Atatürk dönemine ve ilkelerine dönmekten başka çaremiz yok

ATATÜRK :
“Beni inkâr edeceksiniz. Hatta bühtanla yad edeceksiniz.
Hint’e, Yemen’e ve Mısır’a giden fikirlerim, orada filizlenerek gelip sizi boğacaktır.
“Benim ölümlü bedenim elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti
sonsuza dek yaşayacaktır ve Türk Ulusu, güvenlik ve mutluluğunu temel alacak
ilkelerle, uygarlık yolunda tereddütsüz yürümeye devam edecektir.“

Atatürk dönemine ve ilkelerine dönmekten başka çaremiz yok

Ekranlara bakıyorum da iki yaşlı adam ve birçok kalabalık, bir de sözcüler, yorumcular…

Konu 12 Eylül.

Biz o yılları yaşamış bir kuşağız. Ben Eğitim Enstitüsü ve sonra üniversitesinde öğretmendim. Bir arkadaşımız, kürsüde ders anlatırken kürsünün altına konmuş bombayla öldü. Etrafında ders dinleyen çocuklar yaralandı.

Bir arkadaşımız, evinin önünde makineli tüfekle tarandı. Kapılarımızda ders anlatırken subaylar beklerdi. Giriş çıkış asker denetimindeydi.

Birçok yazar, politikacı, bilim adamı arkadaşımız öldürüldü. Sabah evden çıkarken herkes birbiriyle helalleşirdi.

Bütün bunların hesabını bu iki yaşlı adam mı verecek şimdi?
Yoksa AKP’nin meşrulaştırmaya çalıştığı kindarlık, “rövanşist” hareketler
daha bir meşruluk mu kazanacak. Askerin kolu kanadı kırıldıktan sonra
şimdi onun iç tüzüğünü değiştiriyorlar. Ülkenin zor durumunda imdadına koşamayacak.

***

2 B arazilerinin satışını, yağmalanışını takip edebiliyor musunuz? Bor madenlerinin nasıl deve yapılacağını? Tayyip Bey’in Harbiye konuşmasından çıkarılan sonuca bakıyor musunuz? Yeni açılımlar yolda…

Yeni Anayasa için neden o kadar acele ettiklerini anlıyor musunuz? Bu meseleden
bütün Batılılar, Haçlılar el çekmekte iken neden bizim Libyalı vahşilerden sonra Suriyeli muhaliflere el verdiğimize akıl erdirebiliyor musunuz? Bilmem kaç yüz milyar dolar borcu olan, içi fakir, dışı gösterişli Türkiye’nin, bu katillere nasıl dolarlar yağdırdığını biliyor musunuz? Hem komşu ülkeler hem Haçlılar nezdinde itibarımızın
ne hallere geldiğine dikkat ediyor musunuz?

Diyeceğim şu ki bu sarmalın dışına çıkmanın başka çaresi yok. 1938’de berhava edilmeye çalışılan ama bu yıllara kadar tam berhava edilemeyen Atatürk’ün dâhice devlet yönetimine dönmekten başka çaremiz yok.

Elimizi kolumuzu bağlayan ittifakların, anlaşmaların, sözleşmelerin, “stratejik ortaklıklar” ın zincirinden kurtulmadıkça 12 Eylül müdahalesini sadece iki yaşlı adama bağlar ve onun üzerinden yanlış hesaplar yapmaya kalkışırız.

İki tarafa da silah veren güçler kimlerdi; bugün Alevi, Sünni diye hem Türkiye’yi
hem Suriye’yi karıştıran karanlık eller kimlerdi? Bunları araştırdıktan sonra o iki yaşlı adama sıra gelir, onları da konuşturursunuz. O saf, temiz çocukların hepsini “vatanı siz kurtaracaksınız” diye kışkırtan ve bunun için zihinlerini bileyen kimlerdi? Öteki tarafı düşman gösteren kimlerdi ve bunu neden yapıyorlardı?

Atatürk döneminin bağımsızlık ruhu yine canlanıyor.
Artık o yıllara dönülemez demeyin, dönülüyor. İçine düştüğümüz iğrenç karanlığın
karşı tarafında aydınlık yürüyüşler var… Bir yanda hızlı bir bilinçleniş,
bir yanda aldırışsızlık ve halkın gözünü boyamak için dinî bir takım reformlar yapmaya kalkışmalar…

Bunları gerçekten; dinî bütün, haramdan kaçan, vatan sevgisi dolu, çalışkan ve
bilinçli insanlar yapsaydı, kimsede itiraz edecek hal kalmazdı. Ama bir yanda
deveyi havuduyla götürmek varken, inandırıcı olamıyor.

Kurtuluş Savaşı’nda da böyle olmuştu. Atatürk’ün vilayetlere çektiği telgrafları unutmayın. Yürüyüşler, mitingler öyle başlamıştı bilinçlenme de hatta.
Onun zamanındaki temiz İslam âlimleri gibi, şimdi de konuşmaya başlayan
âlimlerimiz ortaya çıktı.

Biraz zor olacak ama başaracağız.
(Yeniçağ, 6 Nisan 2012)

=====================================================

Teşekkürler Afet Ilgaz,

Arşvimde bekletiyordum bu yazınızı webe koymak üzere..
Malum gündem öyle hızlı ki..
Biraz geride kaldı. Fakat bu gün bakınca tazeliğini koruduğunuz ayrımsadım.

İzleyicilerimizle paylaşalım..

Atatürk’ün yolu eskir mi hiç?

Akla ve bilime dayalı, insan haklarına ve barışa, ulus egemenliğine dayalı…
ve SÜREKLİ DEVRİMCİ düşünce sistemi ESKİR Mİ?

“Eskir..” diyenler gerçekte Büyük Atatürk’ün savunduğu ilkelere karşı olanlardır.
Bu denli net..

Sevgi ve saygı ile.
3.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Atatürk dönemine ve ilkelerine dönmekten başka çaremiz yok” hakkında bir yorum

  1. emine OCAK

    Maalesef öyle bir hale gelmişsiz ki büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ümün de bu beyinleri RTE yüzünden yıkanmış Türk Milletine ve biz gençlere dediği gibi bazı siyaset partiler kendi menfaatleri için gaflet hatta dalalet içinde olacaktır. Sizin muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki kandadır diyor. O yüce büyük insan peki Atam bize güvenerek bu ülkeyi bıraktıysak hani nerde sahip çıkılmıyor! Bu ülke biz atamıza boşuna mı “Atam izindeyiz” dedik? Artık bu RTE’cilere dur diyelim! Atamızın 6 Ok İlkelerine ne oldu? Biz Türk milleti bu kadar mı aciz, salak, vurdumduymaz olduk?

    Bu saydıklarım bir seviye çukur hatta kanalizasyon borusu olmuşsuz.. Bu kadar mı yaaaa?? Artık yalvarırım RTE’cilere dur diyelim! Bu ülke demokratik, laik, inkılapçı cuhmuriyetçi bir ülke; şeriat ülkesi DEĞILIZ!
    Kara çarşaf giyimi, ferace giyimi, türban takmalar ne oluyor? Artık sokağa çıkmaktan korkar oldum ve olduk.
    Benim gibi düşüneler varsa ne olursunuz meydanalara gidelim, RTE’çilere TÜRKİYE CUMHURIYETİ’ni yedirmeyelim ve yemek isteyenlerin ise boğazlarında bırakmayı biliriz dememiz şart, şart, şart!

    SAYGILARIMLA GERÇEK TÜRKİYE CUMHURİYETİ MİLLETİNE

    Cevapla

emine OCAK için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir