede? Uygar ülkelede, gerçek demokrasilerde?
Bizimki gibi “ileri demokrasilerde” (!?) değil elbette..

Bilgi ve ilginize sunarız..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 30.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================================

aHaber TV : Sofralardaki GDO tehlikesi..

aHaber’de yayımlanan Deşifre programı, sofralardaki GDO tehlikesini raporlarla ortaya koydu. (www.ahaber.com.tr/webtv/videoizle/desifre-28092012)

Raflardaki 30 ürünü test ettiren program ekibi, birçok markada GDO’ya rastladı
Haber’de yayımlanan Mehmet Ali Önel yönetimindeki Deşifre programı, damacana su skandalının ardından dün gece büyük yankı uyandıran GDO dosyasını açtı. Fransız bilim adamları geçtiğimiz günlerde GDO’lu mısırla beslenen farelerin %80’inde kansere rastlandığını ileri süren bir araştırma yayımlayınca gözler bir kez daha GDO’lu gıdalara çevrildi.

Birçok Avrupa ülkesi GDO’lu ürünlere yasaklama getirdi.

30 ÜRÜN TESTE GİTTİ

Türkiye’de ise hayvan yemi dışında GDO’lu ürünlerin, ithalat ve tarımı yasak.

Hayvan yemi olarak yurda giren GDO’lu ürünlerin gıdalarda katkı maddesi olarak kullanılıp kullanılmadığını araştıran Deşifre ekibi, sofralarımızdaki zehirin izini sürdü. İstanbul genelinde faaliyet gösteren ünlü marketlerden 30 farklı örnek (numune) toplandı. Bu örnekleri TÜRKLAB üyesi yetkili laboratuvarlarda analiz ettiren program ekibi, çikolatadan et ürünlerine dek çeşitli kalemlerde üründe GDO taraması yaptırdı.

Analizler sonucunda örneklerin çoğunda kansere yol açtığı bilimsel raporlarla kanıtlanan GDO’lu katkı maddelerinin kullanıldığı ortaya çıktı.

Aralarında ünlü markaların da olduğu (ancak isimler şimdilik gizli tutuluyor) GDO’lu gıdaların listesi tüyler ürpertici.

İŞTE ÜRÜN LİSTESİ

3 dondurma markası
1 salam markası
3 sosis markası
5 çikolata markası
4 hazır köfte markası
6 un markası
1 kıyma markası
1 mısır gevreği markası
1 mısır çerezi markası
1 mısır cipsi markası
1 hazır domates çorbası markası
1 nişasta markası
1 konserve mısır markası
1 domates salçası markası
==================================================================

Yılmaz Özdil: ‘PKK’yı bizim AKP kayırıyor’

Yılmaz Özdil: ‘PKK’yı bizim AKP kayırıyor’

Durun hemen celallenmeyin öyle…
Anlatalım hele.

Her şey Oslo’da başlamıştı, 2005’te.

*

Başbakan Erdoğan, ilk kez Oslo’ya gitmiş, parlamento binasından çıkarken, kapıda Apo posterleriyle bekleyen PKK’lıların yumurtalı saldırısına uğramıştı. Haliyle, bu güvenlik rezaletine çok sinirlenmiş, çirkin hadiseyi armut gibi seyreden Norveçli yetkililere bağırarak “Türkiye’ye gelseniz biz sizi böyle mi koruruz?” demişti.

Halbuki, Norveçli yetkililerin Türkiye’de korunmasına hiç ihtiyaç yoktu. Bizzat PKK koruyordu. Pek sevişiyorlardı. Mesela… Başbakan’ın Oslo’da yumurtalı saldırıya uğramasından sadece bir ay önce, Norveç’in Ankara Büyükelçisi Hans Wilhelm Longva, Diyarbakır’da Nevruz’a katılmış, PKK bayrakları altında halay çekmiş, biji PKK sloganları eşliğinde zafer işareti yapmış, “bunları, Türkiye’nin demokratikleşme yolunda ilerlemesi, aynası olarak görüyorum, çok pozitif bi hava aldım” demişti.

Bugün, Oslo’da masaya oturmamızı ayakta alkışlayan gazteci kılıklı liboş arkadaşlar, büyükelçiyi yerden yere vurmuş, “PKK’nın hamisi” ilan etmişti.
Hatta, belden aşağı inilmiş, 65 yaşındaki diplomatın, göbeği itibariyle fıçıya benzediği, saçlarının peruğu andırdığı, Ankara’daki kokteyllerde güzel gazeteci kadınlara sulandığı yazılmıştı. İsmi lazım değil, hükümetimize çok yakın bi gaztenin genel yayın yönetmeni ise, köşesinde şunları döşenmişti: “Norveç’e dikkat… Ankara, dost ve müttefik görünüp, aslında ikili oynayan Norveç’in, PKK konusunda ne dolaplar çevirdiğinin farkında!”

Breh breh breh.

Büyükelçi baktı ki, ha bire arkasından atıp tutuyorlar, Akşam gazetesine röportaj verdi. Ne dedi biliyor musunuz? Başlıktaki cümleyi söyledi…

“Norveç hükümeti, PKK’ya asla destek vermiyor.
Bizim Norveç’te AKP diye marjinal bi parti var,
sizin PKK’yı bizim AKP kayırıyor” dedi!

Norveç’te hakikaten AKP diye bi parti vardı. Arbeidernes Kommunist Parti… Türkçe değil, Norveççe kısaltılmışı AKP’ydi. Bizim gazteciler derhal internete koştu, tıklayıp baktı ki, kabak gibi AKP yazıyordu.

Büyükelçi…
Hem, Türk basınıyla alay ediyor, hem de bizim AKP’ye gönderme yapıyordu.

O gün, milat oldu.
Adeta sihirli değnek değdi, büyükelçiyle ilgili haberler, yorumlar bıçak gibi kesildi.

İyi de birader… Kimdi bu büyükelçi?

Saçının stili, göbeğinin şekli bile yazılmıştı ama, kim olduğu yazılmamıştı. Ya hiç kimse merak etmiyordu, ya da cızzz’dı.

Çünkü… O büyükelçi, Filistin’le İsrail’i Oslo’da masaya oturtan adamdı!

Evet… Rahmetli Arafat, kendi halkına çaktırmadan, kapalı kapılar ardında İsrail’le nasıl görüşebilirim diye, İsrail’in petrol kankası Norveç’ten yardım istemiş, Norveç de Hans Wilhelm Longva’yı görevlendirmişti. Uzun yıllar Kahire’de çalışan, Kuveyt Büyükelçiliği, Ankara Büyükelçiliği, bizden sonra da tesadüfe bak, Şam ve Beyrut Büyükelçiliği yapan, Ortadoğu uzmanı diplomat… Filistin’le İsrail arasındaki
“sen ateşkeş ilan et, sen de toprak ver” anlaşmasının, “Oslo süreci”nin mimarıydı.

Gene bi tesadüf işte, geçenlerde televizyona çıkan bi istihbarat uzmanı, ahalimizin yeni öğrendiğini, PKK’yla ilk temasın 2006’da kurulduğunu söylüyordu…
Yumurtalı saldırıdan bikaç ay sonra.

2005’te Oslo’da yumurta.
2006’da buluşma.
2012’de Oslo’da masada.

Derseniz ki…
Nasıl oluyor da oluyor?
E, söylemişti büyükelçi…
Bizimle hiç alakası yok, Norveç’teki AKP’nin başının altından çıkıyor!

(Hürriyet, 29.9.12)

BAĞIMSIZ CUMHURİYET PARTİSİ’NİN ULUSAL EĞİTİM BİLDİRİSİ


Dostlar,

BCP’den (BAĞIMSIZ CUMHURİYET PARTİSİ) ve bu partinin gerçekten seçkin (Mümtaz!)
genel başkanı Sayın Prof. Dr. Mümtaz Soysal’dan bizlere ulaşan ULUSAL EĞİTİM BİLDİRİSİ tam anlamıyla görkemli..

Kendilerini gönülden kutlarım.

İşte Cumhuriyet kuşakları bunlar..

Rehberleri us- biliim ve yurtseverlik..

Bu ilkelerle emek ürünü de elbette görkemli oluyor.

Türkiye’nin muazzam bir Cumhuriyetçi birikimi var.

Bu özgüç (potansiyel), son kuşatmayı da yaracak..

Rapor şöyle bağlanıyor :

Bu gidişi durdurmalıyız.

Çocuklarımızın “bizim” olmaktan, hatta “kendileri” olmaktan çıkarılıp “onların olmasına” göz yumamayız.

Aynen katılıyoruz.. Gereğini yapmalıyız..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 30.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================================

BAĞIMSIZ CUMHURİYET PARTİSİ’NİN ULUSAL EĞİTİM BİLDİRİSİ

SİYASAL parti olarak, Cumhuriyet Hükümetinin “eğitim reformu”nu başından beri eğitimcilik deneyimi olan üyelerimizle, çalışan öğretmenlerimizle, eğitimbilimcilerimizle, çocuk psikolojisi uzmanlarıyla birlikte izledik, izliyoruz. Bununla yetinmeyerek, eğitim işkolundaki sendikaların, eğitim fakültelerindeki öğretim üyeleri ile tabip odalarının görüşlerini ve değerlendirmelerini de inceledik. Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana toplanan Eğitim Şuraları’nın belgelerini yeniden anımsadık.

Öte yandan, yaşam biçimlerine imrendiğimiz gelişmiş ülkelerin eğitim düzenlerini gözden geçirdik.

Eğitim sistemlerini düzenleyen ve altında devletimizin de imzası bulunan uluslararası belgeleri göz önüne aldık.

Bizce, durum şudur:

– Cumhuriyet, insanlarımızın içinde yaşadıkları aile, mahalle, köy, kasaba, kent gibi ortamları tanımalarını ve toplu yaşama uyum sağlamalarını, beslenme, barınma, giyinme başta olmak üzere tüm gereksinmelerinin ana kaynağını oluşturan doğayı bilmelerini ve canlı cansız yanlarını tanıyıp onlardan yararlanmalarını,
– tek başlarına aşamayacakları güçlükleri anababa ve kardeşlerden başlayarak öteki insanlarla işbirliği, işbölümü yaparak ve danışarak aşabilmelerini,
– kendilerine ve başkalarına zarar vermeden karşılıklı sevgi, saygı ve yardımlaşmaya dayalı bir barış içinde yaşamayı sürdürebilmelerini,
– üzerinde yaşadıkları yurdun ve birlikte yaşadıkları ulusun kendileri için de yaşam kaynağı ve bir güvence olduğunun bilincinde olmalarını,
– tüm insanların eşit hak ve özgürlüklere sahip olduklarını bilen, bu nedenle de kendi hak ve özgürlüklerinin bilincinde olup onları savunarak kullanıp geliştiren bir insan olmanın temel koşulu ve mutluluk huzuru olduğunu anlamasını,
– bütün bu gelişkin insan niteliklerinin ancak aklını kullanma, bilim ve teknikten yararlanma becerileriyle donanılarak kazanılacağını anlayabilmelerini sağlamış ve olanakları geliştikçe tüm okullarıyla onların donanımlarını, programlarını, öğrenim sürelerini, derslerini, konularını bu amaca göre düzenlemiş,
elbet öğretmenlerini de öyle yetiştirmeye çalışmıştır.

X x x

İçtenlikle ve vicdanla değerlendirilirse, cumhuriyetçi eğitim bazı kusurlarını karşın, önüne çıkarılan güçlükleri ve iktidarları saptırma çabalarını yenerek büyük ölçüde başarılı olmuştur. Bugünün Türkiye’sinde nüfusun

% 90’ı aşan bölümü okuma yazma olanağına kavuşmuştur.
% 50’ye yakını orta öğretim yapabilmektedir.
% 30’a yakın bölümü yükseköğrenim olanağı bulabilmiştir.
hemen hemen her meslek alanına uzman ya da ara eleman yetiştirilebilmektedir.

Yetersizlikler de vardır:

Bilimsel araştırma ve geliştirme olanakları sınırlıdır.
Teknoloji geliştirmede gerilerdeyiz.
Doğal kaynaklarımızı verimli kullanmada yetersizliklerimiz sürüyor.
Gelişmiş ülkelere yetişmekte geç kalıyoruz.
Toplumsal barış ve huzur ortamını kurmak, korumak, geliştirmek ve sürdürmekte zorlanıyoruz.
Saldırgan ve sömürgeci ülkelere karşı ulusal hak ve çıkarlarımızı koruyup güvenceye sağlı tutmakta yeterince başarılı değiliz.

Başka eksiklerimiz de sayılabilir. Ama eksiklerdeki başlıca nedenin dinsel inanç zayıflığı ve ahlâk bozukluğu olduğunu söyleyenlerin akıl, bilgi ve inanç sağlamlığından yoksun oldukları da bir gerçektir.

Eğitim, Birleşmiş Milletlerin sözleşmelerinde ve eğitim bilimcilerin söylemlerinde;

İnsan kişiliğini tam ve özgürce geliştirme etkinliği” olarak tanımlanıyor.

Çocuğun doğuştan getirdiği temel nitelikteki bedensel ve zihinsel özelliklerini geliştirmek ana-babanın, ülkedeki eğitim düzenin, okulun, öğretmenin ve elbette siyasal iktidarların sorumluluğuna girer.

Çocuğun gelişme yönünü çarpıtmak, değiştirmek, eğip bükmek kimsenin hakkı değildir.

Bu anlayış gereğince, AKP iktidarına gelinceye kadar hiçbir cumhuriyet hükümeti, dinsel duyarlılıklarını öne çıkarmış olduğu durumlarda bile,

– çocuklarımızı kör inançlara kaynaklık eden,
– akıl ve bilimden uzaklaştıran,
– farklı insanlarla barış ve hoşgörü içinde yaşayabilmeyi insan özelliği olmaktan çıkarıp tarikat ya da cemaatlere teslim etmeye..

şimdiki iktidar kadar heves etmedi ve ulusal eğitim kurumlarımızı din okullarına dönüştürmeye girişmedi. Onlarca yıldır, cumhuriyetin kıt olanaklarla yurttaşların hizmetine sunabildiği eğitim-öğretim düzenine bu kadar dindarca ve düşmanca davranan olmamıştır.

X x x

Bu durumun nedenlerini artık ciddiyetle düşünmek ve değerlendirmek zorundayız.
Söz konusu olan, çocuklarımız, torunlarımız, geleceğimiz ve ulusal varlığımızdır.
Temel Eğitim Yasamız eğitim düzenimizin önüne 3 temel amaç koyuyor:

Birincisi, iyi insan yetiştirmek: İster din ve mezhep inançlarına, ister psikoloji ve toplum bilimlerine, isterse de Türk ahlâk ve töresine göre, iyi insan en azından aklını ve yeteneklerini kullanabilecek becerilerle donatılmış, çalışkan, üretken, girişken ve barışçı, hoşgörülü, doğruluk ve dürüstlüğe bağlı, birlikte yaşama gereklerine uyan kişidir.

İkincisi, iyi yurttaş yetiştirmek: ulusunu ve yurdunu tanıyan, kaynak ve olanaklarını bilen, sorunlarını anlayıp çözümlerini arayan, işbirliğine, işbölümüne, yardımlaşma ve dayanışmaya katılan, yurt olanaklarını verimli ve yararlı kullanan, yurt ve dünya barışına katkısı olan kişidir.

Üçüncüsü, iyi meslek adamı yetiştirmek: Kişisel ilgi ve yeteneklerine dayalı bir mesleği seçmeyi, o alanda kendini geliştirmeyi, elindeki olanaklarla en verimli ve yararlı ürüne varmayı başarabilecek yetenek ve becerilerle donanmış kişidir.

Dünyada, özellikle de gelişmiş ülkelerde, eğitim süreleri, programları, okul türleri ve aşamaları, çocukları bu temel amaçlara ulaştırmanın gerekleri düşünülerek belirlenmeye çalışılmıştır. O nedenle, gereksinimler ve olanaklar arttıkça özellikle temel eğitim süreleri uzatılmıştır. Eğitim kurumlarından geçiş sürelerinin kaç yıl olması bu ölçütlere ve ilkelere göre belirlenmektedir. Böyle olduğu içindir ki, cumhuriyet tarihi boyunca eğitim yaşamımızda edinilen deneyimler ve olanaklar göz önünde tutularak eğitim süresi kesintisiz olarak uzatılmıştır. Bunun çok da yararlı olduğu günlük yaşamımızda da gözlenebilmektedir.

X x x

Şimdi olup bitenler ve tartışmalar, “imam hatip, din, mezhep, tarikat, akıl, bilim, laiklik” gibi sözcüklerin olur olmaz kullanıldığı bir kaosun yaşanmakta olduğunu göstermektedir. Bu durum şaşırtıcı değil. İyi insan, iyi yurttaş, iyi meslek adamı yetiştirmek gibi ulusal eğitim amaçlarının AKP iktidarınca pek önemli sayılmadığı anlaşılıyor. İnsan topluluklarının ortak gereksinimleri, olanakları, sorunları ve çözümleri üzerine özgürce düşünüp özgürce davranmayan, hak ve özgürlüklerini bilmek, kullanmak, korumak ve geliştirmek bilincinde olmayan, sorgulamayan, tartışmayan, başkalarınca kullanılmaya ve sömürülmeye yatkın, itaatkâr insanlar olması mı istenmektedir?

Bütün yurttaşlarımız bilmelidir ki;

– “muhafazakâr, dindar ve ahlâklı insanlar yetiştirme” perdesi gerisinde çocuklarımızı başta ABD ve AB olmak üzere Batı emperyalizminin sömürü çarklarına hizmet edecek köleler biçiminde yetiştirmek,

ulusal eğitim politikamızın asla hedefi ya da bilinçsiz ve dolaylı sonucu olamaz.

Bu gidişi durdurmalıyız.

Çocuklarımızın “bizim” olmaktan, hatta “kendileri” olmaktan çıkarılıp “onların olmasına” göz yumamayız.

Ulusal eğitim politikamızı bilimsel çalışmalarla ve geniş katılımlı Eğitim Kurultayı (Şura) kararlarıyla cumhuriyetçi temellerine yeniden oturtulmalıdır.

Mümtaz Soysal
BCP Genel Başkanı
www.bcp.org.tr
0312 442 59 45

ADD, TÜRKİYE ORTALAMASINDAN 3 KAT HIZLI BÜYÜYOR..

ADD, TÜRKİYE ORTALAMASINDAN 3 KAT DAHA HIZLI BÜYÜYOR..

Türkiye’deki her 10 bin seçmenden 15’i ADD üyesi

Prof. Dr. D. Ali ERCAN
ADD Bilim Kurulu Başkanı
(ADD Eski Genel Başkan Yardımcısı)

Değerli arkadaşlar,

Eskisi kadar yüksek oranda olmasa bile Derneğimize özellikle genç yurttaşların üye oluşları kıvanç vericidir.. Ülkenin üzerine bir karabasan gibi çökmüş umutsuzluk bulutları altında hemen herkesin pısırık ve çekingen davrandığı, Atatürkçü düşünceyi savunmanın mesleksel açıdan risk olarak algılandığı bir dönemde, Gerçek Atatürkçüler kendilerini göstermeye başlamışlardır..

Genel Merkezden son aldığım istatistik bilgilere göre her ay ortalama 450 yeni üye kaydı yapılmaktadır (2007’de bu rakam 800’ler dolayındaydı). Dernek, kurulduğu günden bu yana toplam 161 bin üye kaydetmiş, ancak geçen 20 yıllık sürede bu mevcudun yaklaşık yarısı eksilmiştir..

ADD’nin şimdiki etkin üye sayısı (ödentilerini düzenli ödeyen üyeler) ne yazık ki kağıt üzerindeki sayının yaklaşık sekizde biri kadar, yani 10-12 bin dolayındadır (Bunu Kurultay sonrası yaptığım değerlendirme yazısında paylaşmıştım.)

Aylık 450, yıllık 5400 yeni üye kazanımı yine de önemli bir atılıma işarettir. Bu aynı zamanda ADD’nin türlü engellemelere ve halkla iletişim konusundaki kopukluklara karşın Yurttaşların katında ADD’nin saygınlığının gittikçe yükseldiğinin de bir işaretidir.

Bunda katkısı olan tüm yöneticilerimizi ve üyelerimizi kutluyorum. Türlü nedenlerle yıllık üye düşümü 1500 – 2000 arasındadır; Buna göre Üye sayısındaki yıllık net artış en az 3 bindir; bu artış ADD üye sayısının yıllık % 4,5’lik artışına karşılık geliyor ki; bu Türkiye’nin yıllık nüfus artış hızının 3 katına eşit bir artış hızı demektir.

Eğer nominal üye sayımız 75-80 bin kadarsa, bu Türkiye’deki toplam nüfusun binde birine,
18 yaş üstü seçmen kitlesinin ise binde 1,5’ine karşılık gelir. Yani Türkiye’deki her 10 bin seçmenden 15’i ADD üyesi anlamına gelir.

Ağır adımlarla da olsa, güvenli bir ilerleme kesinlikle var.. æ

Bir Kürdistan haritası daha!

Bir Kürdistan haritası daha!

Dün New York Times‘taki haritanın ardından bugün de Avrupa’dan Kürdistan haritası geldi.

SÖZCÜ – Eylül 29, 2012

Amerikan gazetesi The New York Times’in dün yayınlamış olduğu ‘yeni dünya haritası’nın ardından bir harita da Devletsiz Uluslar ve Avrupa Ulusal Azınlıkları Derneği (Eurominority) tarafından yayınlandı.

HARİTANIN BİR UCU AKDENİZ’DE

Eurominority ile Paris Kürt Enstitüsü’nün hazırladığı harita Kürtçe ve İngilizce olmak üzere 2 dilli. Haritada sözde Kürdistan’ın bir ucu Hatay’ı da içine alarak Akdeniz’e dek inerken, öbür ucu Maraş, Elbistan, Koçgiri, Erzincan, Erzurum, Kars, Iğdır ve Ağrı’ya kadar uzanıyor.

SURİYE SINIRINDAKİ KENTLERİ de DAHİL ETMİŞLER

Haritada Musul ve Kerkük de sözde Kürdistan toprağı olarak gösterilirken, Suriye’de geçtiğimiz aylarda Kürtlerin denetimine geçen Türkiye sınırındaki kentler de haritaya dahil edilmiş.

Son dönemlerde Türkiye gündemiyle ilgili analizler yapıp ve bunu Türk gazetelerinde manşetlere taşıyan yabancı basının son 2 günde ardı ardına böyle haritalar yayınlaması son derece dikkat çekiyor.

İşte tartışma yaratacak o harita;

AMERİKAN GAZETESİ YENİ DÜNYAYI BÖYLE ÇİZMİŞTİ

NYT’nin yeni dünya haritası, SÖZCÜ – Eylül 27, 2012
Amerikan gazetesi The New York Times, “yeni dünya haritası”nı çizdi.

Haritada Kuzey Irak’taki Özerk Kürt Yönetimi bağımız devlet olarak gösteriliyor. Suriye ise Şam, Halep ve Lazkiye olarak şehir devletlerine bölünüyor. Frank Jacobs ve Parag Khanna imzalı haberde, “Yeni Dünya”
etkili bir haritayla da tanıtılıyor.

The New York Times’ta yer alan analizde, Amerika’nın Irak’tan çekilmesinden sonra bölgedeki Özerk Kürt Yönetimi’nin devletleşebileceği iddia edildi. Suriye’de yaşananlar sonrası bölge haritalarının yeniden çizileceğinin kaydedildiği analizde 3 bin yıllık tarihi olan Kürtlerin bölgede bağımsız bir devlet kuracağı belirtildi.

BÜYÜK KÜRDİSTAN HAYALİ

Amerikan gazetesindeki haritada ise dikkat çekici bir ayrıntı var.
Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi, bağımsız Kürdistan’a dönüyor ve bölge
KURDISH REGION olarak adlandırılıyor.
Gazete açık açık belirtmese de haritada, ileride Büyük Kürdistan’ın kurulacağına yönelik işaretler var.

Kuzey Doğu Asya’da Rusya ve Çin sınırında yeni bir devlet kurulabilir.

.. Neredesin sen, yüzüm gülmüyor..

NEŞET ERTAŞ…

Sen de gittin…

Şu garip halimden bilen işveli nazlı,
gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?
tatlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm,
gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?

Ben ağlarsam ağlayıp gülersem gülen,
bütün dertlerim anlayıp gönlümü bilen,
sanki kalbimi bilerek yüzüme gülen,
gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?

Sinemde gizli yaramı kimse bilmiyor,
hiç bir tabib şu yarama merhem olmuyor,
boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor,
gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?

Güle güle Neşet Ertaş,
Sen gittin, nağmelerin baki kaldı..
Baki kalan bu kubbede çook hoş ve de acılı sada bıraktın..

Dilimize pelesenk oldu şu dizelerin…

Sinemde gizli yaramı kimse bilmiyor,
hiç bir tabib şu yarama merhem olmuyor,
boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor,
gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?

Dertlerimize tercüman oldun, hem çaldın hemi de söyledin..

Sazımızı ve de sözümüzü öksüz koyup gittin..

Ne çok gerekliydi oysa şu son zamanlarda sazın ve de sözün..

Şu 4’lük de bizden sana armağan olsun..

    Aşk olsun sana Neşet Ertaş usta, aşk olsun;
    Hakk ile meşkin bari bol olsun..
    Gönlünün hep aradığına vuslatın olun..
    Bizden de Hakk’a baki selam ve de sitem olsun

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 30.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

DERTLİ DOLAP..

DERTLİ DOLAP

Dolap niçin inilersin,
Derdim vardır inilerim
Ben Mevla’ya aşık oldum,
Onun için inilerim

Benim adım dertli dolap,
Suyum akar yalap yalap
Böyle emreyledi ÇALAP,
Derdim vardır inilerim

*** ***

Beni bir dağda buldular,
Kolum kanadım kırdılar
Dolaba layık gördüler,
Derdim vardır inilerim

Ben bir dağın ağacıyım,
Ne tatlıyım ne acıyım
Ben Mevlaya duacıyım,
Derdim vardır inilerim

*** ***

Şol dülgerler beni yondu,
her azam yerine kondu
Bu iniltim Hak’tan geldi,
Derdim vardır inilerim

Yunus Emre

Sitemizin 5 aylık bilançosu..

Dostlar,

www.ahmetsaltik.com ilk sitemizdi.
70’lik delikanlı Rahmetli Ahmet Selçuk Acunsal‘dan çok destek almıştık.
Rahmet ve şükranla anıyoruz..
O sitemize çok sataşıldı, Acunsal da biz de çok yorulduk..

Sayın Acunsal bizleri acıya boğarak erkenden ayrılınca bir süre ara verdik..

29 Nisan 2012 günü deneme amaçlı başladık ve 30 Nisan’ı izleyerek,

1 Mayıs 2012 günü, İŞÇİNİN ve EMEKÇİNİN BAYRAMI gününde yayına başladık.

Bu sitemizin açılmasına çok anlamlı destek veren dostlarımıza şükranımız büyük mü büyük..

Özet sayısal veriler aşağıda..

Toplam ziyaretçi : 30312
Toplam okunan : 70770

Aylık ziyaretçi sayımız 6 bini aşıyor.

Aylık dosya okuma sayımız ise 12 bine yakın..

Ancak;

– Facebook
– Google1+
– Linked in
– Tweeter

üzerinden de dosyalarımızı paylaştığımız için, gerçek okunma – izlenme sayılarının burada verilenin birkaç katı (belki 10’larca katı!) olduğunu kestirebiliyoruz.

Günde ortalama 10’a yakın dosya koymaya çabalıyoruz..

Sitedeki toplam dosya sayısı 1040’ı buldu..

Kolay olmuyor, epey emek ve zaman alıyor.

Ama ülkemiz AYDINLANMASINA 1 damla olsun katkı sağlıyorsa, bırakın ağır yükü, her türlü mihnete değer..

Dostlarımıza teşekkür eder,
İlgilerinin artarak sürmesini dileriz..

BİLİMSEL AKILCILIK ve YURTSEVERLİK pusulamız olmayı sürdürecek..

Bu ilkelere uygun, sorumlu ve ağırbaşlı bir dille kaleme alınmış güncel yazılara da sitemizde yer vermeyi sürdüreceğiz.

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 29.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==================================================================

Sitemizin 5 aylık bilançosu..

www.ahmetsaltik.net adresli web sitemizin son 5 aylık özet bilançosu :

29 Nisan 2012 – 29 Eylül 2012

Toplam ziyaretçi
Toplam okunan.: 70770
• Bugün okunanlar: 453 (29.9.12, saat 23.20)
• Dün okunanlar:525
• Geçen hafta okunanlar:4126
• Okunma Eylül:20975
Toplam ziyaretçi:30312
• Bugünkü ziyaretçiler:256
• Dünkü ziyaretçiler:309
• Geçen haftaki ziyaretçiler:2418
• Ziyaretçiler Eylül:8058
• Ø Günlük ziyaretçi:309
• Sayaç başlıyacak:30 Nisan 2012
• En çok ziyaret edilen gün: 08 Eylül 2012
7523 Okunma
• En ziyaret edilen gün: 14 Ağustos 2012
402 ziyaretçi

Aylık ziyaretçi
• 2012-09 8058
• 2012-08 8719
• 2012-07 6396
• 2012-06 3749
• 2012-05 3347
• 2012-04 43

Değişik ülkelerde okuma
• United States 30837
• Turkey 21287
• Senegal 7324
• Israel 2906
• ??? 1882
• Russian Federation 1414
• Germany 1023
• United Kingdom 955
• Japan 535
• France 338
• Netherlands 312
• Iceland 270
• China 235
• Ukraine 227
• Europe 118
• Austria 110
• Australia 80
• Switzerland 80
• Ireland 58
• Indonesia 49

Değişik ülkelerden ziyaretçi
• Turkey 12608
• United States 12239
• Russian Federation 1256
• United Kingdom 856
• Germany 660
• ??? 428
• Japan 404
• Netherlands 272
• Iceland 228
• France 179
• Ukraine 131
• China 130
• Austria 86
• Europe 83
• Switzerland 51
• Ireland 51
• Australia 46
• Indonesia 46
• Satellite Provider 45
• Azerbaijan 37

Aylık okunma

• 2012-09 20975
• 2012-08 19904
• 2012-07 12034
• 2012-06 10540
• 2012-05 7246
• 2012-04 71 (30 Nisan 2012, ilk gün)

ADAM OLMAK..

Dostlar,

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültei Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyelerinden bilge adam,
sevgili dostum Prof. Dr. Yıldırım Beyatlı Doğan‘dan nefis bir deneme daha sunmak istiyoruz size..

ADAM OLMAK… Sindire sindire okumalar..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 30.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================================

ADAM OLMAK

Prof. Dr. Yıldırm Beyatlı Doğan

• Bu yazımda adam olmaktan söz etmek istiyorum. Bu yazı okunduktan sonra ‘Adam’ kılığında dolaşmayı sürdürenlerin başına geleceklerden sorumlu değilim. Onların kıllarına bir şey olmadı ama kılıkları döküldü. Ürktükleri şey başlarına geldi: Sonunda çıplak kaldılar! Oralarını buralarını örtmeye çalıştıklarından birbirlerine bakacak halleri kalmadı. Başta söylediğim üzere başlarına gelenlerden kendileri sorumlu. Neden benim sorumluluğumda olsun? Ortalarda dolaşmasalardı ya da
onlara uygun giyinselerdi.

Babasının sen adam olamazsın dediği adam sonra ‘baş’ olmuş. İlk işi babasına tükürdüğünü yalatmak istemiş. Adamcağızı yanına çağırtmış. Garibim, berikinin böbürlendiğini görünce;

‘Ben sana baş olamazsın demedim. Adam olamazsın dedim!’ diyerek oradan çıkmış.
Günümüzde kimi babaların bir an önce çıkıp gitmek isteyeceği o kadar çok post mekânı var ki!

Say say bitmez! O makamlar ya yüksek tavanlı kısa ya da alçak tavanlı uzun koridorlara açılır. Öyküdeki baba nasıl bir koridordan doğru kendisini dışarı attı bilemiyorum.

Adam olmak dendiğinde post modern tahayyülün öncelediği bir örüntü var. Mutlak sözü edilmeli! Adam olmak denilince çoğu kez başkalarınca değerlendirilip derecelendiren bir nitelik akla gelmektedir. Köşe dönücülerin miras bıraktığı ve murislerinin delicesine hala güttükleri bir yol var: Tribünlere oynamak dedikleri sahtecilik, adam olamayanların kendileri gibi olduğuna inandıkları yozlara bol keseden dağıttıkları alkış demektir. ‘Seyirci böyle istiyor’ ‘İzleyicinin tercihi bu’ ‘Halkımız böyle istiyor’ Söz konusu bu ibarelerin nasıl oluştukları sır değil yani.

Pek çok yazımda dile getirdiğim bir husus var. Psikoterapide de geçerlidir.
Karşınızdaki ile ilgili şu iki soruyu yanıtlamadan başka bir şey ne düşünün ne de söyleyin:

1. Kişinin ne söylediği değil nasıl söylediği önemlidir.
2. Kişi, söylerken, söylediğine kendisi inanıyor mu?

Adam olan kişi, nasıl üzerinde daha çok durur. Beklendiği üzere adam olan kişi inanmadığı bir şeyi asla söylemez. Reel politik, retorik gibi saçma sapan anlamlara çıkacak biçimde kullanılan sözcükler adam olamamış olanların söylem ve edalarını gizlemek amacıyla kullanılan silahlardan yalnızca birkaç tanesi.

Adam olmaya dair başka bir ölçütten daha söz etmek istiyorum.

İnsanlar konuşurlarken göz teması sürekli değildir. Süre ve sıklık o iki kişinin ilişkilerinin niceliğine ve niteliğine bağlıdır. Ebeveyn çocuk, karı koca, nişanlılar, evliler, boşanmışlar, boşanacak olanlar, ilk kez karşılaşanlar, son kez karşılaştıklarını bilenler ve daha binlercesi birbirlerine bakarken bakışmaları kısa ya da uzun, seyrek ya da sık mutlak değişir. Bakışma değişeceği vakit göz teması kaybolur.

Oysa insan, küçücük bir el aynasına baktığında, yalnızca kendi bakışlarını görür.
Kendisi ile bakışır. Kendi ile bakışması süresini belirleyemeyeceği bir bakışmadır.
Çünkü insan kendisi ile bakışırken göz temasını sonlandıramaz.

Adamlık, insanın kendisiyle bakışabilmesinin hem nedeni hem de sonucudur.
İşi gücü bırakıp aynada kendinizi seyredin demiyorum. İnsanın kendisi ile bakışması dediğim kendisi ile aynada göz göze gelmesidir. Kendi gözlerine bakarken ne düşündüğü değil nasıl düşündüğü önemlidir. Kendisiyle bakışabilmesi düşündüğü ve söylediği ile ilgili taşıdığı inancı yansıtmaktadır.

Aksi takdirde aynada oluşan buğu insanın kendisiyle bakışmasını olanaksız kılar. Buğulanan aynada çoğu kez görüntü de bozulmuştur. Adam olan kişinin baktığı ayna buğulanmaz. Çünkü içerisi ve dışarısı arasında ısı farkı yoktur. Kişinin görünür kaldığı iklim ile olduğu iklim arasında fark yoktur. Kişi, adamsa eğer, baktığında kendini görür. Bakışlarını aklına teslim ettiği için baktığı vakit aynasında gördüğü gerçeğin kendisidir. Dolayısı ile

• Üstlendiği sorumluluk,
• Sürdürdüğü rol,
• Tanımlı ödev ve görevleri,
• Kendine yakıştırdığı işlevsellik gibi şu an aklıma gelen başlıklar konusunda tereddüt yaşamaz.

Yok olan değerler arasında aynasında kendisiyle bakışabilen insan halini, gerçek adamlığı da saymak gerekir. Adamlık bireysel ve toplumsal gerçekliğin belli bir yüksekliği iken şimdilerde yalnızca ‘iş’ oldu. Eskinin ‘ne iş olsa yaparım’ açlığı ve panayır kurnazlığı buna da talip oldu.

Onlar, bir iş olarak gördükleri adamlığın peşindeler!
Oysa ne iş olsa yaparım diyenler neyin iş olabileceğine karar verenler arasında artık.
Seçerken ve seçilirken izlenmesi gereken asıl doğrultu adamlıktır diye düşünüyorum.

Seçmek denince hemen akla gelen reel politiğin oy adını verdiği sopa ucunda sallanan meyve işlevselliği değil tabi. Söylediğim şu; kişi, başlangıçta kendini seçememişse başka bir seçimde bulunması olanaksızdır. Ayrıca kendini seçen insanlar düşüncelerini seçen insanlardır.

Sonucu belli seçimler, kralların ya da benzerlerinin ille de kendilerinin olduğu belirlenmiş süreçlerdir. Şimdi krallar azaldı. Padişahlar yok oldu.

Ancak…

Post modern tahayyül var. Hem rezil, hem vezir olabilirsiniz. Hatta krallığınızı kimse engelleyemez. Ancak mekânınıza, küçük ya da büyük, asla ayna sokmayın. Onun yerine gidin dere kenarına; kendinizi görmek için eğilin suya bakın. Bir tarafınız bakan tarafınızdan ağır değilse suya düşmesiniz.

Velev ki düştünüz. Dipteki çamurda sizi karşılayacak yağdanlığın adı fırıldak nergistir.

Post modern tahayyüle göre onun adı Narsisos’tu.

Saygıyla. 26.8.11

Prof. Dr. Yıldırm Beyatlı Doğan

Doğu Perinçek: Kanlı Tuzak..

Dostlar,

Sn. Doğu Perinçek’in aşağıdaki çözümlemesi son derece akılcı ve gerçekçi.

Biz de bütünüyle paylaşıyoruz.

Dikkatle okunmalı..

Türkiye artık aklını başına almalı, zaman hızla aleyhimize ilerliyor..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 30.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=================================================================

Kanlı Tuzak

Doğu Perinçek
Aydınlık, 29 Eylül 2012
http://www.gazetevatanemek.com/

Tayyip Erdoğan’ı başbakan koltuğuna oturtan sürecin mimarı, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Abramowitz’in yazısını Hasan Cemal çok iyi özetledi:

Abramowitz’in The National Interest dergisinde çıkan bu yazısını kamuoyu ilkönce Aydınlık‘tan öğrendi (24 Eylül 2012).

Hasan Cemal, Türkiye’nin hangi tehditlerle ABD çözümüne zorlandığını özetliyor. Atlantik medyasının görevi bu.

Aysel Tuğluk Abramowitz mevzisinde

Hasan Cemal, aynı yazıda BDP Milletvekili Aysel Tuğluk’un 23 Eylül 2012 günü Radikal 2‘de çıkan görüşlerini de uzun uzun aktarıyor ve Aysel Tuğluk’un Abramowitz ile aynı bakış açısına sahip olduğuna ısrarla dikkat çekiyor.

Tuğluk, “Washington koridorlarında” tartışılan planı, “Basra’dan Akdeniz’e uzanan Kürt koridoru” diye özetliyor.

Kürtler, Sünni ve Şiiler arasında “tampon bölge” olacakmış.

Başka deyişle, Kürdistan bir “barış tamponu” olarak sunuluyor.

Akdeniz’de kıyısı olan Kukla Devlet planı

Abramowitz‘in ve Aysel Tuğluk’un örtüşen açıklamaları, ABD’nin Akdeniz’de kıyısı olan bir “Kürdistan” planı izlediğini bir kez daha ortaya koyuyor.

İşçi Partisi, bunu yıllardır anlatıyor. ABD’nin Kuzey Irak’ta kurduğu Barzanistan, ancak Diyarbakır ve Akdeniz’e uzanırsa yaşayabilir.

Akdeniz’e açılan kukla Kürdistan planı, aynı zamanda ABD’nin Türkiye üzerindeki denetimini sürdürme planıdır.

Washington, ancak komşularıyla kavgalı ve içerde dağılan bir Türkiye’yi avucunda tutabilir.

PKK hükümetçikleri nasıl kurulur?

Burada ABD açısından kritik sorun, Türkiye’nin yürütülen plana isyan etmesinin önlenmesidir.

Bunun için, Türkiye’nin önüne “barış” diye reklam edilen çözüm konuyor. O çözümün içeriği de artık apaçık ortadadır.

Özerklik veya yerel yönetimlerin güçlendirilmesi perdesi altında Güneydoğu’da PKK hükümetçiklerinin kurulması ve bunların bir Eyalet Yönetimiyle adım adım Kuzey Irak ile bütünleştirilmesi.

Güneydoğu’da PKK yönetiminin kurulması süreci iki kanaldan yürütülüyor.

Birincisi, PKK, terörüyle Türkiye halkının ite kaka “barış” çözümüne getirilmesi!

İkincisi, Yeni Anayasa dayatması!

Tayyip Erdoğan- Abdullah Gül yönetimi, ABD’nin Akdeniz’e uzanan Kukla Kürdistan planının 10 yıldır bir numaralı aletidir.

Kürt Açılımı, Habur Açılımı, İmralı ve Oslo görüşmeleri bu amaçla yapıldı.

PKK terörü AKP’ye niçin lazım

Ancak AKP, bu süreci PKK’nın terör eylemleri olmadan ilerletemez.

Sıra sıra dizilen al bayraklı tabutlar, Türkiye’ye “barış” denen çözümü dayatan en güçlü etkendir.

Şehit sayısı arttıkça, Atlantik’in barış korosu o kadar yüksek sesle bağırıyor: “Analar ağlamasın”

Nitekim AKP, 10’ar 10’ar şehit verilmesinden sonra koltuğunun altında sakladığı Haçı çıkarttı:

Bir: Abdullah Öcalan’ın görüşme sürecine katılacağını açıkladı.

İki: PKK’ye Oslo görüşmelerinin yeniden başlayacağı muştusunu verdi.

Böylece ABD-AKP-PKK üçlüsü, PKK’yi yasallaştırma planında en büyük atılımı gerçekleştiriyorlar.

PKK artık gizli değil, açık ve resmi muhataptır.

“Barış” tuzağı

Türkiye, kanlı “barış” tuzağına itilmektedir.

Ne yazık ki, CHP ve MHP de, Anayasa tertibinde AKP ve PKK’ye ortak olarak, bu sürecin aletleri durumuna düşürülmüşlerdir.

“Barış” diye takdim edilen aşama, PKK’yi vatanımızın bazı bölgelerinde hükümet haline getirecek ve asıl savaş ondan sonra başlayacaktır.

Elbette plan yürürse!

Çünkü ABD planı, Abramowitz ve Aysel Tuğluk’un da açıkça yazdıkları gibi, Türkiye’de özerklik hedefine ulaşılınca sona ermiyor.

Özerklik, yalnızca bir aşamadır.

Hedef , “Basra’dan Akdeniz’e uzanan Kürt koridoru” diye özetleniyor.

Bu “koridor”, Irak, Türkiye ve Suriye toprakları üzerinde kurulacak imiş!

Bunun için bugün dökülen kan az gelir. Bütün milletin anasının ağlaması gerekir.

Özerklik, bir birlik ve barış planı değil, kanlı bir tuzaktır. Ne var ki bu kanlı tuzağı, o tuzağı hazırlayanlar düşecektir.

Çünkü Suriye tecrübesinde de görüldüğü gibi, bölge ve Asya güçlerinin elleri armut toplamıyor.

Asya kayası

ABD’nin “Basra’dan Akdeniz’e Kürdistan” tasarımının karşısındaki güçler hafife alınamaz:

– Irak
– Suriye
– Türkiye (Milli Güçler)
– İran
– Rusya
– Çin Halk Cumhuriyeti vb.

Bu büyük güç karşısında, Abramowitz’in ve Aysel Tuğluk’un dillendirdikleri hayaller nasıl hayata geçecek?

– Irak’ı hangi güçle bölecekler?
– Suriye’de Kürt özerk bölgesini hangi güçle kuracaklar?
– Türkiye’yi hangi güçle “köşeye sıkıştırıp” dize getirecekler?
– İran’ı hangi güçle hizaya getirecekler?
– Rusya ve Çin’e hangi güç bu Kürdistan’ı dayatabilecek?

Bir vuruşluk canı var

Bu planın bir vuruşluk canı var. Türkiye, Irak, Suriye ve İran el ele verdiği an:

– Irak bölünemez.
– Suriye bölünemez.
– İran’a yönelik ABD ve İsrail tehdidi biter.
– Türkiye bölünemez. PKK çıkmaza girer, silah bırakır. Silah bırakmayanlar kısa sürede etkisiz hale gelir.

Bölgeye barış gelir.

Vatan bütünlüğü ve barış için yeniden Kemalist Devrim

Türkiye’nin Atlantik kampından Asya cephesine geçmesi, kuşkusuz basit bir dış siyaset değişikliği değildir; Aynı zamanda tepesindeki Sıcak Para Diktasından kurtulması ve yeniden Kemalist Devrim rotasına girmesi anlamına gelir.

Türkiye toprak bütünlüğünü kurtarabilmek için, düzen değişikliğine mecburdur.

===============================================================================

İLGİLİ YAZILAR:

Anayasa komisyonu Apo’yla kurulmuş : Öcalan hükümetle görüşmelerini anlatıyor -2

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-haberler/5845-anayasa-komisyonu-apoyla-kurulmu-oecalan-huekuemetle-goeruemelerini-anlatyor-2.html

Öcalan : Protokolleri devlet adına imzaladılar

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-haberler/5831-oecalan–protokolleri-devlet-adna-imzaladlar.html

Morton Abramowitz : Tayyip’in alternatifi Amerikan karşıtı politik güçler

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-analizler/5820-morton-abramowitz-tayyipin-alternatifi-amerikan-kart-politik-guecler.html

Oslo hükümeti [Serhan Bolluk]

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-analizler/5736-oslo-huekuemeti-serhan-bolluk.html

Kılıçdaroğlu yine RTE’nin imdadına yetişti : Oslo görüşmeleri devam etmeli

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-haberler/5764-klcdarolu-yine-rtenin-imdadna-yetiti–oslo-goeruemeleri-devam-etmeli.html

Haluk Koç, AKP-PKK ‘Oslo mutabakat metnini’ açıkladı

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-haberler/5725-haluk-koc-akp-pkk-oslo-mutabakat-metnini-acklad.html

Onur Öymen : CHP, Kürt sorununu uluslararası alana açtı

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-haberler/5640-onur-oeymen-chp-kuert-sorununu-uluslararas-alana-act.html

Hükümet-PKK görüşmesi [Doğu Perinçek]

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/dogu-perincek-diger-yazilar/1847-hukumet-pkk-gorusmesi.html

Kürt Dosyası [Rafet Ballı]

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-kitaplar-sozlukler/481-kurt-dosyasi-rafet-balli.html

“Görüşmelerin İç Yüzü Erdoğan’ı Yakacak” : MİT-PKK Görüşmesi Ses Kaydı

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-haberler/1791-qgorusmelerin-c-yuzu-erdoan-yakacakq-mt-pkk-gorusmesi-ses-kayd.html

“MİT-PKK-Koordinatör Ülke” görüşmesinin akla getirdikleri

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-haberler/1793-mt-pkk-koordinator-ulke-gorusmesinin-akla-getirdikleri.html

MİT-PKK Görüşmesi Ses Kaydı Tam Metni

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-haberler/1795-mt-pkk-gorusmesi-ses-kayd-tam-metni.html

CIA Koordinatörlüğünde MİT-PKK Görüşmesi [Bülent Esinoğlu]

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/bulent-esinoglu-diger-yazilar/1792-cia-koordinatorlugunde-mit-pkk-gorusmesi.html

MİT’in PKK’sı [Çelik Çelikyaman]

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-analizler/1796-mtin-pkks-.html

Az zamanda çok büyük… [Yalçın Küçük]

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/yalcin-kucuk-diger-yazilar/1880-az-zamanda-cok-buyuk.html

PKK’ye Devlet statüsü verdiler [Doğu Perinçek]

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/dogu-perincek-diger-yazilar/1958-pkkye-devlet-statusu-verdiler.html

AKP “Oslo anayasasını” oldubittiye getirecek

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-haberler/2353-akp-oslo-anayasasn-oldubittiye-getirecek.html

Demirtaş, “Kandil’e gelen talimatların postacısı AKP’dir”

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-haberler/2757-demirta-kandile-gelen-talimatlarn-postacs-akpdir.html

Kozinoğlu’nun Açıklaması : Hükümet-Pkk Görüşmesini Alman İstihbaratı Sızdırdı

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-haberler/2823-kozinolunun-acklamas-hukuemet-pkk-gorumesini-alman-stihbarat-szdrd.html

YENİ ŞAFAK’tan Abdülkadir Selvi’nin Barzanici “Yol Haritası”

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-analizler/4156-yen-afaktan-abduelkadir-selvinin-barzanici-yol-haritas.html

Barzani’nin müjdesi: Kürt ulusu gün gelecek birleşecek ve kendi kaderini tayin edecek

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-haberler/4485-barzaninin-muejdesi-kuert-ulusu-guen-gelecek-birleecek-ve-kendi-kaderini-tayin-edecek.html

Kürt Yahudileri Etüdüne Başlangıç [Yalçın Küçük]

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/yalcin-kucuk-diger-yazilar/3891-kuert-yahudileri-etueduene-balangc-yalcn-kuecuek.html

Barzani Ailesi’nin “Yahudi” olduğu ortaya çıktı

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/vatan-emek-haberler/3890-barzani-ailesinin-yahudi-olduu-ortaya-ckt.html

“Yeni Anayasa”nın tek cümlesi [Doğu Perinçek]

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/dogu-perincek-diger-yazilar/4730-yeni-anayasann-tek-cuemlesi.html