Aylık arşivler: Ağustos 2012

Sürgü’de Alevi aileye tecrit ve tehdit

Dostlar,

Sürgü’deki ciddi sorun giderek ve göz göre göre tırmanıyor..

Başbakanı bir an önce Sürgü’de ivedi önlem almaya bir kez daha çağırıyoruz.

Sakın yarın geç olmasın..

Kimsenin burnu kanamasın.

Hükümetin 1. görevi yurttaşın can güvenliğini sağlamak..

Bu konuyu sitemizde 10 gün önce 21.8.12’de

SÜRGÜ’DE TEHDİTLER SÜRÜYOR ‘Seni ve aileni yakarız!’

başlığı ile dikkate getirmiştik.

http://ahmetsaltik.net/surgude-tehditler-suruyor-seni-ve-aileni-yakariz/

Diyanet İşleri Başkanlığını bölgece ivedi ve sistematik çalışmaya çağırmıştık.

Diyanet İşleri Başkanı bölgeye gitsin demiştik.

1 kişinin burnu kanarsa hükümet sorumludur.

Ayıca bu tehdit ve tecritin giderilmesi hükümetin görevidir.

Ülkemizdeki ve dünyadaki uluslararası gözlemcilerin ve insan hakları savunucularının da dikkatine, ilgisine Sürgü’deki vahşeti özellikle sunarız.

Aman, aman, aman..

Sevgi ve saygı ile.
İstanbul, 31.8.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Sürgü’de Alevi aileye tecrit ve tehdit

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Malatya’nın Doğanşehir ilçesine bağlı
Sürgü beldesinde Ramazan ayında sahur vakti evinin önünde davul çalınmasına
tepki gösterince evi taşlanan Alevi aileye tecrit uygulandığını söyledi.
Aygün, ‘Aileye bakkal ve petrol istasyonu satış yapmıyor.
Zorunlu haller hariç Sürgü merkeze ya veya çarşıya inmiyorlar.’ dedi.

CHP’li Aygün, Sürgü izlenimlerini twitter’da paylaştı.
Aygün “Sürgü’den notlar” başlığı altında şu bilgileri iletti:

“Kaymakam ve Jandarma ‘milletvekillerine ve basına niçin haber verdiniz?’ diyerek aileyi suçlamayı sürdürüyor.

Aileye 2 bakkal ve 1 petrol istasyonu satış yapmayı reddediyor.

Bir kahvehane sahibi aileye ‘burada gelip çay içmeyin’ demiş.

Bir Alevi yaşlısı yanında konuşan 3-4 kişinin ‘O aileden birini öldüreceğiz’ dediklerini duymuş.

Plakası bizde bir araç evin önünde dolaşıp aileyi tahrik etmeye çalışıyor.

Aile şu anda Doğanşehir, Adıyaman’dan veya Sürgü’deki Alevi esnaftan alışveriş yapıyor.

Ailenin hiçbir bireyi zorunlu durumlar dışında Sürgü merkeze veya çarşıya inmiyor.”

(Cumhuriyet, 30 Ağustos 2012)

TÜBİTAK’ın ODATV raporuyla Ergenekon ve Balyoz da çökmüştür

SABAHATTİN ÖNKİBAR

TÜBİTAK’ın ODATV raporuyla Ergenekon ve Balyoz da çökmüştür

İLK KURŞUN, 29 Ağustos 2012

TÜBİTAK yapılan iktidar mücadeleleri ile AKP’leştirilen kamu kurumlarından
bir tanesidir!

Öyle olduğu için de sadece birkaç hafta zaman gerektiren bir raporun çıkması
7 ay sürdü çünkü söz konusu rapor AKP’nin önem verdiği siyasi dava olan
Odatv’yi ilgilendiriyordu.

Konu malum AKP karşıtı gazetecilerin bilgisayarlarına virüs yoluyla suç dosyalarının yüklenmesi. Daha önce ODTÜ ve Yıldız Teknik Üniversitesi gibi Türkiye’nin en saygın üniversiteleri tarafından tespiti yapılan virüs ile suç dosyası yükleme olayı
TÜBİTAK tarafından da kabul edildi.

Evet, TÜBİTAK açıktan virüs var dedi ama söz konusu dosyalar için muğlak ifadeler kullandı ki bunu normal karşılamak gerekiyor zira daha ötesi bir rapor, düzenleyicilerini işinden edebilirdi.

Kuşkusuz bu durum bilim namusuna uymuyor ama burası AKP’nin hükümran olduğu
Türkiye ve buna da şükür demek lazım!..

Peki TÜBİTAK’ın bu tespiti neden mi önemli?

Bu saptama hukuken sadece Odatv davasının sonunu getirmeyecek aynı zamanda
Ergenekon ile Balyoz davalarını da topyekün çökertecektir.

Nasıl mı?

Yargının muhatap aldığı ülkenin en üst bilim kurumu, hazırladığı raporda virüs yüklendi diyerek açık ve net olarak devletin içinde suç icat eden ya da yaratan çevrelerin varlığını belirleyip haykırmıştır.

Suç komplosunun sadece Odatv davası sanıkları için geçerli olduğunu kimse söyleyemez zira bu dava Ergenekon ile iç içe geçmiş durumda yani paket bir davadır.
Paket bizzat TÜBİTAK tarafından delindi ise kurulan tezgah artık ispatlanmış demektir. Ek olarak Ergenekon ile Balyoz davalarında savunmanın ısrarlı taleplerine rağmen mahkemeleri Odatv davasına bakan mahkeme gibi davranmadığı ve bu tür uzman araştırmalarına olur vermediği ortadadır.

Soruyorum mesela Balyoz’da 1653 somut delil çürütme olayı ortada iken davaya bakan mahkeme neden bilimsel saptamalara set oluyor?

Görüyorsunuz devletin içindeki çeteler tarafından kurulan tezgahlar önce Atabeyler,
şimdi Odatv’de somut olarak ortaya çıkmıştır ki bu tablodan sonra Ergenekon ile Balyoz’u sürdürmek büyük bir hukuk cinayeti olacaktır.
***

Söyletmen, vurun, susturun Aydınlık’ı!

Daha dün Aydınlık Gazetesi’nin tepe ismi Mehmet Sabuncu Bey aradı:
“Sabahattin Bey Tayyip Erdoğan 3 yazınıza dava açmış.
Avukatlarımıza vekalet vermeniz gerekiyor. Bilgileri e-postanıza gönderdim.”

“Hangi yazılarım” diye sormam üzerine Mehmet Bey eksik olmasın birazdan öğrenir bildiririm dedi ve bildirdi.

O yazıları arşivden çıkarıp bir kez daha okudum ama ne yalan söyleyeyim suça yorumlanabilecek zerre bir şey görmedim. Tamam hukukçu değilim ama Siyasal’da
hukuk okudum ve dahası 23 yıl

6 ayrı gazetede her gün yazı yazdım. Dolayısı ile hangi ifadelerin suça yorumlanabileceğini artık kestirebiliyorum.

Hükmüm, Erdoğan’ın bu tür davalarla beni ve Aydınlık Gazetesi’ni sindirmek istediğidir. Evet iktidar açıktan söyletmen, vurun ve susturun diyor!
Görüyorsunuz Tayyip Erdoğan’a medyanın %90 küsuru yetmiyor. % yüz kendine
iman etsin istiyor!

Peki bendeniz ya da Aydınlık Grubu, Avrasya Tv’nin sahibi Mustafa Özbek misali
bu tür şeylerle siner mi?

Bunun mümkün olmadığı, bizim seyrimiz ve de Sayın Doğu Perinçek ile arkadaşlarının
tarihsel duruş ve tutumları ile ortadadır!

***
İmam hatipler için çocuk gaspı

Uzmanlar 60 aylık bir çocuk bebeklikten yeni çıkmıştır. 72 aylık olanla beraber okula alınamaz diyor ama işiten kim?

İmam Hatiplerin önünü açmak için yüz binerce yavruyu paspas yapacaklar.
5 yaşındaki çocuk fiziksel olarak hazır değil, mesela bedensel temizliğini bile yapamaz deliniyor lakin umursayan yok.

Bunun adı tartışmasız çocuk gaspıdır. Evet AKP pedagoloji bilimine ihanet ederek bebeklerimizi çalıyor.

Hem nerede o kadar okul, derslik ve öğretmen?
Daha şimdiden belli oldu 40 kişilik sınıflar 70 kişi olacak!
Görüyorsunuz sırf dindar nesil yaratma adına neler yapıyorlar!
Ehh arka bahçe inşa edecekler kolay mı?
Normal bir dönemde sadece bu konu bile Yüce Divan’lıktır.
***

İşte Esad’a karşı AKP-PKK ittifakı belgesi..

Yer Cizre ve Yüksekova.
Önceki akşam binler sokakta eylem yapıyor. Niye mi?
Suriye’deki özgürlükçülerle (!) yani Beşar Esad karşıtlarıyla dayanışma yapmak için!
Yapılan açıklamalar ve yayınlanan bildiriler ortada, açıktan Esad’a karşı
Güneybatı Kürdistan’ına destek ve dayanışma deniliyor ki gösterinin ilan edilen gerekçesi de Suriye’deki özgürlük yürüyüşüne destektir.

Peki Güneybatı Kürdistan neresi; Suriye Kürdistan’ı değil mi?
Tablo net, görüyorsunuz AKP Beşar Esad’a karşı PKK ile el ele,
omuz omuza ve gönül gönüledir.

Yalnızca PKK ile değil!
Aynı safta El Kaide de var.
Türk halkı bilmesin diye gizliyorlar ve yandaş medya da saklıyor ama
CHP ile MHP’nin yapmadığını biz yapıp bu ittifakı duyuracağız!

Terör Doğu’da kan dökerken, irtica Batı’da ‘yola devam’ diyor!

Dostlar,

Mustafa Mutlu’nun bu yazısı çok önemli. Sitemizde bu gün en üste sabitledğimiz
bir poster var. Önceki gün gene vermiştik altında yorumlarımızla.
Bu kez Sn. Mustafa Mutlu konuyu bağlantılarıyla işliyor..

Örn. AKP Muğla vekili Ali Boğa, torununu, damadının diplomat olması yüzünden
dış ülkelerde denklik sorunu doğmasın diye Türkiye’de Fransız okuluna vermişlermiş..

AKP’li vekil Ali Boğa eklemiş : “Dünyada İmam Hatiplerin dengi yoksa biz ne yapalım?”

Biz de bay Boğa’ya soralım:

“Bu ne tuhaf, Türkiye’ye özgü okulmuş ki, dünyada dengi yok?!

Sizin torununuz paçayı kurtardı. İmam Hatip mezunlarının denklik sorununu siz mi çözeceksiniz bay Boğa?

1 soru daha : Dünyada denkliği tanınmamış bir okuldan ülkemizde yüzlerce,
hatta binlerce açmanın mantığı nedir? Toplumu nereye sürüklemek istiyorsuuz?

Bay Boğa; bu soruların yanıtını siz de veremezsiniz, AKP’niz de RT Erdoğan da..

Bu durumda çare : Bu okulları kapatın, AB ülkelerinde olduğu gibi üniversite öncesi
tüm okullar laik olsun. Din eğitimi isteyen, üniversitede İlahiyat (Teoloji) okusun.

Var mısınız?
Yoksanız, davranışınızı adı “ikiyüzlülük müdür?” desek belki dava edersiniz;
en hafifinden çifte standart edğil midir?

Halkımıza not : AKP’lilerin çocukları içeride yabancı okullara, garip gurabanın çcukları İmam Hatibe.. Kız da olsa.. Dinen İmam ya da hatip olamayacakmış, ne gam..

İşte AKP’nin gariban halkımıza yaraşır bulduğu muamele bu..
Ehh, necip milletim, “cumhurum” gör artık sana kurulan acımasız tuzakları..

Osmanlı bu mollalar yüzünden battı.. Sıra 100 yıl sonra Türkiye Cumhuriyetinde mi?

Sevgi ve saygı ile.
İstanbul, 31.8.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
===============================================================

Mustafa Mutlu

Terör Doğu’da kan dökerken, irtica Batı’da ‘yola devam’ diyor!
http://haber.gazetevatan.com/Haber/476498/1/Gundem, 24.08.2012

Bölücü terör örgütü Güneydoğu’yu kasıp kavururken, ekürisi irticacılar da boş durmuyor… Akan kana, parçalanan masum vücutlara aldırmadan yola devam ediyorlar.

Furkan Eğitim ve Kültür Derneği, Silivri’de tüm reklam panolarını afişlerle donatmış… Bu afiş, noktasına, virgülüne kadar aynen şöyle…
(yalnızca bağlantı telefonlarını yazmadım):

“KAYITLARIMIZ BAŞLAMIŞTIR
8-27 AĞUSTOS 2012

MEDRESEMİZ AÇILACAKTIR

T.C. SİLİVRİ FURKAN EĞİTİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ SIBYAN MEDRESELERİ

‘4-5-6 Yaş Grubu için’

Osmanlı’nın Sibyan talebelerine vermiş olduğu İslami eğitim VERİLMEKTEDİR.”

***

Sıbyan mektepleri, Osmanlı döneminde ilköğretim kurumlarına verilen ad…
“Mekteb-i sıbyan”, “darü’s-sıbyan”, “muallimhane ve mektebhane”, “darü’l-ilm”, “darü’t-talim”, “mahalle mektebi” olarak da biliniyor…

Bu okullar 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun (Öğretim Birliği) çıkmasıyla kapatıldı. Peki; Tevhid-i Tedrisat Kanunu bugün yürürlükte değil mi?
Elbette yürürlükte… Ama bir kanunun yürürlükte olmasıyla uygulanır halde olması ayrı şeyler! Furkan Eğitim ve Kültür Derneği yöneticileri de bunu bildikleri ve başlarına bir şey gelmeyeceğinden emin oldukları için, Osmanlı özentiliğini
yaşama geçirmekte sakınca görmüyorlar…

***

Silivri Müftülüğü yetkilileri, kendilerine bu medreseyi soran gazetecilere,
“Orası iyi bir yer, zararsız, korkulacak bir şey yok. Anaokulu eğitiminin aynısını veriyor. Çocuklar dini eğitim alıyor. Çevremizde çocuklarını gönderen arkadaşlarımız var. Özel bir kurs olduğu için müftülükle alakası yoktur.” diye yanıt veriyor.

Silivri’de dağ taş bu mektebin afişleriyle donatılmış ama İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerinin bu mektepten haberi bile yok… Dolayısıyla yasa dışı faaliyet gösteren bu medrese için kimse hukuki bir süreç başlatmıyor.

***

Peki; bu, Furkan Derneği neyin nesi?

Furkan Dergisi ve Furkan Vakfı adı altında iki farklı grubun kurduğu bir dernek… Görüş olarak İBDA-C’ye yakın oldukları mahkeme kayıtlarına yansımış…
Silivri’deki sözde medresenin hocalarından Havva Aksu, Yurt muhabirine,

“İsmailağa cemaatine mensubuz, Mahmut Efendi’nin öğrencileriyiz ve öğretilerini aktarmak için uğraş veriyoruz.” demiş…

***
İşte böyle:

Bölücü terör örgütünün Güneydoğu’da çıkardığı toz dumandan yararlanan
cumhuriyet karşıtları, Silivri’de medrese ilkokulu açıp 4-10 yaş arasındaki çocukları laiklik karşıtı olarak yetiştiriyor.

Diyelim ki Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı da tıpkı Milli Eğitim yetkilileri gibi
bu konudan habersizdi…

Diyelim ki onlar da yollardaki afişleri görmedi…

İşte şimdi haberdar oldular!

Çok merak ediyorum; acaba savcısı oldukları cumhuriyete karşı nesiller yetiştirmeye soyunan bu sözde okul hakkında ne gibi bir işlem yapacaklar?

*****

İFTİRA!

AKP Milletvekili Ali Boğa, Muğla İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği’nin düzenlediği pilav gününe katılmış ve “Kur’an-ı Kerim’in okunmasının yasak olduğu günlerden geçtik. 4+4+4 sistemiyle bütün okulları imam hatip okulu yapma şansını elde etmiş durumdayız.” demiş…

Gerçek olmayan bu sözlerle saf insanları etkileyip, din üzerinden siyasi kariyer yapmak kolay Ali Boğa…

Bu ülkede Kur’an-ı Kerim okumak ne zaman yasak oldu? Kim yasakladı bunu?

Dinde yalanın, iftiranın yeri yoktur bilirsin… O yüzden kanıtla iddianı!
Kanıtla da müfteri olmaktan kurtul, yalancı durumuna düşme…
Bunu yapamazsan; bundan sonra senden her söz ettiğimde adının sol yanına
“müfteri” sözcüğünü de koyacağım!

*****
GÜNÜN SORUSU

CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, “Uluslararası güçlerin Suriye’den sonraki hedefinin, etnisite ve mezhep temelli bir Türkiye tasarımı” olduğunu öne sürmüş…

Sorum kendisine:

Madem bunu biliyorsunuz; o zaman partinizin bazı vekillerinin bölücü ve dinci tayfanın tezlerini destekler yönde açıklama yapmasını neden engellemiyorsunuz?

*****

ABD’de yapılınca oyun, Türkiye’de olunca darbe…

Silivri’de yıllardır süren ve bugünlerde karar aşamasına gelinen Balyoz Davası’nın özü ne? Dönemin 1. Ordu Komutanlığı’nda yapılan bir seminer ve bu seminerde
ele alınan bir “savaş oyunu…”

Bu oyuna göre askerler darbe yapmak için Fatih Camii’ne bomba koyuyor…
Sonra ortalık karışıyor ve ülke yönetimini askerler üstleniyor.

Askerler savaş oyunu diyor ama savcılar bunun darbe planı olduğu konusunda ısrarlı!

Dün Hürriyet’teki haberi okuyunca gördük ki; meğer bu savaş oyunları Washington’da da oynanıyormuş… Habere göre Gaziantep katliamından çok önce, 27 Haziran’da oynanan savaş oyununda Gaziantep’e ve Kahramanmaraş’a bomba konulması sahnelenmiş…
Ve bu oyuna Türkiye’den de temsilciler katılmış…

***

ABD’de oynanan oyun neredeyse aynen gerçekleşiyor; buna rağmen “Canım bu alt tarafı bir simülasyondu.” denilerek geçiştiriliyor…

Türkiye’de gerçekleşmeyen plan, oyun ya da simülasyon için ise çoğu yüksek rütbeli askerler yıllardır cezaevinde tutuluyor.

***

Çok merak ediyorum:
Acaba Gaziantep’te patlayan bomba ile ilgili olarak açılacak dava Balyoz savcılarına verilseydi; ABD’deki oyunu oynayanları da davaya dâhil edebilirler miydi?

90. Yıl Diriliş Marşı..

Dostlar,

Şimdiye dek bestelenmiş belki de en güzel Milli Mücadele marşı denebilir.
Batılı anlamda ve Türk sanatçılar tarafından bestelenip, icra edilen
enfe bir müzik.

LÜTFEN SONUNA DEK DİNLEYİN……

Milli Mücadelenin başlamasının 90. yıldönümü dolayısıyla bestelenen “Diriliş” marşı, değerli sanatçımız Can Atilla’nın önderliğinde, Sayın Suna Kan Hanımefendi’nin de
katkı yaptığı bir marş olarak ortaya çıktı.

Atilla, marşın içinde çok önemli Suna Kan’ın çaldığı keman Atatürk’ü temsil ediyor. Koronun seslendirdiği bölümler, Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ulusunun çektiği
tarifsiz acıları, sıkıntıları aktarıyor. Orkestra ise milli mücadele dönemini anlatıyor.” dedi.

Dinlemek için lütfen tıklar mısınız?
90_yil_marsi

Sevgi ve saygı ile.
İstanbul, 31.8.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

ATATÜRK İLKELERİ ve İNKILAP TARİHİ 1-2, Kitap, Prof. Dr. Ahmet Mumcu

Dostlar,

Ülkemizin yetiştirdiği öenmli Devrim tarihi hocalarımızdan
Sn. Prof. Dr. Ahmet Mumcu’nun

ATATÜRK İLKELERİ ve İNKILAP TARİHİ

adlı 2 ciltlik değerli yapıtı pdf olarak paylaşılıyor.
Toplam 275 sayfalık bu değerli kaynağı sizlerle paylaşmak istedik.

Çok yararlı olacağını biliyoruz, lütfen okuyalım ve okutalım.
Özellikle çocuklarımza ve gençlerimize.

Sn. Prof. Dr. Ahmet Mumcu’ya şükranımız çok büyük..

Sevgi ve saygı ile.
İstanbul, 31.8.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Okumak için lütfen tıklar mısınız ?
ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ I-II- Prof. Ahmet Mumcu

Sn. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e açık mektup.. İVEDİDİR..

Sn. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e açık mektup

Sayın Gül,

Öncelikle, 35 yıllık bir hekim sonra da bir yurttaş olarak size
kulaklarınızla ilgili önemli sağlık sorununuzda hızlı şifa dilerim.
“Geçmiş olsun” demiyorum, büyük Cumhuriyet ozanımız Sayın Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan öğrendiğim çarpıcı söylemle “iyileşin de gelecek olsun..” diyorum.

Sayın Gül,

İkinci olarak da, bırakın Türkiye tarihini, dünya tarihinde eşi benzeri olmayan
bir nefsi müdafaa hareketinin akıllara durgunluk veren görkemli başarısının
90. yıl dönümündeyiz.

30 Ağustos 1922, Büyük Zafer’in 90. Yılından söz ediyorum. Bu büyük millet
ve hatta insanlık bayramınızı kutlamak isterim ve kutluyorum.
Törenlere katılamamaktan üzüntü duyduğunuzu Ulusumuza yayımladığınız iletiden
anlıyor ve hüznünüzü paylaşıyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı,

Bir de, kutlama -ne olur “tebrikat” demeyin ve dedirtmeyin- programına çağrınızda kullandığınız “Türkiye Cumhurbaşkanı” nitemini (sıfatını) eleştirmek zorundayım.
Çok iyi biliyorsunuz ki -ya da aksi ise bilmelisiniz ki- sizin anayasal niteminiz “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı” dır.

Arada düşen, düşürülen “Cumhuriyeti” sözcüğü var ki; bunu ayrımsayacağımızı,
hele son yılların bir dizi olumsuz gelişmesi (malumunuz) karşısında içimize sindiremeyeceğimizi, kabul edersiniz.

Sayın Cumhurbaşkanı,

30 Ağustos kutlama törenlerinin Genelkurmaydan Köşke alınması çok yanlış olmuştur
bize göre. Çünkü eski biçimiyle bize özgü ince espri; Türk Ulusu’nun bir bütün olarak Ordusu’na karargahında şükran sunumu idi. Zarifti, şıktı, kendine özgü idi,
vefa dolu idi ve değerbilirlikti. Kendine özgü idi, çünkü Türkiye Cumhuriyetini
apaçık Ordumuz yoktan yeniden kurdu. Dünyada benzersiz!

Bu simgesel Genelkurmay Karargahı ziyareti de elbette Türk Silahlı Kuvvetlerimize
bir moral ve motivasyon kaynağıydı. Bunu, mümtaz ve özverili Ordumuza çok görmemeliydik. En hafif deyimiyle bu davranış, siz de kabul edin, hiç ama hiç nezih olmamıştır;
TSK’yı inciticidir. Bize göre de gelecek yıldan başlayarak eski biçimine dönülmesinde ülkemizin çok yararı vardır.

Sayın Gül,

Hastaneden durumunuzla ilgili yaptığınız açıklamayı az önce (saat 14:00 gibi)
bir kez daha dinledim. Birkaç gün daha hastanede olacağınızı duyurmuşsunuz.
Bir hekim olarak bu duruma değinmek istiyorum. Bir insanın hastaneye yatırılması, “sağlığının çalışamayacak derecede elverişsiz olması” demektir. Bu durumu
kamu görevlisi hemen kurum yönetimine bildirir ve yattığı süre içinde
işe gelemediği günler ”hastalık iznine” dönüştürülür (657 sayılı yasanın
ilgili hükümleri).

Yani kurumu o kişiye, hastalığı nedeniyle yasal izin verir ya da “hastalık izinli” sayar. Eğer sağlık sorunu kişinin hastaneden çıkmasından sonra da tam iyileşmemiş ve
çalışmasına engel ise, bu kez de hekimler kişiye bir “tıbbi rapor” düzenleyerek,
daha ne denli süre iş ve gücünden geri kalacağını (çalışamayacağını) belirtirler. Kurumlar bu tıbbi raporu hastalık iznine çevirir.

Öyle anlaşılıyor ki; siz hastaneden çıktıktan sonra da epey bir süre denge, başdönmesi,
göz kararması, hatta bulantı-kusma, kulaklarınızda uğultu, basınç, çınlama ve az duyma.. sorunları yaşayacaksınız.

Ne yazık ki, demokratik bir ülkede tepe yöneticimizin sağlık sorunu hakkında
saydam tıbbi açıklamalar yapıl(a)mıyor. Bu yüzden de bir hekim olarak ancak
genel çıkarımlar yapıyorum. Kabul edersiniz ki Sayın Gül, -çünkü yaşıyorsunuz- belirttiğim yakınmalar önemli ve ağırdır. Yaptığınız göreve engeldir.
Devlet Başkanlığı makamı boş bırakılamayacağına göre, dolayısıyla, görevinizi
Anayasal olarak (md. 106) TBMM başkanına geçici olarak bırakmak zorundasınız.

Bu açık ve kaçınılamaz, ertelenemez bir anayasal yükümdür.
Nitekim 30 Ağustos 2012 sabahı Anıtkabir’de yapılan törenlerde TBMM Başkanı
Sayın Cemil Çiçek sizi vekaleten temsil etmiştir. Doğru olan da budur.
Ancak;

Sayın Cumhurbaşkanı,

Bu bağlamda, devlet ve işleri süreklilik taşıdığından, bu gün akşam Köşkte vereceğiniz kabulü (resepsiyonu) iptal etme yetkiniz bulunmamaktadır.
Çünkü hukuksal bağlamda görevinizle ilgili fiil ehliyetiniz, hasta olduğunuz,
hastanede yattığınız için hukuksal olarak askıdadır.

Hastaneye yatırıldığınız anda otomatik olarak, herhangi bir işlem yapılmaksızın
görev ve yetkileriniz TBMM Başkanına geçer. Hukuksal zorunluk bir yana,
Köşk resepsiyonunun iptali, Genelkurmayda yapılmadığı için zaten burukluk
doğurmasına ek olarak, nedeni ne olursa olsun bir de kaldırılırsa, halkta
eziklik yaratmakta, ulusal coşkuyu ağır biçimde zedelemektedir. Oysa içinde bulunduğumuz nazik günlerde Ulusun moral ve motivasyona gereksinimi çok fazladır, bunu elbet
kabul edersiniz.

Sonuç olarak;

Sayın Gül,

Köşk resepsiyonunun TBMM Başkanının size vekaleti ile yapılmasını sağlamanız
sizin için ve ülkemiz için, kaç bin yıllık devlet geleneği olan kadim Türkiye’miz için çok hayırlı olacaktır. Biliyorum, çok hastasınız ama Yüce Atatürk de
Sakarya savaşını kırık iki kaburgası ile at sırtında acılar içinde yönetmişti.
Birçok muharebede sıtma nedeniyle ateşler içinde avuç avuç kinin alarak
insanüstü çaba göstermişti. Sizden kalkıp resepsiyona gelmenizi değil ama
ağzınızdan çıkacak 2 sözcükle, bu kabulün yapılmasını sağlamanızı mutlaka diliyoruz.

Saygıdeğer Genel Sekreterinizden, özel kaleminizden ve danışmanlarınızdan bu
açık mektubumuzun size derhal yansıtılması için özel ilgi ve yardım rica ediyoruz.

Bağlarken:

(1) Bir kez daha hızla iyileşmenizi diliyorum;

(2) Büyük 30 Ağustos bayramınızı kutluyorm ve

(3) Bu akşam Köşkte 30 Ağustos Kutlama Kabul töreninin yapılmasına izinlerinizi
ısrarla ve önemle bir kez daha arz ve talep ediyorum.

30 Ağustos 2012, Tekirdağ.

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
www.ahmetsaltik.net

30 Ağustos 2010’da Neler Yaz(ıl)malı ? Tarihe Düşülen Notlar..

Dostlar,

30 Ağustos için tam 2 yıl önce bu saatlerde yazdığım makaleyi de sizlerle paylaşmak istiyorum.

1-2 saat önce 4 yıl önce yazdığım makaleyi sundum; günümüze bağladık.
Ne yazık ki, öngörülerimiz isabetli idi.. Keşke olmasaydı..

Önceki yıllarda www.ahmetsaltik.com adresli bir web sitemiz vardı.

O site artık yok.. www.yurttassaltik.com ve www.hekimsaltik.com
diye 2 ana bölümdü.

Bir bakıma orada yok olan arşivi de bu yeni sitemize uygun vesilerle aktarmış oluyoruz.
Hoş göreceğinizi umarım.

Bu yazının 3. sayfasında 2 tane görkemli şiir de var…
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA, 30 Ağustos 2005; BİR 30 AĞUSTOS GÜNÜ

ve

Nazım Hikmet; 26 Ağustos..

İyi okumalar..

30 Ağustos bayramımız bir kez daha kutlu olsun.

Cumhurbaşkanı Gül’e önce şifa dilerken, töreni iptal ettiği için teessüf ediyorum.

Devlet terbiyesi ve içtenlik bu iptale izin vemez;
TBMM Başkanı pek ala Anayasa gereği Cumhurbaşkanına hastalığı nedeniyle
vekalet edebilirdi, etmeliydi..

Ne dersiniz, maskeler epey düştü galiba..

Ustalık dönemi bumereng işlevi görmesin..

Halkımızdan hiçbir zaman umudu kesmiyoruz..

O, zamanı gelince yapacağını bilir.

Dostlar, 30 Ağustos 2012 için webe koyduğumuz 10 dolayında yazı için yorumlarımız, takdimlerimiz oldu. Bir araya toplasak 2012 yazımız da çıkardı galiba.

Okumak için lütfen tıklar mısınız ?
30_Agustos_2010

Sevgi ve saygı ile.
Tekirdağ, 30.8.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net