Günlük arşivler: 13 Temmuz 2012

HSP’den Bekaroglu:Numan Kurtulmuş AKP gibi uluslararası bir projeye gitti! / Numan Kurtuluş was tranferred to AKP-JDP which is an international project

HSP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’a neler neler vaadedildi ki tüm siyasal değerlerine arkasını dönerek uluslararası proje AKP’ye geçiyor? AKP ne peşinde?

Prof. Mehmet Bekaroğlu’ndan sert açıklama

HSP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’ın HSP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ile dün yaptığı görüşmeye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

ANKA, 13.7.12

Bekaroğlu, “Biz 1 Kasım 2010’dan bu yana iyiye giden hiçbir şey göremiyoruz.
Aksine AKP hükümeti verdiği sözlerden uzaklaştırıyor. İktidarını sağlamlaştırırken giderek iktidarın rengine boyanıyor, hak taleplerine kulak tıkıyor, tekçiliğe,
kendine demokratlığa dönüyor” dedi.

AKP’nin politikalarını eleştiren Bekaroğlu;

“Cezaevlerinde insanlar yanıyor,
TOKİ’nin dere içinde yaptığı konutlarda çocuklar boğuluyor.
Ormanlar, tarım alanları, şehirler yağmalanıyor, kibir kuleleri göklere yükseliyor.
Büyüme rakamları havada uçuşuyor ama gelir dağılımında uçurum büyüyor.
İşçi, emekli, esnaf kan ağlıyor, hala milyonlarca işsiz var.
Bütün çalışma hayatı taşeronlaştırıldı, insanlar köleleştiriliyor.
Esnaf mantar gibi biten AVM’lerde asgari ücretle tezgahtar olmaya zorlanıyor.
Şu anda 1 milyonun üzerinde mevsimlik işçi, çoluk çocuk birlikte
kamyon kasalarında, çadırlarda perişan vaziyettedir” ifadelerini kullandı.

AKP iktidarı döneminde Irak’ta bir milyonun üzerinde insanın öldüğünü,
insanların üzerine bomba yağdıran uçakların İncirlik üssünden havalandığını,
AKP hükümetinin buna ses çıkarmadığını kaydeden Bekaroğlu,

“Suriye’de akan kan giderek artıyor.
Hükümetin yaptığı tek şey muhalifleri silahlandırarak iç savaşı körüklemek oldu.

Komşularla sıfır sorundan savaş noktasına geldik.
Türkiye, uluslararası sularda vatandaşları katledilen, uçağı düşürülen,
bunlara hamaset dolu nutukların dışında ses çıkaramayan bir ülke konumuna düşürülmüştür” dedi.

HSP’yi doğuran koşulların değişmediğini söyleyen Bekaroğlu,

“İki yıl önce bunları söyleyen Numan Kurtulmuş şimdi ne oldu da böyle bir Ak Parti’ye geçiyor ve bu yapılanların faturasına ortak oluyor? Elbette kişisel bir karardır, kimsenin iradesine ipotek koyacak değiliz, buna gücümüz de yetmez. Ama Sayın Genel Başkanın partimizi bırakıp iktidar partisine niçin gittiğini anlamış değiliz.” dedi.

“HSP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, AKP gibi uluslararası bir projeye dahil oldu..
Haberi, AKP’nin mahalle teşkilatlarından sonra duyduk.”

Şaşırtıcı Doğa ve Bilim Gerçekleri / Astonishing Realities of the Nature and Science

Sasirtici_doga_bilim_gercekleri

ATATÜRK : Ülke tehlikeye düşerse sorumluluğu komutanlara aittir / If country falls in danger, responsibility belongs to commanders

Mustafa Kemal Paşa 13 Eylül 1921’de Sakarya Meydan Savaşını kazandıktan sonra TBMM tarafından kendisine Mareşal ve Gazi sanı (unvanı) verilmişti
(19 Eylül 1921).. Başkomutanın iletsi böyle.. sorumluluk subaylarda..

“Ülke tehlikeye düşerse, bunun sorumluluğu komutanlara aittir!”
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Komutanları tehlikeye düşen ülkemizde sorumluluk da halkımıza aittir!
Sözün ve özrün bittiği yer..

SAĞLIK BAKANI’NDAN 7 İVEDİ İSTEM / 7 Urgent Demands from Health Minister

Dr. Ersin Arslan’ın 17 Nisan 2012’den bu yana sağlık çalışanlarına yönelik şiddet durmadı.. Temel çözüm sağlık hizmetlerinin herkese eşit ve ntelikli verilerek bütçeden gidererlerin karşılanmasıdır. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM masalı dış daaytamadır ve son verilmelidir..

SAĞLIK BAKANI’NDAN 7 ACİL İSTEM

http://ato.org.tr/#/duyurular/detay/163/

1. Hekime ve sağlık çalışanına yönelik şiddetin nedenlerinin ve alınması gerekli önlemlerin belirlenmesi amacıyla TBMM’de bir araştırma komisyonu kurulması.
Komisyon kuruldu. Çalışmalarını takip ediyoruz.

2. TCK’ya eklenmesini istediğimiz ve artık bugün itibariyle adı “Dr. Ersin Arslan Yasa Maddesi Önerisi” olan teklifin hızla gündeme alınması için gerekenlerin yapılacağının açıklanması.
Bekliyoruz.

3. Başta Dr. Ersin Arslan olmak üzere görevi başında bu tür saldırıya uğrayan meslektaşlarımızın geride kalan yakınlarının geleceklerinin güvence altına alınmasının sorumluluğunun yerine getirilmesi.
Bekliyoruz.

4. SABİM (Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi) hattının hekimlere ve tüm sağlıkçılara yönelik bir şiddet unsuru olarak kullanılmasına son verilmesi; hattın bu yönüyle işlevlerinin gözden geçirilinceye kadar durdurulduğunun açıklanması.
14 Mayıs’ta yayınlanan Çalışan Güvenliği Genelgesi’yle SABİM’e gelen şikayetlerin
filtre edileceği bi
5. Tüm sağlık kuruluşlarının (kamu, özel vb.) çalışanların sağlığı ve güvenliği yaklaşımıyla şiddet açısından risk değerlendirmelerinin yapılması için bir genelgenin derhal gönderilmesi, belirlenen önlemlerin en geç
iki ay içinde uygulamaya geçirilmesi.
14 Mayıs’ta yayınlanan Çalışan Güvenliği Genelgesi’yle SABİM’e gelen şikayetlerin filtre edileceği bildirildi. Takip ediyoruz.

6. Politikacıların/Bakanlık üst düzey yetkililerinin hekimleri/sağlıkçıları hedef gösterdiğini düşündüğümüz, değersizleştiren söylem ve üsluplarını gözden geçireceklerinin ifade edilmesi.
Bekliyoruz.

7. Türk Tabipleri Birliği’nin yanı sıra sağlık alanındaki örgütlerin de katıldığını düşündüğümüz, izlenen
sağlık politikasının sağlık alanındaki şiddeti arttırdığına dair değerlendirmelerin yapılacağı bir toplantının
Sağlık Bakanı başkanlığında en kısa sürede gerçekleştirilmesi.

Bekliyoruz.

..Biçare kuşlar gibi şehitler, tutsaklaştırılmış TSK subayları.. / .. Birds without remedy and Officers of Turkish Army who got prisoned..

Bir yanda biçare kuşlar gibi şehitler, bir yanda haklarındaki davalar ve tahliye talepleri “taammüden” sonuçlandırılmayarak tutsaklaştırılmış silah arkadaşları.. “Mazisi zaferlerle dolu olan”lar için Cumhuriyet tarihinde ilk kez trajik bir durum.. Em. Gnl. Dr. Noyan Umruk, AYDINLIK, 25.8.11

İNÖNÜ’YÜ RAHAT BIRAKIN, BUGÜNE BAKIN/ Leave Inonu well alone, focus on today

Gazi Mustafa Kemal Paşa ve en yakın dostu, dava ve silah arkadaşı İsmet Paşa, Büyük Taarruz hazırlıkları için Konya-Ilgın manevralarında başbaşa..

İNÖNÜ’YÜ RAHAT BIRAKIN, BUGÜNE BAKIN

Dr. Ali Nejat ÖLÇEN
12.7.12, Niksar

Devleti, ulusu ve coğrafyasıyla kendisini korumaya zorunlu duruma getirilen ülkemiz
ne yazık ki kin batağına sürüklenmektedir. Geleceğin Türkiye’si de hangi sorunlarla karşılaşacağımızı bugünden görmemiz, emperyalizme karşı ülkemizi savunacak araçları yaratmamız gerekirken, bir hesaplaşmanın içine sürüklenmekteyiz.

Yakın tarihimizin katkıda bulunan İsmet İnönü de din ve kin koalisyonunun hışmına uğramaktadır. O’nu savunmaya çalışmanın utancını duymaktayım. Türkiye’mizin
kin batağına nasıl batmakta olduğunun kanıtıdır O’nu savunmaya zorunlu olmak.
İslâm dünyası emperyalizmin oyununa gelirken acaba ülkemiz de benzer gafleti ve dalaleti mi yaşama başladı? Kendi kendisiyle didişmesinin bir süre sonra çatışmaya mı dönüşmesi mi planlanıyor? Bu kaygı zihinlerde yer etmeye başladı bile.

Ulusal gelirden daha fazla iç ve dış borç yükünden nasıl kurtulacak ülkemiz,
borcun borçla önendiği ekonomi nasıl büyüme süresine ulaşabilecek, duraksayan sanayimiz ticaret sektörünün pençesinden nasıl kurtarılacak, gelirinden daha fazla harcama yapma alışkanlığı nasıl giderilecek, tüketim toplumu olmaktan nasıl kurtulacağız,
gelir dağılımdaki adaletsizlik nasıl düzeltilecek, kapıda bekleyen ekonomik krize karşı bugünden nasıl çare aramamız gerekecek, işsizliğin yaratacağı sosyal fırtı-nayı nasıl gidereceğiz, Kürt-Türk-İslam sentezi (?!) projesinin neden olacağı bölünme tehlikesine karşı hangi önlemi almamız gerekecek??

Böylesi yaşamsal sorunlar önemli değil ki, kulaktan dolma “yalan-yanlış” bilgi kırıntılarıyla ABD‘ye teslimiyetin İnönü ile başladığını kanıtlamanın yarışı başlatıldı.

O yarışı başlatanlar burunları dibindeki BOP eşbaşkanına bir tek sözcükle olsun eleştiri yöneltmeye cesaret edemiyorlar. İnönü ABD’ye bağımlı politika izlemiş ise, 1950’den bu yana 60 yıl içinde emperya¬lizme karşı niçin karşı çıkılmadı tersine onursuzca daha fazla bağımlı duruma gir¬dik? Güncelin bu yozluğunu unutturmak amacıyla mı eski kurcalanıyor?

Askerlerimizin kafasına yankiler çuval geçirirken neredeydiniz?

İsrail gemimizi işgal ederek 9 insanımızı öldürürken neden sesiniz çıkmadı?

Suriye keşif uçağını vurduğunda bugünkü iktidarı neden eleştirmeye cesaret edemediniz?

Kürt açılımı safsata¬sıyla çadır mahkemesi kurulurken, Abdullah Öcalan adındaki
katil ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti görüşme yapacak kadar kötü yönetilirken niçin
karşı çıkmadınız. Bırakın 1940’lı yılları, bugünün koşullarından mutlu musunuz?

Yarın ne olacağınızı biliyor musunuz?

Üç-dört yıldır Silivri’de neyle suçlandığını bilmeden tutsak kalanlar
sizleri rahatsız etmiyor mu?

Kendinizi güvende hissediyor musunuz?

Aktardığınız iletilerden birinde:

“Nuri Demirağ’ın ilk uçak fabrikasını kurup üretime geçtiğini ancak İnönü’nün gazabına uğradığını ve böylece Türkiye’nin içinden Boeing çıkarma şansını kaybettiğini”
ileri sürmektesiniz.

Birbirinize aktardığınız bu bilgi acaba gerçek mi, doğru mu gibi bir düşünce zihninizden niçin geçmedi, sorabilir miyim? Herhalde, Nuri Demirağ’ın kızı Mefkure Azak’ın sözlerinden yola çıktınız. Çünkü o bir soruya şöyle yanıt vermişti:

En büyük engel İsmet İnönü ve çevresiydi.

“Nuri Demirağ parlar da, benim yerime geçer..” diye endişeleniyorlardı.

Nuri Demirağ elbette önemli bir kişiliğe sahip. Yurtsever ve Gök adındaki okulda
pilot yetiştiren ilk girişimci. 290 pilot O’nun okulundan mezun oldu. Bu satırları yazan kişi (Ali Nejat Ölçen) Kabataş Erkek Lisesi öğrencisiyken, Fizik öğretmeni
Ecvet hocamızın eşliğinde Beşiktaş vapur iskelesinin önünden geçen caddenin sonunda
uçak atölyesini gördüğünü anımsamaktadır. Türkiye o yıllarda uçak motoru üretemiyordu. Fabrika değil, montaj atölyesiydi. İlk uçak bu atölyede yapıldı ve ND.36 adını aldı. NuD 38 çift motorlu uçağın 1938 yılı sonunda projesini hazırlayan ve üretimini gerçekleştiren başmühendis Selahattin Alan Yeşilköy’de deneme uçuşunu yaparken,
alan kıyısındaki hendeğe çarparak yaşamını yitirdi ve uçak parçalandı.

Bu kaza üzerine Türk Hava Kurumu uçak siparişini durdurdu. Konu yargıya yansıdı,
dava Nuri Demirağ’ın aleyhine sonuçlandı. Yalnız THY değil, İspanya, Iran ve Irak da uçak siparişlerini iptal ettiler. Şimdi soruyorum; Nuri Demirağ’a İspanya’nın,
İran ve Irak’ın da mı garezi vardı?

Bu konuda bilgilerinizin bir bölümü de yanlış. Demirağ’dan önce Türkiye’miz
uçak üretimini gerçekleştirmiş ve fakat Genelkurmay Başkanı Zeki Doğan,
ABD’nin armağan ettikleri uçakları kullanmayı tercih ettiği için üretim durdurulmuştu. Hatta bir benzeri yalnızca Almanya’da olan ilk “Rüzgar tüneli” Ankara Bahçelievler girişinde inşa edilmiştir. Bu tüneldeki güçlü hava akımına karşı en uygun uçak modeli saptanı¬yordu. Ne oldu bu uçak tüneli, diye sormalısınız. 1959 yılında Israil evleri yapımı ne¬deniyle yıkıldı. Menderes Başbakandı. Sizlere bir bilgi ulaşınca gerçek mi, doğru mu gibi bir soru zihninizde oluşmalıdır. Şimdi Halide Edip Adıvar ile ilgili
e-mail iletinizdeki yanlış bilgiye değineceğim.

“Atatürk’e suikast düzenleyen Halide Edip Adıvar’ı yurda çağırdı” diyorsunuz,
Cumhurbaşkanı İnönü için. Bu bilgi doğru mu, gerçek mi türünde bir kuşkuya kapılmadan mademki İnönü aleyhinde, öyleyse kullanalım.. diye düşünmüş olmalısınız. Kendisi, Atatürk’e suikast düzenlemeyi düşünmeyecek kadar hümanist idi Halide Edip Adıvar. Kurtuluş Savaşına da Çavuş Halide olarak katılmıştır.

Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün kimi kararlarına, sınırı aşarak karşı çıkmış ve hakkında dava açılacağını öğrenince 1926 yılında eşiyle birlikte yurt dışına çıkmış, İngiltere ve Fransa’da 1939 yılına kadar öğretim üyesi olarak çalışmıştır. 1939’da İstanbul Üniversitesi tarafından Prof. olarak davet edildi ve İngiliz Filolojisi bölümünün başkanlığını üstlendi. O’nu İnönü’nün yurda çağırdığına ilişkin bilgiyi ve de kimlerle birlikte Atatürk’e suikast hazırladığını açıklayan kaynağı belirtmenizi rica ediyorum. Böylesi önemli bilgiler kesinlikle havada kalmamalı, kanıtları dip not olarak belirtilmelidir.

Geçmişten kendinizi kurtararak gelecekte neler olacağını düşünmeye başlarsanız
ülkeye yararınız dokunur.

Saygılarımla. 12.7.12

Dr. Ali Nejat ÖLÇEN

ADD DENİZLİ ŞUBESİ’nden BASIN AÇIKLAMASI / Press Release by Ataturk Society of Denizli-TURKEY

«Beni inkâr edeceksiniz. Hatta bühtanla yad edeceksiniz. Hint’e, Yemen’e
ve Mısır’a giden fikirlerim, orada filizlenerek gelip sizi boğacaktır.»
Gazi Mustafa Kemal cATATÜRK

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
DENİZLİ ŞUBESİ BAŞKANLIĞINDAN
BASINA ve KAMUOYUNA

Son yıllarda giderek artan bir cüretle bütün dünyanın hayranlık duyduğu Atatürk’e, Devrimlerine ve Ulusal Kurtuluş Savaşımıza karşı kampanya yürütüldüğü herkesçe bilinmektedir.
Türk halkının nasıl yönetileceğinin, inancını ne şekilde yaşayacağının ve hatta hangi yasalarla yönetileceğinin yurt dışındaki bazı merkezlerde tartışıldığı günümüzde, bu bilinçli kampanyanın değişik yol ve yöntemlerle ilimizde de sürdürüldüğü görülmektedir.
Çivril İlçemizde yayımlanan Yeşil Çivril Gazetesi ve İnternet sitesinde Bülent ÇAKIR adıyla yayınlanan “Söverek Atatürk’ü Sevdiremezsiniz” adlı yazı buna örnek teşkil etmektedir. Amasya Genelgesi’nin yıldönümü nedeniyle tarafımdan yayınlanan açıklamada öncelikle tarihi gerçekler dışında ne sövme ne de hakaret içerikli ifade yer almamaktadır.
Sayın Çakır “Atatürk kahraman değil” demeye getirerek “Söverek Atatürk’ü kahraman yapamaz, kimseye sevdiremezsiniz.” dediği yazısında Atatürkçü Düşünce Derneği’nin “şaibeli” kurulduğundan, “arka bahçe” olduğundan bahsedip bu derneği sevmediğini söylemektedir.
Atatürk’ü, birilerinin kahraman yapmasına gerek yoktur. O ZATEN, DÜNYACA TANINAN BİR KAHRAMANDIR.
Çünkü O, Fransız İşgal Komutanı Desperey’i yere halılar serip bandoyla karşılamamıştır. “Silah bulunur, ordu kurulur” diyerek emperyalizme karşı ilk Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştır.
Çünkü O; ülkeyi Sevr gibi bir antlaşmayla parçalama izni verenlere ve halkı kendine çekmek için kurbanlık koyun dağıtan işgal güçlerine bu ülkeyi dar etmiştir.
Çünkü O, Anadolu’da İşgalci İngiliz ve diğerlerine karşı Kuvvayı Milliye’nin çoban ateşini yakıp halk mücadelesini örgütlemiştir. Sayın yazarın “Vahdettin Hazretleri” dediği padişahın ve Şeyhülislamın onayladığı idam hükmüne rağmen 19 kişiyle yaktığı kıvılcımla, tam bağımsız laik Cumhuriyeti kuran bir kahraman olmuştur.
Bunu yalnızca biz söylemiyoruz:
Zamanın İngiliz Başbakanı Lloyd George söylüyor O’nun yüzyılda bir gelen kahraman olduğunu. Zamanın Yunan Başbakanı Venizelos söylüyor O’nun saygı duyulacak bir lider olduğunu. Ve 1934 NOBEL Barış ödülüne aday gösteriyor! Günümüzde Belçikalı bir Atatürk hayranı söylüyor. “TÜRKİYE, ATATÜRK’Ü ALLAHA, GERİDE KALAN HER ŞEYİ ATATÜRK’E BORÇLUDUR!” diye…
Japonya’dan Şili’ye kadar dünyanın dört bir yanında dikilen heykelleri söylüyor O’nun kahramanlığını. Cezayir’in kurtuluşu savaşında ölen askerlerin ceplerinden çıkan Atatürk resimleri gösteriyor; Atatürk’ün sadece bizim değil dünyanın kalbinde yattığını…
Yazar bazı kaynakları önermekte ve kendince tezlerini kuvvetlendirmeye çalışmaktadır. Tarihi pek bilmediğini de belirtmektedir. BİLMEMEK AYIP DEĞİLDİR, ÖĞRENMEMEK AYIPTIR. Eğer bu konuda tarihi öğrenmek istiyorsa öncelikle MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN NUTUK kitabını, Prof. Dr. Sina Akşin’in “İSTANBUL HÜKÜMETLERİ ve MİLLİ MÜCADELE” kitabını, Doğan Avcıoğlu’nun “MİLLİ KURTULUŞ TARİHİ” kitabının 1. Cildini, Sinan Meydan’nın “CUMHURİYET TARİHİ YALANLARI” kitabını okumasını öneririz. Eğer bu bilim insanı ve tarih uzmanlarının kitaplarına inanmaz ise İngiliz tarihçi Gotthord Jaeschke’nin “KURTULUŞ SAVAŞI ile İLGİLİ İNGİLİZ BELGELERİ” kitabını okuması önerilir.
Ayrıca; Atatürk ve arkadaşları hakkında verilen idam fermanını,
 Padişah Vahdettin tarafından Mustafa Kemal Atatürk’e, Ermenilere karşı mücadele eden Türklere karşı gelinmesi ve eylemlerinin sona erdirilmesi, Osmanlının düzenli ordusuna mensup askerlerin silahlarının alınarak dağıtılması ve işgale karşı direniş gösterenlerin tutuklanması için İstanbul’daki işgalci İngiliz komutanının emri ile verilen görev belgesini de TARİHİNİ ÖĞRENMESİ, MANEVİYAT ve MUKADDESATA DAHA DOĞRU bilgilerle sahip çıkması için kendisine vermeye hazırız.
Atatürkçü Düşünce Derneği; işgal günlerini bir daha yaşamamak için Atatürk’ün yolunda aklın ve bilimin ışığında kamu yararına çalışan, 19 Mayıs 1989’da kurulmuş bir dernektir.
Kurucu Genel Başkanı Prof. Dr. Muammer AKSOY, derneğe gönül veren Uğur MUMCU, kurucularından Prof. Dr. Ahmet Taner KIŞLALI, Bahriye ÜÇOK gibi Atatürkçülüğü, aydınlığı ve tam bağımsız Türkiye’yi savunduğu için öldürülen bilim ve düşünce insanları tarafından kurulması mı Atatürkçü Düşünce Derneğini şaibeli kılmaktadır! Aslında bu değerli insanların öldürülmesi değil midir şaibeli olan!
Yazar söz konusu yazısında tarihsel bilgileri yazmayı küfür sayıyor, ama “oha”, “çüş”, “yuh” sözlerini sarf etmekte sakınca görmüyor. Hatta daha fazlasını yazmayı düşünmüş ama “hayâ” etmiş “ar” etmiş (!)… Ama, kendi görüşünde olmayanlara da “angutlar” diyebilmiş…
Söz konusu yazıdaki hakaret sözleri ve iftiraları nedeniyle Sayın Bülent ÇAKIR hakkında Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi adına hukuksal işlem başlatılacaktır.
Sayın yazarın tarihsel gerçeklerden, bilimsellikten uzak düşünce ve yaklaşımları “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir, yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.” sözünün Atatürk tarafından neden söylendiğini bugün daha iyi ortaya koymaktadır.
Cumhuriyetten yana olmak, tam bağımsız Türkiye’den yana olmak “arka bahçe” olmaksa: Evet biz, hiçbir parti ve kurumun değil ama tam bağımsızlığın, Cumhuriyetin arka bahçesiyiz!
Eğer, işgalcilere hoş geldin deyip Yunan, Amerikan bayrağı asmaksa tarafsız olmak: Biz taraf tutmaya; tam bağımsız, çağdaş ve laik Türkiye’den yana olmaya devam edeceğiz!
Açıklama çok uzun oldu, farkındayız. Ama BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ olanlara, üstelik bu fikirlerini kamuoyu ile paylaşma cüretini gösterenlere Atatürkçü Düşünce Derneğimizi ve Milli Mücadele tarihimizi anlatmak istedik.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur. 12Temmuz 2012, Denizli.

AV. GÜLİZAR BİÇER KARACA
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ DENİZLİ ŞUBESİ BAŞKANI

Ata’nın 10. Yıl Söylevi’ni Yorumlamak / Interpretation of the Speech for 10th Anniversary of Turkish Republic by ATATURK

Yüce Atatürk’ün 29 Ekim 1933’te, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 10. yılında Ulusuna seslenişini tümüyle okumak çok yerinde olacakkır..

FELSEFİ YAKLAŞIM TÜRLERİ..

FELSEFİ YAKLAŞIM TÜRLERİ

KLASİK TEPKİ : “Sıraya geç kardeşim.”
NEOKLASİK TEPKİ : “Şeker kardeşim sıraya geçiver.”
REALİST TEPKİ : “Sıra var.”
SURREALİST TEPKİ : “Sallandıracaksın bunlardan ikisini Kızılay’da bak bir daha yapabiliyorlar mı?
ROMANTİK TEPKİ : “Beyefendi galiba sırayı görmediniz.”
NATURALİST TEPKİ : “Sırana geç.”
MODERN TEPKİ : “Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa’da…”
POST-MODERN TEPKİ : “Sırana geç lan ayı .”
UZLAŞIMCI TEPKİ : “Acelesi olmasa öne geçmezdi; üzmeyin garibi.”
DEVRİMCİ TEPKİ : “Alt yapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez.
Devrim olunca herkes hizaya gelecek.”
KADERCİ TEPKİ : “İki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür.”
FELSEFECİ (SEPTİK-KUŞKUCU) TEPKİ : “Ön ve arka kavramları görecelidir. O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir.”
KANT’CI TEPKİ : “Efendim algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa, adam yok olur.”
KÖTÜMSER VAROLUŞÇU TEPKİ : “Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin.
Bir gün o adam da ölecek.”
İYİMSER VAROLUŞÇU TEPKİ : “Sıkmayın canınızı, şu anın tadını çıkarmaya çalışın.
Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor.”
HUMANİST TEPKİ : “İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için.
Dolayısıyla birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne geçmiş oluruz.”

(Dosyayı paylaşan S. Gürkem’e teşekkürlerimizle..)