Günlük arşivler: 9 Temmuz 2012

Prof. Yakup Kepenek : Tıkanan AKP Türkiye’si ve CHP’nin Görevi ..

ANKARA PAZARI
Yakup Kepenek
yakup@metu.edu.tr
Cumhuriyet, 8.7.12

Tıkanan AKP Türkiyesi ve CHP’nin Görevi

Genel seçimlerin üzerinden 13 ay geçti. AKP iktidarı üçüncü yasama döneminin ilk yılını tamamladı. Önümüzdeki hafta yapılacak CHP Kurultayı yaşanan siyasal ortamda büyük önem kazanıyor.

AKP ülkesinde, toplumda adalete güven duygusu hızla aşınıyor; giderek yok oluyor. Hukukun evrensel ilkeleri, bağımsız ve tarafsız yargı, iyice unutuldu. Yıllardır sonuçlanmayan ve siviliyle ve askeriyle, milyonlarca kişiyi doğrudan ilgilendiren çok sayıda siyasi dava var. Kitlesel gözaltına almalar bir türlü sona ermiyor; 700’den fazla öğrenci; 100 dolayında basın çalışanı tutuklu.

Toplumun geleceğinin en önemli belirleyicisi olan eğitim, AKP iktidarı tarafından çağdaş eğitbilim ilkeleri bir tarafa bırakılarak dinamitlenmiştir. Eğitim, çocukların ve gençlerin yaratıcı yeteneklerini geliştirmelerinin altyapısı olma özelliğinden hızla uzaklaşmaktadır.

İlk ve ortaöğretim çökertilmiştir. Üniversite sayısı hızla artırılmış, ancak, eğitimin kalitesi yanında üniversite özerkliği ve bilimsel araştırma özgürlüğü tümüyle unutulmuş; TÜBİTAK ve TÜBA’sıyla bilim kurumları tümüyle siyasetin emrinesokulmuştur. Bu durum, ülkemizde bilimsel gelişmenin sonu demektir.

AKP iktidarında, heykelden tiyatroya, oradan müziğe uzanan hemen her alanda sanatsal yaratıcılığa karşı düşmanca bir tavır sergilenmektedir. Giderek, önde gelen sanatçıları kitlesel baskı altına alan bir korku ve linç ortamı yaratılmaktadır.

Demokrasilerde, yasama, yargı ve yürütmeden sonra, dördüncü kuvvet sayılan ve
bu özelliğiyle toplumun sesi olması gereken basın-yayın, yasaklama ve işten çıkarmalarıyla, neredeyse tamamıyla, medya sermayesinin AKP iktidarıyla iyice bütünleşen ilişkilerinin cenderesi altında ezilmektedir.

Yalnız kamu kurum ve kuruluşları değil, başta sendikalarolmak üzere, tüm örgütsel ve kurumsal yapılar AKP sultasına teslim olmaya zorlanmaktadır. Emekçilerin hak arama yolları tıkalıdır. Devlet bürokrasisinin artan kalitesizliği, hızla ekonomik ve toplumsal gelişmeleri engelleme noktasına gelmektedir.

Bütün bu gelişmelerin temeli olarak, Başbakan’ın, bundan mutlu oluyoruz dediği, sermayenin el değiştirmesi süreciyaşanmaktadır. Kimi zaman kaynağı da açıklanmayan
iç ve dış sermayeye sağlanan araziler ve yapılaşmaya dayalı aşırı rantlar, sermayenin başını döndürüyor. İşçi hakları; doğal ve tarihi çevrenin korunması unutulmuş;
geçerli olması gereken serbest rekabet yerini, sermayenin AKP’ye yakınlaşma rekabetine bırakmıştır. Sermaye birikimi, AKP anlayışının kalıcılaşmasını sağlayacak doğrultuda yürütülmektedir.

Dış politikada ABD dışında iyice yalnızlaşan Türkiye, stratejik derinlik verilerek komşularla sıfır sorunlu olacağı ilgili bakan tarafından şaşaalı bir biçimde öngörülen dış politikasını, iki seçkin pilotuyla birlikte, Akdeniz’in derinliklerine gömmüş bulunmaktadır.

***

AKP ülkeyi, insanlığın kazanımı olan hukukun üstünlüğünden, eğitimin ve bilimin bilimselliği, özgürlük ve eşitliğin tüm toplum katmanlarında işlerliği; bilim ve sanatın üzerinde gelişebileceği yaratıcı özgürlük ortamı ve bunları güvence altında kalıcılaştıracak kurumsal yapılardan ve iç ve dış barıştan, yani,evrensel değerlerden hızla uzaklaştırmaktadır.

CHP Kurultayı olağan, ancak ülkenin durumu gerçekten olağandışıdır. Kurultay, bu büyük yanlış gidişi tersine çevirecek çözüm önerileri geliştirmelidir. Aslında AKP tarafından önü tıkanan Türkiye siyasetinin ta kendisidir. CHP’nin başta kurultay delegeleri olmak üzere tüm emekçileri, partilerinin AKP ile yarışırcasına sağcılaşarak güçlenemeyeceğinin bilincindedir.

Gerçekte, AKP’nin ülkeyi uzaklaştırdığı evrensel değerler, Cumhuriyetin kuruluş değerleriyle çok büyük ölçüde örtüşmektedir. Çağdaş solun özgürlük, eşitlik, barış
ve dayanışma gibi ilkeleri, Cumhuriyetin değerleri üzerinde yaşayıp, gelişebilir.
CHP’nin ideolojik kimliği bu birleşimdir.

CHP yalnız ve ancak bu ideolojik kimlikle toplumsal gelişmenin ilerici öncüsü olur.
CHP Kurultayı, bu bilinçle, “Çağdaş Türkiye Çağrısı” gibi bir başlık altında tüm toplum kesimlerini, ülkeyi AKP tıkanıklığından kurtaracak ilkeler çerçevesinde bir büyük işbirliği ve dayanışmaya çağırmalıdır. Bu önemli konuya gelecek haftanın yazısıyla devam edilecektir.

Neden böyle saldırgan? / Why so agressive ?

Cumhuriyet Pazar Dergisi 08.07.2012

SELÇUK EREZ

Neden böyle saldırgan?

– Doktor Bey, oğlumuz bir süredir bir tuhaf: Durmadan konuşuyor. Akşam sofrada ne babasına, ne bana, ne de kardeşine ağzımızı açma fırsatı bırakıyor. Azıcık eleştirmeye kalksak ifrit kesiliyor. Son zamanlarda bizde kınanacak şey kalmamış olacak ki komşulara da saldırmaya başladı: Hakaretin bini bir para. Artık dayanamıyoruz.
Ne yapsak? Kime göstersek?
– Oğlunuzda dikkatinizi çeken başka değişiklikler de var mı?
– Var… Kendinde büyüklük vehmediyor. Geceleri uyuyamıyor, olmadık saatlerde kalkıp gazetelere bakıyor.
– Neden?
– Evvelki gece gazeteleri parçalamış, konfetiye çevirmiş…
– Neresini beğenmemiş? Sormadınız mı?
– Haddimize mi, bizi de parçalar!
– Bu kadar mı?
– Yerinde duramıyor… Her gün başka başka yerlere gidiyor… Oralarda da böyle atıp tutuyormuş. Dün gece komşuda yüksek sesle tartıştılar diye pencereden balkonlarına sarktı, “Terbiye, adap öğrenin yoksa ben gelir öğretirim!” dedi. Komşu iriyarı biri, eskiden güreşirmiş; günün birinde bizimkine bir şey patlatacak diye korkuyorum. Bu ne hastalığıdır? Hangi ilaç iyi gelir?
– Belki de ilaç vermek değil, tersine, ezbere aldığı bir ilaç vardır; ondan caydırmak gerektir!
– Anlamadım?
– Amy Winehouse’ı hatırla.
– Genç yaşta ölen pop şarkıcısı değil mi?
– Uyarıcı haplar kullandığından öldüydü zavallı. “Yorgunum, yarın konsere çıkamam!” dediğinde ona bir süre dehşetli enerji veren, kendini iyi hissettiren, ama sonra beynini çürüten haplardan verirmiş menajeri. Bizde jeton diyorlar. Bu ilaçları alanlar anlattığınız gibi saldırgan olurlar.
– Hangi vicdansız alıştırıyor çocukları bunlara?
– Sadece çocuklar mı? Bazı devlet adamları da kullanıyorlar. İkinci kanser ameliyatından sonra Chavez, hasta olmadığını göstermek için Venezüella parlamentosunun açılışında yedi saat ayakta nasıl konuşabildi sanıyorsun?
– Öyleyse bundan böyle devlet adamlarından da nutuk atmadan önce idrar alıp doping kontrolü yaptırmalı.
– Doğru, Sağlık Bakanlığı da bu konuda etkin uyarı klipleri hazırlasa çok iyi olur!

www.selcukerez.com
selcukerez@gmail.com

Siz İnönü’nün tırnağı olamazsınız! / You cannot be even a nail of Ismet INONU

Siz İnönü’nün tırnağı olamazsınız!

Dr. Doğu PERİNÇEK
AYDINLIK, 8.7.12, Silivri

İnönü’nün adını ders kitaplarından silmeye kalkanlara!

CIA Şeyhi Gülbettin Hikmetyar’ın dizinin dibinden kalkıp,
Amerikan tertipleriyle
Cumhuriyet iktidarını gaspedenlere!
Haçlı Seferinin BOP Eşbaşkanlığı sözleşmeli personeline!

Siz, Atatürklerin, İnönülerin, Celal Bayarların, Fevzi Çakmakların kurtardığı
vatanı bölüyorsunuz.

Onların tırnağı olamazsınız!

Onlar, saltanatı yıkıp milletin hâkimiyetini kurdu.
Siz, sıcak para komisyonları ve borsa vurgunlarıyla kendi saltanatınızı kurdunuz!

Onlar, dağılmış bir ordudan zafer kazanan ordu yarattı.
Siz, ABD’nin Cumhuriyet Ordusunu tasfiye operasyonunun aleti oldunuz!

Onlar, işgalci orduların başına çuval geçirdi.
Siz, başınıza Amerikan işgalcilerinin geçirdiği çuvalla dolaşıyorsunuz!

Onlar, Lozan’da büyük devletlere diz çökertti.
Siz, “2 sayfa dokuz maddelik gizli hizmet sözleşmesi” imzalayarak,
büyük devletin önünde diz çöktünüz.

Onlar, Cezayir’den Afganistan’a, Hindistan’dan Çin’e kadar bütün mazlumların umudu oldu.
Siz, Irak’tan Afganistan’a, Libya’dan Suriye’ye kadar Haçlının Müslüman dünyasına saplanan sapı silik hançeri oldunuz.

Onlar, millî devleti kurdu.
Siz küreselleşip, onların kurduğu devleti yıkıyorsunuz!

Onlar, şeyhlerin, müritlerin, mensupların olmadığı özgür Türkiye için devrim yaptı.
Siz, CIA Şeyhi Hikmetyar’ın müridi, Katar Şeyhinin Suriye’deki kiralık mensubu oldunuz!

Onlar, bütün kaleleri zaptedilmiş, tersanelerine girilmiş bir ülkeyi yeniden kurdu.
Siz, ülkenin tersanesini, PTT’sini, toprağını ve ormanını yabancılara peş keş çekip, komisyonları “üçe kapat”tınız!

Onlar, fabrikalar kurdu.
Siz, onların kurduğu fabrikaları yabancıya sattınız!

Onlar, varlarını yoklarını Kimsesizlerin Cumhuriyetine adadı.
Siz, milletin varını yoğunu İsviçre bankalarındaki gizli hesaplara yatırdınız!

Onlar, devlet adamıydı.
Siz, bir başka devletin adamısınız!

Onlar, büyük gelecekler için proje yapardı.
Siz, başka devletlerin yaptığı projelerde figüran oldunuz!

Onlar, asla başlarını eğmeyerek cihana nam saldı.
Siz, deliğe süpürülme yetkinizi Washington’a teslim ederek Wikileaks raporlarında
nam saldınız!

Onlar, tarih yaptı.
Siz, Amerikan’ın yaptığı Kanlı Ortadoğu Tarihine malzeme oldunuz!

Siz kimsiniz!
Kim oluyorsunuz da, Atatürklere, İnönülere, Bayarlara, Çakmaklara dil uzatıyorsunuz!

Siz, onların ayağının tozu dahi olamazsınız, tarihe ABD’nin Haçlı Seferinde
proje görevlisi olarak geçtiniz!

Artık isminizi de cisminizi de o kanlı ihanet tarihinden kurtaramazsınız!

Sizi, bu millet deliğe süpürecek!

Sizi, artık Amerika bile kurtaramaz!

Şimdi Mustafa Kemal’e ihanet zamanı! / Now it’s time for betraying to Mustafa Kemal ATATURK

Şimdi Mustafa Kemal’e ihanet zamanı!

Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk
yasarnuri.ozturk@yurtgazetesi.com.tr, 14.6.12

“Komünizm geliyor” yaygarasıyla Türkiye’yi ürkütüp yarattığı Yeşil Kuşak İslam’ı ile bizi Demir Perde’ye karşı bedava şövalye olarak kullanan haçlı Batı, şimdi aynı şeyi ‘Ilımlı İslam’ slogan ve projesiyle yapıyor.

Tek fark, Türkiye’nin bu kez, gayri Müslimlere karşı değil, doğrudan doğruya İslam âlemine karşı kullanılmasıdır. ‘Arap Baharı’ denen melanet mevsimi, bu kullanımın başlangıç mevsimidir.

Yeşil Kuşak oyunundan çok daha zor bir iştir bu seferki. Çünkü Müslümanı Müslümana karşı kullanmak söz konusudur. Artık “Allahsız komünistler geliyor, Allahsız komünizme karşı dine inananlar birleşmeli…” edebiyatı yeterli olmaz. Kaldı ki
o edebiyatın ne kadar namussuz bir emperyalist edebiyat olduğu, artık anlaşılmış bulunuyor.

Ucuz şövalyeyi cepheye sürmek için belli ki yine ‘İslam’ kullanılacak ama bu kez İslam’ı İslam’a karşı kullanmak söz konusu olduğundan, haçlı iblisliği bile
çare bulmakta zorlanıyor.

Nasıl yapacaklar bunu?

Önce, bir numaralı direnç noktası olabilecek değerleri yıkmak, Türkiye’nin ve
Türk insanının omurgasını kırmak lazım. Omurga, Türkiye’yi farklı kılan Kemalist mirastır. O’nu işe yaramaz hale getirmek gerekiyor. Onun petrolden daha güçlü olduğu anlaşılmıştır. Petrolün işini bitirdiler ama Kemalist mirasın işini bitiremiyorlar.

Çare şöyle bulundu:

“Sizi model yapacağız” diyerek Türkiye’yi model olmaktan çıkarmak.

İlk iş, Müdafaai Hukuk mirasının koruyucusu aydın güçleri bloke etmektir.
Bu bloke edişin iki ayağı var:

Birincisi, dinci ekipleri güçlendirmek; ikincisi, kilit noktalara oturtulan bazı teneke adamların morfinli salon nutuklarıyla Atatürkçü güçleri uyutmak. Ve tam bu sırada ‘Ilımlı İslam’den en hıyanet ve fesat projesini işletmek. Neden bu ülke sormuyor bu Ilımlı İslam hıyanetinin fesat kodamanlarına:

 “Bizi İslam dünyasına model yapacaksanız, bu modelin kaynağı olan mirasın yaratıcısına neden savaş açmış durumdasınız?

 Neden Atatürk’ten ve laiklikten vazgeçin diye avazınız çıktığı kadar bağırıyorsunuz?”

İngiliz yazar Andrew Mango oyunun belini kıran şu sözleri söylüyor:

 “İslam coğrafyasındaki ülkeler, tabii ki laik ve demokratik Türkiye’den ders alabilirler. Ama bugünkü Türkiye yerine 1930’ların Türkiye’sine bakarlarsa. Ve o Türkiye’nin bu hale nasıl geldiğini incelerlerse. Bunu yaparlarsa kendilerini düzeltecek daha birçok şey öğrenebilirler.”

ATATÜRK’Ü NEDEN SEVMEZLER?

Tek kelimeyle, onurlu olduğu için.

Haçlı Batı, onurlu adamı asla sevmez; onurlu adamın önünü asla açmaz.
Onurlu adamın subaşına geçmesini asla istemez. Sizi sevmeleri için onur ve kişilik yapınızın çürümüş olması lazımdır. Bazen bu çürüme işini bizzat Batı gerçekleştirir. Bizde birçok kuklasına yaptığı gibi. Çürük değilseniz veya çürütülemiyorsanız
sizi adam yerine koymazlar. İşlerine gelmezsiniz.

Batı’ya, onur boyları, Atatürk’ün ayak topuklarına bile yükselemeyen ciğersiz,
imansız adamlar lazım.

Sen gel de bunu anlat, dini kin aracı yaparak kafayı yemişlere!

Atatürk’ün içtiği rakıların çetelesini tutan ahmak ve alçak zihniyet, bu abur cuburla uğraşırken; canına okumak isteyen haçlıların nelerimizi alıp götürdüklerinin hesabını asla yapamıyor. Adamların beyinleri ışık ve dirayet düşmanlığına uyarlanmış.
Gerisi yok!

Hep söyledim, hep söyleyeceğim:

Haçlılar; Atatürk’ün yıkılması için Kâbe’nin yıkılmasını şart koşsalar;

İslam dünyasında ve Türkiye’de, bu namussuz şartı rahatlıkla ve zevkle kabul edecek alçaklar bulabilirler. Ve bunların sayısı az değildir.

Haçlı kodamanlar, bu eşsiz alçaklığın kokusunu çoktan almışlardır.

ABD’si, AB’si onun için bastırıyor.