Günlük arşivler: 29 Temmuz 2012

Türkiye, ayağına ikinci kurşunu sıkarken… / While Turkey squeezes 2nd bullet on her feet ad..

Zindanlarda iken bile kendi derdini unutup ülkesinin-vatanının-milletinin-kardeş ülkelerin dertleriyle hemhal olan bu yiğitlere selam olsun! Aşk olsun ki,
Silivri zindanlarında tutsak iken bile düşünüyor, olanaksızlıklar içinde yazıyor ve paylaşarak biz “hapiste olmayanlara” (!?) yol gösteriyorlar.. Mehmet Bedri Gültekin işte o yurtseverlerden yalnızca biri.. Devrimci bilinç işte böyle yaman bir donanımdır; en zor koşullarda bile kişiyi dik, onurlu, saygın kılar.. Helal olsun size
Türk Devrimcileri; dayanın, şafak patladı patlayacak!
Elbette AYDINLANMA KAZANACAK.. Türk milleti bu lanetli gidişe “dur!” diyecek.


Olmak ya da Olmamak

Mehmet Bedri Gültekin
mbgultekin@ip.org.tr, 24 Temmuz 2012

Türkiye, ayağına ikinci kurşunu sıkarken…

Amerika’nın; Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar aracılığı ile desteklediği terör çeteleri, Şam başta olmak üzere Halep ve ülkenin diğer bölgelerinde sabotaj ve saldırılarını yoğunlaştırırken, ülkenin kuzeyinde bulunan Kürt yerleşim yerlerinde de PYD (PKK) harekete geçti.
PKK kaynakları, 19 Temmuz’da Kobani’de, 20 Temmuz’da Afrin ve Cindere’de,
21 Temmuz’da ise Derik’te yönetimin “halk tarafından” üstlenildiğini duyurdular.
Esad yönetiminin, ABD destekli terör grupları ile savaşırken yeni bir cephe açmak istemediği anlaşılıyor. Nitekim adı geçen yerlerde hiçbir çatışma yaşanmamıştır.
Suriye devlet görevlileri, “sorun çıkarmadan” geri çekilmişlerdir.
16 aydır Suriye yönetimine karşı yürütülen saldırıdan yararlanan PKK,
Kürt yerleşim yerlerindeki durumunu adım adım sağlamlaştırdı. Son saldırı ile birlikte “harekete geçme zamanının” geldiğini düşündü.
Ve şimdi de Kuzey Suriye’de iktidarını ilan etmiş bulunuyor.

İKİNCİ KURŞUN

ABD’yi bir yana bırakalım
PKK, Suriye’de gerçekleştirdiği bu büyük hamleyi tamamen AKP iktidarına borçludur.
AKP’nin, ABD’nin istekleri doğrultusunda Esad yönetimini devirmek gibi bir çabası olmasaydı, PKK’nin bu başarıyı elde etmesi söz konusu olamazdı.
Kısacası, AKP Türkiye’yi bir kez daha arkadan hançerlemiştir.
Veya sorumluluğu sadece AKP’ye yıkmayalım. 16 aydır yaşanan gelişmeye sessiz kalan herkes sorumludur.
Türkiye, kendi ayağına bir kurşun daha sıkmıştır. Bu “ikinci kurşun”dur.

BİRİNCİ KURŞUN

Türkiye, Birinci Körfez Savaşı’ndan sonra, kendi topraklarına “Çekiç Güç”ün konuşlanmasına izin vererek kendi ayağına “ilk kurşun”u sıktı.
Bölünmeye giden bir süreci böylece bizzat başlattı.
Altı ayda bir TBMM’de Çekiç Güç’ün görev süresinin uzatılmasına oy vererek, Kuzey Irak’ta bir Kukla Devlet’in adım adım kurulmasına destek olanlar aslında Türkiye’nin altını oyuyorlardı.
Geldiğimiz yer ortadadır. Türkiye’ye yönelik bölücü terörün güvenli üs bölgesi Barzanistan’dır.
PKK, buradaki üs bölgesine dayanarak Güneydoğu’da yerel iktidar mevzilerini ele geçirdi. Türkiye’nin en önemli siyasi aktörlerinden biri haline geldi.
Şimdi Suriye’de atılan adımlar da, Kuzey Irak sayesinde mümkün olmuştur.

BARZANİSTAN BÜYÜYOR

Bundan sonra olacakları tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yoktur.
Suriye’deki “Özerk Kürt Bölgesi” ile Kuzey Irak’ta ki Barzanistan birbirine eklemlenecektir.
Ortaya çıkan yeni oluşum, Barzani+PKK damgasını taşıyacaktır.
Hatta PKK’nın bu süreçte, Kuzey Irak’ı da kapsayan bütün alanda, daha etkin bir duruma kavuşacağını söyleyebiliriz.
Kısacası “Barzanistan” büyüyor. Ama bu büyümeyle birlikte PKK
daha etkin konuma yükseliyor.

ABD STRATEJİSİ

Bu gelişme ABD’nin bölgemize ve Türkiye’ye ilişkin stratejisine uygundur.
Hatta ABD’nin gerçekleştirmek istediğinin tam da bu durum olduğunu söyleyebiliriz.
Kuzey Irak’ta temeli atılan İkinci İsrail, şimdi Suriye’ye doğru genişletiliyor. Türkiye’ye yönelik kuşatma tamamlanıyor.
Sonraki adım İkinci İsrail’e Türkiye’nin Güneydoğusunun da dahil edilmesidir.
Kendi ayağına kurşun sıkmaya devam eden bir ülke bu sürece direnemez. “Direnememe” durumu yaratmak da uygulanmakta olan planın bir parçasıdır.
Ergenekon tertibi de bu anlamda Türkiye’nin kendi ayağına sıktığı
bir başka kurşundur

“OYNANAN ROL”

PKK çevreleri, Suriye’de Kürt halkının “fırsatı değerlendirerek kendi
bağımsız inisiyatifiyle harekete geçtiğini” söylüyorlar.
Bu parlak sözler, PKK’nın sonuç olarak ABD emperyalizminin hedef aldığı
Şam yönetimine karşı harekete geçtiği gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Kuzey Suriye’de olan; bir yandan ABD’nin Şam yönetimini devirme planına,
öte yandan İkinci İsrail’i Batı’ya doğru uzatarak nihai olarak Türkiye’yi parçalama planına hizmet etmektedir.
Gültan Kışanak ABD gezisinde, “rol olmaya hazır olduklarını” söylemişti.
İşte o “rol” şimdi oynanıyor.

TÜRKİYE DİRENECEKTİR

Bir ülke göz göre göre intihar eder mi? Tarihte bunun örneği var mı?
Bu yazıyı yazarken böyle bir örnek bulabilir miyim diye düşündüm, bulamadım.
Türkiye gibi binyılları bulan bir devlet geleneğinin mirasçısı olan bir ülke,
kendi ayağına kurşun sıka sıka ölüme gitmez!
Yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen bu olmayacaktır.
Türkiye önce ayağına kurşun sıkanlardan kurtulacak, sonra bu bölgedeki emperyalist oyunları bozacaktır.

mbgultekin@ip.org.tr

500 üncü dosyanın www.ahmetsaltik.net’te yer alması nedeniyle siz değerli izleyicilerimize.. / To our valuable followers on the case of 500th file on www.ahmetsaltik.net

Ahmet Saltık, www.ahmetsaltik.net’te 500. dosya ve doğrudan 30 binlere varan okunma sayılarıyla, saygıeğer izleyicilerine sitenin 3. ayı bitiminde şükranlarını sunar. 29.7.2012.

Dostlar,

3 ay önce 29 Nisan akşamı sitemiz ilk adımlarını sanal alana attı.
Bu gün 3 ayımızı doldurduk, 90 günlük bir “bebek” siteyiz artık..

90 günde toplam 13 bine yakın ziyaret aldık.

Ortalama günlük ziyaret sayımız 250’yi geçti.
Kurumsal çoklu ziyaretleri de 1 ziyaretçi sayarak..

Okunan dosya sayısı da günlük 500’ü aştı.
Toplamda 30 bine yakın dosya okuması oldu.
500 dosyamızın her birinin ortalama 60 kez okunması anlamına geliyor bu rakam..

Tabii bu 500 sayısı sitede doğrudan okunan tam metin dosyaları ya da görselleri içermiyor.Dosya adının doğrudan tıklanması ile açılan dosya sayısıdır.

Bir de sosyal paylaşım sitelerinde okunanlar var..

Face, Google+, Linkedin ve Tweeter üzerinden de her gün sanırız birkaç bin izleyici oluyordur.

8 Haziran 2012 akşamı Ulusal Kanal’da Kürtaj hakkı vb. konuları işlemiştik.
O gece doğrudan sitemizde 2800’ü aştı dosya okumaları..

Sloganımız,

BİLİMSEL AKILCILIĞIN ANA PUSULA OLDUĞU TIP ve AYDINLANMA SİTESİNE HOŞGELDİNİZ..

idi.. Bu ilkelere bağlıyız.. Bağlı kalacağız.

Düşüncelerimizi paylaşmayan insanlarımızın da görüşlerine saygılıyız.
Bizi aydınlatabilir, yanlışlarımızı kaynak götererk düzeltebilirler,
yorumlar yollayabilirler.

Bundan mutluluk duyarız.

Türkiye’de yaşayan herkesin BİRBİRİNİ ÖTEKİLEŞTİRMEYE değil,
anlamaya gereksinimi var.

Ülke ve TÜRK MİLLETİ bütünlüğünü sağlamanın ve sürdürmenin en akıllıca yolu bu,
bize göre..

TÜRK MİLLETİ : “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Mlleti denir.”
(Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK)

Hatta bizi yabancı dostlarımızın da okumasını çok arzularız..
Ancak günlük yoğun işlerimizin arasında bir de bu siteyi “tek başına” yürütmenin güçlüğünü takdir edersiniz.

Bu bakımdan,dosyaların hiç olmazsa adlarını İngilizce olarak da vermeye çabalıyoruz.
Diplomatik misyon şeflikleri en azından ilgi duydukları dosyaları çevirmenleri eliyle edinebilirler sanırız. Ya da telefon alırsak sözlü olarak özetlemye çabalarız.

Bu arada, 6 kıtadan izleyicilerimiz olduğunu sevinç ve heyecanla paylaşmak isterim.
En az 20 ülkeden izlenmekteyiz.. Çok keyif verici..

United States 15410
Turkey 9620
??? 829
Russian Federation 758
United Kingdom 407
Germany 389
Japan 225
France 179
China 163
Netherlands 125
Iceland 99
Ukraine 83
Austria 75
Australia 49
Indonesia 48
Saudi Arabia 36
Europe 31
Ireland 27
United Arab Emirates 23
Switzerland 23

İşte internet böyle bir şey..

Akıl ve bilim ürünü..

Bu 2’li ki, yaşamın başlıca dönüştürücüsü..

Büyük Atatürk’ün de hep vurgulaığı üzere;

YAŞAMDA EN GERÇEK YOL GÖSTERİCİ AKIL ve BİLİM..

Mutlaka bu yoldan gitmek ve Türkiye olarak evrensel bilime katkı vermek zorundayız..

Desteğinizle daha çok okunacağız, aydınlanacağız.

Siteye omuz veren herkese,
adını açıklamak istemediğim MÇ’ye ise özellikle teşekkür borçluyum..

500. dosyamızın Büyük ATATÜRK’ün ünlü tarih belgeseli, destansı SÖYLEV’ini
(NUTUK) TBMM’de okumasını 6 günde tamamladığında (20-27 Ekim 1927), son sayfa olarak
GENÇLİĞE SESLENİŞ (HİTABE) olması da ayrı bir coşku kaynağı..

Sevgi ve saygı ile..
29 Temmuz 2012, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
+90 532 661 8498

“Muhteşem Yüzyıl” dizisi neden tepki alıyor?

Tam bir illüzyon dizisi.. Toplumu bunalımdan güya geçmişin enerjisiyle koruyacaklar.. Senaristler, TV’ler.. tarih önünce sorumlusnuz.. Bunalımı öteliyorsunuz, derinleşiyor.. Kendinize gelin, ülkenin sorunlarını gerçekçi olarak tartışalım, Tam bir illüzyon dizisi! Ayıptır, günahtır.. Allah’a hesap veremezsiniz..

“Muhteşem Yüzyıl” dizisi neden tepki alıyor?

 Bilimden uzaklaştıkça bizi ne bekler?

Hayrola, bu ne panik, bu ne telaş?
Türban türbana, cüppe cüppeye, sakal sakala dolanmış, bir gürültüdür kopuyor!
Meğer halkımızın bir bölümü Harem’in ne olduğunu hiç bilmiyorlarmış.
İlk kez Sultan Süleyman’ı, “Muhteşem Yüzyıl” dizisi sayesinde öğrenmişler?!
74 bin kişi “ecdad”ımızın mahremine girmeyin demiş.

Peki, sen daha önce bu Mustafa’yı tanır mıydın? Hayır! Damat İbrahim Paşa,
Makbul İbrahim Paşa, Maktul İbrahim Paşa’nın dizideki Süleyman’ın dizinin dibindeki (saray oğlanı) İbrahim olduğunu biliyor muydun? Hayır!

Şehzade Mustafa ile annesinin türbelerinin Bursa Muradiye’de olduğunu
biliyor muydun? Hayır!

Sonra Harem’i anlatanlara kızarlar, Sultanlarının özel hayatı derler de ama
telefonu dinlenen kişinin de bir özel hayatı olduğunu kabul etmezler.

74 bin kişi bu işe kızmış ve RTÜK’e başvurmuş! (Ne kadar doğru bilemeyiz ya !)
Eeee, milletimiz hassas…

Şu bizim son muhteşem on yılda insanların yatak odalarına girildi, kadınlarının-kızlarının mahrem bantları yandaş medyaya dağıtıldı, iç çamaşırlarının olduğu çekmeceler taşındı… Hassas vatandaş rahatsız olmadı… Ama dizide Kanuni Sultan Süleyman’ın mahremiyetine girildiğine kızdı…

Dizide gördüğünüz o sevimli küçük Veliaht Mustafa var ya… İleride Sultan Süleyman
O’nu boğduracak… Koklayarak öptüğü bebeğini, dilsiz cellatlar boğarken de hırıltılarını yan çadırda dinleyecek… İyi mi?..

“Muhteşem Yüzyıl” dediğiniz, yağmaya ve istilaya dayalı ekonomisi, bebek yaşta annesinden-babasından koparılmış devşirmelerden ordusu, adı ve kimliği değiştirilmiş insanlardan oluşan devleti, saçından sürüklenerek getirilmiş elkızlarının hamama sokulup padişaha sunulduğu, kalanlarının paylaşıldığı, babanın oğlu, kardeşin kardeşi boğdurduğu ve ha bire kafaların kesildiği öyle bir yüzyıl işte…

Eksik bile; ya sarayın “oğlan” larını gösterselerdi…

Ve dizide “milli ve manevi değerlerin rencide edilmesine” kızdı demek ki
hassas vatandaş… Atatürk’e televizyonda hakaret ettiler, kılı kıpırdamadı… “Türk” kelimesini ekranlarda aşağıladılar, tınmadı… Cumhuriyetimizi tekmeliyorlar, alınmadı…
Ama diziye bakınca “milli ve manevi değerleri” incindi… hassas vatandaşın…

Harem veya başka bir deyişle çok eşlilik nerede varmış?
Önce Araplarda, daha sonra doğal olarak Müslümanlarda değil mi?

Gelelim Halifelere;

Özetle Halifelerin de Haremleri vardı ve de o kültürün gereği evlerinde
“evlat edindikleri” genç erkekler de vardı. İcabı halinde evlatlıklarının karılarını da Haremlerine alırlardı. Milletimiz bunlara kızmıyor, ama bir TV filmine ateş püskürüyor. Çünkü milletimiz tarihi bilmiyor. Bildiğini zannedenlere ise yalan yanlış şeyler öğretilmiş ki, en tehlikelileri bunlar.

 ABD Irak’ı işgal ettiğinde, Amerika’nın yedi iklim toplaması özgürlük savaşçısı, demokrasi havarisi askerleri özgür Müslüman kadınlara-kızlara camiler içinde toplu tecavüzler ediyorlarken,
Müslüman erkeklerden de tık çıkmadığı gibi,
tecavüzcü haçlılar, Türkiye’nin Başbakanlık koltuğunda oturan adam tarafından
hayır dualarla kutsanıyordu.

Daha da ötesi bu adam, toplu tecavüzcülerin başkanlarıyla aynı işgal planına
hizmet ettiklerini, “Ben BOP’un Eş Başkanıyım” diyerek dünyaya ilan eden biri !

İmam dönemi,

İmam yeniden toplumun önderi yapılmaya çalışılıyor. Neden mi? Şundan:

Öğretmen öğretir, imam yönetir.

Öğrenen insan istenmiyor.
Öğrenen insan ‘neden’ diye sorar.
Öğrenen insan ‘nasıl’ diye sorar.
Öğrenen insan soru sorar, sorun(!) yaratır.

OYSA

yönetilen insan kabul eder,
yönetilen insan sormaz,
yönetilen insan dinler,
kabul eder, itaat eder.

Demokrasinin temeli, öğrenen, soran, ezbere kabul etmeyen insandır.

Teokrasinin, Otokrasinin temeli ise, yönetilen, kabul eden, sormayan,
itaat eden insandır.

Bir yerde yönetimin nasıl insan istediğine bakın, oradaki sistemin adını bulacaksınız.

Artık eksen belli olmuştur:
Cemaatin itaat kültürü.

Yöntem belli olmuştur:
Susturmak, sindirmek, ürkütmek.

Yön de belli olmuştur:
Teokrasi, otokrasi, dikta.

1923 Cumhuriyeti’nden vazgeçilip geçilmeyeceği de yakında belli olacaktır.
Bilanço, işte budur.

AMA;

Teslimiyet, biat, kadercilik bize göre değil hafız…
Bilim, akıl, mantık, fikir isteriz…

Tanrı’nın tutup da nimetlerini, şu düzenbazların eliyle bize göndermeyeceğini bilecek kadar aklımız var…

Karanlığı sevmeyiz biz…

Çöktüğünde üzerimize zindan karası, belki biraz bocalarız ama…

Marşımız var bağıracağız:

“Güneş ufuktan şimdi doğar.”

Eğer; Hak haksızlıktan yüce, sevgi nefretten üstün, aydınlık karanlıktan güçlüyse…

Çaresi yok usta…

Biz kazanacağız…

Halkı birşeylere mi alıştırıyoruz? Bir yandan yeni-Osmanlıcılık, bir yandan yarı başkanlık, 1 adım sonra başkanlık, güçlü başkanlık… ve Tayyiban İslam Cemahiriyesi.. Çıkıp açık açık, inandırıcı biçimde gündemininizde bunların olmadığını yükümlenir misiniz (taahhüt eder misiniz) ?? Ahmet Saltık, 29.7.12

Derleyen : Çiğdem Çolakoğlu
29.7.12’de e-ileti olarak ulaştı..
=============================================================

Dostlar,

Bu sitede ATATÜRK’ün OSMANLILAR HAKKINDA GÖRÜŞLERİ başlıklı kapsamlı bir çalışmamız var, onu da birlikte okumanız bence çok yerinde olur..

http://ahmetsaltik.net/servis-edilen-yeni-osmanlicilik-ve-ataturkun-osmanlilar-hakkinda-gorusleri-recently-served-neo-ottomanizm-and-ataturks-opinions-on-ottomans/

Sevgi ve saygı ile.
29.7.12, Ankara

Dr.Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Çocuğa oyuncak : Tabanca!

Çocuklarımıza şiddete dönük oyuncaklar kesinlikle almamalıyız..
Yaşına uygun, yalnız ve sosyalleşmesi için birlikte oynanabilecek barışa, uzlaşmaya, paylaşmaya, sevgi-saygıya, demokrasiye, erdeme.. dönük duygu-düşünce ve beceri kazandıracak oyuncaklar seçelim. Zekalarını, el becerilerini geliştirecek yaşına ve cinsiyetine uygun oyuncak seçimi için uzmanlara danışın..

Kapitalizm ve İnsan Sağlığı / Capitalism and Human Health

Kapitalizm sağlığı aeta çarmıha gerdi..

Kapitalizm_ve_Insan_Sagligi

Kitap tanıtımı : BİR VENEZUELA ve CHAVEZ ROMANI, Dr. Noyan Umruk

UZAK DİYARLARDA ATATÜRKÇÜ GELİŞME MODELİ UYGULAMASI

BİR VENEZUELA VE CHAVEZ ROMANI

CHAVEZ BİZİ BIRAKMA! CHAVEZ NO NOS DEJES!

Venezuela’da Başkanlık seçimleri sonbaharda…
Chavez emperyalizm ve kanserle mücadelede…
L.Amerika ve Venezuela Halklarının çığlığı:

CHAVEZ BİZİ BIRAKMA!

Dr.Noyan UMRUK

*Duyurulması ricası, selam ve sevgilerle…

Yazarın Son Sözü

Zaman zaman amansız karşıtlarınca “diktatör” ya da “popülist” olmakla suçlanıyor Chavez…

Oysa 1999’da iktidara geldiğinde her ikisinden biri yoksulluk eşiğinde bulunan, her üçünden ikisi hayatında doktor görmemiş olan Venezuela halkı için, eğitimden sağlığa, beslenmeden sınıfsal ve ulusal bilinç oluşturulmasına kadar başardıkları…

Ya henüz ekonomik ve politik alanlarda kat etmesi gereken uzun bir mesafe olmasına ve daha önemlisi yoğun, ciddi küresel tehditlere ve de (nihayet hastalığına) rağmen, başta Morales olmak Latin Amerika halklarına ve önderlerine açtığı onurlu yol…

Ya iyice kötümserleşmiş yerküremiz, yoksul ülkeler halkları için başka bir dünya,
kader ya da gelecek olabileceğine ilişkin açmakta olduğu umut kapıları…

Bu umuda o kadar ihtiyaç var ki… Adil ve barış içinde yaşanabilir bir dünyaya kavuşana değin bu onurlu çabaların, tüm yoksul ülke ve halklarının yolu ve bahtı açık olsun…

Öteyandan, acaba başka ülkelerde,“başka dillerde, başka toprakların başka halkları için yazılmış kitaplardan öğrenilebilir” (mi) nasıl isyan edileceği?

Kuşkusuz, bir ülkenin kurtuluşunun nasıl yeniden örgütlenebileceğini o ülke halkının kendisi bilir…

Aydın denen insanların böyle (namuslu) bir derdi varsa eğer, bu dert, o söylemi, üzerine bastırılıp kangren edilmiş o dili bulmak olmalıdır. Unutulmuş bir lugatı, kangren edilmiş bir muhalif damarı olmalı her ülkenin. O lugatı öğrenmek ve o sözcükleri hatırlatmak her (namuslu) aydının derdinin çaresi olmalı…

Bir ülkenin yoksullarının birbirleri ile değil, kendilerini yoksul kılan düzenle didişmeleri, (hesaplaşmaları) nasıl sağlanır. Bir ülke halkı, hayatı değiştirebilecek güce sahip olduğuna nasıl inandırılıp, ikna edilebilir? … Şimdilerde, dünyanın tüm yoksul ya da vicdan sahibi insanları oturmuş bunu düşünüyorlar…

Venezuelayı bu yüzden görmek gerekiyor. Uzaktan bakmak değil, devrimi yoksulları tarafından yapılan bu ülkeyi yakından hissederek görmek, bilmek gerekiyor. Tam anlamı ile burnunun dibindeki bir ülkede hegemonik güce nasıl meydan okunulduğunu, bir halkın uluslar arası finans ve petrol şirketlerince çizilmiş kaderini nasıl değiştirebildiğini anlamak gerekiyor.

“%1” in refah mutluluğu için tüm insanlığın içine çekilmek istendiği karanlık ve iğrenç bataklık yerine, onları güzel günlerin “umudu” olarak aydınlatmak varken çağın amansız hastalığı ile mücadele zorunda kalmak ne yaman bir çelişkidir.

Yaşamını ülkesi, halkı ve tüm insanlık için “kısa zamanda büyük işler” başarmaya
feda eden, çağına ve çağlar ötesine damgasını vuran insanlar için bu bir kader midir?

Olmamalıdır. Dünyanın özgürlük, adalet ve eşitlikten yana olan tüm insanları bütün yürekleri ile kaderin bu kez kendilerinden yana olmasını dilemelidirler…

==================================================

Güney Amerika ülkeleri, Çin, Hindistan.. Büyük Atatürk’ün izlediği ekonomi politikalarının benzerini izliyorlar..

Vahşi kapitalizmin dünyayı felakete sürüklediği ortada..

Viva Chavez! Viva Venezuela!

Sevgi ve saygı ile.
29.7.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

30 bin TL’ye paralı askerlik/Affet şehidim, 30 bin TL bulamadım!

30 bin TL’ye paralı askerlik.. Yaşasın Türkiye’nin düzeni.. Anayasa’nın 10. maddesine açıkça aykırı değil mi? Vatandaşlık tanımına, doğasına aykırı değil mi? Yazıklar olsun.. Ülke bunca şehit verirken zenginler yaşamda kalıyor. Ülke savunması salt yoksul çocuklarının yükümü mü? Ahmet Saltık