Günlük arşivler: 26 Temmuz 2012
3 Yıl Önce Kanal B’de Lozan Programından Günümüze..
Dostlar,
17 Temmuz 2009’da, 3 yıl önce, Başkent TV (Kanal B) programcısı
Sayın Gürbüz Evren, Gazi Üniversitesi’nden tarihçi Prof. Dr. Semih Yalçın ile bizi birlikte bir Lozan Programına çağırdı.
Sayın Evren’e “neden biz, üstelik bir tarih hocasıyla??” diye sorduk.
Yanıtı önemliydi : İnternette bulduğum kapsamlı Lozan makalenizde özellikle AB Müzakere Çerçeve Belgesi ile Lozan’ın bir anda “geçersiz kılınabileceği” saptamanızı çok kritik, dehşet verici buldum..
Evet, konu çok kritik idi.. Sn. Prof. Yalçın ile birlikte, Sn. Evren’in özenle düzenlenmiş akıllıca sorularını yanıtlamaya çalıştık. Lozan, görüşmelerde İnönü’nün sağ kolu hukuk danışmanı Prof. Dr. Veli Saltık üzerinden özel ilgi alanlarımızdan biriydi..
Sayın Özdemir ince programı izlemişti ve 1 hafta sonra Hürriyet’teki köşesinde, 24 Temmuz 2009’da şimdi size sunduğumuz yazısını yazdı.
Sanırız aşağıdaki paragrafı da bizim kritik uyarılarımız üzerine yazdı :
“Avrupa Birliği, Lozan Antlaşması ile öteki ikili anlaşmaların AB mevzuatına uymamaları durumunda geçersiz sayılacağını ileri sürüyor. İleri sürmeyi bırakın, bile bile, seçe seçe Lozan’ı çökertebilir. Çökertiyor. Bir başka yönden ele alırsak, Avrupa Birliği sanki Sevr’in bazı maddelerini gündeme getirme çabasında.”
Haklıdır.. Aradan geçen 3 yılda yaşananlar Sn. İnce’yi doğrulamıştır
ne yazık ki? Bu kapsamlı makalemizi / raporumuzu sitemize koyduk :
“89. Yılında Lozan Anlaşması ve Türkiye’nin Geleceği..”
(ADD webinde de var.. http://www.add.org.tr/)
Bu kapsamlı Lozan raporumuzda, şu kritik dizelere yer veriyoruz :
“… BOP kapsamında Irak’ın kuzeyinde de facto yaratılan siyasal oluşum, gelecekte Türkiye’ye yönelik sınır istemleri bildirebilir. Bu durumda AB MÇB
(Müzakere Çerçeve Belgesi) 6. paragrafa göre “anlaşmazlık” Uluslararası Adalet Divanı’na taşınacak ve ABD ve AB’nin tavrı belirleyici olacaktır. Gelişmeler ülke bütünlüğümüzü tehdit eden nitelik kazansa bile, bu paragrafa göre Türkiye, “güç kullanma” hakkını işletemeyecektir. TSK, “güç kullanMAma” olarak düzenlenen 2 sözcükle devre dışı bırakılmıştır. Ülke bütünlüğünü korumak için tersi yapılırsa, bu kez AB, MÇB’nin çiğnendiğini ileri sürerek Türkiye ile görüşmeleri askıya alabileceği gibi, yaptırım da uygulayabilecektir.”
“Bu paragrafın derin tuzakları, akla bir başka sorun daha getirmektedir :
BM’nin İkiz Sözleşmeleri TBMM’de onandığına göre, 6. paragraftaki düzenlemeler, bu Sözleşmelerin olanak sağlayabileceği siyasal haklar,
Türkiye sınırlarını yeniden çizmeye dayalı güvence olarak kullanılabilir!”
“MÇB’nin 11. paragrafı ise, AB mevzuatına uymadığı gerekçesiyle Türkiye’nin daha önce taraf olduğu ikili antlaşmalarla uluslararası antlaşmaların
sona erdirileceğini kurala bağlıyor.”
“Bu paragrafa göre Türkiye’nin hangi ikili veya uluslararası antlaşmalarının geçersiz kılınacağı açıkça belirtilmiyor fakat; KKTC’nin kuruluşu, 1959-1960 Londra ve Zürih Antlaşmaları, bu maddeye dayanılarak Türkiye açısından geçersiz sayılabilir. Açılımın Lozan’a veya Montrö’ye dayanmayacağını kimse güvenceleyemez.”
“Türkiye, ne yazkı ki, AB serüveni yolunda son derece tehlikeli adımlar atmayı sürdürmektedir.”
“Bütün Türkiye’yi uyarmak isteriz..
Lozan’da İsmet Paşa’ya kan kusturan, emperyalizmin dönem sözcüsü Lord Curzon,
aşağıdaki dehşet verici sözlerin de sahibidir :
• Ülkeler, dünya egemenliğine yönelik büyük bir oyunun oynandığı satranç tahtasının üzerindeki piyonlardır.”
Evet dostlar..
“Böyle giderse, Gürbüz Evren gelecek yıl Lozan programı yapamayabilir!”
de demişti Sn. İnce..
Öyle de oldu..Gürbüz Evren bizi başkaca programlarına almadı, alamadı..
Dostlar; Müzakere Çerçeve Belgesi üzerinden tuzaklanmaya çalışılan ülkemiz.. Bu tür uluslararası metinlerde kullanılan “kasıtlı muğlaklık” oyunu.. (intentional ambiguity)
Sonuç olarak Türkiye’nin çevresindeki çember giderek daralıyor.
Kulağım TV’de.. Başbakan RT Erdoğan, “Suriye’ye müdahale..” sözü etmekte. Taşeron politikalarla Türkiye’yi ateş hattına sürmek üzereler..
TSK’nın silkinip kendine gelmesi ve duruma “vaziyet etmesi” için
vakit geçmekte. TBMM’deki muhalefetin de.. CHP ve MHP haydi!
Alın halkımızı arkanıza, iktidarı kanlı serüvenden alıkoyun..
Tutsaklarımız salınsın, ülkemizi bu bataktan çıkarsınlar..
Yoksa tam da tersini yapabilmek için mi tutsak olarak tutuluyorlar ?
Sevgi-saygı ve kaygı ile.
26.7.12, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
Özdemir İnce : Lozan.. (24 Temmuz 2009)
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12137360.asp?yazarid=72&gid=61, 24.07.09
Özdemir İNCE
Lausanne yazılır Lozan okunur
YAPTIĞIM yazı programına göre salı ve çarşamba günleri yayınladığım dizi yazıya devam edecektim. 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması konusunda dizinin akışını bozmamak için bu konuda yazmayı düşünmüyordum.
Ama çok önemli bir şey oldu ve programı değiştirmek
zorunluluğu doğdu. Ne mi oldu?
DURUM DEĞİŞTİ
Gürbüz Evren’in Kanal B’de yayınlanan Bekleme Odası programını dikkatle izlerim. 17.07.09 tarihli programlarını bir hafta önceleyerek Lozan Antlaşması’na ayırmışlar. Programa Gazi Üniversitesi’nden tarihçi
Prof. Dr. Semih Yalçın ile Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Saltık uzman olarak katılıyor. Ankaralıları severim!
Kanal B’nin muhabiri Kızılay’da on kadar insana “24 Temmuz 1923’te ne oldu?” diye soruyor.
Soruya doğru cevabı sadece bir delikanlı veriyor. Aynı delikanlı röportajın daha sonra yayınlanan ikinci bölümünde Lozan Antlaşması’nın önemini belirten bilgiler veriyor. Geri kalanların tarih konusunda herhangi bir fikri yok,
ama Lozan konusunda bazılarının küçük de olsa bilgisi var.
İçinde bulunduğumuz ortamda, içinden geçtiğimiz ulusal ve uluslararası süreçte, bu, hiç de iç açıcı bir durum değil. İnsanların epeycesinde
tarih belleği ve bilinci olamayacağını kabul ediyorum, ancak 1950’lerde
orta ve lise öğrenimini tamamlamış biri olarak, ulusal eğitimin hedef yapıldığı fesatları elbette biliyorum. 1950’lerden itibaren ulusal bilinç yerine ümmet biatının çıkartılması politikasına önem verildi.
Ancak o tarihlerde Cumhuriyet kuşağı öğretmenlerinin görevde olması nedeniyle bu politika 1970’lere kadar çok etkili olmadı. Cumhuriyet kuşağı öğretmenlerinin emekli olmasından ve elenmesinden sonra, imam-hatip kökenli ve Fethullahçı öğretmenler öğretim kadrolarına girince durum değişti.
SEVR’İ YIRTTILAR
Lozan’ın artık heyecanla öğretildiği kanısında değilim. Lozan’ın bir zafer değil bir bozgun olduğu öğretiliyor. Kanıt olarak Musul ve Kerkük, 12 Ege adası gösteriliyor.
İsmet Paşa başkanlığında Ankara delegasyonu Lozan’da Sevr (Sevres) Antlaşması’nı yırtıp attığı için bu antlaşmadan Kürtçüler nefret etmektedirler. Günümüzde, Sevr’in uygulanmasını isteyen yerli ve yabancı Kürtçüler bile var.
Yeni mürteciler, travesti solcular, naylon liberaller ise Lozan
Antlaşması’nın yalnızca azınlık haklarıyla ilgili maddesini hatırlamakta.
İslamcı kesime gelince: Lozan Antlaşması’na gönül verenine rastlamak neredeyse mümkün değil.
Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı Lozan Antlaşması başından itibaren horlandı, ailenin gayrimeşru çocuğu olarak görüldü. Pan Türkçü,
Pan İslamcı irredantist konuşma ve yazıları biraz inceleyin,
dediklerimin ne kadar doğru olduğunu görürsünüz.
AŞAĞILIK DÖNEM
Öylesine bir aşağılık dönemde yaşamaktayız ki Lozan’ı savunmak ve
onu saygı ile anmak “Sevr Paranoyası’na tutulmak” ile suçlanmakta.
Ergenekoncu iddianamesine girmediyse eli kulağında.
Avrupa Birliği, Lozan Antlaşması ile öteki ikili anlaşmaların AB mevzuatına uymamaları durumunda geçersiz sayılacağını ileri sürüyor.
İleri sürmeyi bırakın, bile bile, seçe seçe Lozan’ı çökertebilir.
Çökertiyor.
Bir başka yönden ele alırsak, Avrupa Birliği sanki Sevr’in bazı maddelerini gündeme getirme çabasında.
Böyle giderse, Gürbüz Evren gelecek yıl Lozan programı yapamayabilir!
Doğu Perinçek : Şakası yok ! Suriye’de gelişmeler çok ciddi!
Lozan Antlaşması’nın tam metni TTK (Türk Tarih Kurumu) web sitesinde..
http://www.ttk.org.tr/index.php?Page=Sayfa&No=249
LOZAN ANTLAŞMASI**
24 Temmuz 1923
(Tam Metin)
Sayfa 13-19 ss.
20-29 ss.
30-39 ss.
40-49 ss.
50-59 ss.
60-69 ss.
70-79 ss.
80-89 ss.
90-99 ss.
100-109 ss.
110-119 ss.
120-129 ss.
130-139 ss.
140-149 ss.
150-159 ss.
160-169 ss.
170-179 ss.
180-189 ss.
190-199 ss.
200-209 ss.
210-219 ss.
220-229 ss.
230-239 ss.
240-249 ss.
250-259 ss.
260-269 ss.
270-279 ss.
280-289 ss.
290-299 ss.
300-309 ss.
310-319 ss.
320-329 ss.
330-339 ss.
340-349 ss.
350-357 ss.
Kaynak: Düstur: Üçüncü Tertip. Cilt 5: 11 Ağustos 1339-19 Teşrinevvel 1340. – 13-357 ss.
Niyagara Şelalesi / Niagara Falls..
70 yıl önce Lozanın 19. yıldönümünde yazılan bir makale..
Mutlu bir yıldönümü : LOZAN
Prof. Dr. Bülent Nuri ESENİst. Üniv. Hukuk Fak. http://bulentnuriesen.com/gazete/lozan.htm,
Ulus Gazetesi, 24.07.1942
Bir milletin hak fikri, onun mensuplarında şahsa hürmet ve millet halinde yaşamak iradesinin temelini teşkil eder.
İsviçre’nin önemli bir adalet şehri olan Lozan 24 Temmuz 1923’de tarihine ün katan bir törene sahne oldu: Barış kurultayına gönderilmiş bulunan Türk elçileri başlarında Edirne mebusu, Hariciye Vekili İsmet Paşa olduğu halde Lozan antlaşmasını imzaladılar. Bir yanda “yedi düvel”, bir yanda da biz vardık. Günler gelip geçti. Biz “zaferlerimizle mağrur” olmadık. Durmadan çalıştık.
Bugün dünyaya dal budak salan afet bizi çarkları arasına alamıyorsa bunu milletçe namuskâr ve faziletli yaşayışımıza, antlaşmalarımıza bağlılığımıza, Türklük şuurumuzdaki beraberliğe borçluyuz. On dokuz yıl, onu geçmiş zaman diye seyrettiğimiz vakit ne kadar uzak görünüyor. Mesafenin uzun sanılması yaptığımız işlerin, başardığımız devrimlerin, başka Miletler ölçüsünde asırlık oluşundandır. Böyle olmasa idi, 24 Temmuz Türk ulusal hayatında bir tarih günü diye anılmaz ve kutlanmazdı.
Her milletin hayatında tarihini işaretleyen takvim yaprakları vardır. Halk bunları koparıp kendi inanışları âlemindeki kutsal yere asar. Ve sonra, dünyanın güneşi her dolanışında o da kendini hatıranın heyecanı içine bırakır. Geçmişteki başarıyı anmak yarına daha iyi hazırlanma kudretini aşılar.
Millet cesareti ve millet gururu köklerini tarihin büyük günlerine salmışlardır. Kökü besleyen toprak ne kadar sağlam ve bereketli ise milletçe çalışma kabiliyeti ve topluluk şuuru da o kadar verimli ve yüksek olur.
24 Temmuz günü bütün bu özellikleri gösterir.
Lakin, bu kadarla kalmaz. Onda millet hayatının yalnız bir cephesi saklı değildir. Bu tarih,
millet hayatının çeşitli cephelerini kucaklamıştır. Milletin ekonomik, sosyal ve hukuk varlıklarında,
kültür durumunda en büyük ve en feyizli evrimlerin ilerlemelerin başlangıcı, hareket noktası olmuştur.
Bu derece geniş tesirleri haiz bir olayın bilhassa gösterdiği vasıf hukukidir, denebilir. Bunun içindir ki
24 Temmuza “Lozan günü” dendiği gibi “hukuk günü” adı da veriliyor. Lozan antlaşması ile Türk hukuk hayatında baştanbaşa bir değişme meydana geldi. Bu değişmeyi antlaşma değil, biz yaptık.
Antlaşma, yenileşme kararımızı göstermek bakımından önemlidir.
Büyük devletler Türk milli benliğinde saklı kuvvetleri aşağı yukarı tahmin etmiyor değillerdi.
Ancak, bu kuvvetlerin ne yapısını bilebiliyorlar ve ne de ölçüsünü takdir edebiliyorlardı.
Osmanlı İmparatorluğunu yıkmış olan çeşitli sebepleri dolambaçlı çarelerle yaşatmak emelini gizleyen (kendi vatandaşlarına adalet teminatı sağlamak endişesi) suretiyle iddialar ortaya attılar.
Onlara bugünkü samimiyetimizin sıcaklığı ile garp medeni milletleri seviyesine yükselmiş bir kültür hayatını yaşamak kararında olduğumuzu bildirdik.
On dokuz yılda kaydettiğimiz ilerlemeler ve tırmandığımız basamakların sayısı sözümüzün eri olduğumuzu bir daha ispat etti. Bugün birbirleriyle vuruşmakta olan milletlerle dostluğumuzun sırlarından biri de buradadır. 24 Temmuzun hukuk hayatımızda açtığı alanları devlete şeklini ve kuruluşunu veren hukuk düşünüşünden gündelik yaşayışımızı düzenliyen büyük kanunlara kadar olan tekmil yenilikler diye gösterebiliriz.
Bir halk ve hukuk devleti yaratmak azmimizi Lozan’da bütün cihana haykırdık. Gene orada memleketimiz adalet mekanizmasına yeni bir yapı vermek kararımızı belirttik. Bugünkü Türk hâkimi Lozan’ın kendisine aşıladığı ruhla adalet işini görüyor. Kafasını kaplıyan hak düşüncesi Lozan’dan önce bu memleket hukuk adamlarında görülen bir hak düşüncesi değildir.
Eski zihniyet, menfaatleri hak tanımak yolunda yürüyordu. Bugünkü hukuk görüşümüzde haklar menfaat teşkil ederler. Lakin her menfaat, hak meydana getirmez. Eski düşünüş, menfaatte hak gördüğü için ferdin menfaatini topluluğun hakkına feda etmekten çekiniyordu. Lozan’ın açtığı hukuk yenileşmesi devri halk diline kadar geçen “birimiz hepimiz için” fikrini yerleştirdi. Bir milletin hak fikri onun mensuplarında şahsa hürmet ve millet halinde yaşamak iradesinin temelini teşkil eder.
Bu temelin sağlamlığı milletlerin hakka bağlılığından ve adalet duygusunun temizliğinden çıkar. “Lozan zaferi” bu bağlılığı ve bu duyguyu dünyaya izhar edişimizin ifadesi ve delilidir.
Büyük bir millet layık olduğu halde kendisinden esirgenmiş olan saygıyı Lozan’da tekrar kendi gücü ile kazandı. Ne kadar övünsek az, ne kadar kıskansalar yeridir.